Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

AB, 2010 EĞİTİM HEDEFLERİNİ YAKALAYABİLECEK Mİ? (1)

Avrupa Birliği (AB), 2010 yılına kadar dünyanın eğitim, bilgi, rekabete dayalı ekonomik gücü haline gelebilmek için büyük çaba harcıyor. Ancak gelinen noktada Lizbon eğitim hedeflerinin birçoğu henüz tam anlamıyla gerçekleşmiş değil. Bunun en önemli sebebi de Avrupa Birliği üyesi ülkelerin eğitime yönelik çalışmalarda çok yavaş ilerleme kaydediyor olması.

Üzerinde görüş birliğine varılan beş hedeften biri yakalanmış durumda, ama diğer hedeflerin tutturulması oldukça zor gözüküyor. 2005 yılında yayınlanan raporda da çalışmaların derhal hızlandırılması gerektiği çağrısı yapıldı. Avrupa değişiyor ve gelişiyor. Bu gelişimin hedeflere ulaşmada ne derece yeterli olduğunu bekleyip göreceğiz. Türkiye’nin de eğitimde kaliteyi yakalayabilmesi için reformları hızla gerçekleştirmesi ve çağın gereklerine ayak uydurması gerekiyor.

Avrupa Konseyi, Lizbon’da Eğitim Konseyinin “ortak ilgi ve öncelikleri üzerinde odaklanarak, eğitim sistemlerinin gelecekteki somut hedefleri üzerinde genel bir düşünmeye girişmesini” istemiştir. Haziran 2000’deki Konsey, Komisyonun bir taslak rapor hazırlamasını istemiştir ve Üye Devletlerin katkıları ve 9 Kasım 2000’deki Konsey tartışmasına dayalı olarak hazırlanan doküman taslağın bir bölümünü aşağıda okuyabilirsiniz:

AVRUPA’DA ÖĞRENMENİN STANDARDINI

YÜKSELTME,

Eğer Avrupa daha rekabetçi ve dinamik bir toplum olacaksa, öğrenmenin standardının yükseltilmesi zorunludur. Ayrıca, Avrupa kendi yurttaşlarının becerilerini ve yetkinliklerini geliştirmesini ve bireyler, toplumun üyeleri ve ekonomi işi yapanları olarak potansiyellerini gerçekleştirmelerini istiyorsa da bu zorunludur. Bütün Üye Devletler kalitenin önemini tanımaktadır ve aslında Konsey ve Avrupa Birliğinden okullarda kalite hakkında bir tavsiye tartışılmaktadır ve yüksek öğrenimde kalite hakkında bir tavsiye kabul edilmiştir. Bunlar, Avrupa’da herkes için yüksek ve yükselen öğrenme standartlarını sağlama ihtiyacının genel bir görünümünü temsil etmektedir.

ÖĞRETMENLER VE EĞİTİCİLER İÇİN EĞİTİMİ İYİLEŞTİRME

Öğretmenlerin ve eğiticilerin başlangıç ve hizmet içi eğitimlerini, becerilerini, toplumsal beklentilerdeki değişimlere ve ilgili farklı gruplara (başlangıç öğretim ve eğitiminde olan her yaştaki genç insanlar ve geniş yaş yelpazesinde yetişkinler; özel öğrenme güçlükleri olan, kişisel veya toplumsal güçlükleri olan insanlar vs) cevap verecek şekilde yükseltmek, müteakip 10 yılda eğitim sistemleri için büyük bir zorlu görevdir.

Öğretmenlerin ve eğiticilerin becerileri, öğrencilerin motivasyonu ve başarısının anahtarıdır. Geleceğe yönelik eğitim artık kaçınılmazdır – 25 yıl veya daha önce ehil olan öğretmenlerin çoğunluğu ve becerilerinin yükseltilmesi çoğu durumlarda değişime ayak uyduramamıştır. Benzer şekilde öğretmenlerin rolü de değişmiştir – Artık, saygılı bir kitleye aktardıkları bilginin yegâne kaynağı değildirler; bugün daha çok öğrencilere rehberlik eden öğretici olarak iş görmektedirler çünkü öğrencilerin her biri bilgiye doğru yegâne ve ferdi bir yol izlemektedir. Eğitim, öğretmenlerin ve eğiticilerin (problemleri farklı olan fakat çok benzer şekilde etkisi olan) öğrencilerini yalnızca ihtiyaç duydukları becerileri öğrenmeye motive etmesini değil, aynı zamanda günümüzde toplumda ve işte gerekli yetkinlikleri onlara verebilecek o yegâne ve ferdi yol için sorumluluğu üstlenmesini sağlayacaktır. Daha uzun vadede, öğretmenin rolü çevresinde bu tür soruların, onların emekliliğe yakın olan yüzdesi göz önüne alınarak öğretmenlerin statüsünün çekiciliği konusunu da ele alması gerekmektedir. Devam etmek üzere, mutlu bir hafta diliyorum.

Mustafa OĞUZ

03.06.2008


Yenilen kim; öğretmen mi, imam mı?

“Cumhuriyetin öğretmeni mahallenin imamına yenildi” diyen ünlü sosyolog Şerif Mardin’in önemli sosyal tahliller içeren konuşmasını toparlarsak–eğitim açısından–ortaya şu tespitler çıkıyor:

20. yüzyılı yakıp yıkan pozitivizmin insan hayatının tamamını kapsayan yönetim, eğitim, din ve ekonomik alanlarında, bu ülkede temsilcisi konumundaki Kemalizm’in, ne kadar sığ ve kuru bir ideoloji olduğunu, dolayısıyla da toplumun bunu kabullenemediğini belirtiyor.

Yenilen kim; öğretmen mi, imam mı, halk mı, bürokrasi mi? Aslında;

Cumhuriyet’i isimden ve resimden ibaret bir şekle sokup, sonra bunu öğretmenlere pazarlatmaya çalışan uyanık Kemalizm’dir kaybeden.

Kardeşlik duygularını pekiştiren ve toplumun ortak paydası olan dini insan hayatından çıkarıp, “Din yok milliyet var” teziyle, ırkçılığı öğretmenler üzerinden ülke geneline yaymaya çalışan ulusalcı Kemalizm’dir yenilen. Eğitim müfredatlarında pozitivizmin en şiddetlisini uygulayan, bilimi Allah’ı inkâr etme üzerine kurgulayıp, insanın tarih öncesinde Mısır’da karaya vuran balıklardan türediğini iddia eden hurafeci Kemalizm’dir kaybeden.

Tarih kitaplarını sil baştan yazıp, kendi öz tarihini bu millete tu kaka yaptırmaya çalışan, böylece bu asil ve köklü milletin tarihini 1923’ten başlatan ideolojidir öğretmeni de, imamı da, memuru da, köylüyü de mahveden. Bütün bu tahripçi ve bid’atkâr ideolojiyi Köy Enstitüleriyle eliyle aç, sefil, ekmeği ve özgürlüğü elinden alınmış, hayatı karneye bağlanmış köylülerin vatanında yaymaya çalışan, bu milletin bin yıldır oluşturduğu ahlâk ve sosyal kurallarını dejenere ederek ortadan kaldırmaya çalışan hayalperest Kemalizm’dir kaybeden.

Kaybeden yalnız öğretmenler değildir; imamlar da kaybetmiştir. Kemalizm’in din konusunda kafa karıştıran sorularına cevap bulamadıkları, kendilerini yenileyemedikleri, insanlara muhakemesiz ve aynı zamanda gerçekçi olmayan vaazlar verdikleri, insanları geçmiş zaman derelerine çekip öylece konuştukları için kaybettiler. Ayrıca, mahallenin imamını Diyanet İşleri Başkanlığı gibi devletin resmen kontrolünde olan bir kuruma bağlayıp, böylece ilim özgürlüğü de elinden alındığı için kaybetti imamlar. Hem sonra öğretmenlerin at koşturduğu, devrin öğretmen devri olup, cenazelerde bir Fatiha okuyacak imam bile bulmanın zor olduğu dönemler yaşandı bu ülkede.

Özetle; Kemalizm’in kaybettirdiği hem imamdır ve hem de öğretmendir. Zaten o dönemde kim, hangi meslek var ki kaybetmemiş olsun!

Pozitivizm ve onun temsilcisi Kemalist eğitim modelinin açtığı yaraları saran, tedavi yöntemleri sunan, ilâçlar yazan ve böylece öğretmenleri de kurtaran Said Nursî’dir. Bilimi dinsizliğe alet eden pozitivizm ve onun uygulamalarını bu ülkede gerçekleştiren Kemalizm’in kıskacından öğretmenleri kurtaran Bediüzzaman’dır. Onun o muazzam eseri olan Risâle-i Nur, pozitivizmin insanların inançlarını ve imanını kaybettirmek için kullandığı aynı fen bilimleriyle Allah’ın varlığını ve birliğini ispat ederek, imanlarını yeniden kazanmasını sağlamıştır. Bediüzzaman’ın 1940’ta sürgün hayatı yaşadığı Kastamonu’da kendisine gelen iki lise öğrencisinin sorduğu soruya verdiği cevaplar öğretmenin de, imamın da imanını kurtarmaya yeter:

“Kastamonu’da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. ‘Bize Hâlıkımızı tanıttır, muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar’ dediler. Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.”

İşte bilimi doğru okuyan ve akılla kalbi buluşturup, inancın yok edilmeye çalışıldığı 30-40’lı yıllarda sağlam inançların temellerini attı Bediüzzaman. Bu temeller sayesindedir ki, öğretmen de imam da yenilmemiştir. Özetin özeti şudur ki, öğretmen de, imam da kaybetmemiştir; kaybeden, attığı altı oku da kendisine bumerang gibi geri dönüp saplanan yalnızca Kemalizm’dir. Ancak, demokratikleşme, insan hak ve özgürlükleri geliştiğinde, laiklik kendi zeminine oturduğunda, o zaman tam kazanan bu asil ve şerefli millet olacaktır.

B. Sait ÇİFTÇİ

03.06.2008


Çalıştayda, çalışılmaya çalışıldı

MEB İlköğretim Genel Müdürlüğünün düzenlediği “İlköğretim Programları ve Ders Kitaplarının Değerlendirilmesi ve Değerlendirme Sonuçlarının Ortaöğretim İle Paylaşılması Çalıştayı” 21–22–23 Mayıs 2008 tarihlerinde yapıldı.

Söz konusu ‘Çalıştay’ın açılış ve kapanış oturumlarını izlerken hem sevinç ve umut hem de üzüntü ve kızgınlık duygusu yaşadık. Sevindik ve umutlandık, çünkü Türkiye’nin dört bir yanından gelen akademisyeninden öğretmenine, öğrencisinden velisine, okul müdüründen müfettişine kadar geniş yelpazede katılımcıların katkılarıyla ortak akılda buluşulmaya çalışıldı. Bu oldukça sevindirici idi. Ancak biraz da üzüldük ve kızdık. Neden mi? Çünkü Türkiye’nin bu kadar kapasitesi varken, bunlar aktif hale getirilerek maksimum fayda sağlanabilecekken neden bu kadar geç kalınıyor olmasıydı mesele. Ama buna rağmen ümidimiz arttı. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Türkiye’de ortak aklın bulunması ve geniş katılımlı ve özenle seçilerek gelmiş etkili ve yetkili kişilerle ilgili tarafları ortak bir zeminde buluşturarak meseleleri çözüme kavuşturmak bu millete yapılacak en büyük iyiliklerden birisidir.

Bu çalıştay ve bundan sonraki çalıştayların sonuçları ilgililerle paylaşılacaktır. Ders programları, kitap yazımı ve materyal hazırlanması, hazırlanan kitap ve materyallerin incelenmesi, değerlendirilmesi ve kabulü ile bunların basım, üretim ve dağıtımı son derece hareketli, önemli ve mesuliyet gerektiren bir süreçtir. Dolayısıyla bu süreçlerdeki aksaklık ve eksikliklerin tesbit edilmesi ve çözüm teklifleri geliştirilmesi son derece önemlidir. Sadece eleştirmek yetmez, bununla birlikte çözüm teklifleri de geliştirmek gerekir. Çözüm tekliflerinin en iyi konuşulduğu yerler muhakkak bu tür çalıştaylar olmaktadır. Sürekli gelişmeye açık dinamik bir yapı oluşmalıdır. Bundan dolayı bu çalıştayların belli dönemlerde tekrarlanması ve sistematik hale getirilmesi gerekir. Aksi halde yapılan bunca iş ve emek boşa gider.

Çalıştaylara katkıda bulunmak isteyen herkesin görüşleri bölümlere göre ortak bir havuzda toplanarak kamuoyuna sunulmalı ve burada tartışılan ve çözüm teklifleri geliştirilen konular çalıştayda karara bağlanmalı..

Bu genel değerlendirmeden sonra çalıştayın kapanış panel oturumunda dile getirilen ortak bazı konuları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

1. Yeni program yaklaşımı genel itibariyle oturmaya başlamasına rağmen halen bazı sıkıntıların olduğu dile getirildi.

2. Öğretmenlerin programla ilgili hizmet içi eğitimleri konusunda sıkıntılar yaşandığı belirtildi, hizmet içi eğitimlerin anlamlı, verimli ve ekonomik olması gerektiği belirtildi, ayrıca üniversitelerde öğretmen yetiştirme ile ilgili YÖK ve MEB arasında işbirliği yapılması gerektiği vurgulandı.

3. Engelli öğrencilerin ve üstün zekâlı öğrencilerin durumu dile getirildi.

4. Birleştirilmiş sınıfların da dikkate alınması gerektiği vurgulandı.

5. Her bir dersin kendi dersliğinde ders yapması gerektiği vurgulandı, özellikle uygulamalı derslerin, bina standartları geliştirilmesi gerektiği (bütün dersler dikkate alınarak) belirtildi,

6. Kitap yazma, inceleme ve program hazırlamada çekirdek kadro olması gerektiği belirtildi, çünkü belli bir süre sonra derslerle ilgili komisyonlarda muhatap bulunamadığından yakınıldı.

7. Kitapların baskı kalitesinin ve ciltlerin gözden geçirilerek yeniden düzenleme yapılması gerektiği belirtildi.

8. Ölçme değerlendirme konusu gündeme getirildi. Uygulanan programa ve ders kitabına göre SBS sınavları sorularının olup olmayacağı konusunun bazı velilerde endişeye yol açtığı, bununla bağlı olarak dershane ve okul arasında bazı uyuşmalıklar olduğu belirtildi. Ortaöğretime geçişte velilerin ve öğrencilerin kaygılarına açıklık getirilmesi gerektiği vurgulandı. Ölçme araçlarının sadeleştirilerek daha kullanışlı hale getirilmesi gerektiği belirtildi.

9. Kitap taşıma konusunda kolaylık olması açısından kitapların fasikül halinde verilip verilemeyeceği dile getirildi.

10. Kitaplardaki görsellerin daha nitelikli olması gerektiği belirtildi.

11. Velilerin de eğitimi konusu gündeme geldi.

12. Ders kitaplarının kaybolması ya da ders kitabı ihtiyacı doğması halinde temin sorunu yaşandığı belirtildi.

13. Dershanelerde kullanılan ders ve test kitaplarının da denetime tabi tutulması gerektiği vurgulandı.

14. İnternet ortamında işlevsel ve kolay ulaşılabilen alternatif faaliyet havuzları oluşturulması istendi.

15. Haftalık ders saatlerinin azlığı dile getirildi. Özellikle sosyal bilgiler, müzik, beden eğitimi ve görsel san'atlar eğitimi komisyonları tarafından ders saati azlığı sebebiyle programların yetiştirilemediği belirtildi.

16. Ders kitabı, faaliyetler ve değişik materyallere dijital ortamda da erişim sağlanması gerektiği dile getirildi.

Çalıştay konuları sadece bunlarla sınırlı değildi. İnanıyoruz ki en kısa sürede bu çalıştayın sonuçları kamuoyu ile paylaşılır.

Mesut AK - Said BAL

03.06.2008


AJANDA

1. Engelliler ve İhtiyaçları Fuarı 25 Haziran’da

Türkiye’nin engelliler konusundaki ilk ve resmî organizasyonu “1. Engelliler Ve İhtiyaçları Fuarı” 25–29 Haziran 2008 tarihleri arasında Ankara Atatürk Kültür Merkezinde açılacak. Fuar ile engelli vatandaşlarımızın kendilerine yetebilen bireyler olarak hayatlarını sürdürebilmeleri için gerekli teknolojik imkânları onlara sunabilmek, günlük hayatta karşılaştıkları sorunlara çözüm bulmak, eğitim sağlık ve rehabilitasyon konularındaki gelişmelerden haberdar etmek ve engelli bireylerimiz için engelsiz bir dünyanın hazırlanmasına katkı sağlamak amaçlanıyor. Kurumlarının işbirliği ile hazırlanan bu organizasyonun içerisinde ayrıca çeşitli paneller ve konferanslarda yer alacaktır. Ankara Gençlik Spor İl Müdürlüğü tarafından çeşitli müsabakaların düzenleneceği, körlerin futbol maçı, engellilerin dans gösterileri, Kültür Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecek konserler ve san'atsal faaliyetler ve çok çeşitli aktivitelerle bir “engelli şölenine” dönüşecek olan 1. engelliler ve ihtiyaçları fuarında, akülü tekerlekli sandalye üreten firmalardan, engelliler için asansör üreten firmalara, işitme engelliler için işitme cihazları üreten firmalardan, görme engelliler için kabartma yazılı cihazlar üreten firmalara, otomobil firmalarından, bedensel engelliler için banyo malzemeleri üreten firmalara kadar çok sayıda kurum yer alacak ve bütün engelli camiasını bir araya getirecek.

03.06.2008


GÜNCEL

Çocuğunuzun okul korkusunu önemseyin

İlköğretime kayıtlar başladı. İlköğretim okullarına İnternet üzerinden kayıt uygulaması, adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre öğrencilerin, velilerin ikametlerine en yakın ortaöğretim kurumlarına yerleştirilmesini esas alıyor. Bu çerçevede veliler, internet aracılığıyla Millî Eğitim Bakanlığının web sitesinden form doldurarak kayıt başvurusu yapıyor. Başvurular değerlendirilerek, öğrenci ikametgâhına en yakın okula yerleştiriliyor ve buna ilişkin listeler ilân ediliyor. Öğrencilerin kesin kayıt işlemleri, ilân edilen listelere göre okul müdürlüklerince gerçekleştiriliyor.

Ailelerin ilköğretime başlayacak çocuklarda görülebilecek okul korkusuna karşı bazı noktalara dikkat etmesi gerekiyor. Öncelikle, çocuklarla okulla ilgili korkutucu, tehdit edici konuşmalardan kaçınmak çok önemlidir. Çocuğunuz size okulla ilgili sorular sorduğunda onu başınızdan savmayın, sorularını dikkatle dinleyin ve kaygılarına anlayış gösterin. Çocuk ailede, çevresinde okulla ilgili olumsuz sözler duyduğunda çok yoğun korku ve yalnızlık hissedebilir. Okula giden öğrencilerden, olumlu düşüncelerini çocuğunuzla konuşmalarını isteyebilirsiniz. Yaz tatilini verimli geçirmesini sağlayacak, okula giden çocukları anlatan resimli kitaplar almak faydalı olacaktır. Çocuğun sizin gözetiminizde okulun bahçesinde oynamasına izin vermeniz, daha kolay alışmasına katkı sağlar. Çocuğun okul ile ilgili neler düşündüğünün öğrenilmesi gerekir. Çünkü küçüğün, okula yönelik olumsuz duyguları varsa bunun en kısa sürede tesbiti, paniğe kapılmadan çözüm yolları üretmeyi sağlar. Eğer okula giden kardeşi varsa, kardeşinden okulla ilgili olumsuz şeyler söylememesini rica edin. Siz de okulu, öğretmenleri kötüleyici ya da eleştirici bir üslûptan kaçının. Çocuğunuza okula gitmenin ve eğitimli insan olmanın faydalarını anlatın.

03.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır