Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sivil Toplum

Darbeye hayır, demokrasiye evet, “Şampiyon Türkiye”!

21 HAZİRAN'IN yılın en uzun günü ve en kısa gecesinin olduğunu ilkokul hayat bilgisi derslerinden öğrenmiştik. Aydınlığın en uzun olduğu anlamından hareketle ülkemizde “Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Girişimi” grubunun başlattığı İstanbul’da, Tünel’den Taksime doğru bir yürüyüş yapıldı.

Katılacakların sayıları konusunda emin değilim, ama demokrat olmak konusunda çok önemli bir tercihi ispat etmiş olacaklarını düşünüyorum. Sanırım bu yürüyüş benzerleri düşünüldüğünde bir ilk olmanın da haklı gururunu yaşayacaktır. Bu yürüyüşe katılanların ortak paydası ise, özde değil sözde cumhuriyet taraftarı olanlardan farklı olarak, demokrasinin en güzel uygulama biçimi olan cumhuriyete özde bağlı kişiler olduklarını düşünüyorum.

Zira ne kadar kabul edilmek istenmese de, her açık ve örtülü darbeden sonra ülkemiz soyulmuş, bir kriz ortamına sokulmuş, milletimiz arasına fitne tohumları yerleştirilmiştir. Darbeleri yapanların kendileri açısından hareketlerini meşrûlaştıran iki temel argüman olduğunu düşünüyorum. Birincisi, ülke uçurumun eşiğine geldi. Diğeri ise, millet kendi iradesi ile uçurumdan kurtulamaz, emir-komuta içerisinde bir kurtarıcı olması gerekir.

Darbelerin devam etmesinin arkasındaki bir sebep de, toplumun hep bir kesiminin bu hareketleri desteklemiş olmasıdır. Böyle olunca, belki endişe içerisinde darbe yapan cuntacılar bile, bir süre sonra kendi söylemlerine inanır bir duruma gelebiliyorlar. Hani meşhur hikâyedir. Okul müdürü öğretmenleri biraz gevşek gördüğü için “müfettiş geliyor” şeklinde haber yayar. Sonunda haber kendisine geldiğinde kendisi bile inanır. Diğer bir garabet ise, cuntacılar saygın kişiler gibi toplumun bazı grupları nezdinde kabul görüyor olmalarıdır. Hiç olmaz ise, resmî protokol dışında, toplumdan dışlanmışlık yaşatılmalıdır. Darbe yapmak bir yüzkarası ve ayıp olmalıdır.

Öncelikle bu ülkenin hepimizin olduğuna ve diğerlerinden daha sevdiğini iddia edenlerin sevmediği iddiası ile baskı kurmak hakları olmadığını bilmemiz gerekiyor. Başka vatanımız, devletimiz, milletimiz yok. Fakat demokrasimizi savunmak konusunda ne yaptığımızı da sorgulamamız gerekiyor.

27 Mayıs darbesi öncesinde Menderes’in mitinginde 300 bin kişi toplandığı söylenir. Yarısı abartı olsun, 150 bin kişi. 50 bini de çıkalım, mitinge 100 bin kişinin katıldığını kabul etmek gerekiyor. Bugün nüfusumuzun 70 milyon olduğu dönemde bu sayıyı yakalayabilmek çok büyük emek ister.

Bir delili yok, fakat 27 Mayıs günü Menderes Eskişehir’de gözaltına alındığında 1000 (bin) kişi; 12 Eylül günü Demirel Ankara’da gözaltına alındığında 5.000 (beş bin) kişi gösteri yapsaydı... Dahası 10.000 kişi “Meclis’i kapattırmayız” deyip, el ele insan zinciri oluştursaydı… Bu işe kalkışanların halleri farklı olurdu. Çünkü darbe her ne kadar silâh ve askerle yapılan bir faaliyet olsa bile, aslında sivil halk üzerinde yürütülen bir psikolojik harekâttır. 12 Eylül günü darbe olduğuna neden şaşırmadığımızı bir değerlendirmemiz gerekiyor. Temel ve bilinçaltı olarak darbeye karşı koyamayacak (ve ne kadar karşı olsak bile) ikincil faydalarının olabileceğine şartlandırılmış toplum haline getirilmiştik. Bunun için biraz da yumuşak üslûp kullanan bir darbecinin sözleri ve getirdiği anayasa birçokları için sevimli bile görülmüştür.

Yıllar sonra o dönemde neler olduğu gün ışığına çıktığından, kimse savunamaz durumdadır. Bu sebeple, yine bu gün hiç kimse “ben 82 Anayasasına evet dedim” diyemez iken, bu gazetenin okurlarının dahil olduğu yaklaşık yüzde 10’luk bir grup, “hayır” diyebilmiştir.

“Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Girişimi”nin 21 Haziran’ı en uzun gün olduğu için seçmiş olduğu anlaşılıyor. Yalnız bu ve benzeri yürüyüşlerin düzenlendiği mekânların da bir anlamı olmalıdır. Tünel ve Taksim arasında yürüyüşün anlamı nedir henüz bilemiyorum. Fakat darbecilerin öncelikli hedefleri Ankara Radyosu, TRT gibi hem sembolik anlamı hem de iletişim ağının merkezi olan yerler olmuştur. Yukarıda kısmen değindiğim gibi, öncelikle müdahale edilen yerler yanında resmî binalar önünde gerekli izinler alınarak sessiz gösteriler yapılmalıdır.

20 Haziran gecesinde Futbol Millî Takımımız önce korkutmasına rağmen, (yapılan duâlara gelen acil bir cevapla) son saniye golü ile yalnızca milletimizi değil bütün Müslümanları sevindirdi. Bugünlerde futbol üzerinden söylenen mesajlara ben de birkaç ilâve yapayım. Avrupa Şampiyonu olmuş bir Türkiye’ye futbolda fiilen kimse “sen şu konuda yetersizsin” diyemez. Hazmetme kapasitesinden bahsederek almamak için çamura yatamaz. O zaman dersin ki, “bak kardeşim ben kuralına göre oynadım ve şampiyon oldum”. Yeter ki bütün haklarımızı yetkilerimizi bilip, sonuna kadar kullanalım. Biz ister sahada, ister masada haklarımızı bilip, sorumluluklarımızı yerine getirmek için gayretli olmak zorundayız. Millîlerimiz birkaç saniye yavaş davransalar beraberlik golünü atacak zamanları olmayacaktı. Bu golü atmak için son ana kadar netice almak için oynandığını unutmayalım. Şu anda futbol olarak AB’nin tam üyesi, hatta ilk dördünden birisi olduğumuz ortadadır.

Buradan AKP kapatma dâvâsına geçersek; çıkacak standart, genel ve kötümser beklentinin gerçekleşmesi durumunda ise; uzatmalarda yani AİHM ve karar düzeltme sürecinde maçı milletin ve demokrasinin nihaî olarak kazanması mümkün olacaktır. Yalnız hiç kimse vazifesini küçümsemeyecek, birlik beraberliğini muhafaza ederek milletin vekâletinin hakkını verecek.

EMİN TALHA KARAMUSA

23.06.2008


Y-Darbe’ye karşı Y- hareketi’nden TBMM’ye

Anayasa Mahkemesi’nin 5 Haziran 2008 tarihli kararı, Türkiye yurttaşlarına karşı yeni bir “yargı-darbesi” (y-darbe) anlamını taşımaktadır. Bu darbe, evrensel hukuka olduğu kadar, kışla mantığıyla hazırlanmış olan 1982 Anayasası’na da açıkça aykırı bir kararda somutlaşan bir yetki gaspını ifade etmektedir. Yurttaşların vekillerinin iradesinin somutlaştığı Yasama Organı’na karşı darbe girişimi, yurttaşlara karşı bir darbe girişimidir.

Mahkeme anayasanın açıkça kendisine yasakladığı bir denetim yöntemini kullanmak ve TBMM’nin yetkisini gasp etmek suretiyle fiilen anayasayı iptal veya yürürlükten kaldırma suçunu işlemiştir. Mahkeme bu cürümüyle kendi kendisini anayasal bir organ olmaktan çıkarmıştır. Y-Darbe’nin faili olan Mahkeme üyeleri, “kanun önünde eşitlik ilkesini” pekiştiren anayasa değişikliğini esastan görüşerek iptal etmişlerdir. Başörtüsünü yasaklayabilmek için yurttaşların eşitlik haklarını teyit eden bir düzenlemeyi reddetmek, toplumun bir bölümünün eşit olmadığının ve devletin onlara eşit davranmadığının tescillenmesi anlamını taşımaktadır. Y-Darbe’nin faillerine göre devlet, kamu hizmetini sunarken eşitlik ilkesine uymak zorunda olmadığı gibi, kanunsuz olarak yurttaşını yüksek öğrenim hakkından mahrum da bırakabilir.

Demokratik rejimlerde insan hak ve özgürlüklerinin teminatı olarak kurulan, Türkiye’de ise demokratik seçim sonucu oluşan kurumları işlevsizleştirmeye çalışan Anayasa Mahkemesi, son kararlarıyla eşitlik ve adaletin hasmı olduğunu açıkça deklare etmiştir. Yasama çalışmalarını siyasî, ideolojik gerekçelerle geçersiz kılma alışkanlığına sahip olan mahkemenin varlığı, yurttaş ve yurttaşların temsilcisi olan parlamentoyu tehdit etmektedir. Siyasal hayatı düzenleyen kuralları halkın temsilcileri yerine yargıçların belirlediği yerde demokrasinin varlığından söz etmek mümkün değildir. Böyle bir ortamda bulunduğumuz için, insan haklarını savunmanın parlamentoyu savunmak anlamına geldiğini bildiğimiz için, insan hakları savunucuları olarak y-darbeye karşı “yargı darbesine karşı yurttaş hareketi”ni (y-hareketi) başlattık.

Y-hareketi mensupları olarak can çekişen demokrasimizi yeniden hayata kazandırmak için demokratik mücadele vereceğimizi, kendi irademizin üzerinde herhangi bir kurumun ipotek kurmasına izin vermeyeceğimizi, bizim adımıza inisiyatif almaya ve kullanmaya yetkili tek organın TBMM olduğunu, özgürlüğümüzü ve onurumuzu çiğneyen darbecilere duyuruyoruz. TBMM’ye çağrımız şudur: Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı bir darbedir; size ve dolayısıyla biz yurttaşlara karşı yapılmış ağır bir hakarettir. İçine sürüklendiğimiz bir rejim krizidir. Böyle durumlarda yurttaşlar adına inisiyatif almaya tek yetkili organ sizsiniz. Bundan dolayı sizlerden:

Öncelikle anayasayı iptal eden veya ortadan kaldıran bu kararı tanımadığınızı kamuoyuna deklare etmenizi, eşitlik ilkesini yok sayan bu kararın uygulamaması için idareye ve yürütmeye emir vermenizi, yeniden bir anayasal sistem kuracak olan Meclis’in teşekkülü için yurttaşlara müracaat etmenizi, yargı bürokrasisinin, askerî bürokrasinin veya herhangi bir bürokratik organın, demokratik seçimlerle oluşturulan kurum ve organların üzerinde olmadığı bir sosyo-politik düzeni tesis etmenizi talep ediyoruz.

Bu darbeye karşı sessiz kalacak bir parlamentonun hiçbir demokratik meşrûluğu kalmayacağını siz temsilcilerimize bir kez daha hatırlatmak isteriz.

AV. EMRULLAH BEYTAR

23.06.2008


Abant Platformu Kürt sorununu tartışacak

DAHA önce 27-28 Mart 2008’de Diyarbakır’da yapılması planlanan ancak ertelenen Abant Platformu “Kürt Sorunu”nu tartışmak üzere 4-5 Temmuz 2008 tarihinde toplanıyor. Toplantının düzenleme kurulunda gazeteci yazar Ali Bulaç, Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne, Dr. Ümit Kardaş, Altan Tan ve Abant Platformu Genel Sekreteri Salih Yaylacı yer alıyor. 4 Temmuz Cuma günü Platform Başkanı Prof. Dr. Mete Tunçay’ın açılış konuşmasıyla çalışmalarına başlayacak olan toplantı, dört ana oturum ve bir kapanış olmak üzere beş oturum şeklinde düzenlenecek. Oturum başkanlığını Prof. Dr. Naci Bostancı’nın yapacağı ilk oturum birinci gün saat 11’de başlayacak “Tarihî Arka Plan, Ortak Miras ve Geleceğin Keşfi” konulu ilk oturumdan sonra toplantı genel seyri içinde devam edecek. Diğer oturumlar ise sırasıyla şu şekilde: “Dünya Pratiği: Karşılaştırmalar ve Modeller”, “Geçmişin Muhasebesi”, “Arayışlar ve Çözümler.” Prof. Dr. Naci Bostancı, Prof. Dr. Eser Karakaş, Prof. Dr. Mehmet Altan ve Mustafa Karaalioğlu’nun oturum başkanlığı yapacakları ve iki gün sürecek toplantıda Ali Bulaç “Tarihî arka plan”, Sadık Yalsızuçanlar “Türk, Kürt, Fars ve Arap edebiyatında “Birlik” teması”, Necdet Subaşı “Anlamak için yeni bir dil kurmak”, Prof. Dr. Levent Köker “Kürt sorunu açısından kişi, grup ve kültürel haklar konusu”, Dr. Şahin Alpay “Dünyanın Dersleri”, Doç. Dr. Kemal Sayar, Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne “Kürt siyasetinin eleştirisi”, Ümit Fırat “Türk siyasetinin eleştirisi”, Arayışlar Ve Çözümler Mustafa Akyol “Çözüm dilinin oluşmasında medyanın rolü”, Altan Tan “Gelecek perspektifi: Ne yapmalı?” konuşmacı olarak tebliğ sunacaklar. Toplantı 5 Temmuz Cumartesi günü 17.00–18.30 saatleri arasında yapılacak Kapanış ve Değerlendirme Oturumuyla sona erecek.

23.06.2008


Genç BM Kurulu kararları

BAYRAMPAŞA Belediyesi ve Fatih Üniversitesi’nin işbirliğiyle organize edilen Genç Birleşmiş Milletler Kurulu, sonuç bildirgesini kamuoyuna duyurdu. Organizasyona 115 ülkeden 230 öğrenci katıldı. Bildirgede yer verilen görüşlerden bazıları şöyle:

*Güvenlik Konseyi’nde veto kullanma yetkisi hâlihazır şeklinden çıkarılmalıdır. Veto yetkisi ya fesih edilmeli veya yine dünyanın hâlihazır dengelerini temsil eden yeni ülke gruplarını temsil edecek üyeler arasında yeniden paylaşılmalıdır.

*Bütün üye ülkeler arasında nükleer konularda sıkı bir diyaloğun sürdürülmesi elzemdir.

*Bütün BM üyelerinin Kyoto Protokol’ünü imzalayıp uygulamaya geçirmesine karar vermiştir.

İnsanî konular üzerinde çalışan komite bütün ülkelerin özellikle önemli haklardan yoksun göçmen işçiler, mülteciler ve diğer insanlar konusunda yakın bir işbirliği içinde olmasına karar vermiştir. Komite ayrıca bu insanları ev, eğitim ve diğer temel ihtiyaçlarını sağlamak üzere daha çok hükümet dışı sivil toplum örgütü kurulmasının önemine vurgu yapmıştır. Özellikle başka ülkelerde çalışan yabancı işçilerin eğitim imkânlarından daha adil yararlanması başta olmak üzere benzer konularda da komitemiz üye ülkelere çağrıda bulunmuştur. Bu bağlamda komite medyaya büyük bir rol düştüğünün altını çizmiştir. Ayrıca bu insanların sorunlarıyla ilgilenmek üzere bir fon kurulmasına karar verilmiştir. Nihayet komite bütün ülkelerin özellikle öğrencilere yönelik başta vize konularında olmak üzere sorunları konusunda elinden geleni yapmasını istemiştir. Dünyanın sorunları büyüktür ve dünya gençleri bunun farkındadır. Bu farkındalık pasif bir duruş değildir. Biz dünya gençleri sorunların farkındayız ve çözüm için gerekeni yapmak cesaretine sahibiz. Üç gün süren toplantılar bu özgüvenin en somut delili olmuştur.

23.06.2008


STK’lara Sabancı desteği

SABANCI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Hacı Ömer Sabancı Vakfı’nın “üçüncü sektör” içindeki pozisyonunu gözden geçirdiklerini belirterek, artık yurt, kültür merkezi gibi tesis yapmak dışında sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan projelerin de destekçisi olacaklarını söyledi. Bu amaçla, hibe vermek üzere bütçe oluşturduklarını anlatan Sabancı, “Şu anda kadınlarla ilgili proje üzerinde çalışıyoruz. Ardından engelliler ve gençler de olacak” dedi. Yıllık bütçesi 50 milyon YTL olan Hacı Ömer Sabancı Vakfı, İçişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler’in (BM), “Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi” projesinin de ortağı. İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa, Trabzon ve Van’da yürütülen üç yıllık projenin 2 milyon 180 bin dolarlık bütçesinin 1 milyon 180 bin dolarlık kısmı, Hacı Ömer Sabancı Vakfı tarafından karşılanıyor. Vakfın yine bu üç yıl içinde sivil toplum kuruluşları tarafından hayata geçirilecek projeler için vereceği hibenin bütçesi ise 300 bin dolar. Güler Sabancı, vakfın yenilenme sürecinin, merkezinin Adana’dan İstanbul’a taşınmasıyla başladığını belirterek, “Türkiye’deki vakıfların yeniden pozisyonlanması gerekiyor. 30 yıl önce okul yaptırmak önemliydi. Ama şimdi bunu yapan başkaları da var. Tesis yapma talebimiz hiçbir zaman azalmayacak. Ama artık projelerde de yer alacağız, Vakıf işi bir ‘business’ değil gönül işidir. Vakıflar artık küresel çapta iş yapmalı. Hacı Ömer Sabancı Vakfı da dünya ölçekli vakıfların yerel ortağı olmaya açıktır” dedi.

23.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır