"Gerçekten" haber verir 05 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

MEDYA OKURYAZARLIĞI DERSİ 81 İLDE BAŞLIYOR

Medya Okuryazarlığı dersi 2008-2009 eğitim öğretim döneminde 6. ve 7. sınıflarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlanacak. Daha önce farklı illerde pilot eğitimler gerçekleştirildi ve yeni dönemle birlikte ülke genelinde uygulanacak. Eğitimciler de Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından verilen eğitimlerle bilgilendirildiler.

Çocuklar medyanın olumsuzluklarından en fazla etkilenen kesim. Çocukların saatlerce televizyon karşısında oturduğu ve yaşına uygun olsun olmasın bütün programları izlediği yapılan araştırmalarla da görüldü. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre dünyadaki çocukların % 70’i henüz okula başlamadan televizyon karşısında vakit geçiriyor. Araştırmalar, haftada on saatten fazla televizyon seyreden çocukların hem fazla kilo aldıkları hem de kavgacı davranışlar sergilediklerini gösteriyor. Televizyonun çocukları esir aldığı ve bunun sonucu olarak kendini film kahramanı olarak gören çok sayıda kimlik ve kişilik bozukluğuna uğramış insan yetiştiği vurgulanıyor.

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi Mehmet Dadak, yaptığı açıklamada, şu bilgileri veriyor: “Bu proje medyaya karşı bir hareket değil. Medyanın mesajlarının doğru yorumlanması ve olumsuzlukların giderilmesi hedefleniyor. Amaç medyayı dışlamak değil, medyayı çok iyi yorumlayabilmek. Günümüzde bir endüstri haline gelen medya, popüler kültürü oluşturmada etkin rol oynuyor. Toplumu geliştirip, değiştirirken, kültürleri yeniden üretebiliyor. Bunun yanında toplumda meydana gelen şiddet olaylarının, özellikle gençler arasındaki olumsuz davranışların sebebi, toplumsal muhalefet bileşenleri dediğimiz kesim tarafından, medyaya bağlanmaktadır.”

MEDYA OKURYAZARLIĞI NEDİR?

Medya okuryazarlığı; yazılı ve yazılı olmayan, büyük çeşitlilik gösteren formatlardaki (televizyon, video, sinema, reklâmlar, internet v.s.) mesajlara ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği kazanabilmek olarak tanımlanmaktadır. Medya Okuryazarlığı; İzleyicinin medyayı bilinçli okumasına katkı yapmakta, kendini rahat ifade edebilmesi, toplumsal hayata daha aktif ve yapıcı iştiraki sağlanmaktadır. Medya iletilerini doğru algılayabilecek donanıma sahip olma ve zamanla iletiler üretebilme yeteneğini kazanmaktır.

Medya okuryazarlığının önemi şüphesiz ki daha fazla kontrol sağlamasından kaynaklanmaktadır. Çocuklar başta olmak üzere toplumun diğer kesimleri medya okuryazarlığı konusunda ne kadar bilgiye sahip olurlarsa gerçek dünya ile medya tarafından inşa edilen dünya arasındaki sınırı o denli kolay fark edebilir ve medyadan bilgi alırlarken zararlı etkilerinden kendilerini koruyabilir.

Medyayı doğru okuyan, yaşadığı çevreye duyarlı, ülkesinin sorunlarını bilen, medya mesajlarını akıl süzgecinden geçirebilen bilinçli bir kitle oluşturabilmek amacıyla Medya Okuryazarlığı Projesi hayata geçirilmiştir. Medya Okuryazarlığı Projesinin amacı, çocukların, medya kurumunun yapısını, işleyişini öğrenmelerini, kurguyu gerçekten ayırarak kurgulanmış muhtevayı bilinçli bir şekilde değerlendirebilmelerini ve medyayı eleştirel olarak izlemelerini kısaca medya ile ilgili doğru soruları sorup doğru cevapları bulabilmeleri konusunda onlara gerekli donanımı kazandırmaktır. Medya okuryazarlığı dersi aşağıdaki konu başlıklarından oluşmaktadır: İletişime Giriş, Kitle İletişimi, Medya, Televizyon, Aile, Çocuk ve Televizyon, Radyo, Gazete ve Dergi, İnternet.

MEDYA OKURYAZARLIĞI EĞİTİMİ

Çocukların televizyon mesajlarına açık olmalarının getirdiği önemli bir sorun da; gördüklerini “gerçeklik” olarak algılamaları, gerçek hayatta karşılığını aramaya çalışmaları ve ekranda gördüklerinin birer kurgu olduğunun ayrımını yapamamalarıdır. Medyanın olayları ve olguları, nasıl, neden belli yönleriyle yansıttığı çocuklara anlatılmalıdır. Bireyler, ilkokul çağından başlayarak eleştirel medya izleyicisi olarak yetiştirilmelidir.

Gerçeklik ile medyada sunulan gerçeklik arasındaki fark, bireylere ne kadar erken yaşta öğretilirse medyanın bireyler üzerindeki olumsuz etkileri de o derece azalmaktadır. İlkokul öğrencilerine eğlendirici videolar ve üreticiliklerini de geliştiren oyunlarla verilen derslerde temel olarak medyadan gelen enformasyonun sübjektif, dikkatlice seçilmiş ve kurgulanmış bir yeniden üretim olduğu anlatılmalıdır. Özellikle reklâm metinlerinde ve filmlerde kullanılan sözlerin, müziğin veya görüntülerin, çağımız insanında tüketim iştahı oluşturmak üzere inşa edildiği Medya Okuryazarlığı derslerinde vurgulanmalıdır.

Medya Okuryazarlığı dersinin özellikle öğrencilerin televizyon izleme davranışı üzerinde tam anlamıyla etkili olabilmesi için, öncelikle dersi anlatacak öğretmenin konuyla ilgili detaylı bir bilgi birikimine sahip olması; öğrenciler açısından dersin okul dışında televizyon izleme zamanlarına da erişebilmesi gerekmektedir. Bunun için dersi alan öğrencilerin velilerinin de bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla bir bilgi kitapçığı ile anne-babaların çocuklar üzerindeki yönlendirici gücünden de yararlanılarak, bu dersin desteklenmesi gerekir (www.rtuk.org.tr).

Medya okuryazarlığı dersi bugün sadece çocuklar için değil, toplumun bütün kesimleri için gereklidir. Çocuklarımızı, sağlıklı bireyler olarak yetiştirebilmek için onlara gördüklerini, duyduklarını ve okuduklarını doğru analiz edebilecekleri bilgi ve yetileri kazandırmamız gerekmektedir.

Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Mustafa OĞUZ

05.08.2008


Terslik

İLTİFAT edersem “yalaka” dersiniz, etmezsem bırakır gidersiniz.

Her istediğinize “evet” dersem “kişiliksiz”, karşı çıkarsam “anlayışsız” dersiniz.

Çok yanınıza gelirsem “sıkıldım”, az gelirsem “neredeydiniz?” dersiniz.

“Aynı fikirdeyim” dersem “düşüncesiz”, farklı düşünsem “saygısız” dersiniz.

Saygı göstersem beni kullanırsınız, göstermesem hemen dışlarsınız.

Sevsem sevgiliye, sevmesem sevgiye muhtaç bırakırsınız.

Şaşırmasanız “çüş oldum”, şaşırıp kalsanız “oha oldum” dersiniz.

Çok çalışsak “ne yapmak istiyor?”, bir iş yapmasak “tembel” dersiniz.

İnançlı olsam “mürteci”, “inançsız” olsam komünist dersiniz.

Vergimi versem “enayi”, vermesem “hain” damgası vurursunuz.

Güzeli sevsem “sersem”, sevmesem “aptal” dersiniz.

Dürüst takılsam “deli”, rüşvet yersem “akıllı” dersiniz.

Sesimi yükseltsem “kavgacı”, haksızlığa karşı sussam “miskin” dersiniz.

Hakkımı arasam “uyanık”, aramasam “mızmız” dersiniz.

Sizin için çalışsam “takım çalışması”, bir parça da kendimi düşünsem “bencil” dersiniz.

İhsanlarım bolca aksa “iyi vatandaş”, kesilse “dahili düşman” dersiniz.

Övsem “takiyyeci”, sövsem “ne cesaret” dersiniz.

İngilizce konuşsam “modern”, …………. konuşsam “bölücü” dersiniz.

Düşüncemi söylesem “hain”, sessiz kalsam “nasıl demokratsın?” dersiniz.

“Açılın!” desem “vay AB’ci”, “kapanın!” desem “vay mürteci” dersiniz.

“Yenilenin” desem “dış güçler bizi bölecek” dersiniz.

İşimi savsaklasam “vatanını sevmiyor”, gereğini uygulasam “arkasında kim var?” dersiniz.

Kıbrıs’ı çözelim desem “dış güçler” dersiniz, Rumlara gıptayla bakarsınız.

Yavaş araba sürsem “acemi” dersiniz, hızlı gitsem “eceline susamış” dersiniz.

Kornaya bassam “rahatsız etme” dersiniz, basmasam “neden uyarmadın?” dersiniz.

Dünyaya açılın desem “Vatan Millet Sakarya” deyip ulusalcı kesilirsiniz.

“Demokrasi” desem ödünüz kopar;

Ergenekonculuğunuz nükseder, “Kemalizm” dersiniz.

Versem alırsınız, elimi de ısırırsınız.

“Tümü bölme, yarımı elleme, aç kaldım da deme, ye Mehmet ye!” dersiniz.

İşte o benim; “vatandaş”

Ya sen kimsin?

B. Sait ÇİFTÇİ

05.08.2008


KPSS neyi ölçer?

Malûmdur, ülkemiz bir “sınavlar ülkesi.” Şimdi birçoğunuzun “zaten hayatımız bir sınav” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Eğitim sistemimizin hemen her kademesinde sınavlarla karşılaşabiliyoruz. Bu sınavlardan biri ve birkaç gün sonra açıklanacak olan Kamu Personel Seçme Sınavı’nın (KPSS) öğretmen adaylarının hangi yeterliliğini ölçtüğünü anlayabilmiş değilim.

Öğretmen adayları için KPSS iki oturumda ve toplam 240 soru sorularak yapılıyor. Sorular içerisinde fakültede okutulan Gelişim-Öğrenme Psikolojisi, Ölçme Değerlendirme, Sınıf Yönetimi, Program Geliştirme gibi meslekî derslerden sorular var. Sınavın bu bölümüne (eğer KPSS doğru bir uygulamaysa) itirazım yok. Ancak bu meslekî derslerin yanı sıra Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya, Anayasa ve Vatandaşlık derslerinden de sorular sorulmakta. İşte eleştireceğim asıl nokta da burası…

Ülkemizde liseden itibaren alan uygulaması yapılıyor. Genel olarak “sayısalcı, sözelci” ifadesiyle liselerdeki alan uygulamasını adlandırabiliriz. Lise yıllarından itibaren matematik dersini yeterince görmemiş ve üniversite yıllarında da alanı gereği bu dersle hiç muhatap olmamış bir Türkçe öğretmenliği adayını matematikle ölçmek hak mıdır? Ya da okuduğu alan fizik ya da kimya öğretmenliği olan bir genç, neden KPSS’de kendi alanıyla ilgili sorulara muhatap olmamaktadır?

Millî Eğitim Bakanımız Hüseyin Çelik, “KPSS ile yetişmiş öğretmen adaylarından en iyilerinin öğretmen olduğunu” belirtmişti geçtiğimiz günlerde. Yani bir Matematikçi genç Anayasa sorularını yapamadığı için sınavı kazanamadıysa kendi alanını da bilmiyordur anlamı mı çıkarılıyor? Veyahut Sosyal Bilgiler Öğretmenliği okumuş bir genç Matematik dersinde –yıllardır bu dersi görmemesinin etkisiyle- başarısız oluyorsa bu gencimiz kendi alanında yetersiz midir?

Bir meselâ daha var ki; bunu da örnekle izah etmeye çalışayım. A alanında 8 bin öğretmene ihtiyaç var ve bu alanın KPSS sonucu atama taban puanı 60 oluyor. B alanında ise 15 öğretmen alınacak ve bu alanın atama taban puanı ise 97 oluyor. Düz bir mantıkla şunu söyleyebilir miyiz? 60 puanla atanan A alanının öğretmeni başarısız bir öğretmendir ömür boyunca başarısız öğretmen olacaktır. Ya da B alanından atanan öğretmenimiz 97 puan aldığı için başarılı bir öğretmendir diyebilir miyiz? Asla böyle bir tanımlama yapamayız! Çünkü KPSS adındaki adaletsiz bir sınava tabi tutulan bu gençler kendi yeterliliklerini gösterebilecekleri bir sınava girmemişler ki başarılı olup olmayacaklarını kestirebilelim.

Peki ya atanamamış öğretmen adayları? Onlar için ne demeli? 79 puan almış ve 81 taban puanı olan bir alanda ataması yapılmamış arkadaşımız “başarısız” bir öğretmen adayı mıdır? Bu öğretmen adayımız özel okulda ya da dershanede çalıştığında öğrencilerinin hemen hepsinin ilgili alanda başarılı olduğunu ve devlet okullarındaki çocuklardan SBS’de daha başarılı olduklarını görüyoruz. Haydi, bakalım çık işin içinden çıkabilirsen…

O halde Millî Eğitim Bakanımız “Ülkemizin ekonomik durumu şu anda açıkta kalan öğretmenlerimizi işe almaya yetmiyor, KPSS bir sıralama sınavıdır, kesinlikle öğretmenlerimizin alanlarıyla ilgili bir ölçüt değildir” demelidir. Böyle yaparsa Matematik, Anayasa veya Tarih dersinden başarısız olduğu için atanamamış birçok öğretmen adayına velileri ve çevreleri “başarısız” muamelesi yapmaktan vazgeçerler belki…

Süleyman BEYDİLLİ

05.08.2008


TEBESSÜM

ANLAMAMAK

“ANNECİĞİM, öğretmenim hiç ağaç görmemiş, biliyor musunuz?’’ deyince annesi de merak etmiş: ‘‘Nereden biliyorsun kızım’’ Küçük kız: ‘‘Çok güzel bir ağaç resmi yapmıştım ama bu acayip şey de ne öyle dedi.’’

ÇİVİLERİ TUT

KÜÇÜK çocuk elinde çekiç, koşarak evden çıkarken babası seslenir: ‘‘Oğlum ne yapacaksın o çekiçle?’’ Çocuk: ‘‘Tahtadan oyuncak yapacağım babacığım.’’ Babası: ‘‘Yavrum, eline filan vurursun, aman ha!’’ Küçük çocuk bu söz üzerine: ‘‘Tamam o zaman babacığım, gel çivileri sen tut!’’

05.08.2008


SÖZ BİRLİĞİ

İNSANIN EN İYİ YATIRIMI ÇOK ÇALIŞMAKTIR

SEBATLA çalışmanın gerçekleştiremeyeceği çok az şey vardır (Samuel Johnson). Şimdi çaba göstermek zorunda kalmıyorsanız, bu, geçmişte bunun için harcadığınız çabalardan dolayıdır (Roosevelt). İnsanı kahraman yapan, meslekler ya da ticarî kuruluşlar değil, ilkeleri sıkı sıkıya takip etmektir (Walt Whitman). Çalışmaya adanmış bir zaman asla kayıp sayılmaz (R. W. Emerson). Övünç ve haysiyetin temelinde, dürüstçe çalışmak yatar (Grover Cleveland). İşleri insanları aşağılamaz, ama insanlar yaptıkları işi aşağılarlar (U. S. Grant). Pas tutmaktansa, yıpranmak daha iyidir (R. Cumberland).

05.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır