"Gerçekten" haber verir 05 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ

Bediüzzaman ve Van -4-

Van'daki dostlarından Cevdet Paşa, Ali Haydar Bey ve Zapsu

CEVDET BEY

Bediüzzaman’ın dostu ve arkadaşı olan Van eski valisi Cevdet Bey (Paşa) Tahir Paşa'nın oğludur. Cevdet Beyin, Hikmet ve Fikret Belbez adında iki kardeşi vardır.

Bediüzzaman’ın büyük Tarihçe-i Hayatı’nda Cevdet Beyden şöyle bahsedilmektedir:

“Bediüzzaman, Kafkas Cephesinde, Enver Paşa ve fırka kumandanının hayranlıkla takdir ettikleri hizmet-i cihadiyeyi yaptıktan sonra Rus kuvvetlerinin ilerlemesinden dolayı Van’a çekildi. Van’ın tahliyesi ve Rusların hücumu sırasında, bir kısım müdafaaya karar verdikleri halde, geri çekilen Van Valisi Cevdet Beyin ısrarıyla Vastan (Gevaş) kasabasına çekildi.”

Cevdet Beyden 1916 Haziran sayısında Harb mecmuâsı da sitayişle bahsetmektedir.

Ahmet Emin’in anlattıkları

Bu arada Ahmet Emin Yalman, 1970 senesinde neşrettiği "Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim" isimli hâtıralarının ikinci cildinde, Cevdet Bey'den “Çok mert ve dinamik bir insan olan dostum eski Van valisi Cevdet Bey” diye söz etmektedir. Ayrıca hatırâtının valiler grubu kısmında Malta adasında esir iken beraber bulundukları Cevdet Bey için şunları ifade etmektedir:

“Valilerden Cevdet Bey Polveristan’daki en hoş mizaçlı arkadaşlardan biriydi. Muhtaç olan arkadaşlara hiç belli etmeden yardım ederdi. Bugün eşine rast gelinmeyecek kadar mert bir insandı. Babası Tahir Paşa, Van’da yıllarca valilik etmişti.

“Kendisi de Van valisi oluncaya kadar bütün idare hayatını Van’ın civarında geçirmişti. Van`da Çatak kaymakamlığında bulunduğu sırada başından geçen şu hâdise, mertliğinin bir örneğidir: Rus Konsolosu, bilmem ne sebeple kendisini Cevdet Beyden hakaret görmüş sayarak, tarziye (özür) istemiş, vali ve kumandanla konuşmuş. Konsolosun bir ziyafet vermesi ve Cevdet Beyin ziyafete gelip tarziye vermesi kararlaştırılmış. Cevdet Beyin bunu önlemek için vali ve kumandana olan ricaları para etmemiş. Bunun üzerine ziyafet akşamı tabancasını çekip kendi dizini bir kurşunla yaralamış, haftalarca yaralı olarak yatmış, tarziye işi de böylece ortadan kalkmış.”

Malta adası sürgün ve esirlerinden olan Cevdet Beyin buradan kaçma teşebbüsü ile ilgili olarak Yalman şunları yazmaktadır:

“Zindanda bulunanların tabiî derdi, buradan kurtulmaktı. Kurtulmanın üç yolu vardı: Kaçmak, şahsî olarak serbest bırakılmak, toplu olarak veya gruplar halinde kurtulmak... Esirliğe karşı isyan hissi duydukça, insanın zihni bu üç yola ait ihtimaller arasında dolaşıyordu. Aramızda kaçmayı ciddî sûrette düşünenler ve bir düzine yol arayanlar da vardı. Nitekim sonradan bu yolu bulanlar da oldu. Eski Van valisi Cevdet Bey en ateşli kaçış sevdalısıydı. Gece gündüz plân yapmak ve çare aramakla uğraşırdı.

“Düşündüklerini bana açar ve beni de beraber kaçmaya sürüklemek isterdi. Ben onun hesabına çare düşünmekle beraber, kendim kaçmaya pek taraftar değildim. Bir defa, tabiat itibarıyla iyimserim. Az zamanda kurtulacağımıza kendi kendimi inandırmak için kırk delil buluyordum. Sonra, 16 Mart’tan sonra Millî Kuvvetler taraftarı diye tutulanların daha kolay kurtulmak ümidi vardı. Ben kaçacak olursam gazetenin kapanması ve birçok arkadaşın açıkta kalması tehlikesi olabilirdi. Cevdet Bey o kadar azim ve sebatla işe sarılmıştı ki, günün birinde Kırzade Mustafa Beyle beraber kaçmanın yolunu buldu.”

ALİ HAYDAR BEY

Bediüzzaman’ın yakın dostlarından birisi de, Van valilerinden Ali Haydar Beydir. Van eski valisi Tahir Paşa’nın eniştesi ve yeğenidir. Tahir Paşa'nın Paso isimli ablasının oğludur. Aynı zamanda İşkodra kadısı İsmail Bey’in torunudur. Van’daki valiliği 1917–1918 yıllarında idi.

Birinci devre Erzurum milletvekillerinden Salih Yeşil, Dâhiliye Vekili Hilmi Uran’a yazdığı mektupta Bediüzzaman’la Ali Haydar Beyin yakın dostluğundan bahsetmektedir.

Ali Haydar Bey, Van’a olan sevgi ve alâkasından dolayı Soyadı Kanunu çıktığı zaman soy ismi olarak Vaneri’yi seçmişti.

Vatana ve millete büyük hizmetleri geçmiş olan Ali Haydar Bey, bu hizmetleri sebebiyle birçok madalya ve nişanla taltif edilmiştir. Sayısı 16’yı bulan bu madalya ve nişanlar, kızlarında bulunmaktadır.

Ali Haydar Bey’in Nebahat ve Muazzez isimli kızlarının, gerek babalarıyla ve gerekse yakın tarihimizle ilgili çok kıymetli hatıra ve vesikaları bulunmaktadır.

Salih Yeşil, Bediüzzaman’a yazdığı bir mektubunda Van Valisi Ali Haydar Bey’den şu şekilde bahsetmektedir:

“Otuz bir sene evvel sizinle Erzurum’un Esad Paşa Medresesinde, Umumî Harpte Kafkas’ın karlı dağlarında ve yirmi dört sene evvel de meb’usluğum hengâmında Van Valisi Haydar Bey dostunuzla Millet Meclisi salonunda görüşen, Erzurum’un eski meb’uslarından Yeşil oğlu Mehmed Salih.”

Van’da o yıllarda bir yıl valilik yapmış olan Ali Haydar Bey için, onun güzel hizmetlerine karşılık Van’da son yıllarda Abdurrahman Gazi mahallesinde onun adına bir lise mektebi yaptırılmıştır.

ABDURRAHİM ZAPSU

Abdurrahim Zapsu, 1890 Başkale, Van’da doğmuştur. Avukattır. Bediüzzaman’ın milis alayı gönüllülerindendir. Rus esaretini Ehl-i Sünnet dergisinde ilk olarak yazan kişidir.

Soyu, baba tarafından Abdülkadir Geylani, ana tarafından Abbasi sülâlesine dayanmaktadır. Osmanlı dönemi son ilahiyat mezunlarındandır. Ayrıca Maliye'de okumuştur. Kürtçe tiyatro eserlerinin yanında, üç ciltlik ‘Büyük İslâm Tarihi’ adlı kitabıyla birlikte pek çok kitabı vardır. Said Nursî’nin hem talebesi, hem silâh arkadaşıdır. I. Dünya Savaşı’nda Said Nursî ve Abdurrahim Zapsu Doğu Cephesi’ne gitti. Ruslar’a esir düştüler.

Abdurrahim Zapsu, Şeyh Said İsyanı’nın etkili isimlerinden sayılarak sürgün yemiş, hapis yatmıştır. Necip Fazıl Kısakürek’in öncülüğünde kurulan Büyük Doğu Cemiyeti’nin de kurucu üyeliğini ve İstanbul’da, Dicle Talebe Yurdu’nun yöneticiliğini de yapmıştır. Abdurrahim Zapsu, Bedirhan Aşireti lideri Bedirhan Paşa’nın torunlarından Arusî Şeyhi M. Aziz Çınar’ın kızı Hidayet Hanımla evlenmiştir. Bu evlilikten üç çocuğu olmuştur. Kızı Hale, Musa Anter’le evlenmiştir. Oğlu Mustafa Pertev, ‘Massey Ferguson’ traktörlerinin Türkiye’deki imalatçısı Uzel ailesinin kızı Gaye Uzel ile hayatını birleştirmiştir. Bu evlilikten Cüneyt Zapsu doğmuştur.

Bediüzzaman’ın Rusya’da esarette iken, kampı teftişe gelen kumandana ayağa kalkmaması hadisesini ilk defa basında duyuran Abdurrahim Zapsu’dur.

Hadise, l9l7 yılında, Moskova’nın kuzeydoğusundaki Volga nehri kenarında Kosturma’da cereyan etmiştir. O yıllarda Hazar Denizi’ndeki Nargin Adasında esir olan Abdurrahim Zapsu, hadiseyi bir subaydan dinlemiştir.

Aradan otuz sene geçmesine rağmen, Bediüzzaman hadiseyi hiç kimseye anlatmamıştır. Abdurrahim Zapsu’nun l948 yılında Ehl-i Sünnet mecmuasında hadiseyi anlatan makalesini kendisine okuyanlara Bediüzzaman şöyle demiştir:

“O esaret hadisesinin aslı doğrudur. Fakat şahidim olmadığından tafsilen beyan etmemiştim. Yalnız bir manganın beni idam etmek için geldiğini bilmiyordum, sonra anladım. Ve Rus kumandanı tarziye için Rusça birşeyler söyledi, ben bilmedim. Demek, hazır bulunan ve bu hadiseyi gazeteye ihbar eden Müslüman yüzbaşı anlamış ki, kumandan tekrar tekrar ‘affet’ demiş.”

Abdurrahim Zapsu’nun, çok meşhur ve önemli kabul edilen İslâm Tarihi isimli eserinin dışında İslâmî sahada birçok eseri bulunmakta olup, ayrıca güzel şiirleri de vardır. Bir münâcâtında şöyle demektedir:

Ulu Rabbim, bizi affet, ne kadar noksanız.

Aciziz kulluğu yapmakta, evet, insanız.

Tanırız, ümmetiyiz, Ahmed’ine hayrânız.

Gönül ümitle dolu; ağlıyoruz, nâlânız.

Başka bir güzel manzumesi:

Selâhaddin-i Eyyubî’lerin, Târık’ların nerede?

Uyan ey âlem-i İslâm, sana gafil diyen vardır.

Evet, silkin bu cehlinden, sana cahil diyen vardır.

Cihana ilmi öğrettin, neden cehlin esirisin.

Senin nurunla âlem, ilmi öğrendi, terakkîler.

Senin mahsûl-ü feyzindir, temeddünler, taharrîler.

Hani Sıddîk u Faruk’un, hani Osmân, hani Haydar!

Gazâlilerle Râzîler, ne oldu İbni Sinâlar!

Hani Osman Gazi’ler, büyük Fatih’lerin nerede?

O Yavuz’lar ne oldu, nerede kaldı azm ile iman?

Neden ilmi bıraktın, bunu mu emrediyor Kur’ân?

—DEVAM EDECEK—

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ

05.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (04.08.2008) - Bediüzzaman ve Van -3-

  (03.08.2008) - Bediüzzaman ve VAN -2-

  (02.08.2008) - Bediüzzaman ve VAN -1-

  (05.07.2008) - DÜNYAYI PEİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT : ŞEKER -5-

  (04.07.2008) - DÜNYAYI PEŞİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT: ŞEKER -4-

  (03.07.2008) - DÜNYAYI PEŞİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT: ŞEKER -3-

  (02.07.2008) - DÜNYAYI PEŞİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT: ŞEKER -2-

  (01.07.2008) - DÜNYAYI PEŞİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT: ŞEKER -1-

  (22.06.2008) - Gizemli Ülke HİNDİSTAN -4-

  (21.06.2008) - Gizemli Ülke HİNDİSTAN -3-

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır