"Gerçekten" haber verir 12 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Eğitim kurumları gönüllülüğü iyi yönetmeli

Gerek devlet kurumları, gerekse sivil toplum kuruluşları farklı konularda pek çok sosyal proje çalışması gerçekleştirmekte fakat beklenen sonuçlar elde edilememektedir. Çünkü çocukların eğitiminde gönüllülük ve katılımcılık yönü eksik kaldığından, bireyler toplumsal sorunlara karşı ilgisiz kalmakta ve gönüllü çalışmalara katılım çok sınırlı bir düzeyde olmaktadır.

ÇOCUKLAR AİLE VE OKULDA KENDİNİ İFADE EDEBİLİYOR MU?

Okul, sosyal faaliyetleri gerekli kılar. Sosyal projelerle ilgili daha önceki yazımızda belirttiğimiz gibi; öğrenciler okulda, ister istemez herkesle iletişim kurar ve konulan kurallardan etkilenirler. Yaşanılan bu çevrede meydana gelen her değişme bireyin olaylara bakışını da değiştirir. Okul idaresi ve çevresel etmenler çocuğu sürekli sosyalleşmeye iten güç durumundadır. Öğrencilerin okulda kendilerini daha rahat ifade edebilmesi, çevresinde meydana gelen olayları yorumlayabilmesi ve onlara çözüm yolları üretebilmesi sosyal projelerle sağlanır.

Okulda çocuğa sosyal projelerin önemi anlatıldığında, ailede çocuğa söz hakkı verildiğinde, çocukların katılımcı yönü ortaya çıkacaktır. Günümüzde gençler özellikle üniversite döneminden itibaren gönüllü çalışmalara katılmakta, böylece iletişim yeteneklerini geliştirebilmektedirler. Topluma yararlı bireyler olmak, üretmek ve bilinçlendirmek, kişiyi motive etmekte ve planlı çalışmasını kolaylaştırmaktadır.

Hem devlet, hem de sivil toplum kuruluşları geleceğimizin yetişkinlerini bilinçlendirmek ve onların araştıran, üreten ve çözüm yolları arayan bireyler olması için projelere hız verdiler. Çocukların katılımının sağladığı projelerin onların iç dünyalarında ve benlik gelişimlerinde ne kadar güçlü etkiye sahip olduğunu göz ardı etmemeliyiz.

ÇOCUKLAR İÇİN “GÖNÜL

KÖPRÜSÜ” PROJESİ

Millî Eğitim Bakanlığı ve Turkcell’in işbirliğiyle 3 Haziranda Diyarbakır’dan başlayan “Gönül Köprüsü” projesi, 8 haftayı tamamlayarak 1 Ağustosta sona erdi. Proje kapsamında 81 ilden 100 bin öğrenci, gezilere katıldı. Geziler süresince toplam 4 milyon 630 bin kilometre yol kat edildi. Öğrencilerin doğudan batıya, batıdan doğuya geziler yaparak ülkelerini daha iyi tanımaları ve ömür boyu sürecek dostluklar kurmalarını amaçlayan proje kapsamında düzenlenen gezilerde, öğrencilere 2 bin 380 idareci ve 4 bin 760 öğretmen eşlik etti. Proje kapsamında Nevşehir, Mersin, Bolu, Sinop, Rize, Bilecik, Adana, Ağrı, Antalya, Eskişehir, Gaziantep, Ordu, İstanbul, Malatya gibi pek çok ilde binlerce fidan dikilerek ‘‘Gönül Köprüsü Hatıra Ormanları’’ oluşturuldu.

GELECEĞİMİZ İÇİN HERKESİN

İŞBİRLİĞİ GEREKİYOR

Öğretmenler; Grup çalışmalarını teşvik etmeli, çocukların derste daha fazla söz almalarını sağlamalıdır. Okulun katıldığı proje çalışmalarından öğrencileri de haberdar etmeli, onlara ne gibi sorumluluklar düştüğünü açıkça ifade etmelidir. Sosyal proje çalışmaları yapılmalı ve her öğrencinin bu çalışmalarda yer alması sağlanmalıdır. Eğitimci, sivil toplum kuruluşlarının çocuklara yönelik gerçekleştirdiği çalışmaları takip etmeli, gerekli materyalleri temin ederek sınıfta çocuklarla da paylaşmalıdır. Bu konudaki hizmet içi eğitimlere katılması eğitimcinin gelişimine büyük katkı sağlayacaktır.

Ebeveynler; Çocuğun kendini daha rahat ifade edebilmesi için sosyal çevrede görevler üstlenmesini desteklemeli, öğretmeden sürecin işleyişi ile ilgili bilgi almalıdır. Ebeveynler, STK’ların aileleri bilinçlendirmek için hazırladıkları yayınları, projeleri olabildiğince takip etmeli ve diğer anne-babalarla da iletişimi koparmamaya özen göstermelidir.

Okul, aile, öğretmen, devlet ve STK’ların işbirliği ile gelecekte çocuklarımızın gönüllülük konusunda bilinçlenmesi ve çalışmalara daha aktif katılması gerekmektedir. Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Mustafa OĞUZ

12.08.2008


Sevgi eğitimi; küresel dostluk ve muhabbet

Dünya; yüzyıllardan beri insanlığa beşiklik etmiş, onların hayatlarına sahne olmuş bir gezegen. Yaşadıkları dönem ve içinde bulundukları şartlar gereği geçmişte kalan bütün insanlar dünya sahnesinde, inandıkları değerler doğrultusunda rollerini sergilemeye, hayatlarının gereğini yerine getirmeye çalışmışlar. Dünya sahnesinde geçmişten günümüze kadar büyük miraslar bırakan mütefekkirler, bilginler, insanlığın her daim andığı ve şükran duyduğu bilim adamları, aydınlar, insanlığı doğru olan hayata yönlendiren âlimler, Allah Dostları, evliyalar yaşamışlar. Allah’ın kendilerine nasip ettiği hayatı O’nun yolunda ve insanlığa faydalı olacak çalışmalar içinde geçirmişler. Âlemlerin yaratılma sırrını kendinde taşıyan, âlemlere rahmet olan Peygamber Efendimizin (asm) hayatı da öğrenilmesi gereken ve bizlere mesajlar ve dersler veren, insanlığı hakikatin aydınlığına taşıyan ve iki dünya saadetini vesile kılacak örnek bir hayat biçimidir. Tarihte, bazı dönemlerden iyi örnekler olarak hatırladığımız, münevver ve insanlığa faydalı olan bir hayatın müdavimi olan insanlar kadar, insanlığı tahrip eden, insanlığın sahip olduğu değerleri boşaltmaya çalışan, insanı insanlığında uzaklaştırarak büyük zararların sonucuna sebep olan, tarihin sayfalarında kötü karakterler olarak kalan, büyük muhasebe gününde büyük hesapların muhatabı olarak yaptıklarının hesaplarının sorulacağı, insanlığın nefretle andığı  kişilerde yetişmişlerdir. 

Tarih boyunca kimi insanlar yapmak ve güzelleştirmek için gayret ederken, kimi insanlar da tersine yıkmak ve kötü durumlar oluşturmak için mücadele etmişlerdir. Birileri iyi olanın, diğerleri de kötü olanların rolünü üstlenerek hayatlarını sürdürmüşlerdir. 

Günümüzde insanlar arasında günden güne artarak yayılan tatminsizlik hissi ile; İnsanlar, tüketen ve yok eden bireyler haline dönüştü. Yaşadıkları hayatın gereğini yerine getirmek yerine, gereklerine uygun bir hayatın mücadelesi içinde hareket etmeye başladılar. Robotlaşmış gibi ya da kurgulanmış gibi gündelik hareketlerle, sun'î mutluluklar içinde zamanı geçiren, içinde bulundukları sıkıntılara sun'î çözüm arayan, sebepleri sorgulayan insanlık kendinden öteye gidememekte ve kendi nefsinin tükenmek bilmeyen istek ve hırsları içinde ezilerek, bir çıkış noktası aramaktadır. Tek tip, tüketen, sorgulamaktan yoksun, maddî kazanımlar noktasında yarışan, benliği tatmin eden duygularla kendini ifade eden ve bu şekilde ön planda kalmayı düşünen, dünün yaşantılarını anmaktan yoksun, geleceğin ümidini yitirmiş endişeli bir nesil yetişiyor. 

Kâinat, mükemmel bir şekilde donatılmış, çeşitli sistemleri içinde taşıyan, sistem içindeki her nesnenin kendi çapında bir vazife ile vazifelendirildiği, hiçbir nesnenin bir diğerine engel olmadığı hatta bir diğerinin vazifesine muavenet edecek ölçüde yaratıldıkları bir ahenkler bütününü ifade etmektedir. Dünyamız da bu sistem içinde küçüklüğüne rağmen büyük görevler ile hayatını sürdürmektedir. Kendisi ile benzer görevlerle vazifeli olan diğer gezegenlerle arasındaki uyum ve irtibat gözden kaçmamaktadır. Dünya üzerinde yaşayan, gözle görülebilen ya da görülemeyen bütün canlılar arasında da bu hikmetli bağ okunmakta ve bu bağı oluşturan kudret elinin varlığı aşikâr bir şekilde fark edilmektedir. Bu bağın mahiyetinin insanlığın yaratılış sırrı olan muhabbet ile bağlı olduğunu, atomlardan, moleküllere, gezegenlere, sistemlere, canlı-cansız bütün varlıklara kadar uzanan bu bağın mahiyetini muhabbetin oluşturduğunu anlıyoruz.

Kâinatın varlık sebebi olan sevgi ve muhabbet duygusu en çok insanın kalbinde toplanmıştır. İnsan kendisinde var olan bu duyguyla güzel olanı sever, mükemmel olanı arzu eder, aynı duygularla kendisine yöneleni sever. Sevgisine karşılık bir sevgi beklentisi taşır. Çevresinde gördüğü her varlığı kendisini ikramları ile muhatap eden ve bu duyguları kendisinde var eden rahmet elinden çıktığını düşünerek onlara karşı sevgi ve muhabbet duyguları taşıyarak, yaratılan her varlığı kendisine dost ve kardeş olarak görür. Yaratılan her varlıkla husûmet duygularının ötesinde sevgi eksenli bir dostluk içine girerek kendi vazifesine yerine getirdiği gibi, dostluk ilişkisi içinde olacağı diğer varlıklarında vazifelerini yapmalarına yardımcı olacaktır. Bu bakış açısını kazanan bireyin olduğu yerde sevgi, sevginin olduğu yerde de bu bakış açısı olacaktır. 

Bu gün dünya üzerinde yaşanılan savaşların, şiddetin, dökülen kan ve gözyaşlarının sebebi olarak bu bakış açısından yoksun yetişen, sevgi ve muhabbet duyguları ile imanî terbiyeden uzak bırakılmış ya da uzak kalmış neslin edindiği sevgisizlik duygusunun sebep olduğunu söyleyebiliriz. Fıtratında var olan sevgi duygusunu yitiren insanlık; Allah namına sevmeyen, yaratılan varlıklarla kendisi arasındaki dostluk ve kardeşlik bağını yitirmiş olarak ormanları yakmakta, toprağı, suları ve havayı kirletmekte, hayat alanlarını yok ederek canlılar arasındaki sevgi bağını bozmaya çalışmaktadır. 

Küresel anlamda iklim sorunlarına ve bunun sonucunda ortaya çıkan ekolojik dengenin bozulmasına çözüm arayan insanlık gerçek çözümün kendisinde olduğunun farkında olmadan neticesiz tartışmalar içine girerek sun'î çözümler aramaktadır. Yaşanılan bütün sorunların çözümü insanların kalplerinde var edilen sevgiyi ve sevgi eksenli bakış açısı ile hayatlarını tanımlamaları, bu bakış açısı ile yaratılan varlıklarla dost ve kardeşlik bağını kurmasından geçiyor. Sevgisizliğin yüreklerinde oluşturduğu kuraklıkları, benliklerinde onarılmaz tahribatlar bırakan coşku ve tutkularından sıyrılmalıdır.  Yüreklerinde var olan sevgi ve sevgi bağını sağlayan tefekkürle kuruyan yürek topraklarına rahmet yağmurları yağdırarak, yüreklerini Gülşenlere çevirip, her biri bir san'at eseri olan canlıları ve onlara hayatı bahşeden Yüce San'atkârının sevgisi ile hayatlarına gerçek mutluluğu katacaklardır.

İnsanlar kendi içlerindeki fıtratı ve gereğini yerine getirdikçe, varlıklarla aramızdaki muhabbet bağının varlığı devam edeceği için insanlığın korktuğu küresel anlamda felâketler yaşanmayacaktır. İnsanlık önce kendi benliğindeki küresel kuraklığa çare bulmalı ve onu yeşertmenin yollarını aramalıdır. Bunun yolu da kendisini ve kendisini yoktan var edip değerli kılan, ona hayat nimetini bahşeden Cenâb-ı Allah’ı gerçek anlamda tanımasından geçiyor. 

Muhabbet bağının varlığı ile âlemlerin yaratılmasına vesile, sevgi eksenli bakış açısına sahip olan, insanlara rehberlik yaparak içlerindeki sevgi duygusuna lâyık bir hayat içinde olmalarını sağlayan, ‘‘habibim” sırrına mazhar olan Gerçek Sevgili’ye ve bütün bunları halk eden Rabbi Rahim’in sevgisine lâyık kullardan olabilme duâ ve ümidiyle…

Osman AKTAN

12.08.2008


Ülkemizde işitme engellilerin eğitimi

Özel eğitim okullarında işitme engellilere okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde eğitim verilmektedir. Okul öncesi eğitimi dışında her kademede, işitme engelli öğrenciler yatılı ve gündüzlü olarak eğitim görmektedir. İşitme engelli çocukların okul öncesi eğitimlerinde, çocuklara günlük hayatta gerekli bazı temel davranışlar kazandırılmakta ve ilköğretime hazırlanmaktadır. İşitme engellilerin orta eğitimlerinin normal orta ortaöğretim kurumlarında sürdürmeleri teşvik edilmektedir. Böylelikle akranlarıyla sosyal ve duygusal yönden hayatı paylaşımları sağlanmaktadır.

İşitme engelli çocukların eğitimlerinde ortam düzenleme, eğitim kalitesini büyük ölçüde etkilemektedir. Sınıfların yalıtımı, uygun araç-gereç ile donatımı ve çocukların bireysel-grup işitme cihazları ile eğitimi faaliyetlerine katılımları esastır. Bakanlık işitme engelliler okulları ve işitme engelliler özel sınıflarının uygun eğitim ortamlarına kavuşturulması yönünde yürüttüğü çalışmaları devam ettirmektedir. İşitme engelliler ilköğretim okullarında dudaktan anlama ve ses eğitimi çalışmaları, Türkçe dersi içinde ve çocukların davranış gelişimlerine uygun olarak düzenlenmektedir.

İşitme engelliler ilköğretim okullarından ve özel sınıf kaynaştırma programından mezun olan öğrencilerden durumu uygun olanlar İşitme Engelliler Meslek Liselerine veya Endüstri Meslek, Ticaret Meslek ya da Kız Meslek liselerine Bakanlığımızca sınavsız olarak yerleştirilmektedir. Meslek eğitimi başlıca; el san'atları-çiçek, giyim, metal işleri, ağaç işleri, makine ressamlığı, bilgisayar, elektrik vb. alanlarda verilmektedir.

Örgün eğitim imkânlarından yeterince veya hiç faydalanamamış 15–45 yaş arası işitme engelli genç-yetişkinler için de yeterli sayıda talep olduğu zamanlarda okuma-yazma öğretimi ve meslek kursları düzenlenmektedir. İşitme engelli öğrencilerin devam ettikleri meslek liselerinin sayısının çok oluşu ile kültür ve atölye derslerini veren öğretmenlerinin özel eğitim ve bu çocukların özel ihtiyaçları konusunda eğitim formasyonlarının olmayışı vb. sebeplerle işitme engelli öğrenciler bu meslek liselerinde başarısız duruma düşmekte ve öğrenimlerini sürdürememekteydiler.

İşitme engelliler meslek liselerinin açılmasıyla kırsal kesimden gelen öğrencilere yatılılık imkânının yanı sıra, kültür derslerinin bu okullarda ve alanda yetişmiş veya hizmet içi eğitim görmüş öğretmenler vasıtasıyla verilmesi sağlanmaktadır. Gerektiğinde laboratuvar niteliğinde de olsa bütün öğrencilerin faydalanabileceği şekilde cihazlandırma yoluna gidilebilmektedir. 

İşitme engelliler meslek liselerimizden ya da kaynaştırma eğitimi yoluyla normal lise ve dengi okullardan mezun olan işitme engelli öğrencilerimize Eskişehir Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksek Okulu’nda yüksek öğrenim yapma imkânı bulunmaktadır. İşitme engelli öğrenciler bu okulda; Yapı Ressamlığı Ön Lisans Programı, Bilgisayar Operatörlüğü Ön Lisans Programı, Seramik Sanatlar Lisans Programı, Grafik Sanatlar Lisans Programı, Mimarlık Lisans Programı alanlarında eğitim-öğretim görmektedirler. Bu okullara giriş Ö.S.S. sonuçlarına göre ön kayıtla ve özel yetenek sınavları ile yapılmaktadır. Ayrıca Üniversite sınavını kazanıp da normal öğrencilerle birlikte yüksek öğrenim yapan öğrenciler de bulunmaktadır. Konuşmayı ve anlamayı yapamayacak kadar işitme kaybı fazla olan yetişkin işitme engelliler için Türk İşaret Dilinin yaygınlaştırılması proje çalışmaları devam etmektedir (orgm.meb.gov.tr).

12.08.2008


EĞİTİM AJANDASI

Akare Yurtdışı Eğitim Fuarı 28 Ağustos’ta

Akare Yurtdışı Üniversite ve Dil Okulları Kayıt Günleri adı altında 26 Ağustos’da Ankara Sheraton’da ve 28 Ağustos’ta İstanbul Ceylan Intercontinental’de düzenlenen fuarda dünyanın saygın okulları 2008 Eylül dönemi için son başvuruları kabul edecek. Amerika ve İngiltere ağırlıkta olmak üzere çeşitli ülkelerden üniversite ve dil okulları kayıt yetkililerinin yer alacağı bu fuara her iki şehirde de saat 14.00 – 19.00 arası ücretsiz katılabilirsiniz. Akare Yurtdışı Üniversite ve Dil Okulu Kayıt Günleri’nde yabancı eğitim kurumlarının temsilcileri, gelecek binlerce kişiye, okul ücretleri, giriş ve başvuru şartları, yurtdışında hayat şartları, ülkelerinin eğitim sistemleri hakkında her türlü bilgiyi vererek, çeşitli alanlarda eğitim görmek isteyenlerin bütün soru işaretlerini giderecekler ve başvurularını kabul edecekler. Dünyanın tanınmış okullarının da katılacağı Akare Yurtdışı Üniversite ve Dil Okulu Kayıt Günleri’ne giriş ücretsiz. Kapıda beklememek için tek yapılması gereken ise www.akare.com.tr adresinden online dâvetiye almak.

14. IEFT Yurtdışı Eğitim Fuarı 12 Ekim’de

Türkİye’de yapılmakta olan en kapsamlı yurtdışı eğitim organizasyonu olma özelliği taşıyan International Education Fairs of Turkey (IEFT), bu yıl 14. Yurtdışı Eğitim Fuarı’nı düzenliyor. 20 ülkeden 100’ün üzerinde üniversite, kolej, dil okulu ve lisenin yer aldığı 14. IEFT Yurtdışı Eğitim Fuarı; 12 Ekim Ankara Sheraton Otel, 14 Ekim İzmir Hilton Otel, 16 Ekim Bursa Kervansaray Otel, 18-19 Ekim İstanbul Hilton Otel’de düzenlenecek. 14.IEFT Yurtdışı Eğim Fuarı’nda; lisans, yüksek lisans, doktora, dil okulları, yaz okulları, sertifika, diploma, staj, lise eğitimi, Au Pair, Work & Travel ve burslu eğitim konusunda üniversite ve kolej temsilcilerinden bilgi elde edilebilir, ücretsiz yurtdışı seminerlerine katılabilirsiniz. Halka açık ve ücretsiz olan fuarlar, 12.00–18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Ayrıntlı bilgiye http://www.ieft.com.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

12.08.2008


SÖZ BİRLİĞİ

Azimli tek kişi dünyayı değiştirebilir

Azimli insan, vazgeçmenin onu yalnızca başlangıç noktasına geri götüreceğini bilir (Rick Pitino). Hiç acı çekmemiş olanlar düşüncesiz olurlar (Henry F. Amiel). Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez (E. E. Cummings). İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz (Albert Eınsteın). Dünyanın büyük adamları, okullarının en büyük öğrencileri değildi. Çoğu zaman en büyük okulları bitirenler de hayatın büyük adamları olmamışlardır (Abraham Lıncoln). Yeteri kadar sebebiniz varsa, her şeyi yapabilirsiniz (Jim Rohn). İlerlemenizin önündeki en büyük engel kendinize güvensizliğinizdir (Richard Wilkins). Büyük insanların idealleri, sıradan insanlarınsa hevesleri vardır (W. Irving).

12.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır