"Gerçekten" haber verir 22 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Hayatımızın temposu

Bir mum ışığında yaşanan hayatlar... Bir tek çizgide sürüp giden bir hayat.. Hiçbir inişi çıkışı olmayan, heyecanı, temposu, coşkusu, hüznü hiçbir değişikliğe uğramadan devam eden bir hat...

Öyle bir hayatın içinde düşünün ki kendinizi, hiçbir şey başınıza gelmiyor. Ne bir ölüm haberi alıp üzülüyorsunuz, ne de doğum haberi alıp seviniyorsunuz. Heyecanlanacağınız, hayal kırıklığına uğrayacağınız, şaşıracağınız, arzu ve istek duyacağınız hiçbir şeyin olmadığı bir dünya düşünün. Evet, bu sizin hayatınız, sizin dünyanız, sizin hayaliniz olsun.

Hiçbir iniş çıkış yok. Hiçbir sıradışılık, marjinallik yok. Her şey yerli yerinde. Kimse kıpırdamıyor, kimse öksürmüyor, yaprak kımıldamıyor, rüzgâr esmiyor. Çocuklar koşturup oyuncakları dağıtmıyor. Üst kattaki ev sahibiniz ya da komşunuz gürültü yaptınız diye ayağıyla vurmuyor. Anneniz, babanız, akrabalarınız ölmüyor, çocuklarınız size karşı itaatsizlik yapmıyor. Yemek yanmıyor, süt taşmıyor, çocuk ağlamıyor, otobüs geç gelmiyor. Öğretmen sizi üzmüyor, hükümet zam yapmıyor, tuttuğunuz takım hiç yenilmiyor, eşiniz size bağırmıyor. Hiç kimseniz hastalanmıyor, bilgisayarınız bozulmuyor. Elektrik, su kesilmiyor, musluk damlatmıyor, ampül patlamıyor, çocuğunuz üşümüyor ve terlemiyor. Kontörünüz bitmiyor, hiç borcunuz olmuyor. Patron fırça çekmiyor. Eşyalarınız eskimiyor, perdeleriniz, eviniz kirlenmiyor. Kirli bulaşığınız, çamaşırınız olmuyor. Halınız lekelenmiyor. Kocanız fatura ödemelerini aksatmıyor. Radyoda sevmediğiniz şarkılar çalmıyor. Evinizde birşey bitmiyor, eşiniz eve çiçeksiz gelmiyor. Aradığınız abone meşgul vermiyor, kaleminizin ucu bitmiyor, anahtarınız kaybolmuyor.

Çok mu uzattım, tamam kesiyorum. Sizin anlayacağınız hayatınızda size olumsuz gelen hiçbir şey yok.

Ah keşke diyenlerdenseniz bundan sonraki yazacaklarım sizi ilgilendiriyor. Çünkü böyle bir hayat yok.

Öncelikle insan birşeylerle uğraştıkça, başına gelen problemleri çözdükçe kendine olan güveni geliyor. Yani önümüzdeki engelleri kaldırdıkça hedefe ulaşıyoruz. Hayatımızdaki iniş çıkışlarla zenginleştiriyoruz ânımızı. Ve duygularımızla kazanıyoruz aslında yarınımızı. Zıtlıklarla anlıyoruz elimizdekinin kıymetini. Soğuk olmazsa sıcağın, hastalık olmazsa sağlığın değerini bilmediğimiz gibi, yolunda gitmeyen şeylerle de yolunda giden şeylerin değerini biliyoruz.

Hiç başınıza geldi mi bilmiyorum. Allah da göstermesin. Bir yeriniz kırılıp alçıya aldıklarında, ne kadar sıkıntı çekiyoruz öyle değil mi? Ama sıkıntımız kırık çıkık açısından değil, o uzvumuzu kullanmama acısı oluyor daha çok. Bize verilen birşeyi kullanamadığımızda da sıkıntı çekmez miyiz?

Bazen her şey üst üste geliyor, bilirim. Aynı anda hem kapı çalar, hem telefon çalar, hem çocuk ağlar, hem ocaktaki yemek yanar. Ya da sabah içinizde bir sıkıntıyla keyifsiz uyanırsınız, çocuk yaramazlık yapar, ona sinirlenirsiniz. Eşiniz size bağırır ona üzülürsünüz. Ve bugün bitse Allahım diye duâ edersiniz. Hani böyle sabrınızın doruklarını zorlayan durumlar... Bilirim.

Böyle durumlarda bile durup düşünmek, bir an kendinize telkin vermek, ‘’Tamam, sakin ol, geçti’’ diyebilmek çok şeyi değiştiriyor. Kaldı ki her şey her zaman üst üste de gelmiyor. Buna rağmen sabır stoklarınız size pek dayanmıyorsa, biraz şarj edin. Nasıl mı?

-Eğer yapabilirseniz, yalnız kalmayı deneyin. Çocuklarınızla eşinizi parka gönderin. Ya da dolaşmaya. Yok, dışarısı çok sıcak ya da soğuk biz çıkmıyoruz diye bağırırlarsa sessiz sessiz siz hazırlanıp çıkın. Dışarıda temiz havayı içinize çekip onu iliklerinizde hissetmek size iyi gelebilir. Döndüğünüzde biraz daha iyi hissedersiniz kendinizi.

-Sinirlendiğiniz anda derin derin nefes alın. Burnunuzdan genişçe nefes alıp içinizde tutun bir süre ve ağzınızdan bırakın. Böyle böyle 25-30 defa yapın. Beyin damarlarınız genişleyecek, açılacak ve böylece sinirlerinizle bitirdiğiniz oksijeniniz, beyninize iade edilecektir. Siz de biraz daha mantıklı ve duyarlı davranmaya başlarsınız.

-İçinde kendinizin de olduğu bir program yapın. Kendinize zaman ayırıp dinleneceğiniz, ya da gezi, yürüyüş, egzersiz yapabileceğiniz zaman dilimleri oluşturun.

-Öncelikle kendiniz olarak ayakta durmaya çalışın. Güçlü, kendine güvenen, inançlı ve kararlı. Eğer hayatınızdaki mutlulukları eşinize, çocuklarınıza, annenize, babanıza bağlayarak onlara bağımlı yaşarsanız, onlardan göreceğiniz en ufak bir ters tepki sizi alabora etmeye yetecektir. Ve yaşama direncinizi düşürecektir.

-Kendi kendinize meşgaleler bulun. El işleri, örgüler olabilir, kurslar—dil, müzik ya da el sanatları—olabilir gidin, farklı çevrelerde farklı arkadaşlar edinin. Ya da yardım derneklerinde, çocuk esirgeme kurumunda gönüllü çalışabilirsiniz. İnsanlara yardım etmek, ya da sizin hayatınızdan başka ne yardıma muhtaç hayatların olduğunu keşfetmeniz, size kendi içinizdeki küçük problemleri unutturacaktır. Ama bu meşgalelerinizinde çok olmamasına dikkat edin. Yoksa oraya buraya koşuşturmaktan helâk edersiniz kendinizi.

Son olarak: Simyacı’yı (Paulo Chello) okuduğumda çok değişik hissetmiştim kendimi. Allah başımıza ne verirse—velev bizim hoşumuza gitmese de—altından çok değişik faydalar çıkartıyor bizim için. Sabredip sonucu hep izlemek gerektiği kalmıştı zihnimde. Okumayanlara tavsiye ediyorum.

Benden bu kadar. Bol okumalı, bol sevinçli günler dileğiyle...

Havva Kaçük KONUR

22.09.2008


Önder ve Volkan

Fenerbahçe'yi izlemek için genellikle deniz yolculuğunu tercih ediyorum. Eminönü-Kadıköy seferini yapan şehirhatları gemilerinin güvertelerinden İstanbul daha bir güzel görünüyor. Marmaray tünel çalışmaları nedeniyle gemi Kız Kulesi'nin hemen yanından geçiyor. Bu harika sanat abidesini izlemek insana bir keyif veriyor. Ayrıca Marmaray'da daha önce Üsküdar sahilinde gördüğümüz çalışmalar Sarayburnu bölgesine kadar gelmiş. Bu da tünel projesinin sonuna geldiğini gösteriyor. Gemimiz Kadıköy'e yanaştığında iskele meydanında Büyükşehir Belediyesi mobil araçlarından iftarlık kumanyaların dağıtımının yapıldığını gördük. İnsanlar birbirlerine saygılı bir şekilde kuyruğa girerek, kumanya paketlerini alıyorlar. Merkezdeki Osmanağa Camii'nin yanındaki Balık Çarşısı Kadıköy'ün çok güzel ve hareketli bir sembolü olmuş. Bu bölgede balıkçı manavlarının yanında çok sayıda şarküteri ve lokantalar bulunuyor. İftar saatinin yaklaştığı dakikalarda lokantaların önünde uzun kuyrukların olması bizi şaşırttı. Her kesimden insanlar iftarsız kalmamak için sıranın kendisine gelmesini biraz da sabırsızlıkla bekliyordu..

vvv

Fenerbahçe, bu sezon iyi bir başlangıç yapamamıştı. Oynadığı 3 maçta 2 yenilgi ve bir galibiyet alarak 3 puanda kalmıştı. Hafta içinde Porto yenilgisi de eklenince moraller iyice bozulmuştu. Teknik Direktör Aragones, Yasin-Can ikilisinden canı çabuk yandı. Sonunda birileri ona Önder Turacı'nın asıl yerinin stoper olduğunu hatırlattı. O da bu maçta onu direkt oynattı. İyi de yaptı. Önder, uzun bir aradan sonra ilk 11'de oynamasına karşılık çok başarılı oldu. Gençlerbirliği hücumlarında çabuk kademeye girerek birçok tehlikeyi savuşturdu. Lugano da Önder'in gelmesiyle rahatladı. Sık sık rakip kaleye giderek gol pozisyonları buldu. Kalede genç Volkan Babacan'i ilk defa çıplak gözle izledim. Boyu ve fiziği mükemmel. Yan toplara hakimiyeti de iyi. Özellikle degajları çok başarılı. Dan-dun vurmuyor. Bilerek isabetli degaj yapıyor. Bana Beşiktaş'ın Kolombiyalı kalecisi Cordoba'yı hatırlattı. Belki erken ama bana ileride Fenerbahçe ve A Milli Takımın kalesini koruyacak mesajını verdi..

vvv

Fenerbahçe, maçın ilk yarısında Alex'in golü dışında Gençlerbirliği ceza sahasında pek görünmedi. Bu yarıda takım halinde kötü oynadı. Kazım'ın yerine ilk 11'de forma giyen Burak zayıf kaldı. Birebir mücadelelerde kaybeden hep o oldu. Uğur Boral ise eski maçlarına göre daha çalışkandı. Kanatlardan taşıdığı topları ceza sahasına gönderebilse Fenerbahçe daha erken gole ulaşabilecek. Ama o aldığı topları geriye vermeye devam ediyor. Maldonado'yu kimse pek beğenmiyor ancak Alex'ten sonra takımın en faydalı ismi. Bu maçta basit birkaç pas hatası yaptı. Genelde iyiydi. Emre'de de düzelmeler var. Sürekli koşuyor ve rakibinden top almaya çalışıyor. 2. yarıda Roberto Carlos'la uyumlu bir ikili görüntüsü çizdi..

vvv

Fenerbahçe kendi evinde bile tek bir Guiza ile gol arıyor. Böyle bir sistemde golün gelmesi çok zor oluyor. Aragones, Burak'ı biraz içeriye çekse Guiza daha rahat oynayacak. İspanyol futbolcu ligde ilk golünü atarak büyük bir moral depoladı. Rakip savunmaya her bölgede pres yaparak, top kazanmaya çalışıyor. Bu çalışkanlığı tribünlerin takdirini kazanıyor ve sık sık alkışlanıyor. Kaptan Alex artık bir idol olmuş. Kötü de oynasa Fenerbahçe'yi öne geçiren golleri atmasını biliyor. Bu maçta yine şık hareketler yaptı. Kazım'ın attığı kafa golünde yaptığı orta mükemmeldi. Alex'siz bir Fenerbahçe'nin tadı ve tuzu olmuyor..

Erol DOYURAN

22.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır