"Gerçekten" haber verir 23 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

BELEDİYELER VE RAMAZAN

YAZIYA başlamadan önce internette şöyle bir dolaşıp bazı il ve ilçe belediyelerinin bu seneki Ramazan faaliyetlerine bir bakayım dedim.

İçimden “İnşallah bu defa bari yanılan ben olurum” diye temenni ettim. Ama sadece birkaç haber ve faaliyet duyurusu bile hayal kırıklığına uğramama yetti. Meselâ diyordu ki belediyelerin haber bültenleri;

“Rock müzik sanatçısı Burak Ahıskalı İstanbullularla buluştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Uluslar arası Ramazan Etkinliklerinin Topkapı Kültür Park ayağında bu hafta sonu akşamı Fantezi Müziği’nin sevilen ismi Nihat Doğan ve Anadolu Rock müziğin sevilen ismi Murat Kekilli İstanbullu sevenleriyle buluşacak.”

“Bodrumdaki konserinde kalabalık göremeyince morali bozulan Demet Akalın Avcılar’da moral buldu.”

“Nurhan Damcıoğlu ile kantolar Beyoğlu Belediyesinin, Davut Güloğlu konseri ise Feshane Şenlikleri bünyesindeki bazı Ramazan etkinliklerinden birkaçı idi. Anadolu Rock (ne demekse) sanatçısı Karadavut’u ise Zeytinburnu Belediyesi Ramazan etkinlikleri çerçevesinde haftada bir kez olmak üzere 3 ayrı konserle görebilecektik. Kanto düetler hemen her gün Şişli Belediyesi Ramazan Eğlenceleri arasında izlenebilirdi.” Anadolu da bazı illerimize de göz atayım dedim. Burak Kut, Baha, Mustafa Keser, Zara, Ramazanda dinleyebileceğimiz bazı sanatçılardı.

Pek çok belediyenin Ramazan faaliyetleri diye halkına sunduğu program, müzik ve sanat anlayışı hemen hemen işte bu. Sormak istiyorum halkın oyları ile seçilen sayın başkanlarımıza: “Sayın başkanlarım, Ramazan böylesi bir eğlence midir, şenlik midir sizin gözünüzde? İsim isim katılacak sanatçıları siz seçmiyor olabilirsiniz, müziğe daha az ilginiz olması nedeniyle tanımıyor da olabilirsiniz. Ama hiç mi müzikle ilgili bir danışmanınız yoktur? Ya da ‘Sayın başkanım bu isimleri zaten yılın 11 ayı programlarımıza çağırıyoruz. Bari Ramazanda çağırmayalım, pek uygun düşmez’ diyecek bir yardımcınız?

Gerçi bir danışman dostum yıllar önce böyle uyarmıştı da, başkan bey “Salonu da onlar dolduruyor ama" diye veciz bir karşılık vermiş. Halka hizmet etmek için kullanmanız gereken parayı salonu doldurmak, birkaç gazeteye haber olabilmek uğruna harcamak gönlünüzü rahatlatıyor mu acaba? Kul hakkından geçtik; Ramazan deyince aklınıza gelen faaliyet, fantezi müzik, rock, pop mudur, kantolar şen şakrak eğlenceler midir? Bunları söylerken yapılan güzel işleri elbette göz ardı etmiyorum. Çok değerli Tasavvuf Müziği sanatçılarımız, fikir ve kültür adamlarımız, çocuklarımız için Karagöz Hacivat gösterileri de yapılıyor. Bundan dolayı nasıl sizlere teşekkür etmek gerekiyorsa, Ramazanın ruhuna uygun düşmeyen isimleri faaliyet, eğlence diye halkın önüne çıkarmanızı sorgulamak, uyarı vazifemizi yapmak da hakkımızdır diye düşünüyorum.

23.09.2008


 

EYÜP

GEÇTİĞİMİZ hafta Cumartesi akşamı Eyüp Belediyesinin Ramazan Etkinlikleri çerçevesinde İftar Çadırında konserimiz vardı.

Belediye adına organizasyonu yapan Zekeriya Yıldız Beyin dâveti üzerine o gün konser için Eyüp’teydik. Sanıyorum 12-13 yıldır hemen hemen her yıl bu nezih ilçemizdeki Ramazan programlarına katılıyoruz. Saat 22:30 da başladığımız tasavvuf müziği konserimiz 1 saat 10 dakika sürdü. Salon dolu, dinleyiciler gayet ilgili ve dikkatliydi. İzleyicilerin gecenin o saatinde gidecekleri yol ve sahur hazırlığını düşünerek programı sona erdirmesek kimsenin ayrılmak gibi bir niyeti yok gibiydi.

Bir konser için ortalama 20- 30 dakika ideal olanıdır. Çünkü bir süre sonra dinleyenler sıkılabiliyor, salonun ağırlaşan havası dikkati dağıtabiliyor. Oysa o gün 70 dakika süren programımız, bitirmesek belki bir 70 dakika daha sürebilirdi. Bu durum, ilgi, gözlerdeki iştiyak, sahnede ter döken bizleri en çok mutlu eden şey gerçekten. Böylece Ramazan ayı içinde ikinci kez Eyüp’e gitmek kısmet oldu.

Eyüp için İstanbul’un bir nev'î manevî merkezi denebilir. Sadece İstanbul’dan değil bütün Türkiye hatta yurtdışından pek çok kişi bu mekânı görmeye geliyorlar. Hazreti Eyüp’ün (r.a) kabrini ziyaretle duâ ediyor, camide namaz kılıp çevre mekânları geziyorlar. İftar çadırı da türbenin hemen yakınında kurulmuş. Az ötede de kitap fuarı var. Alanı sağlı sollu çevreleyen dükkânlarda ise hummalı bir alış veriş trafiği. Kimi seccade, tespih, dinî kaset alırken kimisi de ailesiyle yiyecek içecek şeyler alıyorlar. Çay bahçelerinde içilen çaylar, sahlepler, macun şekerler. Müthiş bir insan yoğunluğu… Öyle ki iftardan çok önce başlayan bu insan seli sahura doğru ancak rahatlıyor. Burası gerçekten acayip bir çekim alanı ve Türkiye mozaiği. Her kesimden, her yaştan, her ilden gelen insanımız burada harmanlanıyor. Yürümenin çoğu zaman imkânsız hal aldığı anlara rağmen koca Ramazan boyunca akın akın bu sahneler yine yaşanıyor.

Yeri gelmişken bir endişemi paylaşmak istiyorum. Bütün güzelliklerine rağmen düşünüyorum da acaba bu coşku, alış verişler, yemeler içmeler Hz. Eyüp'ün (r. a) manevî hatırasını biraz geride mi bırakıyor ne? Böyle büyük zatların huzuruna çıkarken bulunduğu mekânları gezerken satıcıların bağırışları, insanların gürültüleri, etraftan gelen uygunsuz müzik sesleri, çay, yemek telâşı sanki o manevî havayı biraz dağıtıyor. Eyüp’e yakışır herkesin daha rahat ziyaret edebileceği bir çevre düzenlemesinin zarureti fazlasıyla hissediliyor.

23.09.2008


 

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ilk orucu (2)

ÖNCEKİ yazımızda Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın çocukluğunda tuttuğu daha doğrusu tutma girişiminde bulunduğu ilk orucunun hikâyesinin ilk bölümüne yer vermiştik.

İki üç cümleyle kısa bir hatırlatmanın ardından hikâyemize kaldığımız en heyecanlı yerinden devam edelim:

“İlk orucumu dokuz yaşında tuttum. Eğer bir gün tutmaya tahammül edebilirsem Hacı ninem benden bir mecidiyeye (yirmi kuruş) satın alacaktı. Öğleye doğru sabrım tükendi. Gitgide açlığım tahammül edilemez bir hal aldı. Dolabı açtım, kapısı gıcırdadı. Üç dört köfte ile pide parçası aşırarak gidip bahçenin köşesinde yemeye karar verdim. Heyecanla elimi sahana uzattım. Arkadan menhus bir ses çıktı:

- Hu küçük bey, ne yapıyorsun orada ayol ? Bugün sen oruçlu değil misin?

Döndüm baktım, Nezahat arkamda simsiyah upuzun duruyor. Arap’la zıtlaşacak zaman değildi. En tatlı sada-yı istirhamımla:

- Dadıcığım ayaklarını öpeyim, kimseye söyleme.

- A olur mu hiç ? Günah değil mi?

- Akşam Hacı Ninemden bir mecidiye alacağım.

- Yarısını bana verirsen söylemem.

Mecidiyeyi bütün bütün kaybetmektense yarısını kazanmak her halde kârlıydı. O akşam orucum şerefine iftarda Çerkez tavuğu kaymaklı güllaç vardı. İftar zamanı yaklaştı. Sofraya dizildik. Ben Hacı Ninemin yanındaydım. Bu doksanlık kadının gözleri iyi seçmezdi. Bütün şefkatiyle yüzüme baktı.

- Bu oğlanın benzi limon gibi sararmış. Yavrucak hiç şikâyet etmedi. dedi.

Gözlerim karşıda ayakta duran Nezahat'a kaydı. Kahkahalarını birer birer içine sindiriyordu. Top gürledi. Hacı Ninem zemzem fincanını evvelâ benim dudaklarıma uzattı. Sonra kendi ağzına götürdü. Üç gün sonra Hacı Nineme on kuruşa bir oruç daha sattım. Giderek mübarek savmım (oruç) ucuzluyordu. Birincisi gibi ikincisinin bedelini de Nezahatla paylaştık. Çünkü sahtekârlık sırdaşlığı ikimizi birbirimize bağlamıştı. Bozuk oruç satmak ne tatlı bir günah işlemekti. Ah bu hayatın ifsadı insanı en küçük yaşta kavrıyor.” İkdam, 1 Haziran 1920

23.09.2008


 

MAKLUBE bir tık ötenizde

Bizim Radyo’da Tuba Nur Arıcan’ın hazırlayıp sunduğu Bir Tatlı Ramazan programına katılan www.maklube.com yöneticisi Selçuk Yavuz, şu anda İstanbul’un bütün ilçelerine hizmet verdiklerini, yakında Anadolu’ya da bayilikler vereceklerini söyledi.

Kuruldukları günden bu yana sitelerine büyük bir teveccühün olduğunu anlatan Yavuz, yurtdışından bile ilgi gördüklerini söyledi.

Selçuk Yavuz, bir gün arkadaşlarıyla maklube yerken bu fikrin aklına geldiğini ifade ederken, amaçlarının maklube hizmetini bütün Türkiye’ye yaymak olduğunu kaydetti.

Etli, tavuklu ve hindi etli olarak üç çeşidi olan maklube, en az 10 kişilik hazırlanıyor. Herkesin aynı siniden yemesiyle, modern alışkanlıkları ters yüz eden bu yemek, aynı zamanda herkesin damak zevkine hitap etmesiyle de ayrı bir yere sahip.

Malzemeler (10 kişilik)

1,5 kg pilavlık pirinç

l1 kg kuzu eti

l1 su bardağı sıvı yağ

l1 yemek kaşığı tuz

l4 büyük patates

l1 konserve (bezelye, patlıcan, bamya…)

l250 gr antepfıstığı

lÇoban salata

lYoğurt

lBir tutam maydanoz

lBaharatlar (Kekik, karabiber…)

Yapılışı

Pilâv hazırlanıyor. Et, kuşbaşı kesilerek kavruluyor. Etler kavrulduktan sonra bezelye ile karıştırılıyor. Patatesler halka halka doğrandıktan sonra yağda kızartılıyor. Bunlar hazırlanınca tencerenin en altında patates olmak üzere alttan üste sırayla kavurma, pilâv, patates olarak sıralanıyor. Üzerine biraz et suyu ilâve edilerek 10 dakika kısık ateşte tutuluyor. Servise hazır hale gelen yemek, tepsinin ortasına ters çevriliyor. Maklube yapımındaki en önemli maharet, tepsiye çevrilen tencere içindeki pilâvın kalıbının bozulmaması. Son olarak da, pilâvın kenarları çoban salatası ve yoğurtla süsleniyor.

Bilgi için: www.maklube.com

23.09.2008


 

FKM 8. dönem tiyatro okulu açılıyor

FIRAT Kültür Merkezi’nin 8. Dönem Tiyatro Okulu 19 Ekim’de başlıyor.

Mezunlarının gerek FKM Tiyatrosunda gerekse farklı tiyatrolarda oyuncu olma fırsatı yakaladığı okulun amacı, tiyatro ve sinemaya yeni yüzler ve yetenekler kazandırmak, tiyatroya hevesli, yeteneği olan gençleri bulup çıkarmak, onları usta eğitimciler yardımı ile bir oyuncuda olması gereken bilgilerle donatmaktır. Oyunculuk, Diksiyon, Metin Çözümleme, Tiyatro Tarihi, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Beden Dili ve Pandomim dersleri, Birgül Ulusoy, Tuba Eser, Bülent Develi ve Cengiz Demir’den oluşan eğitimci kadrosu tarafından verilecek. Oyun çalışmaları FKM’nin yaklaşık 200m²’lik kendi sahnesinde yapılacak.

Eğitim sonunda bir oyun sergileyecek kursiyerlerden başarılı olanlar, FKM Tiyatrosunun kadrosunda değerlendirilecek. Ayrıca Samanyolu TV yayınına yönlendirme yapılacaktır.

Tiyatro Okulu Fırat Kültür Merkezi’nde 19 Ekim’den itibaren her Pazar 10.00-16.00 arasında olacak. Son müracaat tarihi: 18 Ekim 2008 olan kurs kayıtları sınırlı sayıda tutulacağından, kursu düşünenlerin acele etmesi gerekmektedir.

Bilgi için 0 (212) 517 46 97

23.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır