"Gerçekten" haber verir 11 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Aile

Ruhî hastalıkların tedavisinde çok gerideyiz

RUHİ hastalıkların tedavisinde Avrupa ülkeleri arasında büyük farklılıklar olduğu bildirildi.

Dünya Sağlık Örgütünün 41 ülkeden alınan bilgilere dayanarak yayımladığı rapora göre, İsviçre’de 100 bin kişiye 30 psikiyatr düşerken, bu sayı Arnavutluk’ta 3, Türkiye’de ise 1 olarak belirlendi. Kopenhag’da yayımlanan DSÖ raporunda, Avrupa’da 100 bin kişiye düşen psikiyatr sayısının ortalama 9 olduğu, bu alanda yapılan yatırımlar ve ruhsal hastalıkların tedavi şekillerinde de ülkeler arasında önemli farklılıkların ortaya çıktığı belirtildi. Arnavutluk ve Türkiye’nin yanı sıra İngiltere ve İtalya gibi bazı gelişmiş ülkelerde ve İspanya’nın bazı bölgelerinde bu hastalara hastanelerde ayrılan yatak sayısının yetersiz olduğu da raporda yer aldı. Raporda, sağlık sistemindeki farklılıklar sebebiyle Fransa, Belçika, Almanya ve Hollanda’ya nazaran Türkiye ve Arnavutluk’ta gelişmiş hastanelerde tedavi görme konusunda sıkıntılar olduğu belirtildi. Gelişmekte olan ülke-lerde 4 hastadan en az 3’ünün tedavi göremediği kaydedilen raporda DSÖ, birçok ülkenin sağlık bütçesinin yüzde 2’sinden azını ruh hastalıklarının tedavisine ayırdığını belirtti ve hükümetlere ruh sağlığı konusuna daha fazla para ayırma çağrısında bulundu. Ülkelerin, uygun tedavi ve ilâç sağlaması durumunda on milyonlarca kişinin tedavi edilebileceğini vurgulayan DSÖ, gelişmekte olan ülkelerin her yıl kişi başına sadece 20 sent (yaklaşık 30 kuruş) ayırarak şizofreni, iki uçlu duygudurum bozukluğu, depresyon ve alkol bağımlılığında gerekli tedaviyi sağlayabileceğine dikkati çekti. DSÖ’nün Avrupa Bürosunun ruh sağlığıyla ilgili bölge danışmanı Dr. Matt Muijen, aile hekimlerinin ruhsal sorunlara zamanında teşhis koyamadığı zengin ülkeler başka olmak üzere bu konuda birçok açığın olması sebebiyle raporda “harekete geçme” çağrısında bulunulduğunu söyledi. Örgütün Avrupa’dan sorumlu bölge müdürü Dr. Marc Danzon da genel anlamda gelişmeler kaydedilse de, bölge genelinde tedavi ve hizmetler konusunda çok büyük eşitsizlikler olduğunu belirtti.

11.10.2008


‘Dilinizi temizleyin, ağzınız kokmasın’

DİL üzerinde oluşan tabakanın altında oksijensiz ortamda yaşayan mikroplar ağız kokusuna sebep oluyor.

Her gün en az bir kere dil temizliği yapılması gerektiğini söyleyen uzmanlar; “Toplumda her dört kişiden birinin problemi olan ağız kokusunun yüzde 95’i yeterli diş bakımı ve dil temizliği yapılmamasından kaynaklanıyor. Ağız kokusu boşanmalara bile sebep oluyor” uyarısında bulunuyor.

Özel Bahar Hastanesi’nden Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Gürkan Ünal, sosyal hayatı etkileyen, özgüveni sarsan, iletişim bozukluğuna yol açan ve utangaçlık duygusunun yaşanmasına sebep olan ağız kokusunun, insanlarda içe kapanma ve stres gibi olumsuzluklar yaşanmasına, evliliklerde boşanmalara bile sebep olduğuna dikkat çekti. Ağız kokusuna; sigara, ağız kuruluğu, kötü ağız hijyeni, dental, burun, sinüs ve boğaz problemleri, alt solunum yolları enfeksiyonları, açlık, diyet ve çeşitli hastalıkların sebep olduğunu anlatan Op. Dr. Ünal; toplumun yüzde 25’inin ağız kokusu problemi yaşadığını söyledi.

Ağız kokusu problemlerinin başlıca sebebinin ağız bakımı yapmamak olduğunu vurgulayan Ünal; şunları söyledi: “Ağız kokusuna, oksijensiz ortamda yaşayabilen mikroplar sebep olmaktadır. Dil üzerinde oluşan tabakanın altında yaşayan bu mikroplar, kokunun en büyük sebebidir. Diş eti problemleri, diş çürükleri de bu mikroplara yaşayacak ortamlar sunar. Ağız kokusu basite alınmamalıdır. Yeterli diş ve dil temizliği yaparak insanlarımızın birçoğu yaşadıkları bu sıkıntıdan kurtulabilir. Avrupa ve ABD’de dil temizliğinin öneminin halk arasında bilindiğini ve uzun yıllardır insanların diş temizliği gibi dil temizliği de yaptıklarını görüyoruz. Ülkemizde dil temizliği maalesef yeterince bilinmiyor. Dil temizliğinin yapılabilmesi için gerekli aletlerin satışı da yok denecek kadar az. Günde en az bir kere dil temizliği yaparak, mikropların yaşamasına imkân tanıyan oksijensiz ortamın ortan kaldırılması lâzım. Dil üzerinde oluşan katman temizlenmelidir.”

Ağız kokusundan kurtulmak için özellikle yemeklerden sonra bol su ile gargara yapılmasını tavsiye eden Op. Dr. Gürkan Ünal, yoğurt, maydanoz, tarçın, yeşil çay kullanımının da ağız kokusunu giderdiğini kaydetti. Ağız kokusunun yaşanmaması için ağzın nemli olması gerektiğini vurgulayan Dr. Ünal; “Sıvı azlığı, ağız kokusuna sebep olabiliyor. Diyet yapanlar da yeterli sıvıyı almadıkları için ağız kuruluğu sebebiyle ağız kokusu yaşayabiliyorlar” dedi.

DİL NASIL TEMİZLENİR?

Dilin fırçalanması ağız kokusunu azaltmada diş fırçalamaktan iki kat fazla etkilidir. Dil yüzeyinin kazınması için plâstik dil kazıyıcıları ve küçük fırçalar dizayn edilmiştir. Bu özellikle bulantı refleksi olan hastalar için kolaylık sağlar. Dil, fırçalanırken olabildiği kadar dışarı çıkarılır. Dil temizleyici/kazıyıcı dilin olabildiği kadar arka bölgesine yerleştirilir. Dil üzerine kuvvet uygulayarak öne doğru yavaşça çekilir. Dilinizin üzerinde biriken bakterileri temizlemek için bir dil raspası kullanılmalı veya fırçalama sırasında dil temizlenmelidir. Alkol ve sigara kullanılmamalıdır.

11.10.2008


Kadınlar depresyona daha yatkın oluyorlar

TÜRKİYE Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Burhanettin Kaya, saplantı, panik, titizlik bozuklukları ile depresyonun kadınlarda daha sık görüldüğünü belirterek, ‘’Kadınların biyolojik yapılarının dışında toplumsal baskıya daha çok maruz kalmalarından dolayı depresyona yatkınlıkları daha yüksek’’ dedi.

Kaya, kadınların dünyanın her yerinde erkeklere göre daha dezavantajlı olduklarını dile getirerek, şunları kaydetti: ‘’Kadınlar gelişmiş toplumlarda dahi konuşmaları desteklenmeyen, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören, ev içinde ya da toplumda daha fazla ihmale ve şiddete uğrayan kişiler olduğu için çok fazla ruhsal sorunlarla baş etmek zorunda kalıyor. Bunun yanı sıra erkekler, sorunları çok fazla dile getirmiyor, yardım almakta geç kalıyor, ancak sorun baş edilemez bir noktaya geldiğinde yardım istiyor. Kadınlar ise çok daha fazla yardım alıyorlar.’’ Ruhsal sorunların kadınlarda daha çok 25-49 yaş arasında görüldüğünü ifade eden Kaya, 40 yaşından sonra depresyon yaygınlığının arttığını söyledi.

11.10.2008


Sütte melamin tehlikesi korkutuyor

GIDA Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, içinde yüzde 15’ten fazla süt bulunan ürünlerden melamin içeriği kilogramda 2.5 miligramın üzerinde olanların ithaline izin verilmemesi gerektiğini bildirerek, ‘’Kontroller yapılmazsa Türkiye’de de melamin faciası yaşanabilir’’ dedi.

Saner, Çin’de yaşanan olayın gıda güvenliği konusunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkardığını vurguladı. Samim Saner, Türkiye’nin Çin’den bebek maması ithal etmediğini ancak bunun Türkiye’de bu tehlikenin yaşanmayacağı anlamına gelmediğini ifade etti. Saner, Türkiye’de de melamin problemi çözülene kadar tedbir alınmasını istedi.

11.10.2008


Meyve yemek mutluluğu arttırıyor

YİYECEK ve İçecek Yöneticileri Derneği (YİYDER) Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Bölümü Öğretim Görevlisi Aydın Özdemir, çilek, muz, üzüm ve portakal yiyenlerde mutluluk ve canlılığın arttığını bildirdi.

Özdemir, yaptığı açıklamada, insanların günlük ha-yatta yaş ve kilolarını göz önünde bulundurarak meyve tüketmelerinin sağlıklarına ve mutluluklarına olumlu etki yapacağını belirterek, ‘’Çilek, muz, üzüm ve portakal yiyenlerde mutluluk ve canlılık artar’’ dedi. C vitamini deposu olan çileğin önde gelen afrodizyaklar arasında yer aldığını, vücutta bütün salgı bezlerini çalıştırarak vücuda gençlik ve kuvvet kazandırdığını, yüksek tansi-yonu düşürdüğünü, damarları temizlediğini, kansere karşı koruduğunu ifade eden Özdemir, muzun da kokusuyla bile mutluluk verebildiğini söyledi. Üzümün şeker içermesi sebebiyle bedenen ve zihnen çalışanlar için iyi bir besin olduğunu anlatan Özdemir, C ve B vitamini açısından zengin olan portakalın da insana dinamizm verdiğini bildirdi. Meyvelerin yanı sıra çok yememek şartıyla, insana mutluluk veren diğer maddelerin çikolata, dondurma, fıstık ve makarna olduğuna işaret eden Özdemir, buğday ekmeğinin sıkıntıları unutturduğunu, simitin de yağ ve protein içermesi sebebiyle insanları mutlu eden yiyecekler arasında yer aldığını sözlerine ekledi.

11.10.2008


Malî kriz intiharlara yol açabilir

DÜNYA Sağlık Örgütü (DSÖ), küresel mali krizin fakirlikle ve işsizlikle mücadele eden insanlar arasında akıl sağlığı ve intihar vakalarını muhtemelen arttıracağı uyarısında bulundu.

Örgüt, bu krizin etkilerinin özellikle sağlık alanında tedavilerin kısıtlı olduğu düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşayanlar üzerinde görüleceğini belirtti. DSÖ Genel Müdür Margaret Chan, akıl sağlığı uzmanları toplantısında yaptığı konuşmada, küresel malî krizin muhtemel sonuçlarının küçümsenmemesi ya da bunlar karşısında şaşırılmaması gerektiğini söyledi. Fakirlik ve bununla bağlantılı stres hallerinin, akıl hastalıklarının başlangıcıyla bağlantılı olduğunu hatırlatan Chan, hükümetlerin akıl sağlığı konusunu öncelikli tedavi programları kapsamına almalarını istedi. DSÖ dün, “Dünya Akıl Sağlığı Günü” adıyla bir program başlattı. Bu programda gelecek 6 yılda akıl hastaları için malî yardımın ve hizmetlerin arttırılması hedefleniyor.

11.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır