"Gerçekten" haber verir 07 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Lütfen duyarlılık!

Hafta sonunda elektronik mektup adresime bir mesaj geldi.

Mesajda acil bir hasta için kana ihtiyaç olduğu yazıyordu ve altında da gönderen kişinin adı ve telefonu yazıyordu. Bu mesaj bana iki ya da üç yıl önce de gelmişti. Yardım isteğini okuyanlar sürekli birbirine yönlendirmiş ve yıllar sonra yine bana ulaşmıştı. Bu duruma çok üzüldüm ve verilen telefon numarasını aradım. Telefonu açan beyefendiye gelen mesajın içeriğini anlattım ve hastanın durumunu sordum. Adam, buruk bir sesle ve şaşkınlıkla oğlunun kazadan hemen sonra vefat ettiğini anlattı. Bizler ‘başkasına yönlendir’ tuşuna basarak, üzerimize düşeni yaptığımızı düşünüyoruz ve yardımlaşma duygumuz ‘tümünü sil’ tuşuyla sona eriyor…

Herkesin kazanmasını sağlamak çok mu zor?

Toplumsal duyarlılık ile ilgili şu hikâye anlatılır: Seattle Özel Olimpiyatlarında tamamı fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Başlama işareti verilince hepsi birlikte başladılar bir hamlede başlamadılar belki ama yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Yarışa başlar başlamaz içlerinden bir genç tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer sekiz kişi gencin ağlamasını duydular. Yavaşladılar ve geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler ve geriye döndüler gencin yanına geldiler. İçlerinden Down Sendromlu biri eğilip genci öptü ve “Bu onun daha iyi olmasını sağlar” dedi. Sonra dokuzu birden kol kola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp dakikalarca onları alkışladı. Orada bulunan insanlar hâlâ bu öyküyü anlatırlar. Neden? Çünkü şu tek gerçeği derinden bilmekteyiz: Bu hayatta önemli olan şey kendimiz için kazanmaktan çok daha ötede olan bir şeydir. Bu hayatta önemli olan yavaşlamak ve rotanızı değiştirmek anlamına gelse bile diğerlerinin de kazanması için yardım etmektir. Toplumsal duyarlılık ve bilinç bu şekilde gelişir.

Toplumsal duyarlılık projeleri okullarda

uygulanıyor

Gaziantep’te bir lisede pilot olarak uygulanan “Faydalı İnsan Projesi” kapsamında öğrenciler, olumsuz ya da kötü olarak nitelendirdikleri davranışlarından arkadaşlarının yardımıyla kurtuluyor. Projenin yazarı ve koordinatörü Mehmet Akman, yaptığı açıklamada, penceresinin camından bakarken, 5 çocuğu uyuşturucu madde içerken gördükten sonra projeyi hazırlamaya karar verdiğini söylüyor: “Projeyi hazırlamaktaki amacım, gençlerin istenmeyen davranışlarından uzaklaşarak ideal insan karakteri kazanmasını sağlamak, ailesine, ülkesine ve dünyaya faydalı bir insan portresi oluşturmak… Öğretmen, öğrenci ve velilerle bir araya gelerek onlara projeyi anlattım. Gençler sorunlarını itiraf etmekte ve anlatmakta zorlanıyor. Yaptığımız bir bilgilendirme toplantısında öğrencilere herkesin kendi içine dönerek istemediği ve değiştirmek istediği davranışını söylemesini istedim. Daha sonra okulumuzun gündemi değişti. Artık çocuklar projeden ve yaptıklarından konuşmaya başladılar. Mehmet Akman, arkadaşına olumsuz davranışlarından kurtulması için destek olan yardımcı katılımcının herhangi bir sorunla karşılaştığında danışman öğretmenine, danışman öğretmenin ise farklı bir sorunla karşılaştığında komisyona başvurduğunu, soruna çözüm bulunulamaması halinde ise özel bir danışmana gidildiğini ifade etti. Öğrencilerimiz de projeden çok memnun ve hayatlarında birçok şey değişti. Projemiz destek sayesinde daha da büyüyecek ve yayılacak.”

MUSTAFA OĞUZ

07.10.2008


İnsanların yardım edip etmemesini belirleyen nedir?

İnsanoğlu birbirinden tamamen bağımsız değildir, bu sebeple toplumda meydana gelen olumlu ve olumsuz gelişmeler diğer bireylerin hayatını da etkiler.

Ancak günümüzde ekonomik gelişme, teknolojideki yeniliklerin yanlış kullanımı, bireyselleşme ve yalnızlaşmayı beraberinde getirmektedir. Bu yalnızlaşma da çevrede olup bitenlere karşı kayıtsızlık ve umursamamaya sebep olmaktadır. İnsanın, çevresindeki olaylarla ilgili olabilmesi için öncelikle çevresinde bir sorun olduğunu algılaması gerekmektir. Yardıma ihtiyacı olan birine bazı insanların hemen yardım ederken, bazılarının seyretmesi, bazılarının ise hiç bakmadan geçmesi buradan kaynaklanmaktadır. Yani durum insanların bencilliklerinden ziyade algılamalarından kaynaklanmaktadır. Bir bireyin toplumdaki, çevredeki vb bir soruna çözüm üretebilmesi için sırasıyla; yanlış giden bir şeylerin olduğunu fark etmesi, durumun önemli olduğuna karar vermesi, kendisini yardım etme konusunda sorumlu hissetmesi, yardım etmenin kendisine ağır maliyet getirmeyeceğine karar vermesi, yardımının karşısındakine faydalı olacağına kanaat getirmesi vb gerekiyor. Görüldüğü gibi birey yardım etmeden önce pek çok konuyu değerlendiriyor.

Pozitif sorumlu davranışın genetik olduğu söyleyen araştırmacıların yanında, öğrenilen davranışlar olduğunu söyleyenler de mevcuttur. Bireylerin toplumsal duyarlılıklarının gelişebilmesinde okul, aile ve çevrenin etkilerini de göz ardı etmemeliyiz. Birey, karşısındakinin durumunu anladığı için sıkıntıyı gidermek yani kendisini rahatlatmak için o kişiye yardımda bulunabileceği gibi; sıkıntıdaki kişiyi rahatlatmak amacıyla da ona yardım edebilir. Empati sadece kendisiyle empati kurulana yararı olan bir faaliyet değildir. Empati, empatiyi kuran kişi için de önemlidir. Ailelerin çocuklarına empatik bakış açısı kazandırabilmeleri için ondan bekledikleri sorumlu davranış yapısını uygun düzeyde belirlemeleri gerekmektedir. Çocuğun gerek aile içerisinde, gerekse yakın çevrede iyilik yapması ve sorumluluk alması desteklenmeli, onun fark ettiği sorunlar mutlaka dikkate alınmalıdır. Çocukların toplum hizmetine katılması teşvik edilmelidir. Bunun için ailelerin izni, yönlendirmesi ve desteği büyük önem arz etmektedir. Çocuğun bilinçlenmesi, onun çevresindeki-diğer ülkelerdeki açlık, hastalıklar, tabiî felâketler, insan hakkı ihlâllerini bilmesi, yoksulların sıkıntılarını anlaması ile de yakından ilgilidir. Böylece toplumsal empatisi de gelişebilecektir.

07.10.2008


Kayserili miniklerin büyük başarısı

Kayserili 106 ilköğretim öğrencisinin 2,5 yılda hazırladığı 2 bin 944 metrekarelik el baskısı, Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeyi başardı.

Minik ellerin dokunduğu rengârenk kumaş, ‘dünyanın en geniş el baskısı’ unvanını kazandı. Kayseri Özel Tevfik Kuşoğlu İlköğretim Okulu öğrencileri, lösemi hastalarına moral ve destek vermek amacıyla başlattıkları çalışmada mutlu sona ulaştı. Küçük öğrenciler, kanvas kumaş üzerine farklı renklerde hazırlanmış su bazlı boyalarla boyadıkları ellerini bastırdı. Çalışmaya ‘Mavi Yolculuk’ ismi verildi. El baskısını parçalara ayırarak sergilemeyi veya satışa sunmayı düşündüklerini bildiren diğer uzmanlar, bu yolla lösemi hastalarına destek sağlayacaklarına dikkat çekti.

07.10.2008


Üniversitelerde toplumsal duyarlılık projeleri

Toplumsal Duyarlılık Projeleri öğrencilere toplum düzeni ve hayatı hakkında genel bilgi kazandırmayı, sosyal ve kültürel anlamda geleceğe yatırım yapmanın önemini benimsetmeyi, temel yönetim teknikleri kazandırmayı, takım içinde verimli çalışma becerilerine sahip olmayı ve vatandaş temel hak ve sorumlulukları konularında bilinçlenmelerini hedefler.

Öğrencilerin toplumdaki yerleri ve sorumluluklarının farkındalık süreçlerini zenginleştirmeye yönelik bu projeler, öğrencilerin toplumsal sorumluluk bilincine sahip, kendine güvenen ve yetkin bireyler olmalarını desteklemek amacıyla oluşturulur. Projeler, çevre sorunları, sosyal çevrenin geliştirilmesi, bireylerin temel hakları, okuma-yazma ve sağlık gibi konular arasından seçilebilir. Öğrenciler seçtikleri projeyi takım arkadaşları ile şekillendirerek, proje danışmanı gözetiminde gerçekleştirirler. Projeler sayesinde, birlikte çalıştıkları kişilerin hayat görüşlerini oluşturmada katkıda bulunan öğrenciler, kendileri de hayatın çeşitli yönlerini görme imkânı kazanırken, bulgularını toplumsal yarar için paylaşma olgusunu da geliştirirler.

Böyle bir programın eğitim ve öğrenime sağladığı katkı da küçümsenmemelidir. Öğrenciler, bu program dâhilindeki projelerin yapılandırılması ve yürütülmesinde birebir sorumluluk sahibi oldukları gibi, üstlendikleri projenin her aşamasında rol alırlar. Hayatın içine girip aktif katılımla, yaşayarak öğrendikleri için, edindikleri bilgiler kitaplardan öğrendiklerinden daha kalıcı olur. Şimdiye kadar yapılan çalışmalardan çıkarılan sonuç da, öğrenimde en etkin ve kalıcı bilgilerin yaşarken öğrenilenler olduğudur. Projede çalışma yapan öğrenciler ideal bir eğitim ortamında çalışmalarını sürdürürler, çevre yaşayanlarının deneyimlerine olumlu katkı sağlarlar (http://cip.sabanciuniv.edu/tr/).

Toplumsal hizmet programlarının Avrupa ve Amerika ülkelerinde mezuniyet için zorunlu hale geldiğini görüyoruz. Okulda toplumsal hizmetler genellikle velilerin okul aile birliği ile ilgili çalışmalarda, okulun gelişimi ve çevre düzenlemesi konularında gönüllü çalışmalarıyla sağlanıyor. Öğrenciler ile ebeveynlerin koordineli çalışması desteklenerek, öğrencilerin yaşayarak öğrenmesi destekleniyor. Bu sebeple toplumsal sorumluluk çalışmalarının küçük yaşlardan itibaren yürütülmesi, bireyin hem kendini hem de içinde yaşadığı dünyayı daha sağlıklı tanıyabilmesi amaçlanmalıdır.

Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

07.10.2008


ÖĞRETMENLERİN YÜZDE 8’İ HİÇ KİTAP OKUMUYOR

BES’İN araştırmasına göre öğretmenlerin yüzde 8`i hiç kitap okumuyor.

Yüzde 39`u ise bu konuda bilgi vermek istemiyor. Yüzde 28`i ayda bir kitap alıyor. Öğretim üyelerinin yüzde 21,9’u sadece akademik yayın okuyor. Yüzde 56,2’si ayda bir-iki kitap okuyor. BES AR-GE raporuna göre Türkiye’de okunan kitaplar genellikle “siyaset, aşk, cinsellik” konularını işliyor. Günde ortalama 5 saat TV seyreden Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat vakit ayırıyor. Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda. Japonya’da toplumun yüzde 14’ü, Amerika’da yüzde 12’ si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okur iken, Türkiye’de yalnızca on binde bir kişi kitap okuyor. Türkiye’de kütüphane sayısı 1412 olmasına rağmen sadece 400 tanesi uluslar arası kütüphane standartlarını taşımakla birlikte; kütüphanelerimizdeki kitap sayısı 12.221.392, kütüphanelere kayıtlı üye sayısı 254.007 ve satın alınan kitap sayısı ise 13.862’de tıkanıp kalıyor. Türkiye’de dergi okuma oranı % 4, gazete okuma oranı % 22, radyo dinleme oranı % 24, televizyon izleme oranı % 95. Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda.

07.10.2008


Sevgi, ruhun güzelliğidir

YALNIZ seni sevenleri sevmek sevgi değil, değiş tokuştur (Cenap Şehabettin). Hayata anlamını kazandıran tek şey sevgidir.

Bir başka deyişle ne kadar çok sevebilir ve kendimizi sevgi uğruna ne kadar çok gözden çıkarma gücünü gösterebilirsek, hayatımız o kadar çok anlam kazanır (Hermann Hesse). Kim başkasını severse kendisi de sevilecektir. Başkalarına kazandırmış olan kendisi de kazanmış olacaktır. Bütün insanlar kendileri arasında karşılıklı bir sevgi hissederlerse, güçlüler zayıfları avlayamazlar, sayıları çok olanlar daha az sayıdakileri, baskıları altına alamazlar. Zenginler yoksulları asla baskıları altına alamazlar, usta olanlar da beceriksizlerle alay edemezler. Sevgide tarafsızlık, kişisel sevgide yanılmayı önler; tarafsız sevgi kişisel sevginin de güvencesidir (Mu-Ti). Gerçekten değerlendirdiğim üç hazinem var: Birincisi sevgi ve nezaket, ikincisi tasarruf, üçüncüsü ise alçakgönüllülüktür (Laotzu). Gözyaşları biçmek istemeyen kimse sevgi ekmelidir (Schiller). Sevgi birliğe, bencillik yalnızlığa götürür (Schiller). İnsanlara kendi akıllarına saygı duymaları ve cesur olmaları telkin edilmeli ve kendileri için arkasından koşması gereken hayallere ihtiyaçları varsa, doğruluk, iyilik ve barış sevgisini benimsemeleri öğretilmelidir (Paul H. Holbach). İnsan sevmeye başladı mı, yaşamaya da başlar (Madame De Scudery).

07.10.2008


100 yıllık engelli koşu

Rıdvan’ı çoğumuz biliriz; hani şu rakip kalmayınca bir de kendine çalım atan bir zamanların Fenerli ünlü futbolcusu Rıdvan’...

Kendi kendine dost, kendi kendine düşman kişilikleri hep ona benzetmişimdir; rakibe göre motive olma modelidir o; iddiaları da kendine, vazgeçmeleri de.

Biz de tam böyleyiz işte: Engel/ler olmadan yaşamaya alışık değiliz; tıpkı düşmanlarımız olmadan yaşayamadığımız gibi. Savaş kültüründen geldiğimizden midir nedir; motivasyonumuzu böyle sağlıyoruz biz; sıra dışı bir güdülenme yani.

Demokrasimiz de meşrûtiyetten bu yana engelleri aşa aşa geliyor. Kendi kültürünü oluşturmak için de bu gerekli sanırım. Yeter ki onu korkutan hatta yok eden, “vahşet ayılarına, cehâlet ejderhasına, husûmet kurtlarına” fırsat verilmesin.

Yüz yıldan bu yana sürekli ters yüz edilen kafalarımızı şekillendiren eğitimimiz de bu yüzyıllık engelli koşunun mağdurlarından biri. Öyle engeller ki, onları birer engel olarak görmemiz bile zorlaşmış. Adeta damarlarımıza işlemiş, bir kültür haline gelmiş. Bakın şunlara:

•Padişahım çok yaşa kültürü

•Açık ve gizli Kemalizm kültürü

•Ergenekonculuk kültürü

•Militer kültür (Çocuklarına askerî elbise giydiren ailelere ithaf olunur!)

•Irkçılık

•Pozitivizm ahlâksızlığı

•Böbürlenme kültürü

•Hamaset kültürü

•Mücazefe (Şişirme) kültürü

•Vesayet kültürü

•Yanlışa itaat kültürü

•Hazinede beslenme kültürü

• “Ağam bilir!” kültürü

•“Zorunluluk” kültürü

•“Ama” kültürü

•“Sus” kültürü

•Kulaktan dolma kültürü

•Unutma kültürü

•Yanlışa saygı kültürü

•Yerinde kullanılmayan sevgi kültürü

•Kendisine ait olmayanla övünme kültürü

•Tembellik alışkanlığı

•Korkutma ve umdurma kültürü

•“Sen bilmezsin, ben bilirim!” kültürü

•Umudunu ‘fal’a bağlama kültürü

•Yerinde kullanılmayan umut kültürü

•Düşüncelerden korkma kültürü

•İpin ucunu bırakmama kültürü

•“Ben gidersem!” korkutmaca kültürü

•“Boş ver…” kültürü

•“Bi’şi’ olmaaaz…” kültürü

İşte traji-komik halimiz. “Eğer siz tembel kalıp da onun yolunu yapmazsanız, tembellik etseniz, cemâlini yüz sene sonra tamamen göreceksiniz.” Öyleyse, daha da geç olmadan, haydi!

B. SAİT ÇİFTÇİ

07.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır