23 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

RESMî İDEOLOJİ, DİN ÖZGÜRLÜĞÜNE ENGEL

Doç. Dr. Bilal Sambur: “Devletin tek parti ideolojisini resmî ideoloji olarak benimsemesi ve dinî hayatın devlet tekelinde olması, sahici anlamda din özgürlüğünü imkânsız kılıyor. Türkiye'deki laiklikle devletin değil, toplumun laikleştirilmesi isteniyor. Resmî laiklik anlayışı, dini ötekileştirme üstüne kendisini temellendiriyor. Devlet, toplum mühendisi olma arzusundan vazgeçmeli.”

DEVLET, KURBAN DERİSİNİ GASP EDEMEZ

“Kılık-kıyafet yasağı, çoğunluğun yaşadığı en büyük hak mahrumiyetidir. Kurban etinin nasıl dağıtılacağına ve derisinin nasıl kullanılacağına karar verme yetkisi, sadece kurban sahibine aittir. Devletin bir kurum adına derileri toplaması din özgürlüğü ihlâli olduğu gibi, aynı zamanda mülkiyet hakkının gasbı anlamına gelir.”

H. Hüseyin Kemal’in röportajını okumak için tıklayın.

23.11.2009


 

OHAL’in yerine EMASYA

Gazeteci-yazar Ali Bayramoğlu, 1997’de imzalanan EMASYA Protokolünün 81 il Alay Komutanlıkları üzerinden, OHAL’in kaldırılmasıyla yaşanan boşluğu doldurmaya dönük faaliyetleri kapsadığını söyledi.

Gazetecİ-yazar Ali Bayramoğlu, Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü (EMASYA) faaliyetlerinin Türkiye’de bulunan 81 alay komutanlıkları üzerinden Olağanüstü Hal (OHAL) Bölge rejiminin ortadan kaldırılmasıyla yaşanan boşluğu doldurmaya dönük faaliyetleri kapsadığını söyledi.

Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin düzenlediği “Türkiye Siyasetinde Ordunun Rolü” konferansının “Türkiye siyasi sistemi ve Ordu” başlıklı panelinde, EMASYA Protokolü yurttaşların fişlenmesi bakımından ortaya çıkardığı tehlikeler ve Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun (OYAK) ayrıcalıklı faaliyetleri de gündeme geldi. Toplantının açış konuşmasını yapan Derneğin Türkiye temsilcisi Ulrike Dufner, son olarak TESEV’in askeri andıç yoluyla fişlenmesini asla kabul etmeyeceklerini belirterek, “Korku yerine yeni bir anlayış gelişmeli. Tarihte neler yaşanmış olsa da Ordu demokratik alandan çekilmeli” dedi.

Gazeteci-yazar Cengiz Çandar da, “Kafes Operasyonu” ile cuntanın gayrimüslimlere yönelik suikast ve sabotaj planlarının ortaya çıktığını ifade ederek, son dönemde yapıldığı iddia edilen planın “TSK içerisinde üreyenlerden en vahimi” olduğunu kaydetti. Çandır, bunun silahlı kuvvetlerin iç işleyişini sorgulamaya yol açan bir belge olduğunu söyledi.

BAYRAMOĞLU: EMASYA OHAL’IN YERİNİ

DOLDURUYOR

Gazetecİ-yazar Ali Bayramoğlu ise, son 6-7 yılda asker sivil en şeffaf dönemini yaşadığını ifade ederek, Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde 1997 yılında imzalanan EMASYA Protokolü’yle jandarmanın İstanbul’daki garnizonda yurttaşların fişlenmesi için istihbari çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Bayramoğlu, EMASYA faaliyetlerinin Kürt, Alevi ve diğer toplum kesimlerinin fişlenmesiyle sınırlı olmadığını, Türkiye’de bulunan 81 alay komutanlıkları üzerinden Olağanüstü Hal (OHAL) Bölge rejiminin ortadan kaldırılmasıyla yaşanan boşluğu doldurmaya dönük faaliyetleri kapsadığını açıkladı. Bayramoğlu, “EMASYA’nın değiştirilmesi için sivillerin de güvenlik fikriyle ilgili projelerini askerlerin önüne getirebilmeleri lazım. Asker bu konuda çok deneyimli ama diğer yandan hükümet de o kadar sivil değil” diye konuştu. LİŞKİLERİNDEN FAYDALANIYOR ASKERİN özellikle OYAK üzerinden ekonomide varlığı konusunda dinleyicileri bilgilendiren Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi İsmet Akça da, 1961’de 205 Sayılı Kanunla “ordu mensuplarının emeklilikleri sırasındaki mütevazı yaşamlarını düzeltmek” amacıyla kurulan OYAK’ın 241 bin üyeli, vergi muafiyetine ve birçok finansal avantaja sahip bir holding haline geldiğini söyledi. OYAK gelirlerinin ordu harcamaları için kullanılmadığı gibi, devlet malı olarak görüldüğü için OYAK mallarının da haczedilememe gibi bir ayrıcalığa sahip olduğunu kaydeden Akça, holdingin siyasal güç ilişkilerinden de faydalandığını kaydetti. Akça, şunları kaydetti: “2001’de OYAK Bank’ın batık kredi oranı normalin üç katına çıkmasına karşın TMSF’ye devredilmediği gibi normal değerinin üzerinde satılması bu ayrıcalıkla düşündürüyor. Neo-liberal politikalardan karlılık açısından faydalandı ancak pek serbest piyasa kriterlere uymuyor. Uluslararası sermaye gruplarıyla kurduğu ortaklıklar, Avrupa’da da OYAK’a yönelik tepkileri lobiler yoluyla etkisizleştirdi.”

23.11.2009


 

Çığ kuşatmasında 40 saat

Ovit Dağında çığ düşmesi sebebiyle mahsur kalan 18 kişi, kurtarıldıktan sonra kriz merkezinde aileleriyle hasret giderdi. Midibüsteki yolculardan Deniz Hacıfazlıoğlu ilk anda umutsuzluğa kapıldıklarını belirterek, sonlarının, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu gibi olacağını düşündüklerini kaydetti.

Kurtarılan bir kişi, birbirlerine destek vererek yardımcı olduklarını anlatarak, ‘’Herkes birbirini destekledi. Güzel bir şekilde idare ettik ve hayatta kaldık. Midibüsten onca saat boyunca hiç çıkamadık’’ diye konuştu.

ERZURUM'DAN Rize’ye giderken Ovit Dağı’nda çığ düşmesi sebebiyle midibüste mahsur kalan sürücü ile 17 yolcu, kurtarıldı. Yaklaşık 40 saatlik esaretten kurtulan 18 kişi, ambulans ve kar üstü araçlarla 103. Karayolları Şefliği’ne getirildi. Duygusal anların yaşandığı karşılaşmada yakınları ile buluşan öğrenciler birbirilerine sarılarak sevinç gözyaşı döktüler. Bazılarının ayaklarında üşümeye bağlı olarak yaralanmalar oluşan yolcular, Karayolları bakımevindeki sağlık kontrollerinin ardından kriz merkezinden ayrıldı. Annesi Emine Kapısız ile hasret gideren yolculardan Yavuz Kapısız, annesinin Ordu’nun Ünye ilçesinden geldiğini belirterek, ‘’Kavuşmak çok güzel bir şey. 2-3 gündür arıyorlardı, ancak kimse bize ulaşamıyordu. Kimse bizi kurtaramayacak gibi düşünüyorduk, artık dünyadan vazgeçmiştik’’ dedi. Midibüste bulunan kişilerden metanetini koruyan tek kişi olduğunu söyleyen Kapısız, ‘’Diğerleri baygın durumda da oldular, sinir krizi geçiren de oldu. Şoför rahatsızdı. Dış dünyayla telefon bağlantılarını ben yapıyordum. Artık kurtulduk. Herkese teşekkür ediyorum. Bu yolu Allah bir daha göstermesin’’ dedi. Erzurum / iha - aa

23.11.2009


 

MGK reformu yarım kaldı

Bilgi Üniversitesinden Yaprak Gürsoy, MGK’da yapılan değişiklikten sonra reformlarda ileri gidilmemesi sebebiyle asker-sivil ilişkilerinin yeterince geliştirilemediğini ve askerin siyasetteki etkisinin kırılamadığını söyledi.

GÜRSOY: REFORMLAR

YARIM KALDI

BİLGİ Üniversitesi öğretim görevlisi Yaprak Gürsoy da, 2000 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) yapısında yapılan değişiklikten sonra reformlarda daha ileri gidilmemesi sebebiyle, asker sivil ilişkilerinin yeterince geliştirilemediği ve askerin siyaset alanındaki etkisinin kırılamadığını açıkladı. Gürsoy, TSK’nın etkisinin sadece yasal yapıya dayanmadığını, toplumdan destek gördükçe informel ve medya yoluyla meşruiyetini koruyacağını söyledi. İstanbul / bia

23.11.2009


 

Asker kendi işine baksın

Eski Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, Türkiye ile ilgili tüm AB raporlarında, ordunun kendi yetki alanının dışındaki konularda açıklama yapmayı bırakmasının kilit isteklerden birini oluşturduğunu söylerken, “MGK'nın sivil konulara müdahalesi korkunç birşey. Avrupalılar için mümkün olmayan bir durum” şeklinde konuştu.

ESKİ Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, ‘’Ordunun iç ve dış güvenliğe ilişkin görevleriyle sınırlı kalması herkes için önemli’’ dedi.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Danışmanı da olan Joost Lagendijk, Heinrich Böll Stiftung Türkiye Temsilciliği’nce Larespark Hotel’de düzenlenen ‘’Türkiye Siyasetinde Ordunun Rolü: Asker-Sivil İlişkileri, Güvenlik Sektörü ve Sivil Denetim’’ başlıklı konferansta konuştu. Lagendijk, ‘’Türkiye’deki sivil-asker ilişkilerinde, askerin politik söylemlerinin azaltılmasının AB’nin temel bir isteği olduğunu’’ belirterek, Türkiye ile ilgili tüm raporlarda, ordunun kendi yetki alanının dışındaki konularda açıklama yapmayı bırakmasının kilit isteklerden birini oluşturduğunu söyledi. Lagendijk, ‘’Genelkurmay Başkanı’nın, televizyona çıkıp, ordunun işlevleriyle, görevleriyle ilişkisi olmayan konularda düşüncelerini söylemesi, Güneydoğu, laiklik ve Kıbrıs gibi konularda kendi politikalarını açıklaması çoğu Avrupalı için yanlıştır. Bu, belki 10 yıl öncesinden daha az oluyor, ama hala oluyor’’ diye konuştu. ‘’Türk ordusunun kendi yetki alanı dışındaki açıklamalarının, AB üyesi ülkelerle Türkiye arasındaki temel farkı oluşturduğunu’’ görüşünü dile getiren Lagendijk, şöyle devam etti: ‘’Türkiye’nin, AB’nin etkisi altında attığı ilk adım, Milli Güvenlik Kurulu’nun bileşimini değiştirmek oldu. 2004’e kadar askerlerin çoğunluğu vardı. Doğrudan doğruya Milli Güvenlik Kurulu’nun sivil konulara müdahale ettiğini düşünürseniz, bu korkunç birşey. Avrupalılar için mümkün olmayan bir durum. Ama şimdi gördüğümüz kadarıyla sivillerin çoğunluğu var. AB’de hiç kimse, değişimin 1 günde olmasını beklemiyor. Bu süreçlerin nasıl geliştiğini, bu denli köklü bir biçimde askeriyenin politik rolünü kabul etmiş bir ülkede bunun birdenbire olmayacağını herkes biliyor. Ama ordunun mutlaka 15-20 yıl boyunca eğitilmesi, iç ve dış güvenliğe ilişkin görevleriyle sınırlı kalması herkes için önemli. Kimse Genelkurmay Başkanı’nın çıkıp, ‘Bu benim son basın toplantım, bir daha bu konulara karışmayacağım’ demesini beklemiyor, ama hiç olmazsa süreci bir yönde başlatmak gerekiyor.’’ İstanbul / aa

23.11.2009


 

Kemalizmle hesaplaşmalıyız

Sakarya Dayanışma Derneği üyesi Kadrican Mendi, Güneydoğu’da öldürülen çocuklarla ilgili olarak, “Bizler Kemalist ideolojiyle hesaplaşılmadan, vahşetin gerçek sorumlusu olan eski ve muvazzaf yetkililerden sorulmaksızın, sistemin kutsallarına “la” denilmeksizin hiçbir sorunun düzeltilebileceğine inanmıyoruz” dedi.

SAKARYA Dayanışma Derneği üyesi Kadrican Mendi, Güneydoğu’da öldürülen 342 çocuğu öldürülenlerden hesap sorulmadığını belirterek, “Bizler Kemalist ideolojiyle hesaplaşılmadan, dökülen kanın hesabı halklardan, ülkenin insanlarından değil, vahşetin gerçek sorumlusu olan eski ve muvazzaf yetkililerden sorulmaksızın ,sistemin kutsallarına “la” denilmeksizin hiçbir sorunun düzeltilebileceğine inanmıyoruz” dedi. Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu da 219. hafta açıklamasını Adapazarı AKM önünde gerçekleştirdi. Platform adına açıklama yapan Sakarya Dayanışma Derneği üyesi Kadrican Mendi, Sabancı Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun “Türkiye’de Dindarlık - Uluslararası Bir Karşılaştırma” başlıklı araştırma raporu yaptıklarını ve sonuçlarını açıkladıklarını hatırlattı. Mendi, “Araştırmaya katılanların yüzde 69’u devlet memuru kadınların başlarını örtmelerine izin verilmesi, yüzde 70’i ise üniversite öğrencisi kızlara isterlerse başlarını örtmelerine izin verilmesi gerektiğini düşünüyor. Dindar insanlara ne gibi baskı uygulandığı ile ilgili soruyu cevaplayanlar en çok başörtüsü sorununa dikkat çekti. Türkiye’de en çok, başörtüsü konusunda baskı yapıldığı ardından da ibadet özgürlüğünün geldiği düşünülüyor” dedi. Açıklamasında geçtiğimiz hafta ülkemizde gerçekleşen hak ve özgürlük ihlâllerine de değinen Mendi, “Soğuk algınlığı ve yüksek ateş sebebiyle İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne getirilen ve çarşaflı olduğu için uzun süre kimsenin ilgilenmediği, sakallı bir baba, çarşaflı bir annenin çarşaflı kızı Aynur Tezcan’ın ayrımcılığın vardığı son nokta olarak 7 saatlik ilgisizlikten, geç müdahaleden ve yanlış uygulamalardan dolayı beyin ölümü gerçekleşti. Diyarbakır Yenişehir Hamravat İlköğretim Okulu 6. Sınıf Öğrencisi Ece Nur Özer’in, yasakçı eğitim sistemi tarafından olmadık baskılara maruz bırakıldı. Baba Özer’e, ‘okul yönetiminin tuttuğu tutanakta Ece Nur’un okul disiplinini bozduğunu, Atatürk Devrim kanunlarına aykırı davrandığını ve bu sebepten ya başını açacağını yada okul ile ilişkisinin kesileceğini’ söyledikler. Kızının psikolojisinin de ciddî anlamda bozulduğunu belirten Özer, ‘kimi öğretmeni dersten attı, kimisi derslerde sürekli kızımı teşhir ediyor… Biz vazgeçmeyeceğiz haklarımızdan. Kızımın eğitim hakkı Anayasal olarak güvence altında. Okul yönetimi eğitime engel olarak suç işliyor’ dediğini” aktardı. Güneydoğu’da öldürülen çocuklara da değinen Mendi, açıklamasına şöyle devam etti: “Güneydoğu’da artık inkâr edilemeyen bir savaş ve bu savaşın hâlâ görünmeyen birçok yönü var. Bunlardan biri de 342 çocuğun öldürülmüş olması. Çocukluk çağında kurşun yaralarıyla toprağa düşmüş ve bir daha ayağa kalkamamış 342 masum can. Vicdanlarımıza bakan, seslenen, devletin kolluk kuvvetlerince öldürülmüş tam 342 çocuk. Son yirmi yılda avuçlarımızdan kayıp gittiler. Kimi hayvan otlatırken hedef olan, kimi annesinin kucağında… daha birkaç aylık olan, 3 yaşında, 5 yasında, Ceylan Önkol gibi 12 yaşında olan… aynı aileden, aynı gün gidiveren 3 yaşından 15 yaşına 5 kardeş… Hâlen hesabı sorulmadı. Sorumlular halen cezalandırılmadı! Tüm bu kanın sorumlusu resmî ideoloji hala bir tabu olarak ilahlaştırılırken, ülkenin insanları birbirlerine kin bilemeye devam ediyor. Bizler Kemalist ideolojiyle hesaplaşılmadan, dökülen kanın hesabı halklardan, ülkenin insanlarından değil ,vahşetin gerçek sorumlusu olan eski ve muvazzaf yetkililerden sorulmaksızın, sistemin kutsallarına “la” denilmeksizin hiçbir sorunun düzeltilebileceğine inanmıyoruz.”

Başörtüsü yasağı da açılım içinde hak ettiği yeri

alsın

KOCAELİ İnanç Özgürlüğü Platformu adına açıklama yapan Sezer Çorman, başörtüsü yasağını kaldırmak için meclisi göreve dâvet ederek, “3-5 yasakçıya milletin seçtiği vekillerin boyun eğmesini kabul etmiyor, demokratik açılımın içinde başörtüsünün de gerektiği yeri almasını istiyoruz” dedi. Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformu 240. hafta basın açıklamasını, önceki gün İzmit Sabri Yalım İnsan hakları parkında yaptı. Platform adına açıklama yapan Çorman, 240 haftadır seslerini duyurmaya çalıştıklarını buna karşın halen yasağın devam etmesinin ise Türkiye için bir ayıp olduğunu söyledi. Halkın yüzde 80’inin yasağın kalkması yönünde talebi olduğu halde neden hâlâ görmezden geliniyor? diye soran Çorman, halkın çözümün adresi olarak iktidar ve muhalefeti gördüğünü ifade etti. Çorman iktidar ve muhalefet şu soruları yöneltti: “Hâlâ iktidar ve muhalefete sesimizi duyurmamız için bir 240 hafta daha mı beklememiz mi lâzım.! Her hafta üşenmeden burada toplanabiliriz, fakat eğitim hakkı elinden alınıp, mağduriyete uğramış olanların geçen zamanlarını tekrar geriye getirebilir miyiz.? Tabiî ki buna da hayır diyeceksiniz “ Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gerçekleştirdiği üçüncü Din Şûrâsı’nda ‘kadınlara yönelik ayrımcılığın devam ettiğini inancı gereği olarak sürdürdüğü hayat biçimi ve giyim kuşam şeklinden dolayı kadınlara hak mağduriyeti yaşatılmamalıdır’ diye belirtildiğini hatırlatan Çorman, şurada alınan kararların artık yasağın bitirilmesi için çağrı niteliğinde olduğunu kaydederek, “Bizde buradan artık yasağın bitmesi yönünde ilgililere gereğini yapın demekten başka bir söz bulamıyoruz” diye konuştu. MAZLUMDER Kütahya Şubesi adına Küçük Hamam Parkı önünde 7. hafta basın açıklaması yapan Rıza Aslan da, soğuk algınlığı ve yüksek ateş sebebiyle İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne getirilen ancak çarşaflı olduğu için 7 saat kimsenin ilgilenmediği için beyin ölümü gerçekleşen sonra da vefat eden Aynur Tezcan’a uygulanan ayrımcılağa dikkat çekti. Aslan, önyargılar yıkmadıkça gerçek özgürlüğe kavuşulmayacağını vurguladı. Kocaeli / Kütahya / Sakarya / Yeni Asya

23.11.2009


 

Yeni anayasa şart, ama bu Meclis yapamaz

Türkiye için yeni bir anayasanın kaçınılmaz hale geldiğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Koçak, “Bu parlamento yeni anayasa konusunda bir irade ortaya koyamadığı için bu iş yeni parlamentoya kaldı” dedi.

Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Koçak, Türkiye için yeni bir anayasanın kaçınılmaz hale geldiğini söyledi.

Prof. Dr. Koçak, Yozgat Barosunca İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Salonu’nda düzenlenen ‘’Türkiye’nin Anayasa Arayışı’’ konulu sempozyumun açılışında, 1982 Anayasası’nın, 12 Eylül’ün ardından siyasî partilerin yasaklandığı, parti liderlerinin tutuklandığı, sivil toplum örgütlerinin kapatıldığı bir ortamda hazırlandığını anlattı. Mevcut anayasa hazırlandığından itibaren bütün akademisyenlerin ‘’Mutlaka yeni anayasa yapılması gerekir’’ diye yazıp çizdiklerini belirten Koçak, bu arayışların 1990’larda zirveye ulaştığını, 1991 seçimlerinde bazı siyasî partiler ve sivil toplum kuruluşlarının anayasa taslaklarıyla ortaya çıktığını ifade etti. Koçak, ‘’Her halde Türkiye’nin ortak pazara girişiyle ilgili, dış faktörlerin de etkisiyle 1995’te bazı değişiklikler yapıldı. Bunu takip eden bir takım değişiklikler, anayasa arayışlarını ikinci plana itti. Sanki 1982 Anayasası bazı değişikliklerle ıslâh edilebilirmiş gibi hava oluştu’’ diye konuştu.

Türkiye’de daha sonra yeniden anayasa tartışmalarının başladığını ifade eden Prof. Dr. Koçak, şunları söyledi:

‘’22 Temmuz 2007 seçimleri öncesinde, iktidar partisi kapsamlı bir sivil anayasayla ortaya çıktı. Türkiye’de asıl büyük tartışma o zaman başladı. 1990’lara, 2007’lere gelinceye kadar yeni anayasa isteyenlerin, farklı kulvarlara geçtiklerini, önceki yazdıklarını unutur gibi olduklarını, 1982 Anayasası’nı bütün aksaklıklarına rağmen savunur bir pozisyona girdiklerini gördük, görüyoruz. Anayasa Mahkememizin, 5 Haziran 2008 tarihli, o meşhur anayasanın 10. ve 42. madde değişikliklerini iptal edilen kararına gelinceye kadar belki hiç olmazsa paket halinde anayasada bazı değişiklikler olabileceği noktasında umutlar vardı. Karar yakından incelendiğinde görüldü ki Anayasa Mahkemesinin istemediği hiç bir alanda anayasanın bir cümlesine dahi dokunmak imkânsız.’’

“DEĞİŞTİRİLEMEZ 177 MADDE”

Prof. Dr. Koçak, öğrencilerinin ‘’Anayasanın değişmeyen maddeleri kaçtır?’’ sorusuna önceleri ‘’3 maddesi’’ cevabını verdiğini, şimdi ise ‘’177 maddesi değiştirilemez’’ cevabını vermek durumunda kaldığını belirtti. Koçak, ‘’Çünkü dokunduğunuz her madde anayasanın başlangıç bölümünde ve ikinci maddesindeki cumhuriyetin niteliklerini belirten maddeleriyle mutlaka ilintili. Ya hukuk devletiyle ya sosyal devletle, diğerleriyle ilintili’’ diye konuştu.

‘’BU PARLAMENTO YENİ ANAYASA İÇİN İRADE ORTAYA KOYAMADI”

Türkiye için yeni bir anayasanın kaçınılmaz hale geldiğini belirten Koçak, şunları kaydetti:

‘’Ama bu ne zaman gerçekleşecek, nasıl olacak? 22 Temmuz seçimleriyle oluşan bu parlamentonun yeni anayasa konusunda bir irade ortaya koyamadığını, koymadığını görüyoruz. Bu her halde mümkün olmayacak. Bu anayasanın değişmesi başka bahara kaldı, yani yeni parlamentoya kaldı.’’

ÖZBUDUN: ASKERÎ İRADENİN GÜDÜMÜNDE HAZIRLANDI

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbuldan da 1982 Anayasası’nın askerî iradenin güdümünde hazırlandığını ve bu tarihten itibaren her gün tartışıldığını, bu tartışmaların anayasada önemli aksaklıkların bulunduğunu ortaya koyduğunu vurguladı.

Bilge Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Yazıcı ise 1982 Anayasası’nın ‘’anormali normal gibi takdim eden’’ bir anayasa olduğunu, Türkiye’nin en kısa zamanda yeni anayasayı demokratik ortamda hazırlamak zorunda olduğunu kaydetti. Yozgat / aa

23.11.2009


 

Şener: Galataport’u bugün olsa yine engellerim

Türkİye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, ‘’Sayın Başbakan bilsin ki Galataport’u engellediğim için onur duyuyorum, gurur duyuyorum. Bugün önüme gelse yine engellerim’’ dedi. Şener, partisinin Kahramanmaraş il binasının açılışında yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan’ın ‘’Galataport’u engelleyenleri tarih sorgulayacaktır’’ dediğini belirtti. Şener, şunları kaydetti: ‘’Kim engelledi Galataport’u? Ben engelledim. Galata bölgesini, Fatih Sultan Mehmet’in gemileri Haliç’e indirdiği bölgeyi Cumhuriyet tarihinin en büyük imar rantı haline dönüştürüp, İsrail’li işadamı Ofer’e verdiler. Onay için bana geldi, ben de reddettim. Sayın Başbakan bilsin ki, Galataport’u engellediğim için onur duyuyorum, gurur duyuyorum. Bugün önüme gelse yine engellerim. Ama duydum ki hükümet tekrar Galataport’u Ofer’e vermek için hazırlık içindeymiş.’’ Kahramanmaraş / aa

23.11.2009


 

DTP konvoyunda kavga

İzmİr’İn Hatay semtinde DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ü karşılamak üzere oluşturulan araç konvoyundaki partililerle, bir grup vatandaş arasında kavga çıktı. Alınan bilgiye göre, Ahmet Türk’ün hava yoluyla İzmir’e gelmesinin ardından, Adnan Menderes Havalimanı’nın yakınındaki araç konvoyu Basmane semtindeki DTP İl Binası’na gitmek üzere yola çıktı. Üçyol mevkiinde konvoyun arka bölümündeki grupla, bazı vatandaşlar arasında meydana gelen sözlü atışma kavgaya dönüştü. Kavga sırasında, ilk belirlemeye göre olaya müdahale eden bir polis ile 2 kişi yaralandı. Yaralılar hastaneye kaldırıldı. İzmir / aa

23.11.2009


 

Adalı: Bağırarak otorite sahibi olmaya çalışanlar var

Anayasa Mahkemesi Üyesi Prof. Dr. Sacit Adalı, ‘’Herkes bağırıyor, ‘ben başkasından farklıyım’ diye. Bunu, otoriteye, paraya, tamaha döndürüyor. Toplum içinde bir konum elde ederek, otorite sahibi olmaya gidiyor’’ dedi. Prof. Dr. Adalı, Sur İçi Grubu İstanbul toplantılarının Kasım ayı onur konuğu olarak, Barcelo Topkapı Eresin Otel’de düzenlenen sohbet toplantısına katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasında iyi vatandaş olmanın önemine işaret eden Adalı, Osmanlı’nın büyük bir imparatorluk olmasına rağmen, kulluk felsefesiyle hata yaptığını ifade etti. Adalı, kulun bir kula kulluğunun caiz olmadığını ve bu zihniyetin değişmesi gerektiğini ifade ederek, ‘’Kul zihniyeti bizde hala devam ediyor’’ diye konuştu. Kul anlayışının insanlar arasında sınıflaşmaya neden olduğunu da kaydeden Sacit Adalı, ‘’Herkes bağırıyor ‘ben başkasından farklıyım’ diye. Bunu otoriteye, paraya, tamaha döndürüyor. Toplum içinde bir konum elde ederek, otorite sahibi olmaya gidiyor’’ dedi. Konuşmasında, hiç kimsenin kimseden farklı olmadığını bilmesi gerektiğini vurgulayan Adalı, insanların öncelikle işlerini iyi yapmaları gerektiğini, bir temizlik görevlisinin bile işini iyi yapmasının önemli olduğunu vurguladı. İstanbul / aa

23.11.2009


 

Ergün: Öymen, CHP’nin tam kendisidir

SHP Genel Başkanı Hüseyin Ergün, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in Meclis’teki konuşmasına ilişkin, ‘’Öymen, CHP’nin tam kendisidir. İçlerinden böyle geliyor, Allah söyletiyor’’ dedi. Ergün, SHP Parti Meclisi ve İl Başkanları Toplantısı öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Seçimlerde uygulanan yüzde 10 barajını ve sadece TBMM’de temsil edilen partilere hazine yardımı yapılmasını eleştiren Ergün, bu partilerin seçim yarışına önemli bir avantajla başladığını söyledi. Ergün, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in ‘’Demokratik açılım’’ görüşmelerindeki Meclis konuşmasını hatırlatarak, ‘’Öymen, CHP’nin tam kendisidir. İçlerinden böyle geliyor, Allah söyletiyor’’ dedi. Ankara / aa

23.11.2009


 

Şiddetin artmasında TV’lerin etkisi var

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, son yıllarda artan şiddet olaylarının arka planında televizyonların olduğunu düşündüğünü belirtti. Dursun, Tüketiciler Birliğinin Fatih Belediyesi Topkapı Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen toplantısında yaptığı konuşmada, Türk toplumunun hemen hemen yüzde 50’sinin evinde 2, üçte birinin evinde 3, yüzde yirmilere varan oranda 4 ve daha fazla televizyon bulunduğunu söyledi. Dursun, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Televizyonun insan davranışları üzerindeki etkisi çok tartışmalı bir konu. Bazı kesimler bunu biraz daha abartıyor, bazı kesimler çok etkili olmadığını iddia ediyor. Elimizde bir takım araştırmalar var. Belli konularda televizyonun çok etkili olduğunu biliyoruz. Siyasal konularda çok etkili olduğunu düşünmüyorum ama toplumsal davranışların oluşması noktasında belli bir zaman periyotunu dikkate alarak baktığımızda televizyonun son derece sinsi bir etkiye sahip olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda artan şiddet kullanımının arka planında televizyonların olduğunu düşünüyorum. Televizyonlardaki dizilerde, filmlerde şiddet bir tür problem çözme yöntemi olarak algılanıyor.’’ İstanbul / aa

23.11.2009


 

Cezaevlerinde açık görüş

Tutuklu ve hükümlüler, Kurban Bayramı dolayısıyla açık görüş yapacak. Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından Cumhuriyet başsavcılıklarına gönderilen genelgeye göre, Adana E Tipi, Ankara 1 ve 2 Nolu L Tipi, Alanya L Tipi, Antalya E ve L Tipi, Aydın E Tipi, Bursa E Tipi, Çorum L Tipi, Denizli D Tipi, Diyarbakır E Tipi, Gaziantep E Tipi, Hatay E Tipi, İzmir Buca Kapalı, Maltepe 1, 2 ve 3 No’lu L Tipi, Mersin E Tipi, Muğla E Tipi, Metris 1 ve 2 No’lu T Tipi, Ümraniye E ve T Tipi, Silivri 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 No’lu L Tipi kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlü ve tutuklular, 28, 29, 30 Kasım ile 1,2,3 ve 4 Aralık 2009 tarihlerinde 7 gün boyunca açık görüşten yararlandırılacak. Diğer bütün ağır ceza merkezi ve müdürü bulunan bağlı ceza infaz kurumlarında kalan hükümlü ve tutuklulara 28, 29, 30 Kasım ile 1, 2 Aralık 2009 tarihlerinde 5 gün açık görüş yaptırılacak. Müdürü bulunmayan bağlı ceza infaz kurumlarında kalan hükümlü ve tutuklulara ise 28, 29, 30 Kasım tarihlerinde 3 gün açık görüş yaptırılacak. Kınama cezası dışında disiplin cezası alan ve cezaları kaldırılmayan hükümlü ve tutuklular açık görüşten yararlandırılmayacak. Ankara / aa

23.11.2009


 

Bilecik ve Kütahya'da eğitime grip arası verildi

Bİlecİk ve Kütahya’da grip sebebiyle eğitim öğretime ara verilmesi kararlaştırıldı. Bilecik Valiliği, il genelindeki tüm ilköğretim okulları ve liseler ile dershanelerde grip sebebiyle kurban Bayramı’na kadar eğitim öğretime ara verilmesini kararlaştırdı. Valilik’ten yapılan yazılı açıklamaya göre, şehir merkezi ve ilçeler ile bunlara bağlı köylerdeki eğitim kurumlarında, devamsızlık oranın yüzde 15 artması üzerine domuz gribi salgının devam etme riski göz önünde bulundurularak tedbir alınması gündeme geldi. Salgın nedeniyle tedbir olarak, Bilecik’teki ana okulları, ilk ve orta öğretim okulları ile dershanelerin 3.5 gün tatil edilmesine karar verildi. Öğrencilerin 1 Aralık günü ders başı yapacağı bildirildi. Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe de Valilik’te düzenlenen İl Hıfzıssıhha Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, il genelinde şu ana kadar 25’i öğrenci olmak üzere 37 kişide H1N1 virüsü görüldüğünü söyledi. Kocatepe, hava sıcaklıklarının iyice azalmasıyla iş gücü kaybı ve okul devamsızlıklarının artacağını düşündüklerini belirterek, ‘’Bu ihtimallere önlem amacıyla ilimizde ilköğretim okulları, liseler, yaygın eğitim kurumları, özel okullar ve dershaneleri 23-26 Kasım tarihleri arasında atil etme kararı aldık. Ağır tablolar ve ölümcül vakaların önlenmesi düşüncesi bu kararın alınmasında etken olmuştur’’ dedi. Bilecik / aa

23.11.2009


 

Rize'de trafik kazası: 3 ölü, 1 yaralı

Rize’nin Ardeşen ilçesindeki trafik kazasında 3 kişi öldü, 1 kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, ilçedeki Fırtına Köprüsü kavşağında, Recep Kesici yönetimindeki 53 FA 099 plâkalı otomobil ile Mustafa Çırakoğlu’nun (35) kullandığı 53 FD 707 plâkalı otomobil çarpıştı. Kazada, sürücülerden Recep Kesici ile kardeşi Dursun Kesici (34) olay yerinde, annesi Melike Kesici (63) ise hastaneye kaldırılmak istenirken yolda vefat etti. Yaralanan diğer sürücü Çırakoğlu, Rize Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Rize / aa

23.11.2009


 

Metrobüsten engelliler de yararlanmalı

ENGELLİ vatandaşlar metrobüsten yararlanamadıkları gerekçesiyle eylem yaptı. Özürlüler Vakfı tarafından “ Bi’ bakar mısınız? Ben buradan geçemedim” sloganıyla yapılan eylemde, engelliler duraklara asansör yapılmasını istedi. Cevizlibağ’da metrobüs durağında eylem yapan Özürlüler Vakfı üyeleri, “Bir grup tekerlekli sandalyeli metrobüsle gezintiye çıkmak isterse ne olur?” diye sordu. Eylemde metrobüse ulaşmak isteyen tekerlekli sandalyeli vatandaş dört kişi tarafından taşınarak durağa ulaştırıldı. Durağa getirilen tekerlekli sandalyeli vatandaş turnikeden geçişte de zorlandı. Tekerlekli sandalyeli Filiz Gülcü, duraklara asansör yapılmasını istedi. Tekerlekli sandalyeli Hakan Özgül ise 2007 yılında hizmete açılan metrobüslerde engelliler açısından değişen bir şey olmadığını söyledi. Özgül, “Defalarca belediyeye başvurduk. Hepsinde olumlu cevap aldık. Ancak hâlâ bir gelişme yok. Göstermelik olarak bir kaç durakta rampa var. Ancak onlarda da eğim çok fazla.” diye konuştu. İstanbul/cihan

23.11.2009


 

Yardım yapmak, ‘kurban’ yerine geçmez

DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, ‘’kurban kesmek yerine, aç çocuklara yardım edin kampanyaları’’ ile ilgili olarak kurbanın ayrı yardımın ayrı olduğunu söyledi. Bardakoğlu, Mekke’de düzenlediği basın toplantısında, Diyanet İşleri Başkanlığının bu yılki hac organizasyonu hakkında bilgi verdi. Suudi Arabistan’ın, en yüksek kontenjanı Türkiye’ye verdiğini belirten Başkan Bardakoğlu, ek kontenjanla birlikte yaklaşık 100 bin hacı adayını ağırladıklarını, ‘’100 bin kişilik bir organizasyonda sıkıntılar mutlaka olur. Aksaklıklar olmadan hac olmaz’’ dedi. Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Bardakoğlu, bir gazetecinin ‘’kurban kesmek yerine, aç çocuklara yardım edin kampanyaları’’ ile ilgili görüşünü sorması üzerine, ‘’İslam inancına göre kurban kesilmeli. Kurban ayrı, yardım ayrı. Ama Diyanet olarak bizim görevimiz aydınlatmak, bilgilendirmek. Bunun dışında kimsenin ne yaptığını nasıl yaptığını kontrol etmeyiz. Türkiye özgür bir ülke.’’ Mekke/aa

23.11.2009


 

Birleşmeden sonra ilk miting

ANAVATAN Partisi ile birleşmesinin ardından ‘’Türkiye Tek Yürek’’ mitingleri düzenleme kararı alan Demokrat Parti’nin (DP) ilk mitingi, Manisa Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirildi. Anavatan Partisi’nin son genel başkanı ve DP Genel Başkanvekili Salih Uzun ile birlikte miting alanındakileri selamlayan Cindoruk, burada yaptığı konuşmada, kongreden sonra ilk defa Manisa’ya geldiklerini ve buradan demokrasi açılımını başlattıklarını belirtti. 7 senedir bu iktidardan memnun olmayan kitlelere bir umut ışığı olmak için yola çıktıklarını kaydeden Cindoruk, DP’nin eskiden beri köylünün ve çiftçinin partisi olduğunu söyledi. Cindoruk, aynı zamanda esnafın da işsizlerin de, emeklinin de partisi olduklarını ifade ederek, işsizliğe çare olmak için sanayileneşmenin gerektiğini fakat iktidarın hiçbir yatırım yapmadığını belirtti. Cindoruk, işsizlik sorununa da değinerek, çalışabilecek 100 kişiden 30’unun işsiz olduğunu, insanların evlerinden hergün iş aramak için çıkıp akşam ümitsiz bir şekilde eve döndüğünü anlattı. Yüksek öğrenim yapan gençlerin yüzde 40’ının iş bulamadığını dile getiren, Cundoruk, “Ayrıca insanalarımızın yüzde 40’ı sosyal güvenlikten mahrum böyle sosyal devlet olur mu?” diye sordu.

“ANAYASA DEĞİŞMELİ”

BU ARADA ikindi ezanı okunmaya başlayınca, konuşmasına ara veren Cindoruk, “Ezan-ı Muhammedi’yi dinleyelim ondan sonra devam ederiz” dedi. Cindoruk, dini meseleleri alet ederek siyaset yaptıklarını, bu din üzerinden siyaset yapanları Allah’ın da sevmeyeceğini belirtti. Cindoruk, DP iktidara geldiği zaman camisi olmayan yerlere devlet su işleri kanalı ile camii yaptırdığını fakat bunu hiçbir zaman siyaset malzemesi yapmadıklarını söyledi. Şu andaki anayasanın değişmesi gerektiğini kaydeden DP Genel Başkanı Cindoruk, demokrasi yürüyüşüne Manisa’dan başladıklarını ve bu yürüyüşü iktidara gelerek tamamlayacaklarını söyledi.

SALİH SÜTÇÜOĞLU / MANİSA

23.11.2009


 

Memurlar, 25 Kasımda iş bırakacak

MEMUR konfederasyonları, daha önce yaptıkları ayrı eylemler yerine, 25 Kasım Çarşamba günü birlikte “iş bırakma” eylemine hazırlanıyor. Türkiye Kamu-Sen ve KESK’in çağrısıyla gerçekleştirilecek,”uyarı grevi” adı verilen iş bırakma eylemine, Memur-Sen dışındaki, Türkiye Kamu-Sen, KESK, Birleşik Kamu-İş, BASK ve HAKSEN üyeleri katılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, uyarı grevine katılacak konfederasyonlardan Türkiye Kamu-Sen’in 375 bin 990, KESK’in 224 bin 413, Birleşik Kamu-İş’in 20 bin 731, BASK’ın 4 bin 976 ve HAKSEN’in 2 bin 967 üyesi bulunuyor. Memur konfederasyonlarının yapacağı “uyarı grevi”nin ulaşım, eğitim, sağlık ve maliye gibi kamu hizmetlerinde aksamalara yol açması bekleniyor. Türk-İş, DİSK, TTB’nin aralarında bulunduğu konfederasyon ile meslek ve sivil toplum örgütleri de memurlara destek verecek. Türk-İş ve DİSK, üyelerine, yasal çerçeveler içerisinde 25 Kasımda yapılacak eyleme katkıda bulunmaları yönünde çağrı yaptı. Ankara / aa

23.11.2009


 

Sİgaraya gizli denetim

YasağI ihlâl eden esnafı uyaran Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seracettin Çom, “İşletme sahipleri şunu bilsin, müşterilerinin içerisinde kendisini izleyen bir çift göz olacak.” dedi.

Seracettin Çom, yaptığı açıklamada, havaların soğumasıyla birlikte bazı işletmelerde sigara yasağının ihlâl edildiğine dikkat çekti. Rutin denetimler dışında, işletme sahibinin fark etmeyeceği denetimleri de başlatacaklarını kaydeden Çom, “Hissetmeyecekleri, göremeyecekleri şekilde denetlenecekler.” diye konuştu.

Çom, şöyle devam etti: “Zabıta ekipleri ile birlikte yapılan denetimlere ilâve olarak, meselâ bir arkadaşımız kahvehaneye ya da pastaneye gidecek. Orada çayını içecek, pastasını yiyecek. Denetlemek için orada bulunduğunu belli etmeyecek. Müşteri gibi orada uzun bir süre oturarak gözlemleyecek. İhlâl tesbit ederse, kişiyi değil, genel ortamın fotoğrafını çekecek. Sonra da ücretini ödeyerek ayrılacak.”

Ekiplerin, daha sonra hazırlayacakları raporları İl Tütün Kontrol Kurulu’na sunacağını kaydeden Çom, “Denetçinin topladığı bilgi ve emareler yeterli ise cezaî işlem uygulanacak. Yeterli değilse, rutin denetim ekipleri özel bir şekilde o işletmeye yoğunlaşacak.” şeklinde konuştu. Çom, yasağı ihlâl eden işletme sahiplerini, “İşletme sahipleri şunu bilsin ki, müşterilerinin içerisinde bir denetçi, kendisini izleyen bir çift göz olabilir.” diyerek uyardı.

Türkiye’de her 10 kişiden 7’sinin sigara içmediğine dikkat çeken Çom, esnafın sigara içemeyen vatandaşlara göre bir strateji geliştirmesi gerektiğinin altını çizdi. Dükkânın önünde, ‘burada sigara serbest’ çığırtkanlığı yapan kişileri de uyaran Çom, “Bu insanları ikaz ediyorum. İstemeyecekleri çok ağır cezalar ile karşılaşabilirler.” ifadesini kullandı. Çom, şu anda bin 400 sigara denetleme ekibinin rutin denetimleri sürdürdüğünü aktardı. Ankara / aa

23.11.2009


 

Ankara’da trafik ışığı olmayan kavşak kalmayacak

Ankara Büyükşehir Belediyesi, sinyalizasyon sistemi bulunmayan 90 kavşağa, son teknoloji ‘’trafik sinyal sistemleri’’nin yerleştirileceğini bildirdi. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, EGO Genel Müdürlüğü Ulaşım Dairesi Başkanı Mümtaz Durlanık, başkentte 550 kavşakta sinyalize bulunduğunu, trafik durumuna göre 90 adet kavşağa daha yeni sinyal sistemi yapımı için çalışma başlatıldığını kaydetti. Yeni yapılan sinyal sistemlerinin merkezi kontrol sistemine bağlanarak, herhangi bir arıza durumunun anında tesbit edilmesinin sağladığını belirten Durlanık, açıklamada şu ifadelere yer verdi: ‘’Sinyalizasyon sistemi bulunmayan 90 kavşağa, son teknoloji trafik sinyal sistemleri yerleştirilecek. Trafik akışının rahat olduğu 35 kavşağa da özel algılamalı kameraların bulunduğu sinyal sistemleri konulacak. Bu ışıklar pik saatlerde normal olarak çalışacak. Ancak, trafik akışının rahat olduğu saatlerde ise araçları önceden algılayan kameralar, aracın geldiği yöne yeşil, diğer tarafa ise kırmızının yanmasını otomatik olarak sağlayacak. Böylece kavşaklarda gereksiz beklemeler ve zaman kayıpları da önlenecek. Sürücülerimiz zaman kaybetmeyecek, kırmızı ışıkta geçmelerin dolayısıyla olası trafik kazalarının da önüne geçilecek.’’ Durnalık, engelli vatandaşlar için yayalara yeşil ve kırmızı ışık yandığında uyaran sesli uyarı cihazlarının da bu kavşaklara yerleştirildiğini bildirdi. Başşehirde yapılacak şeritleme çalışmaları kapsamında, Ankara’da çizgisiz yol kalmayacağını kaydeden Durlanık, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanan mücavir alan sınırları içindeki mahalle yollarına kadar her yerde yol çizgi çalışması yapıldığını belirtti. Ankara / aa

23.11.2009


 

Marmara Denizi geçit vermedi

Marmara Denizi’nde 2 günden bu yana etkili olan sis, deniz ulaşımını olumsuz etkiliyor. Alınan bilgiye göre, boğazlardan geçmek üzere Marmara Denizi’nde seyreden 91 yerli ve yabancı bandıralı şilep ve tanker, gece saatlerinde etkili olan sis sebebiyle yollarına devam edemeyerek, rotalarını Tekirdağ’ın Şarköy sahillerine çevirdi. Gemiler, geceyi bütün ışıklarını yakarak Şarköy sahillerinde geçirdi. Sabah sisin etkisinin azalmasıyla 79 şilep ve tanker Şarköy’den demir aldı. 12 gemi ise sisin tamamen etkisini kaybetmesini bekliyor. Şarköylü balıkçılar da gece saatlerinde sis dolayısıyla görüş mesafesinin yer yer 20 metreye kadar düşmesi sebebiyle 2 gündür balığa çıkamıyor. Tekirdağ / aa

23.11.2009


 

Kastamonu sallandı

Kastamonu’da meydana gelen, merkez üssü Daday olan orta şiddetli depremde can ve mal kaybı olmadığı bildirildi. Daday Belediye Başkanı Hasan Fehmi Taş, saat 04.01’de 4.5 büyüklüğünde meydana gelen depremin 10 saniye sürdüğünü hatırlattı. Taş, depremde can ve mal kaybı yaşanmadığını söyledi. Daday / aa

23.11.2009


 

Adana’da, köprü tartışması

Adana’nIn merkez Yüreğir ilçe Belediye Başkanı Mahmut Çelikcan, tarihî Taşköprü’nün, tek yönlü olarak yeniden trafiğe açılması gerektiğini savundu. Çelikcan, yaptığı açıklamada, Seyhan ve Yüreğir ilçelerini birbirine bağlayan tarihi Taşköprü’nün araç trafiğine kapatılması sebebiyle şehir merkezinde trafik sıkışıklığı yaşandığını söyledi. Köprüden Abidinpaşa Caddesi’ne geçmesi gereken araçların, Hilton Oteli kavşağından dönüp Müze Kavşağı’na, buradan Kültür Sitesi önünü takiben Abidinpaşa’ya girebildiğini belirten Çelikcan, yoğunluğun özellikle sabah ve akşam saatlerinde sıkıntı oluşturduğunu söyledi. Çelikcan, Taşköprü’nün trafiğe açılması için Büyükşehir Belediye Başkanlığına başvuruda bulunduklarını, konunun Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) gündeminde olduğunu ifade ederek, ‘’Bu önerimize karşı çıkanlar var. Ancak biz teklifimizde ısrarlıyız’’ dedi. Taşköprü’nün restore işini, karayolları görevi sırasında yakından takip ettiğini bildiren Çelikcan, ‘’Bu köprünün restoresi için 3.1 milyon TL temin edip, programa aldırmış bir bölge müdürüyüm. Bu köprü, eski ve güçsüz haliyle daha yoğun trafiği kaldırırken, bu haliyle neden trafiğe açılmasın. Taşköprü’nün yeni halini bilmeyen ya da Seyhan’ın, Çukurova’nın en uç noktasında oturup burasıyla ilgili yorum yapanlara şaşıyorum’’ diye konuştu. Adana / aa

23.11.2009


 

Kurbana doğru

Özgür Bey: “Kurbanımızı ikamet ettiğimiz yerde mi kesmemiz gerekir? Yoksa herhangi bir yerde, kesebilir miyiz? Meselâ kurban bayramında 3 gün için memlekete gitmişsem kurban kesme durumum nasıl olacak?”

Misafir olduğumuz yerde eğer zorluk yoksa pekâlâ kurban kesilebilir. Bu caizdir. İstanbul’da çalışan ve memleketi Sakarya olan birisi kurban bayramı için Sakarya’ya gelmiş olsa, zorluk da yoksa burada elbette kurban kesebilir. Tatil için gittiğimiz yerde kurban kesme zorluğu varsa tatili ertelemek ve kurban bayramını evimizde yaşamak daha hayırlı olur.

Dinî prensip şudur: Seferi olan için kurban kesme yükümlülüğü düşüyor. Fakat zorluk yoksa bu, kurban kesemeyeceği mânâsına asla gelmiyor. Eğer sefere çıktığımız yerde kurban kesme hususunda zorluk yaşayacak isek, bu durumu önceden değerlendirmemiz, eğer zorunlu değilsek sefere çıkmamayı tercih etmemiz daha doğru olacaktır. Eğer sefere çıkmak zorundaysak ve sefere çıktığımız yerde kurban kesmemiz de zor olacak ise bu durumda kurban kesmeyiz ve kurban kesmemekle günahkâr olmayız.

***

Ankara’dan Bekir Bey: “Karı koca çalışıyoruz. Bu sene benim, gelecek sene eşimin kurban kestirmesinin dinen sakıncası var mıdır? Eşim adına kurban kesilirse kurban kabul olur mu, olmaz mı?”

Bu sizin ekonomik durumunuza bağlı. Karı koca çalışıyor olabilirsiniz; ama eğer meşrû olmak ve israflı lüks harcama kalemlerinden olmamak şartıyla masrafınız, gideriniz, borcunuz var ise ve her ikinizin çalışması ile ortak giderinizi ancak karşılıyor ve ortada yıllık bazda bir birikim söz konusu olmuyorsa, bu durumda bahsettiğiniz gibi bir sene biriniz adına, diğer sene diğeriniz adına kurban kesebilirsiniz.

Ama eğer gideriniz gelirinizden fazla değilse ve her ikiniz de yıllık olarak en az nisap miktarı (yaklaşık seksen gram altın kadar) bir birikim sahibi olabiliyorsanız, her ikinizin de ayrıca kurban kesmesi gerekiyor. Allah kabul etsin. Âmin.

***

Ahmet Bey: “1- Ankara’da ikamet ediyorum. İstanbul’daki durumu olmayan bir akrabamıza kurbanlık parasını ve vekâleti versek, bu akrabamız da gidip kurbanı alıp kesse ve etini vs... kendisi kullansa ‘bizim kurbanımız’ kabul olur mu? Yoksa sadaka mı olur? Hükmü nedir? 2- Topal hayvan kurban olur mu? Eğer olmaz ise, adak olarak kesilir mi?”

1- Vekâletle kurban kestirmeniz caizdir. Kurbanlığı sadaka olarak vermeniz de caizdir. Tercih size aittir. Eğer kurbanlık parasını ve vekâleti birisine verirseniz, o kişi sizin adınıza kurbanı alıp kestiğinde siz kurban kesmiş olursunuz. Etini kimin kullanması önemli değil. İsraf etmemesi yeterlidir.

Fakat siz eğer kurbanlık parasını birisine sadaka olarak verirseniz, bu durumda siz sadaka vermiş olursunuz; ama kurban kesmiş olmazsınız. Siz ayrıca kurban kesmekle yükümlü olursunuz. Allah kabul etsin. Âmin.

2- Kesme yerine kadar yürüyebilen hayvan kurban edilir, adak olarak da kesilir. Fakat kötürüm derecesinde topal ise kurban edilmez.1

Ubeyd bin Feyruz (ra) anlatmıştır: Berâ’ya dedim ki: “Resûlullah’ın (asm) kurbanlık hayvanlardan kesilmesini yasakladıklarını bana söyle.”

Berâ (ra) şöyle dedi: “Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm eliyle işâret buyurarak: “Dört hayvanın kurban edilmesi câiz olmaz. Bunlar: 1- Tek gözü tamamen kör, 2- Çok hasta, 3- Yürüyemeyecek derecede topal, 4- Yürüyemeyecek kadar ayağı kırık olan.”2

***

Abdullatif Bey: “Maaşlı fakat borçlu veya masrafı gelirinden çok ise, bu kişiye maaşlı olmakla kurban düşer mi? Gücü olmadığından dolayı kurban kesemeyen kimse günahkâr olur mu?”

Kurban kesmek maddî yönden gücü olanlar için vâcip, gücü olmayanlar için vâcip değildir. Maaşlı olsa bile, maddî imkâna ulaşamadığından dolayı kurban kesmeyen kimse günahkâr olmaz. Böyle kimseler imanıyla, niyetiyle ve sâir salih amelleriyle inşallah kurban sevabından hissedar olurlar.

Abdullah bin Amir bin As anlatmıştır: Resûlullah (asm): “Allah kurban günlerini bu ümmet için bayram kıldı” buyurmuştu.

Bir adam: “Ya Resûlallah! Sütü için beslediğim bir koyunumdan başka hayvanım yok. Onu kurban edeyim mi?” diye sordu.

Hazret-i Peygamber (asm): “Hayır. Saçını ve bıyığını kısaltırsın. Tırnağını kesersin. Etek tıraşını olursun. Böyle yapman Allah katında kurban yerine geçer?” 3 buyurdu.

Dipnotlar: 1- Tirmizî, Kurban, 1539., 2- Nesâî, Kurban, 6., 3- Nesâî, Kurban, 2.

Süleyman KÖSMENE

23.11.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl