26 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Hasretini çektiğimiz Kurban Bayramları

Bu Kurban Bayramı öncesi de bazı tartışmalar yaşandı. ‘Efendim kurban alırken nelere dikkat etmek gerekir?’, ‘herkes kurban kesebilir mi?’, ‘kesilirken dikkat edilmesi gereken hususlar nedir?’ gibi sorular alıp başını gidiyor. Herkesin ehil olup olmasın bu konuda söyleyecek bir sözü var mutlaka. Ortalıktaki bilgi kirliliği ise alıp başını gidiyor. Durum böyle olunca kurban kesilirken nelere dikkat edilmeli, bu konuda unutulan adetlerimiz neler, eskilerin Allah’a ulaşacak olan kurbana gösterdikleri incelikleri üç kuşaktır kasap olan Üsküdar esnafı Mehmet Türkyılmaz’a sorduk.

Korunması gereken en önemli

haklardan biri de hayvan hakkıdır

“Kurban Bayramı aslında üç gündür. Üçüncü günü ikindi namazına kadardır. Bayramın dördüncü günü ziyaret içindir” diyen Mehmet Türkyılmaz, kurbanı ehil bir kimse kesmediği zaman ortaya hoş olmayan görüntülerin çıktığını söylüyor.

“Kasaplığı babamdan öğrendim. Dedem de kasaptı yani üç kuşaktır kasabım” diyen Türkyılmaz, yedi yaşında dedesinin elinden tutarak kendisini mezbahaya götürdüğünü, 31 yıldır da bu işi meslek olarak yaptığını dile getiriyor. Türkyılmaz, “Bir kere en çok korunması gereken haklardan bir tanesi hayvan hakkıdır. Ahirette o hayvan bizden hakkını alacak. Ona vurmak, ayağına bıçak atmak, yere düşürmek hayvana yapılan eziyettir. Bizim dinimiz bunu yasaklamıştır” diyor. Türkyılmaz, eskiden insanların kurbanın kanının daha yere düşmeden Allah’a ulaştığına inandıkları için bunun bir ibadet olduğunun şuurunda olarak dikkatle ve Efendimizin (a.s.m.) sünneti takip edilerek özenle yapıldığına dikkati çekti.

Kurban edilecek hayvanın bıçağı,

çeyizlik eşya gibi muhafaza edilirdi

Eskiden Kurban Bayramında beyefendiler, hanımefendiler evlerinin bahçelerinde kurbanlıklarını en az iki üç ay öncesinden ya da durumlarına göre bir ay önceden alıp beslediklerini kaydeden Türkyılmaz, “Bu hanımlar ve beyefendiler besledikleri kurbanlıklarını aile kasaplarını çağırarak onlara kestirirlerdi” dedi. Kasaba asla para teklif edilmediğini fakat el emeği olarak abdest aldığı vakit elini ve yüzünü silsin diye havlu hediye edildiğini vurgulayan Türkyılmaz, İnsanların kurbanlarını kestirecekleri bıçaklarını yıkanmış, temizlenmiş ve gül suyu kokan beze sarılmış olarak sakladıklarını kaydederek, “Çeyiz gibi bayramdan bayrama çıkardıkları bu bıçakları ise başka hiçbir işte kullanmazlardı” dedi.

Kasabın tekbirler eşliğinde hayvanı kestiğini ve asla omuriliğine bıçak dokundurulmadığını belirten Türkyılmaz, “Yaklaşık bir koyunun can vermesi beş dakika civarında sürer. O sürede kan tamamen çıkana kadar beklenirdi ki o kanla insana hastalık bulaşmasın. Avrupa’dakiler uyutup veya uyuşturup kesiyor hayvanı bunda da tam olarak kan boşalmıyor. Bu insana zararı olduğu için kesinlikle mekruhtur” diyor. Türkyılmaz, hayvanın can vermesinin ardından kasabın itinayla kurbanın etini parçaladığını ve asla işkembesinin ve paçalarının atılmadığını hatırlattı. Eskilerin kurban etiyle oruçlarını açtığını söyleyen Türkyılmaz, “İlk önce hayvanın ciğeri kavrulur ve oruçlarda o ciğer etiyle bozulurdu” şeklinde konuştu. Hayvanın hiçbir uzvunun israf edilmediğine dikkati çeken Türkyılmaz, “Postları dahi namazlık yapılırdı.” diyerek şunları ekledi: “Hayvanın yenilmeyen kısımları ise hayvanlar eşip çıkarmasınlar diye derine gömülürdü. Bu o hayvana verilen önemi gösterir. Şimdi ise ortalıklarda, konteynır kutularında kesilen hayvanın parçalarını görmek mümkün.”

Eskiden insanların Kurban Bayramının yaza denk geldiği dönemlerde hayvanı kurban etmeden önce yıkanıp temizlendiğine şahit olduğunu söyleyen Türkyılmaz, “Hayvanı yıkayıp öyle kurban ederlerdi. Çünkü kurbanını Allah’a sunuyorsun. Şimdi ise hiç böyle yapan yok” dedi.

İslâmî usûllere göre kurban kesmek

için dikkat edilmesi gereken hususlar

Türkyılmaz, kurban kesilirken dikkat edilmesi gereken hususları şöyle anlatıyor: “Hayvanı yere yatırmadan önce tekbir getirilir. Hayvanın gözü bağlanır. Hayvanın gözünün bağlandığı bez de gül suyu sürülmüş bez olursa çok hoş olur. Çünkü güzel koku bize sevdirilmiştir. O kokuyu duyunca hayvanın da çok hoşuna gider. Ayağı bağlanırken üç ayağı bağlanır arka sağ ayağı serbest bırakılır. Bunun hikmeti hayvanın depreşip içindeki kanın rahat çıkmasıdır” diyen Türkyılmaz, güzel olanın hayvanı kıbleye döndürerek yatırmak olduğunu ekliyor. Yüzülürken deriyi kesmemenin yanında hayvanın işkembesinin patlatılmamasına da dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Türkyılmaz, bunun pisliğin hayvana bulaşmaması için yapılması gerektiğini söyledi. Hayvan kesildiği vakit en az yarım saatte buharının çıktığını yani sıcaklığının gittiğini ifade eden Türkyılmaz, “Hanımlar yapmış oldukları sıcak yemeği ekşimesin diye hemen dolaba koymazlar. Hayvan içinde aynı durum söz konusudur” dedi.

“Beş yerine on kazanayım

diye hayvanı felç ediyorlar”

Türkyılmaz, “İnsanlar üç tane koyun daha fazla keseyim, iki tane dana daha fazla keseyim, üç yerine beş, beş yerine on kazanayım diye omuriliğine bıçak değdiriyorlar. Böylece hayvan felç oluyor kanı boşalmıyor ve uzuvları tamamen hassasiyetini kaybediyor. İçinde kan kalınca da insana zararı var. Hastalık bulaştığı için mekruh oluyor. Aynı zamanda lezzeti de olmuyor. İslâm’ın bunu yasaklamasındaki hikmet de budur” dedi. Bazılarının bunu bilmeden yaptıklarını aktaran Türkyılmaz, Anadolu’nun bazı yerlerinde bunun böyle yapılması gerekiyor diye yanlış bilgiye sahip olanların da varlığına dikkati çekti. Türkyılmaz, “Biz bunu yanımızdakilere öğretiyoruz ama bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir açıklama yapmasını arzu ederiz. Fetva makamında oldukları için açıklama yapmaları daha efdal olur” şeklinde konuştu. Normalde hayvanın kesilmesi gereken kısmının şah damarıyla nefes borusu olduğunu belirten Türkyılmaz, “Omuriliği kesen kimseler hayvanın başını geriye doğru alıyorlar. Hayvanın kafasını öyle geriyorlar ki omuriliği de ileriye fırlıyor. O anda bıçağın ucunu bir değdiriyorlar ve bunu o kadar çabuk yapıyorlar ki o çabuklukta hayvan felç oluyor” dedi.

Kurbanın Allah’ın emrettiği bir ibadet olduğuna vurgu yapan ve Efendimizin (a.s.m.) sünneti üzerine kurban kestiren kişinin iki rekât şükür namazı kılmasının gerektiğine değinen Türkyılmaz, “Günlük işlerimizde, hayatımızı ilgilendiren konularda her türlü özeni gösteriyoruz da Allah’a sunduğumuz şey karşısında neden özen göstermiyoruz” dedi. Ayrıca hayvanın kesildiği vakit ağzına su vermenin de sünnet olduğunu hatırlatan Türkyılmaz, “Bizim böyle yaptığımızı gören bir hanım ‘tıpkı benim çocukluğumdaki gibi kurban kestiniz’ demişti bana. Bu sünnettir fakat artık bunları yapanlar kalmadı” diye ekledi.

Türkyılmaz, hayvana eziyet ederek, arabaların arasında kovalayarak, ürküterek Allah’a göndermenin bize yakışmayacağını dile getirdi. Bu ibadetin usûlüne uygun yapılmadığından dolayı insanları da korkuttuğumuzu vurguladı. Türkyılmaz, “Bu hali görenleri biraz daha dışarı itmiş oluyoruz. Bu da vebaldir” diye konuştu.

Kasap dükkânında görmeye çok alışkın olmadığımız tarzda gül kokusundan ut kokusuna kadar çeşit çeşit koku bulunduran Türkyılmaz, bunları nerede kullandığını ise şöyle açıklıyor: “Bu kokuları hayvanın gözüne bağlanan bezere sürüyoruz. Bezleri önce yıkayıp bu kokuları sürüyoruz ki hayvan güzel bir koku hissetsin. Elli tane hayvan keseceksek elli tane bezimiz hazırdır.”

GÜLSEVİL KAHRİMAN / İSTANBUL

26.11.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl