04 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Böyle bir eşitlik olmaz

Danıştay’ın katsayıda ‘’yürütmeyi durdurma’’ kararının konuyu iyice çıkmaza soktuğunu belirten Prof. Dr. Hayati Doğanay, ‘’ÖSS sınavlarında başarılı olanların üniversite okumalarının yolu kesilmemelidir. Aksi yapılırsa ‘anayasal eşitlik’ iddiası teoride kalır. Ayrıca emek karşılığı elde edilmiş bir puanın bir kısmını silmek ya da elde edilmemiş bir puana belli bir miktar keyfî alarak eklemek hem etik değil, hem de ‘anayasal eşitlik’ ilkesine aykırıdır’’ şeklinde konuştu.

Atatürk Üniversitesi (AÜ) Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Doğanay, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Genel Kurulu’nun katsayı uygulamasına ilişkin kararına Danıştay’ın ‘’yürütmeyi durdurma’’ kararı vermesinin konuyu iyice çıkmaza soktuğunu söyledi. Doğanay, “Emek karşılığı elde edilmiş bir puanın bir kısmını silmek, ya da elde edilmemiş bir puana belli bir miktar keyfi alarak eklemek hem etik değil hem de ‘anayasal eşitlik’ ilkesine aykırıdır’’ dedi.

Doğanay, yaptığı açıklamada, 1998-1999’da üniversiteye girişte farklı katsayılar ve puanlar uygulamaya başlandığını, 2009’da YÖK’ün katsayı eşitleme yönüne gittiğini hatırlattı. Buna göre, yeni mezun olunan alanın devamı niteliğinde olan programları tercih eden adaylara belli bir miktar puan ekleneceğini, Danıştay’ın durdurduğu uygulamanın bu olduğunu belirten Doğanay, ‘’Gerekçe olarak, (telâfisi imkânsız zararlara yol açacağı)’’ görüşü ileri sürülmektedir.’’

Prof. Dr. Doğanay, imam hatip mezunlarının üniversitelerden mezun olarak önemli makamlara geldiğini, ancak bunların bir kısmının ‘’cumhuriyetin temel ilkelerine karşı oldukları’’ ileri sürülerek 28 Şubat müdahalesine gerekçe gösterildiğini kaydetti.

“ÇOK SAYIDA MESLEK LİSESİ, ÂTIL KALDI”

Prof. Dr. Doğanay, meselenin ‘’imam-hatip sorunu’’ olmadığının her yönüyle görülmesi gerektiğine işaret ederek, Anadolu Öğretmen, Anadolu Sağlık Meslek, Sağlık Meslek, Anadolu Kız Teknik, Anadolu Meslek, Anadolu Ticaret Meslek, Anadolu Kız Meslek, Anadolu Tarım Meslek, Anadolu Tapu ve Kadastro, Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek, Anadolu İletişim Meslek ve Adalet Meslek gibi Türkiye’de çok sayıda meslekî ve teknik eğitim lisesi kurulduğunu belirtti. Ancak bu okulların 1997-1998’den 2008-2009’a kadar katsayı sorunu sebebiyle atıl kapasiteyle hizmet verdiğini anlatan Doğanay, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Büyük harcamalar yapılmış, dev laboratuvarlar, Dünya Bankası’ndan alınan büyük bir borç yükü karşılığı teknik araç ve gereçlerle donatılmış, bu tesisler yıllarca boş bekletilmiş, milletimizin vergilerine değer atfeden kimseler bile bu sorunu görmezlikten gelmişlerdir.’’ AÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Doğanay, Türkiye’deki istihdam dar boğazının, ancak sanayi sektörünün geliştirilmesiyle ve bunun da mesleki ve teknik eğitim okullarının üstün kılınmasıyla mümkün olabileceğini vurgulayarak, şöyle konuştu: ‘’Her iktidarın hedefi, görevi, meslekî ve teknik eğitim kurumlarında eğitim gören toplam öğrenci sayısının bütün orta öğretim toplamının yüzde 70-75’e çıkarma şeklinde formüle etmelidir. Bunlardan ÖSS sınavlarında başarılı olanların, üniversite okumalarının yolu kesilmemelidir. Aksi yapılırsa ‘anayasal eşitlik’ iddiası teoride kalır. Ayrıca, emek karşılığı elde edilmiş bir puanın bir kısmını silmek, ya da elde edilmemiş bir puana belli bir miktar keyfi alarak eklemek hem etik değil hem de ‘anayasal eşitlik’ ilkesine aykırıdır.’’

04.12.2009


 

BAŞBUĞ'U ZİYARET EDECEKLER

Meçhul bir subayın Ergenekon savcılarına gönderdiği ve medyada geniş yer bulan ihbar mektubunda dile getirdiği iddialar, Dağlıca ve Aktütün baskınlarında şehit olanların ailelerinin acılarını tazeledi. İddialar üzerine şehit aileleri, önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına giderek, saldırılarda ihmali bulunduğu öne sürülenler hakkında suç duyurusunda bulunacak. Ardından Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'u ziyaret ederek, "Konuyu aydınlatın, içimiz rahatlasın" diyecek.

ÖRTBAS EDİLEN İDDİALAR

13 askerin şehit düştüğü, 8 askerin kaçırıldığı Dağlıca baskını 21 Ekim 2007'de yaşanmıştı. Karakol komutanı Yarbay Onur Dirik'in YouTube'a düşen ses kaydında, baskındaki ihmalleri kabul ettiği ortaya çıkmış, ayrıca Genelkurmay, Kara Kuvvetleri, Jandarma, 2. Ordu ve Hakkâri'deki istihbarat başkanlıklarının, baskına ilişkin bütün bilgilerden önceden haberi olduğu ileri sürülmüştü. 17 askerin şehit edildiği Aktütün saldırısı için de benzer iddialar ortaya atılmıştı.

Dağlıca ve Aktütün aydınlatılsın

“Kafese Eylem Planı”nın medyada yer almasından sonra meçhul bir subayın ihbar mektubunda dile getirdiği iddialar, Dağlıca ve Aktütün baskınlarında şehit olanların ailelerinin acılarını tazeledi. Gelişmeler üzerine aileler Genelkurmay’a gitme kararı aldı. Şehit yakınları, önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na dâvâ açacak. Ardından Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u ziyaret ederek, “Konuyu aydınlatın, içimiz rahatlasın” diyecek.

13 askerin şehit edildiği, 8’inin de kaçırıldığı Dağlıca baskınında şehit düşen Uzman Çavuş Selçuk Gürdal’ın ikiz kardeşi Celalettin Gürdal, diğer ailelerle birlikte örnek bir hukuk mücadelesi vereceklerini söyledi. Gürdal, baskınlardan sorumlu ve ihmali olan kişilerin mutlaka yargılanması gerektiğini dile getirdi. Meçhul subayın ihbar mektubunu yemek masasında öğrendiğini anlatan Gürdal, “O mektubun televizyonda okunması üzerine yediğim yemek benim boğazıma dizildi. O anda ben kendime dedim ki, ‘Celalettin sen doğru yoldasın.’ Zaten haberlerin çıktığı gün bana telefonlar gelmeye başladı. Dediler ki; ‘Gözün aydın, senin yaptığın, araştırdığın her şey şu anda gün yüzüne çıktı.’ İhbar mektubu çıktıktan sonra ben biraz daha cesaret aldım. Canım pahasına da olsa bu yolun sonuna kadar gideceğim. Kardeşimin ve tüm şehitlerin adına konuşuyorum, onların hakkını helâl etmiyorum. Ne askere ne de hükümete, hiç kimseye hakkımı helâl etmiyorum. Benim kardeşimin 4 yaşında oğlu, 23 yaşında eşi geride kaldı. Ben Ergenekon’un bir şekilde bitirilmesini istiyorum” dedi.

Şehit kardeşi Gürdal, ihbar mektubunu öğrendikten sonra şehit ve gazi dernekleriyle girişimlerde bulunduklarını anlattı. Gürdal, şunları kaydetti:

“Ankara, İstanbul ve diğer büyük illerdeki dernekleri aradım. ‘Dağlıca’daki, Aktütün’deki ve Ergenekon’un katlettiği şehitlerin adreslerini istiyorum’ dedim. Herkes dilekçesini yazacak ve o zaman yüce adaleti göreceğiz. Hepsi ‘biz varız, arkandayız’ dediler. ‘Sen bize yol göster, biz seninle her şeye varız’ dediler. Bu güne kadar 12 şehit ailesine ulaştım. Genelkurmay’a dilekçe yazdım. Faks çektim, bir şekilde cevap alamadım. Bundan kısa bir süre önce de telefonla aradım. ‘Biz sana döneceğiz’ dediler ve bir gün sonra beni aradılar. ‘Genelkurmay Başkanı şu sıralar müsait değil, sizinle en kısa zaman süresi içerisinde görüşecek. Eğer, İlker Başbuğ görüşemezse, bir alt kademedeki askerler sizinle irtibat sağlayacaklar’ dediler.” Tüm şehit ailelerine seslenen Gürdal, “Ricada bulunuyorum. Bir şekilde benim ile irtibata geçin. Hep beraber gidelim yüce yargıya, tek yumruk olalım. Yazacağımız iki satır dilekçe ile bunun hesabını soralım. O insanlar ellerini kollarını sallayarak gezmesinler” çağrısında bulundu.

04.12.2009


 

Türmen kimin sözcüsü?

Eskİ AİHM hakimi Rıza Türmen, ABD’deki düşünce kuruluşu Woodrow Wilson Merkezinde “İnsan Hakları ve Dış Politikada Türkiye’nin İstikameti” başlıklı verdiği konferansta garip açıklamalarda bulundu. Türmen, göreve geldikten sonra önemli reformları hayata geçiren AKP’nin, özellikle “ezici çoğunlukla kazandığı” 2007 seçimlerinin ardından giderek “demokratik otoriter” bir yönetime yöneldiğini iddia etti.

Toplumun giderek İslâmlaştırıldığını savunan Türmen, bunun etkilerinin iş dünyasında ve bürokraside görüldüğünü, kadınlar üzerindeki baskıların arttığını ve son kamuoyu yoklamalarına göre, “toplumun İslâmlaştırılmasının” diğer din ve etnisitelere mensup gruplar üzerinde hoşgörüsüzlüğü de çoğalttığını öne sürdü. Türmen, Türkiye’de bugün çoğunluğun görüşünün bireysel hakların ve hukukun üstünlüğünün üzerinde tutulduğunu, buna muhalefet edenlere ise “düşman” etiketinin yapıştırıldığını iddia etti. Ergenekon dâvâsına değinen Türmen, dâvânın “muhalefeti baskı altına alan ve korkutma amacı güden, hükümetin elindeki bir araca dönüştüğünü” öne sürerek, Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda problemler bulunduğu, yargının bağımsızlığı üzerinde baskı olduğunu savundu. Türmen, toplumdaki bütün bu dönüşümün tabiî olarak dış politikaya da yansıdığını ifade ederek, “Türk dış politikasında görülen dinamizmin motorunun, reel politik değerlerden ziyade, ideolojik düşünceler” olduğunu iddia etti. “Türkiye’nin Gazze operasyonlarıyla ilgili olarak İsrail’i eleştirirken, Hamas’a sesini çıkarmadığını, İsrail’e karşı kullanılan ahlâkî kriterlerin örneğin Sudan’a karşı kullanılmadığını” iddia eden Türmen, “Türkiye’nin nükleer konuda adeta ‘İran’ın sözcüsü’ gibi davrandığını” da öne sürdü. Türkiye’nin 20 yılda “Cumhuriyet’in kurucu değerleriyle ilgisi olmayan bambaşka bir ülke olmasından korktuğunu” belirten Türmen, “Eğer (gidişat) böyle devam ederse, korkarım ki daha çok Doğu tarzında, otoriter demokrasiye sahip, sırtını Batıya çevirmiş bir ülke ortaya çıkacak” dedi.

04.12.2009


 

Yıldırım, Yazıcıoğlu kazasıyla ilgili komisyona bilgi verdi

UlaştIrma Bakanı Binali Yıldırım, kaza kırım raporunun hazırlanması için bir sürenin bulunmadığını belirterek, ‘’Heyet gerekli bütün çalışmayı incelemeyi yapar, tamamlandığına kanaat getirince yayınlarlar’’ dedi.

Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 Kişinin Vefat ettiği Helikopter Kazası ve Kurtarma Çalışmalarının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Durumların Yaşanmaması İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AKP Uşak Milletvekili Mustafa Çetin başkanlığında toplandı. Araştırma Komisyonu, dünkü toplantısında, Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın bilgisine başvurdu. Binali Yıldırım, toplantı öncesinde basın mensuplarının, ‘’kaza kırım raporunun gecikmesine’’ ilişkin sorularını cevaplandırdı. Kaza kırım raporunun hazırlanmasına ilişkin herhangi bir süre sınırlaması olmadığına dikkati çeken Yıldırım, ‘’Raporu heyet var, onlar hazırlıyor, tamamlanınca yayınlanacak. Kaza kırım raporunun bir süresi yok. Heyet gerekli bütün çalışmayı, incelemeyi yapar, tamamlandığına kanaat getirince yayınlarlar’’ diye konuştu.

04.12.2009


 

Danıştay’dan GDO Yönetmeliğine de durdurma

DanIştay 10. ve 13. Daireleri Müşterek Heyeti, GDO’lu ürünlerle ilgili yönetmeliğin bazı maddelerinin yürütmesini durdurdu.

Danıştay, GDO’lu ürünlere ilişkin konuların yönetmelik yerine yasayla düzenlenmesi gerektiğine işaret etti. Bir vatandaş, 26 Ekim 2009 tarihli ‘’Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik’’in iptali ve öncelikle 11. ve 20. maddelerinin yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dâvâ açmıştı. Danıştay 10. ve 13. Daireleri Müşterek Heyeti, yönetmeliğin 11 ve 20. maddelerinin yürütmesini oy çokluğuyla durdurdu. Müşterek heyetin gerekçesinde, yönetmeliğin 11. maddesinde GDO’lu ürünlerin ithalatının düzenlendiği, 20. maddesinde ise yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinin öngörüldüğü belirtildi. Gerekçede, gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi konularının çıkarılacak bir yasayla düzenlenmesi gerektiğine işaret edildi.

04.12.2009


 

Ergin: İmralı ile ilgili şikâyetleri inceleriz

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İmralı’daki cezaevinin, Türkiye’deki bütün F tipleri ile aynı standartlara sahip olduğunu belirterek, “Somut şikâyetler varsa bu şikayetleri inceleriz, haklılık payı olanları elbette karşılarız” dedi.

TBMM’de gazetecilerin soruların cevaplayan Ergin, “DTP’liler dün (önceki gün) sizinle İmralı Cezaevi ile ilgili görüşme yaptı. Kendileri, ‘Bakan gerekli gördüğü takdirde, eski hücreye naklinin sağlanacağı şeklinde teminat verdi’ şeklinde bir açıklama yaptı. Bu doğru mu?” sorusuna karşılık şunları söyledi: “İşin doğrusu şudur: Bizim İmralı’da yaptığımız düzenleme, Türkiye’deki bütün F tipleri ile aynı standartlara sahip cezaevidir. Türkiye’deki F tipleri hangi imkanlara sahipse, İmralı’daki de o imkânlara sahip. Bu imkanlar, BM ve Avrupa Konseyinin öngördüğü şartlardan, yani evrensel standartların üstündedir, altında değildir. Ancak buna rağmen, somut şikâyetler varsa değerlendiririz, bu şikâyetleri inceleriz, haklılık payı olanları elbette karşılarız. Biz hiçbir hükümlümüzün cezaevlerinde evrensel standartların altında bulunmasına rıza göstermeyiz. Buna herkes dahildir.” Sadullah Ergin, “Öcalan’ın eski hücresine nakli söz konusu olabilir mi?” sorusuna ise “Onunla ilgili bir sözümüz olmadı” cevabını verdi.

04.12.2009


 

Öğrenciler mağdur olmayacak

ÜNİVERSİTEYE giriş ile ilgili alternatif modeller üzerinde çalıştıklarını ifade eden YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, “Mümkün olduğu kadar şimdi kullandığımız sisteme yakın bir sistem olacak” dedi.

YÖK Başkan Özcan, Danıştay İdarî Dâvâ Daireleri Kurulu’na gerekli başvurunun yapıldığını kaydetti. Meseleden en çok mağdur olan veli ve öğrencilere seslenen Özcan, “Onlar lütfen hiç merak etmesinler. Biz bu konunun üzerinde çoktan beri çalışıyoruz, her halükârda lâzım olur diye” diye konuştu. Özcan, söz konusu alternatiflerden birisinin uygulamaya konacağını belirterek, “Lütfen çalışmalarına ara vermesinler, motivasyonlarını kaybetmeden çalışmalarına devam etsinler. Onların mağdur edilmesi gibi bir durum kesinlikle söz konusu olmayacaktır” vaadinde bulundu. Özcan, alternatiflerin neler olduğu ile ilgili “O alternatifleri şimdi söylemeyeyim. Yakında bir toplantımız olacak. O toplantıya kadar biz bütün alternatifleri hazırlayıp, kurulun dikkatine sunacağız. O alternatiflerden birisi gerçek olacak” şeklinde konuştu. Yeni alternatifte de öğrencilerin katsayı farkı uygulamasına maruz kalmadan sınava girip giremeyeceği yönündeki bir soruya ise Özcan, “Mümkün olduğu kadar şimdi kullandığımız sisteme yakın bir sistem olacak” cevabını verdi. Özcan, ÖSYM Başkanı Yarımağan’ın sınav kılavuzlarının 20 Aralık’a yetişmesi gerektiği yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, “Onu birazcık ileri atabiliriz. Danıştay’da işin bu kısmını düşünerek kararını çabuk verecektir diye düşünüyorum... Onlar ne zaman karar verir bilmiyorum, ama ne kadar çabuk karar verirlerse o kadar herkesin yararına olur” dedi. Özcan, “Karar mı alacaksınız, yasa mı çıkacak?’ sorusuna karşılık ise karar vereceklerini söyledi.

04.12.2009


 

YÖK, Danıştay’ın kararına itiraz etti

YÜKSEK öğretim Kurulu (YÖK), 2010 yılından itibaren uygulanacak üniversiteye giriş sınavında kaldırılan katsayı uygulamasına yönelik Danıştay’ın verdiği ‘yürütmeyi durdurma’ kararına itiraz etti.

Danıştay’ın, arife günü YÖK’e tebliğ ettiği kararına itiraz için bayram boyunca çalışan YÖK, itirazını kendisine verilen 7. günün son dakikalarında Danıştay’a ulaştırdı. İtiraz dilekçesinde Danıştay 8. Dairesi’nin adeta tarafmış gibi davrandığını belirten YÖK, katsayı adaletsizliğini gideren kararı ideolojik değil, ekonomik ve sosyal sebeplerle aldığına dikkat çekti. Dilekçede ‘yükseköğretime geçiş sistemi ile ilgili Anayasa ve kanunlara göre yetkinin YÖK’te olduğu’ vurgulandı. YÖK’ün, bu yetkisini kullanarak üniversitelerden de görüş alarak yeni bir üniversiteye giriş sistemi belirlediğini kaydeden Kurul, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararının ‘hukukla bağdaşmadığını’ kaydetti. YÖK, kararın Danıştay İdarî Dâvâ Daireleri Kurulu tarafından kaldırılmasını istedi. Danıştay 8. Dairesi’nin yürütmeyi durdurma kararının gerekçeleri maddeler halinde çürütülürken, gerekçedeki ‘meslek liseleri ile genel lise öğrencilerinin eşit olmadığı’ iddiası eleştirildi. Dilekçede, “Danıştay 8. Dairesinin eşitlik görüşünün kabulü; uluslar arası sözleşmeler ve Anayasamızda var olan kişinin kendini geliştirmesi, eğitim hakkı ve özgürlüğüne aykırı eğitimde adeta kast sisteminin kabulüdür ki bu hukuki dayanaktan yoksundur” denildi. Meslek liselerinin uygulanacak katsayılarla cezalandırılmak yerine özendirilmesi gerektiğine işaret edilen itiraz dilekçesinde, Danıştay’ın ‘soyut iddialarla’ ve hukukî gerekçeler gözetmeden karar verdiği savunuldu.

04.12.2009


 

Türkiye’de hukuk işlemiyor

DANIŞTAY’IN yıllarca meslek liselerini mağdur eden katsayı adaletsizliğini kaldıran YÖK kararını durdurmasının ardından İmam-Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) koordinesinde birçok STK yetkilisi, İHL ve meslek liselerinin idarecileri ve bazı akademisyenler bir araya geldi.

Ensar Vakfı, TGTV, İlim Yayma Cemiyeti, Eğitim-Birsen, AKDER, Hukukçular Derneği, TİYEMDER, MTTB, İHH, Memur-Sen gibi toplam 28 STK’nın, meslek liselerinin ve İHL idarecilerinin katıldığı toplantıda, Danıştay’ın kararı ile ilgili olarak hukukî, siyasî ve sosyal açıdan konunun değerlendirmesi yapıldı. ÖNDER Genel Başkanı Hüseyin Korkut burada yaptığı konuşmada, “Biz çocuklarımızın eğitim haklarının ellerinden alınmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bu konuda ne yapılması gerekiyorsa yapacağız. Gerek öğrenci velilerimiz, gerek öğretmenlerimiz gerekse öğrencilerimiz rahat olsunlar” dedi. Daha sonra söz alan ÖNDER Onursal Başkanı İbrahim Solmaz da öğrencileri umutsuzluğa kapılmamaları yönünde uyararak kararın tamamen siyasî olduğunu belirtti. TGTV Başkanı Necati Ceylan ise; “Bir hukukçu olarak Türkiye’de hukukun işlemediğini görüyorum. Sistem köşe başlarını tutmuş, bunların son kalıntıları da yargıdaki kurumlar. Aynı konuyla ilgili bir gün başka, diğer gün başka karar veren bir hukuk olamaz. Demek ki artık hukukî olmaktan ziyade sosyal anlamda neler yapılabilir buna bakmak lâzım” şeklinde konuştu. Yapılan istişarelerin ardından toplantıya iştirak eden katılımcılar bundan sonraki süreçte birlikte hareket ederek mücadelelerini sürdüreceklerini açıkladılar. Toplantıda söz alan bir öğrenci velisi iki çocuğunun İmam Hatip Lisesi’nde okuduğunu anlattı ve çocuklarının psikolojisini bozmaya hiç kimsenin hakkı olmadığını belirtterek, “Bu zulmü yapanlar ya da elinde imkân olup da bu zulmün çözülmesine katkı sunmayanlar hiçbir şekilde hesap veremeyecekler” dedi.

04.12.2009


 

Şanlıurfa’da 30 sivil toplum kuruluşu kararı protesto etti

Şanlıurfa’da yaklaşık 30 Sivil Toplum Kuruluşu (STK) Danıştay kararını protesto etti.

Eğitim-Bir-Sen, Sağlık –Sen, Kalem-Der, Şanlıurfa İnsan-Der, Ruha-Der, AGD, Öğ-Der,Şanlıurfa Hukukçular Derneği, Mazlumder,Toç-Bir -Sen, Bem-Bir-Sen, Kültür-Memur-Sen, Diyanet-Sen, gibi 30 STK Danıştay’ın katsayı ile ilgili kararını protesto etti. STK’lar adına basın açıklamasında bulunan Eğitim-Bir-Sen Başkanı İbrahim Coşkun; ‘’Meslek liselilere ve İmam hatip liselerine uygulanan katsayı engeliyle 1999’dan itibaren bu okullara giden öğrenci sayısı hızla azaldığını belirterek, daha önce başarılı öğrencilerin, sınavla girebildiği meslek liselerinin atölyelerine kilit vurulmuş, derslikler öğrencisiz kalmıştır’’ dedi. Tek dertlerinin İmam Hatip Lisesi mezunlarının tıp, hukuk ve mühendislik gibi okullara gitmesini engellemek olduğunu savunan Coşkun, “Gerekçelerinize kimse inanmıyor, vatandaşı kandıramazsınız. Kurban Bayramı’ndan hemen önce kararın açıklanması da manidardır. Biz Şanlıurfalı sivil toplum kuruluşları olarak buradan haykırmak istiyoruz. Eğer birilerinin bu kararla provokasyon oluşturma gibi bir düşünceleri varsa, şunu bilmeliler ki, bu oyunlara karnımız tok” şeklinde konuştu.

04.12.2009


 

AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var

Fİnlandİya Meclis Başkanı Sauli Niinistö, Batı ile çok uzun yıllara dayanan ilişkilerinin yanı sıra Müslüman bir topluma sahip olması sebebiyle AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu kaydetti.

Temaslarda bulunmak üzere Türkiye’de bulunan Niinistö, Türkiye’nin AB müzakere sürecinde sürekli Kıbrıs konusuyla karşılaşmasının hatırlatılması ve Finlandiya’nın bu konudaki tavrınının sorulması üzerine, “Biz Finlandiya olarak Kıbrıs sorununun en kısa sürede çözülmesinden yanayız. Bu sorun kısa sürede halledilirse Türkiye’nin AB üyelik sürecinde daha farklı alanlara konsantre olabiliriz” dedi.

Niinistö, “Türk liderlerinden edindiğim izlenim herkese adil gelecek bir çözüm arayışı içinde oldukları, dolayısıyla çözüme ulaşılacağına dair olumlu düşünüyorum” ifadesini kullandı. İsviçre’de hafta sonunda yapılan ülkedeki minarelerin yasaklanmasıyla ilgili referandumun sorulması üzerine konuyla ilgili fazla bir şey söylemek istemediğini belirten Niinistö, “Aynı türden bir referandumun Finlandiya’da yapılmasına müsaade etmeyiz” dedi.

Finlandiya’ya göçmen olarak gelenlerin dini inanç ve geleneklerini koruma ve yaşama hakları olduğunu, ancak ülkeye gelen herkesin aynı zamanda Fin hayat tarzına ve kurallarına uymak durumunda olduğunu ifade etti. “Bu türden yaklaşımlar Müslüman ve Hristiyan toplumlar arasındaki ayrışmayı arttırır mı?” sorusuna ise Finlandiya Meclis Başkanı Niinistö, toplumu Müslüman veya Hristiyan gibi bir ayrıma tabii tutmanın doğru olmadığını düşündüğünü belirtti. Türkiye’nin, farklı dünyaların insanlarını ortak hayat alanında buluşturma konusunda köprü görevi olduğunu vurgulayan Niinistö, Türkiye’nin Batı ile çok uzun yıllara dayanan ilişkilerinin yanı sıra Müslüman bir topluma sahip olması sebebiyle AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu kaydetti. Niinistö, “Dünyada şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz şey birbirimizin farklılıklarını gözetlemek yerine birbirimizi daha iyi anlamamızdır. Farklılıklarımız var ve bu farklılıklarımızı anlamaya çalışırsak daha iyi anlaşabileceğiz” diye konuştu. Türkiye’deki temaslarına da değinen Niinistö, Türk liderlerle yaptığı görüşmeleri “çok yararlı” olarak niteleyerek, Türkiye ile Finlandiya arasındaki ilişkilerin çok eskiye dayandığını söyledi. İki ülke arasındaki ilişkilerin özellikle 1999 yılındaki Helsinki zirvesi ile en yüksek noktaya çıktığını ifade eden Niinistö, Finlandiya’nın başkanlığındaki bu zirvenin ardından AB’nin Türkiye’nin adaylığını açıkladığını ve bundan sonra gelen bütün Fin hükümetlerinin Türkiye’nin AB sürecine destek verdiğini belirtti.

“Türkiye’nin AB süreci bizim ortak ilgi alanımız” diyen Niinistö, iki ülke arasında diğer alanlarda da işbirliğine ihtiyaç olduğunu, her yıl binlerce Fin turistin Türkiye’ye geldiğini ve bazılarının sahilde ev aldığını kaydederek, iki ülke arasındaki ticaret hacmini de 1 milyar dolardan daha yukarılara taşımak gerektiğini ifade etti.

04.12.2009


 

5 yılda 1 faslın kapatılması tartışılmalı

Geçen ay atandığı AB Dışişleri Bakanlığı görevine önceki gün resmen başlayan Catherine Ashton, Türkiye’nin katılım müzakerelerinde bu kadar uzun sürede sadece 1 faslın kapatılabilmiş olması sebebiyle farklı görüşlere sahip üye ülkelerin bu konuyu tartışması gerektiğini söyledi.

Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi’nde konuşan Ashton, Litvanyalı Sosalist Üye Justas Vincas Paleckis’in “Türkiye’nin önümüzdeki 10-15 yılda AB’ye üye olma yeteneği ve ihtimali var mı?” şeklindeki sorusu üzerine şunları kaydetti: “Türkiye uzun bir sürede 32 müzakere faslından sadece birini kapattı. Üye ülkeler genişleme konusunda farklı görüşlere sahip. Bunlara bakarak Türkiye ile ilişkilerimizi nasıl en iyi hale getirebilirizi tartışmamız gerekiyor. Bu kadar uzun sürede sadece bir faslın kapatılabilmiş olması kesinlikle bir tartışmayı gerektiriyor.”

Ashton, milletvekillerinin diplomasi alanında tecrübesiz olduğunu söylemeleri üzerine “Ben bu göreve 27 devlet ve hükümet başkanınca seçildim. Sizin tercihiniz olmayabilirim. Bu görevde elimden gelenin en iyisini yapmak için çalışacağım” dedi.

04.12.2009


 

Çocuklarınızı alet ettirmeyin

İçİşlerİ Bakanı Beşir Atalay, ailelerin çocuklarına sahip çıkmasını istedi. İçişleri Bakanı Atalay, Türkiye’ye her açıdan büyük maliyetler yükleyen terör sorununu çözmek ve demokrasi standardını yükseltmek amacıyla başlattıkları ‘’Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi’’nin kararlılıkla devam ettiğini bildirdi. Vatandaşlara da seslenen Bakan Atalay, ailelerin çocuklarına sahip çıkmasını istedi.

Beşir Atalay konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Son olaylarda çocukların istismar edilmesi üzücü ve ibret verici bir durumdur. Buradan çocuklarımızın anne ve babalarına seslenmek istiyorum. Lütfen evlatlarınıza sahip çıkın ve terör örgütünün istismar etmesine kesinlikle izin vermeyin. Bizim inançlarımızda ve geleneklerimizde çocukların bu şekilde istismar edilmesi yoktur, söz konusu değildir. Vatandaşlarımıza da sesleniyorum. Birlik ve huzurumuzu bozmaya yönelik bu tür provokasyonlara alet olmayın. Terör örgütünün ve şiddetten beslenenlerin oyununu boşa çıkarın. Biz size güveniyoruz. Bizim bu konudaki tavrımız nettir. ‘Demokratik Açılım’ konusunda ne kadar kararlıysak, kamu düzeni ve asayişi bozmaya yönelik yasa dışı eylemlerle mücadelede de aynı ölçüde kararlıyız. Huzurumuzu ve beraberliğimizi bozmayı amaçlayan hiçbir davranışa müsamaha etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Kararlı şekilde bunların üzerine gidiyoruz ve gideceğiz.”

04.12.2009


 

Asgarî ücret pazarlığı 10 Aralık’ta başlıyor

Asgarİ Ücret Tespit Komisyonu, 1 Ocak 2010’dan itibaren geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere 10 Aralıkta toplanacak.

Komisyon, yeni asgarî ücretin tespitine yönelik çalışmalara başlayacak. Komisyon ilk toplantısını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında 10 Aralıkta gerçekleştirecek. Asgarî Ücret Tespit Komisyonu, 5’i işçi, 5’i işveren, 5’i de hükümet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşuyor. Komisyonda işçi tarafını Türk-İş, işveren tarafını TİSK temsil ediyor. İş Kanunu gereğince, ücretlerin asgari düzeyinin komisyon aracılığı ile en geç iki yılda bir belirlenmesi gerekiyor. Asgari ücret, halen 16 yaşından büyük bekar bir işçi için brüt 693, net 546,48 lira olarak uygulanıyor. 16 yaşından küçükler için brüt 589,50, net 472,32 lira olan asgari ücret, kapıcılar için ise brüt 693, net 589,05 lira seviyesinde bulunuyor. Asgarî ücretten 16 yaşından büyük işçiler için 146,52, 16 yaşından küçük işçiler için 117,18, kapıcılar için 103,95 lira kesinti yapılıyor. Asgarî ücretin işverene toplam maliyeti 16 yaşından büyük işçiler için 841,99, 16 yaşından küçük işçiler için 754,02, kapıcılar için 841,99 TL olacak.

04.12.2009


 

Başkanlardan SGK Genel Kuruluna boykot

ÇalIşma hayatının tarafları arasında İŞKUR Genel Kurulunda ortaya çıkan gerginlik sürüyor.

Türk-İş, Hak-İş ve DİSK Genel Başkanları, Üçlü Danışma Kurulu toplantısının ardından, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Genel Kuruluna katılmama kararı aldı. Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu ve DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, yarın yapılacak SGK Genel Kuruluna katılmayacak. Konfederasyon genel başkanları, toplantıya katılmama gerekçelerini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in İŞKUR Genel Kurulunda yaptığı konuşma ve SGK Genel Kurulunda konuşma sürelerinin 5 dakika ile sınırlandırılmasına dayandırıyor. Dinçer’in konuşmasında, “Emeğe, emeğin evrensel haklarına ve sendikalar tarafından temsiline, emeğin demokratik katılım hakkına ilişkin tahammülsüzlük sergilediğini” öne süren genel başkanlar, bu tavrın SGK Genel Kurul çağrısında da sürdürüldüğünü savunuyor. Bu arada, TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik de üst örgütü BUSINESSEUROPE toplantısı için yurtdışında olduğundan SGK Genel Kurulu’na katılamayacak. İşçi ve işveren konfederasyonlarının genel başkanları dışındaki delegeleri ise Genel Kurul çalışmalarında yer alacak. KESK ise işçi konfederasyonlarından farklı olarak Genel Kurula bütünüyle katılmama kararı aldı.

04.12.2009


 

Kredi notu yükseldi

UluslararasI kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu iki kademe yükselterek, BB(+)’ya çıkarttı. Kuruluş, uzun vadeli ulusal para cinsinden notunu da, BB’den, BB(+) ve Türkiye’nin ülke tavan notunu da, BB’den BBB(-)’ye yükseltti.

Türkiye’nin, döviz ve lira cinsinden uzun vadeli kredi notunu, Ekim ayında ‘’pozitif’’ izlemeye almıştı. Fitch tarafından yapılan açıklamada, ‘’pozitif’’ izleme sonucunda, Türk ekonomisinin küresel malî kriz karşısındaki dayanaklılığı dolayısıyla, yıl sonuna kadar kredi notunun yükseltilebileceği vurgulanmıştı.

04.12.2009


 

YÖK Genel Kurulu 8 Aralık’a alındı

YÖK Genel Kurulunun 17 Aralıkta yapılacak toplantısı 8 Aralık 2009 Salı gününe alındı.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın başkanlığındaki toplantıda, Danıştayın katsayı ile ilgili aldığı yürütmeyi durdurma kararının ardından, yeni düzenlemenin nasıl yapılacağı konusunun ele alınması bekleniyor.

04.12.2009


 

5 askerî personel daha ifade verdi

‘’Ergenekon’’ soruşturması kapsamında Poyrazköy’deki kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin 5 askeri personel Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinde ifade verdi.

Sivil plakalı bir minibüsle adliyeye getirilen askerî personel, hakim ve savcıların giriş yaptığı kapıdan binaya alındı.

04.12.2009


 

Benzine, 2 kuruş zam

AkaryakIt firmaları uzun bir aradan sonra benzine zam yaptı.

Dün sabahki ayarlamanın ardından 95 oktan kurşunsuz benzinin litresi 3,37 liradan satılmaya başladı. Önceki gün akşama kadar 3,35 liradan alıcı bulan benzin İstanbul’da ise 3,36 liraya satılıyor. Kırsal motorin 2,71 liraya, motorin ise 2,81 liraya satılıyor.

04.12.2009


 

HES’lerin satış maratonu başladı

Özelleştİrme İdaresi Başkanlığının (ÖİB), Elektrik Üretim A.Ş’ye ait 19 gruba ayrılan, 52 adet akarsu santralinin işletme hakkı verilmesi yöntemiyle özelleştirilmesine ilişkin duyuru, dün Resmî Gazete’de yayımlandı.

Duyuruya göre, söz konusu santraller için teminat tutarı, 150 bin dolar ile 3 milyon dolar arasında değişiyor. Söz konusu özelleştirme ihalesi için son teklif verme tarihi de 19 Şubat 2010 olacak. İhale, kapalı zarf içinde teklif alma ve görüşmeler yapma suretiyle pazarlık usûlü gerçekleştirilecek. İhaleye konu her bir grup için, tek teklif verilecek. Söz konusu grup içinde yer alan santraller için ayrı ayrı teklif verilemeyecek ve verilen teklif herhangi bir şartı içeremeyecek. Tanıtım dokümanı ve ihale şartnamesi, bin 500 dolar bedelle ÖİB’den temin edilebilecek.

04.12.2009


 

Kurban, Hollanda’nın gündeminde

Müslüman Yardım Kuruluşları Derneği’nin (SMHO) ‘Yoksullara Kurban Eti’ projesi Hollanda’nın resmî ajansı ANP tarafından abonelerine geçildi.

“Müslümanlar Hollanda’daki yoksullar için 3 bin 400 kilo et topladı’ haberi bütün günlük gazetelerle internet haber sitelerinde yer aldı. Haber televizyonu RTL 7 de bu haberi sürekli olarak alt yazıyla izleyicilerine aktardı.

Avrupa Türk Demokratlar Birliği Hollanda Başkanı ve SMHO Danışmanı Veysi Güngör, minare yasağının tartışıldığı bir ortamda Hollanda gündemine ‘Yoksullara Kurban Eti’ projesi haberlerinin yerleşmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Bu projeyi 4 yıldır uyguladıklarını, fakat ilk kez böyle bir ilgiyle karşılaştıklarını belirten Güngör, “Bizler, Avrupa’da yaşayan Müslümanlar olarak, aşırı sağcı ve ırkçı partilerin her gelişmeyi seçmenlerinden oy alabilmek için kullanmalarına karşın, iyilik yapmaya, sosyal sorumluluk almaya devam edeceğiz.” dedi.

Projeyle ilgili haberin 8 ulusal ve 17 bölgesel gazete ile 42 internet sitesinde yer aldığını belirten Güngöt, “Yoksullara Kurban Eti projesinin Hollanda’nın gündemini bir anda alt üst etmesini sevinçle karşılıyorum. Haber hem Hollanda’daki Müslümanları hem Hollanda kamuoyunu rahatlattı. Bu bağlamda bütün sivil toplum örgütlerini, bireylerin aktif rol alabileceği ve Hollanda gündemine girecek sosyal projeleri hayata geçirmelerini arzu ediyorum.” diye konuştu.

Kurban Bayramı süresince Hollanda genelinde yoksullar için toplanan Kurban etleri bu hafta sucuk fabrikasında işlenerek, gıda bankalarına hibe edilecek.

04.12.2009


 

Bu balık böbrek taşına şifa

Halk arasında “kötek balığı” olarak bilinen “granyoz”un kafasının iki tarafında bulunan ve kalsiyum içeren iki biyolojik taş, böbreklerinde kum ve çakıl olanların gözde ilâcı oldu.

Balığın kilosu 10 liraya satılırken kafasındaki taşların tanesi 5 liraya satılıyor. Bilimsel bir dayanağı olmasa da taşların şifalı olduğu halk arasında dilden dile konuşuluyor. Balık haline akın eden hastalar, bu taşları tanesi 3 ile 5 lira arasında satın alıyor. Bulamayanlar ise internette araştırmaya koyuluyor. Birkaç yıl içinde yaygınlaşan taş satışları, adeta yeni bir sektör haline geldi. Bilimadamları ise bu konuda herhangi bir çalışma olmadığını vurgulayarak, tıbbi tedavilerin dışına çıkılmamasını tavsiye ediyor. İzmir’in tarihî Kemeraltı Çarşısı’ndaki Balık Hali’nde 20 yıldır esnaflık yapan Aykut Elgün, granyoz balığı taşının, böbrek taşlarını düşürmede çok etkili olduğunu iddia ediyor. Taşların, balığın kafasının sağ ve sol tarafında bulunduğunu belirten Elgün, şunları söylüyor: “Beynin olduğu yerden çıkarılan bu yapılar, ancak balık öldüğünde sertleşiyor ve taş halini alıyor. Bunlardan 10-15 tanesi ezilip bir şişeye koyuluyor ve üzerini örtecek kadar limon suyu ilave ediliyor. Bu karışım, iki gün bekletilip ardından her gün aç karnına içiliyor.” Granyozun dışında aynı familyadan elma, melekop ve eşkinada da böyle taşlar olduğunu aktaran Elgün, balıkları temizlerken bunları ayırdıklarını söylüyor. Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Kaya ise bu taşlar hakkında bilimsel bir çalışma olmadığını ifade ederek şunları kaydetti: “Halk arasında yayılan bir şey bu, bilimsel olarak kanıtlanmadı. Faydalı olup olmadığı, araştırma yapıldıktan sonra söylenebilir.”

04.12.2009


 

Çok basit tedbirlerle hırsızlıktan korunulabilir

Emnİyet Genel Müdürlüğü vatandaşların alınacak basit ama etkili tedbirlerle hırsızlık mağduru olmayacaklarını bildirdi.

Emniyetin resmî internet sitesinden yapılan açıklamada, özellikle ev ve işyerinden hırsızlıklara karşı alınacak tedbirlere yer verildi. Evlerin birinci, ikinci kat balkon ve pencerelerinin kilitlerinin sağlam ve demir olmasına dikkat edilmesi istenen açıklamada, kapılarda çift kilit bulundurma ve geceleri kapı arkalarına emniyet zinciri takılmasının önemine dikkat çekildi. Evlerin kısa süreli olarak terk edileceği zaman özellikle geceleri bir lambanın yanık kalmasının hırsızları caydırdığına dikkat çekilen açıklamada, “Apartman kapılarının sağlam olması, gerektiğinde zil tertibatı takılması son derece önemli. Apartman yöneticisi tarafından apartmanın kapıcısının dikkati çekilerek apartmana giren yabancı şahısların takip edilmesine özen gösterin. Sokak lambalarının yanık vaziyette tutulmasına, işyerinizin kapılarına sağlam kilit takılmasına ve camlarının demirli kepenkler ile muhafaza altına alınmasına özen gösterin.” denildi. Vatandaşlardan mahallelerinde gördükleri şüpheli şahısları ‘155’ numaralı telefona bildirmesi istenen açıklamada, “Otomobiller park edildiğinde, içerisinde ehliyet, ruhsat, para ve kıymetli evrak bulundurulmamalı, ön ve arka bölümlerinde dışarıdan bakınca ilgi çekici eşyalar bulundurulmamalı.” denildi.

04.12.2009


 

Dinler, Avustralya’da bir araya geliyor

Avustralya’nIn Melbourne şehrinde dünyanın en büyük dinler arası toplantılarından biri yapılıyor.

80 ülkeden çeşitli inançlara sahip 8 bin dolayında katılımcının yer almasının beklendiği Dünya Dinleri Parlamentosu toplantısında, iklim değişikliğinden yerli haklarına kadar çeşitli konular ele alınacak ve Batı’nın İslâm’la ilişkisi konusuna yoğunlaşılacak. Her 5 yılda bir yapılan toplantının amacı; dünyanın değişik bölgelerinden farklı inançlara sahip kişilerin kendi inançları hakkında konuşarak, fikirlerini paylaşması olarak görülüyor. Dinî inançların yanı sıra çevre konusu, yoksulluğun kökünü kazıma ve yerli hakları meselelerinin de görüşüleceği toplantılar 6 gün sürecek. Konferansın Direktörü Amerikalı Presbiteryen papazı Dirk Ficca, diyaloğa açık Müslümanların seslerinin duyulmasının önemli olduğunu belirtti. Ficca, görüşmelerde İslâm ve Batı üzerine 40 program olacağını söyleyerek, toplantılarda, “Yanlış anlaşılan bir gelenek, kötülenen bir gelenek, yüzde birlik bölümünün bütün toplumun adını kötülediği bir gelenek; yani İslâm hakkında konuşacağız” dedi. Dirk Ficca, toplantılarda saygın İslâm âlimlerine ve liderlerine İslâm’ı anlatmaları için bir fırsat vermek istediklerini de kaydetti.

04.12.2009


 

ABD’de kök hücreye izin çıktı

Amerİkan tıp makamları, Başkan Barack Obama’nın yeni siyaseti çerçevesinde, bilimsel araştırmalar için insan embriyosundan elde edilen kök hücrelerin kullanılmasına ilk kez izin verdiler.

Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü Direktörü (NIH) Dr. Francis Collins, kök hücrelerin kullanımıyla ilgili yeni politika çerçevesinde araştırmacılar için insan cenininden elde edilen kök hücre dizinlerinin bundan böyle kullanılabileceğini açıklamaktan mutluluk duyduğunu belirtti. Yasa ve düzenlemelere uygun şekilde, bu kök hücrelerin denenmiş bir etik prosese göre elde edilen embriyon hücreleri olduğunu belirten Amerikalı yetkili, NIH’in ABD’deki araştırmacıların kullanımı için başka kök hücre dizinleri sağlama hazırlığı içinde olduğunu da kaydetti. Başkan Obama 9 Mart’ta selefi George W. Bush’un ahlâkî ve dinî sebeplerden ötürü 2001’deki insan embriyosu kök hücrelerinin araştırmalarda kullanılmasını yasaklamasını yürürlükten kaldırma kararını açıklamıştı. Amerikalı araştırmacılar, geçen ay başında, ceninden elde edilen kök hücrelerin insanlarda tedavi için kullanılması amacıyla Amerikan hükümetinden izin almak için başvuru yapmıştı.

04.12.2009


 

Uykuda öğrenmek hayal değil

Uykuda öğrenmek özellikle öğrenciler için “hayal” olsa da bilim adamları, bunun bir anlamda gerçek olduğu görüşünü savunuyor.

Birçok araştırma, uykunun ezber sürecinde önemli rol oynadığını ispatlarken ABD’nin Northwestern Üniversitesi’nden Ken Paller ve ekibinin yaptığı, Science dergisinde yayımlanan araştırma da öğlen/akşamüstü uykusunda işitme duyusunun uyarılmasının hafızayı güçlendirdiğini gösterdi. Bilim adamları, 12 gençten bilgisayar ekranındaki 50 şeklin yerini ezberlemesini istedi. Her şekil kendine özgü bir sese sahipti (meselâ kedi şekli-kedi sesi). Daha sonra uyuyan gönüllülere, derin uyku sırasında 25 şekle özgü ses dinletildi. Uyandıklarında sesleri duyduklarının bilincinde olmayan katılımcılar, “sesini duydukları 25 şekli”, “sessiz 25 şekle” göre daha iyi yerleştirdi. Katılımcılar uyutulmadan yapılan aynı deney başarılı olmadı.

04.12.2009


 

Düşünce gücüyle hareket eden robot el üretildi

AvrupalI bilimadamları, kolu kesilen bir kişiye düşünce gücüyle hareket edebilen robot el taktılar. Bilimadamları, bir ay süren deneyde, ilk kez bir hastanın, sinir sistemine bağlanan biyomekanik eliyle, düşünce gücünü kullanarak karmaşık hareketler yapabildiğini bildirdiler.

İtalyanların başını çektiği bilimadamları ekibi Roma’da yaptıkları basın toplantısında, trafik kazasında dirseğinden itibaren sol kolunu kaybeden Pierpaolo Petruzziello adlı hastanın koluna geçen sene elektrodlarla protez bağladıklarını, elektrodların bağlı olduğu bir ay süreyle hastanın parmaklarını hareket ettirmeyi, yumruk yapmayı ve eşyaları tutmayı öğrendiğini anlattılar. Bilimadamları, deney süresince protezi kola takmadıklarını sadece elektrodlarla bağladıklarını vurguladılar. Basın toplantısında 26 yaşındaki Petruzziello’nun konsantre olarak elini nasıl hareket ettirdiğinin görüldüğü bir video da gösterildi. Avrupa Birliği’nin finanse ettiği 2 milyon avroluk projenin tamamlanması 5 yıl aldı. Uzmanlar, deneyde protezin hastaya bir ay bağlı kaldığını hatırlatarak, protezin daha uzun süreli bağlı kalacağı bir deneyin yapılabilmesi için en az 2-3 yıl gerekeceğini söylüyorlar.

04.12.2009


 

Soğuk İzmir geceleri çorbayla ısınıyor

İzmİr’İn Konak ilçesinde, belediyeyle Türkiye Kızılay Derneği arasında, soğuk kış günlerinde çorba dağıtmak üzere protokol imzaladı.

Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, kış gecelerinde ihtiyaç sahibi vatandaşların imdadına yetişeceklerini söyledi. belirtti. Tartan, “Basmane semti ve çevresinde, özellikle göçmenler ucuz otellerde konaklıyor. Onların da karnını doyuruyoruz.” dedi. İhtiyaç sahibi vatandaşlara yönelik olarak aralık ayında başlayan çorba dağıtımı, ilkbahara kadar devam edecek. Basmane semti Anafartalar Caddesi’ndeki çorba ikramından, her gün 300 kişi faydalanacak. Mercimek, şehriye, domates, erişte, yayla ve ezo gelin çeşitlerinden oluşan çorbalar, soğuk gecelerde dar gelirlilerin hem içini ısıtacak hem karnını doyuracak.

04.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl