21 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Röportaj

ELİF NUR KURTOĞLU

GENÇLERİMİZDEN ÜMİTLİYİM

Yeni nesilde çok düzgün gençlerin yetiştiğini söyleyen Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam; “Kötü örnekler geneli temsil etmemeli. Yanlışlardan ders alan bir gençliğimiz var” dedi.

Siz gençlere önem veren bir teknik direktörsünüz. Futbolculuğun yanında, sizce ideal genç nasıl olmalıdır?

Ülkeye baktığımız zaman bizim işimizin çok güzel bir iş olduğunu görüyoruz. Futbol, halkın yüzde 90’ının ilgi duyduğu bir meslek dalı. En popüler spor dalı. Bayanların, annelerimizin, teyzelerimizin de futbolla ilgilendiğini görüyoruz. Bu yüzden futbolun toplum üzerindeki etkilerini bir kenara atmamak zorundayız.

Biz futbol adamlarının, saha dışında da görev ve sorumlulukları olduğunu da bilmemiz gerekiyor. Biz, oyunculuğumuz döneminde bunu yapmaya çalıştık. Şimdi antrenörlüğümüzde de bunun sorumluluklarını oyuncularımıza yerleştirmeye çalışıyoruz. Onların saha içi ve dışı davranışları, söylemleri, hareketleri özellikle gençler açısından çok önemli. Verilecek olumlu mesajın kesinlikle önemli etkileri olacaktır. Ama olumsuz tavırlar, davranışlar ve sözlerin de aynı şekilde olumsuz etki yapacağını düşünüyorum.

Şimdiki gençlere bakıp “Nerde bizim

gençliğimizdeki gençler” diyor musunuz?

Kötü örnekler geneli temsil etmemeli. Şu gün ülke futbolunda gerçekten geçmişteki iyi, kötü örnekleri değerlendiren, ona göre kendine yol çizen arkadaşlarımız var. Yeni nesilde çok düzgün kardeşlerimizin geldiğini sevinerek söylemek istiyorum.

Birçok başarılı genç futbolcunun büyük takımlara transferi sonrasında futbol hayatında olumsuz anlamda değişiklikler oluyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

En büyük eksiklik şudur: Bizim futbolcularımız futbol hayatında bazı değerleri elde ettikten sonra, kendi eğitimlerine gereken önemi vermiyorlar. Hal böyle olunca, alt yapısı zayıf bu arkadaşlarımız, paranın ve şöhretin ağırlığı altında kendilerini koruyamıyorlar. Maddî anlamda iyi duruma gelen, şöhret basamaklarını tırmanmaya başlayan bu arkadaşlarımız, eğer eğitim kaliteleriyle, kültür düzeyleriyle bu elde ettiği değerleri destekleyebilirlerse, kendilerini kurtarabiliyorlar, ama bunu yapamadıkları takdirde paranın ve şöhretin altında maalesef eziliyorlar.

Toplumumuzu ayakta tutan değerler nelerdir? Bu değerlerin topluma gereği gibi yansıdığını düşünüyor musunuz?

Biz toplumsal bir görev ifa ediyoruz. Toplum üzerinde etkimiz çok büyük. Ülkemiz manevî konularda hassas bir insan toplumuna sahip. Bu konuda da toplumun değer yargılarını bir kenara atmadan, onu koruyarak bu işimizi yerine getirmek zorundayız. Zaten halkımız da bu türlü hassasiyet içinde olan ve toplumun değer yargılarını koruyan insanlara da gereken saygıyı gösteriyor. O yüzden işimizin bu tarafı, bence saha içindeki performans kadar önemli.

Toplumun temel yapısı aile hakkında neler

düşünüyorsunuz? Sizin mutlu ve sağlıklı bir aile yapınız olduğunu biliyoruz. Nasıl bir aile reisisiniz? Mutlu aile yapınız işinizi nasıl etkiliyor?

Çok olumlu etkiliyor. Allah herkese versin, iki tane çocuğumuz var. Tabiî çocuklarımız bizim için önemli. Eşim, aile hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor. Özellikle antrenör veya futbolcu eşlerinin çok büyük fedakârlıklar ve sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Tabiri caizse ailenin reisi onlar. Çocuklara hem annelik, hem babalık yapıyorlar. Aile hayatında bize destek olmaları, bizim de iş hayatımızdaki kaliteyi arttırıyor. Futbolda başarılı olmak, biraz da onların elinde. Huzurlu, sağlıklı bir aile yaşantısı insana çok olumlu etki ediyor. Her iş dalındaki insanın iş kalitesini ailesi olumlu-olumsuz etkileyebiliyor. Bizim antremanlar, çok uzun süreli kamplar, maalesef ailemizden uzak kalmamızı sağlıyor. Onların desteğini, yardımı almak bizim için çok önemli.

Beşiktaş’ta teknik direktörlük yaparken eşinizin başörtülü oluşu gündeme getirildi. Biliyoruz, siz, bu tartışmaları işinizden uzak tutuyorsunuz, ancak üniversitelerde yaşanan başörtüsü yasağı, toplumumuzun sosyal bir olgusu. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Ben her fırsatta söylüyorum. Özellikle spora siyasetin ve dinin karışmaması gerekiyor. Bu konuda da özenle hassasiyet gösteriyorum. Bu konuda da biri çıkıp, kendi hayat anlayışımı ya da eşimin özel durumunu basına yansıtıp kullandığımı söyleyemez. Bu konuda en ufak bir söylemimi kimse ortaya çıkaramaz. Ama bizimle alâkalı en ufak bir şey gündeme geldiği zaman, özellikle basın, siyasî destek, din baskısı gibi söylemleri gündeme getiriyor. Bence spora dini ve siyaseti biz değil, onlar alet ediyorlar. Kendi emelleri açısından kullanmaya çalışıyorlar. Bu konuda ben çok rahat, çok da müsterihim. Ama herkesin de tabiî ki dinini yaşaması veya yaşamamasına kimsenin karışmaması gerekiyor.

Beşiktaş’tan ayrılmanızda muhafazakâr yapınızın etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Kesinlikle düşünmüyorum. Öyle bir düşünce olsa, oraya gitmemeniz gerekiyordu. Onunla kesinlikle ilgisi yok.

Sizi, saha kenarında genellikle sakin, agresif

tavırları olmayan, centilmen biri olarak görüyoruz. Sıkça olmasa da zaman zaman öfkeleniyorsunuz. Ertuğrul Sağlam’ı sahada ve hayatta en çok ne kızdırır? Ne sevindirir?

Biz de insanız ve çok büyük bir görev yerine getiriyoruz. Çok büyük bir şehirde çok büyük bir başarının arefesindeyiz. Dolayısıyla bizde de zaman zaman baskı oluyor ve kendimizi kontrol edemeyebiliyoruz. Ama bize biri çıkıp da sen kötü rencide edici bir söz söyledin deme şansı yok. Tabiî ki bağırıyoruz, hakem aleyhinizde kararlar veriyor, onlara serzenişte bulunuyoruz. Ama saygı sınırlarını zedelemeden hep belli ölçülerde oluyor. Olmasa iyi olur, ama biz de insanız belli bir dayanma gücümüz var. Birilerini kırdıysak, haklarını helâl etsinler, kusurumuza bakmasınlar. Beni kötü niyet kızdırır. Hata elbette yapılır, hatalar iyi niyetli olursa affedilir. Biz hata yapıyorsak, başkalarının hatalarını da hoşgörüyle karşılamalıyız. Bunun yanında, işini iyi yapmak önemli bir hayat felsefesidir. Başıboşluk, iyi niyetimizin suiistimal edilmesi beni çok kızdırır. Bunun yanında yalan kızdırır. Daha çok şey var da hepsini saymayayım.

Sizi mutlu eden şeyler nelerdir?

Bunu oyuncu arkadaşlarımla da hep konuşurum. İş bittikten sonra bir muhasebe yapıp, eğer vicdanen rahatsak, o zaman çok mutlu olurum. Sonucunda başarılı olmuşsun veya olmamışsın, inanın çok fazla önem kazanmıyor. Ama işi yaparken, yapabileceğinin en iyisini yapmak, vicdanen rahat olmak, o konuda bugün başarılı olabilmek, benim için çok önemli. Sonuçta ondan sonrasına ulaşıp karar veremiyorsunuz. Yapabileceğinin en iyisini yapıp sonunda tevekkül etmek gerek.

Başarılı bir teknik direktörsünüz. Bu yıl da

şampiyonluk mücadelesi veriyorsunuz. Siz başarıyı nasıl tanımlıyorsunuz? Başarıya giden yolda her şey mübah mıdır?

Her yol mubah değildir kesinlikle. Biz başarıyı değerlendirme kültürünü değiştirmek zorundayız. Sadece rakamlara takılı kalırsak, kaç puan aldın, kaç gol attın, nerde işi bitirdin anlayışıyla yargılarsak, o zaman başarıya giden yolda her şey mubahtır anlayışı ortaya çıkar. Sonuçta kazanma adına bambaşka karaktere bürünen, sahada ve saha dışında her yolu deneyebilen bir topluluk ortaya çıkarıyoruz. En sonunda da kimsenin tatmin olmadığı bir iş ortaya çıkıyor. Oysa rakamlara takılı kalmadan başarıdaki değerlendirme anlayışımızı, üretilen değerlere yönlendirebilirsek, o zaman gerçek anlamda sporun amacını da hayata geçirmiş oluruz. Ama bugün bunu yapamadık. O yüzden futbolu yöneten, içinde bulunan insanların biraz daha hassas olması gerekiyor.

Türk futbolcusu profesyonel olamadı

Futbol dünyası sizi Samsunspor’daki başarılı

performansınızla tanıdı. Gelen teklifler arasında Beşiktaş’ı seçmenizin sebebi neydi?

O günkü şartlarda kulüp açısından işin ekonomik boyutu önem kazandı. Türk futbol tarihinde, o güne kadarki en yüksek rakam ortaya konuldu. Astronomik miktar önemli rol oynadı. Bir de o günkü şartlarda kulüp yapısı itibari ile kendi karakterime daha uygun gördüğüm için öyle bir tercih yaptık.

Beşiktaş’ta şampiyonluk yaşadınız ve 100’ün

üzerinde gol attınız, ama bir dönem Benjamin Toshack tarafından defansta görevlendirildiniz. Daha sonra asıl mevkiiniz olan forvete döndünüz, ancak önceki performansınızın altında kaldınız. Defansta oynadığınız bu süreç sizce kariyerinizi etkiledi mi?

Kesinlikle etkiledi. O gün itibarıyla ben, Türk futbolunda 200 barajına en yakın futbolculardan biriydim. Her sene 20 gol ortalamasıyla oynayan bir futbolcuyken 2 sene üst üste yılda 4-5 gol atmak benim golcülük kimliğimi zedeledi. Taraftarların, defans oynadığım maçtan sonra bile “Abi bugün hiç gol atamadın” demesini hiç unutmuyorum. O güne kadar Millî Takım’ın devamlı oyuncusuydum. İki senelik o dönemde Millî Takım’dan uzaklaştım. Sonucuna baktığımız zaman, futbol kariyerimde bir sıkıntıya yol açtı. Ama bunun yanında, profesyonelliğin ağır bastığı bir futbolcu kimliği sergiledim. Başınızda bulunan insanın görüşlerine saygı göstermiş olduğunuzdan dolayı da, sonraki dönemde bana avantaj sağlayacak krediyi oluşturdum. Kamuoyunda problemsiz futbolcu imajını da zedelememiş oldum.

Size göre Türk futbolcusunun profesyonellik

açısından eksiklikleri nelerdir?

Profesyonellik açısından değerlendirdiğimiz zaman olayı fazla yaşamıyoruz. Yaşam biçimi haline getiremedik. Hâlbuki Avrupa’daki meslektaşlarımız tüm hayatını işine göre yönlendiriyorlar. Türkiye’de bu iş böyle olmuyor. Bizim oyuncularımız, hayatın bütün nimetlerinden faydalanıp, antrenmanda çalışmayıp, fazla sıkıntıya girmeyip, büyük işler yapmaya kalkışıyorlar. Böyle ilerleme şansı yok. Bunu, bir yaşam biçimi haline getirmek lâzım. Tüm hayatınızı işinize göre yönlendirmeniz lâzım. Bazı şeylerden de fedakârlık yapma zorunluluğunuz var. Bu işe kendinizi adarsanız, üst düzey performans sergileyebilirsiniz. Bir de tabiî yeni gelen nesil geçmişteki iyi ve kötü örnekleri kendisine göre değerlendirip, kendi geleceklerini ona göre yönlendirebiliyorlar. Bunun iyi örneklerini şu anda kendi takımımızdaki oyuncularda görüyoruz. Böyle olunca da zaten ortaya üst düzey başarılar da çıkıyor.

Türk takımlarının Şampiyonlar Ligindeki üst seviye takımlarla baş etmekte zorlanıyor. Avrupa’da başarı için nasıl bir kadro kurulmalı, nasıl bir oyun anlayışı sergilenmeli?

İlk önce istikrar sorununu çözmemiz lâzım. Üst düzey bir başarı istiyorsanız buradaki kadrolarda devamı ve istikrarı oluşturmalısınız. Başkan ve yönetimden başlamak kaydıyla, teknik kadrolar ve bunun yanında oyuncu kadrolarındaki devamlılığı sağlamak gerekir. Tabiî ülkemizde en ufak bir başarısızlıkta teknik adamların görevine son verilip, suç en azından bir yere kanalize edilebiliyor. Böylece 5 ay çalışan bir teknik adamın yerine, yeni bir teknik adam geliyor. Önceki anlayış, önceki oyun felsefesi tamamen değişiyor. Belki yeni gelen antrenör oyuncu kadrolarında değişiklik yapıyor. Sonuçta bir bakıyorsunuz 5 ay oluşturulmaya çalışan düzen, yıkılıp yeniden yerleştirilmeye çalışıyor. Bu da takımların başarısına olumsuz yönde etki ediyor. Öncelikle istikrar konusundaki sorunu halletmemiz gerekiyor.

Yabancı ile yerli teknik direktörlerle çalıştınız,

aralarındaki en bariz fark nedir? Yabancılara ödenen paralar ve Türk teknik direktörlere yeterince şans verilmemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben, kesinlikle yerli-yabancı ayrımı yapmak istemiyorum. Yabancıya da kesinlikle karşı değilim. Futbolcuyken de birçok yabancı antrenörle çalıştım. Şu anda antrenörüm, bazan yabancı antrenörlerle de görüşüyoruz. Onlardan birçok şey öğrendim. Hatta biz futbol oynarken, takım arkadaşlarımız olan yabancılardan da çok şey öğrendik. Buradaki sıkıntı şu; kalitesiz yabancıların ülkemize gelip, çok büyük meblâğlar ödenmesidir. Yabancıların anlaşmaları biraz daha sağlam olduğu için, kulüplerin onlardan vazgeçme şansı fazla olmuyor. Türklerde de sağlam anlaşma yapabiliyorsunuz, ama işin maalesef duygusal yönü ortaya çıkıyor. Onun için yabancılar çok rahatlıkla vazgeçebiliyor. Ama yerli de getirseniz, yabancı da getirseniz kendisini ifade edebileceği, kendi futbol felsefesini uygulatabileceği, zamanı ve şartları vermek zorundasınız. Yabancılar bunu daha fazla alıyorlar. Yerlilere de bunun tanınması lâzım, ama sonuçta baktığımız zaman devamlılık ve istikrar futbolun en büyük sorunu. Eğer Türk futbolu bu konulardan da uzaklaşacaksa, bizim biraz daha ısrarcı olmamız gerekecek.

Kayserisporla olmadı, ama Bursasporla tekrar şampiyonluk için mücadele veriyorsunuz. Anadolu’dan ne zaman şampiyon çıkar?

Biz Kayseri’deki ilk senemizde de devreyi 3. bitirmiştik, ama o gün de şartlar çok uygun olmadığı için, bu başarıyı sezon sonuna taşıyamadık. Bugün yine Bursa’daki ilk senemizin dolduğu günlerde devreyi 3. bitirdik. Baktığımız zaman tabiî ki camiamız, taraftarımız çok büyük beklenti içine girdi. Şampiyonluktan bahsetmeye başladılar. Ama şunu çok açık ve net bir şekilde söylemeliyim ki, biz sezon başında böyle bir büyük hedef için yatırım, plan ve program yapmadık. Şartlar bizi buralara getirdi. Ürettiğimiz değerler, ortaya koyduğumuz mücadele, anlayış bizi buraya getirdi. Bundan sonraki dönemde de daha fazla çalışıp, daha fazla fedakârlık yapıp, öncelikle bulunduğumuz yeri koruyarak daha yukarılara çıkabilir miyiz? Onun mücadelesini yapacağız.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

ELİF NUR KURTOĞLU

21.02.2010

 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Röportaj

  (19.02.2010) - Yoğurdumuzu jelatinle kirletmişler

  (18.02.2010) - AB reçetesine ihtiyacımız var

  (17.02.2010) - “SENİ BİR YILDIR TAKİP ETTİRİYORUM”

  (15.02.2010) - Devlet törenlerden yönetiliyor

  (08.02.2010) - Said Nursî derin izler bıraktı

  (03.02.2010) - DÖNÜP DOLAŞIP ORAYA GELDİK

  (02.02.2010) - ‘Belediyeler hizmet yeridir’

  (01.02.2010) - Türkiye’de ‘Helâl Gıda’ sertifikasının olmaması büyük kayıp

  (27.01.2010) - Risâle-i Nur’daki iktisadî prensipler huzurun ve mutluluğun anahtarı

  (25.01.2010) - Kemalist milliyetçilik sonun başlangıcında

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl