04 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

“Haydin namaza, haydin kurtuluşa!” dâvetine uymak (2)

—Geçen Haftadan Devam—

5) *Resul-i Ekrem’in namazı salat-ı kübradır. *Resul-i Ekrem Mescid-i Haram’da namaz kılarken ona kötü muamele yapanlar Bedir Savaşı’nda katledildi! *Resul-i Ekrem at üzerinde namaz kılarken at hiç kımıldamadı. *Peygamberimiz namazda secdedeyken taş atmak isteyen Ebu Cehil’in elleri yukarıda kalarak taş atamaması. *Namazda “Esselamu aleyke ya eyyüennebiyyü” demek, Resul-i Ekrem’in risâletine biat etmek ve tazelemek ve onun risâletini tebrik etmektir. *Resul-i Ekrem bütün ümmetinin namazını kıldıran bir imamdır.

6) *Seferde namaz kasredilir. *Seferde namazı kasretmenin sebebi meşakkattir, illet değil[dir]. *Sarih küfür söylemeyen münafığın namazı kılınabilir. *Çocuklara namazı teşvik ve emir zamanları. Beş vakit namazını kıldığı hâlde vefat eden çocukların cennette mükâfatı büyükler gibidir. *Namazda Fatiha sair dillerde okunabilir mi? *Kur’an’ı dinleme adabı.

7) *Namazın kılınmasıyla yüzde 99 oranında necat ihtimali vardır. *Bediüzzaman Said Nursî, Meclis-i Mebusan’da [Büyük Millet Meclisi] milletvekillerine namazın ehemmiyeti hakkında bir beyanname dağıtmıştır. *Namaz kılanlara güven duygusu beslenmesi. *[Bediüzzaman Said Nursî:] “Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur!” *Namazın ehemmiyeti, tarikat evradından üstündür. *Namaz, dünyevî meşgaleleri ahirete mâl eder…

Bunlar sadece RNK’dan yapılan iktibaslara verilen başlıklar. Başlıklar böyle ise, metinlerin nasıl dolu dolu olduğu tahmin edilebilir; ki, gerçekten öyle! İşte, birkaç misal:

*(Namazı terk etmek) "Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir hâlde gider. Senin aleyhinde âlem-i misalde şahadet eder. Zira herkesin, her günde, şu âlemden, bir mahsus âlemi var.” (s. 26)

*(Ezan-ı Muhammedî) “Evet, dağınık bir vaziyette bulunan evradı büyük bir sevinçle içtimaya sevk ettiren malûm aletin sesi gibi, âlem sahrasında dağılmış insanları cemaate dâvet eden ezan-ı Muhammedî’nin (asm) o tatlı sesiyle, ibadete ve cemaate bir meyil, bir şevk husule gelir.” (s. 81)

*(Namaz ve zekât) “Namaz ‘amûdu eddâni,’ yani dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâm’ın kantarası, yani köprüsüdür. Demek, birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlâhî iki esastırlar. Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır.” (s. 83)

*(Akıl, şefkat ve muhabbet) “Evet, saadet-i ebediye olmasa, en büyük nimetlerden sayılan aklın, insanın kafasında yılan vazifesini görmekten başka bir işi kalmaz! Kezalik, en lâtif nimetlerden sayılan şefkat ve muhabbet, ‘ebedî ayrılık’ düşüncesiyle, en büyük elemler sırasına geçerler.” (s. 99)

*(Mübarek kelimeler) “Kelimat-ı tesbihiye ve zikriyenin, hususan ezanda ve namazda olanların ekseriyet-i mutlakası, âlem ve isim hükmüne geçmişler. Âlem gibi, mânâ-yı lügavisinden ziyade, mânâ-yı örfî-i şer’îsine bakılır. Öyleyse, değişmeleri şer’an mümkün değildir.” (s. 210)

*(Harpte namaz) “Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm Efendimiz, dünyanın en muazzam siyasî hadisesi olan Bedir Muharebesi’nde Sahabe-i Kiram’a nöbet nöbet cemaatle namaz kıldırmıştır. Yani vacip olmayan, hususan muharebe zamanında terk edilebilen ‘cemaatle namaz kılmak’ gibi hayrı, dünyanın en büyük siyasî vak'asına tercih etmiştir, üstün tutmuştur. Ufak bir sevabı, harp cephesinin o dehşetleri içinde dahi terk etmemiştir.” (s. 247)

Bir de, insandaki kuvvetlerin tahlilinin yapıldığı RNK’dan “İşaratü’l-İ’caz”daki bir bahiste “sırat-ı müstakim”in (doğru/vasat-orta/ölçülü yol) ehemmiyeti nazara verilirken, İblis ve yoldaşlarının bazı hususiyetleri, meselâ kuvve-i şeheviyesinin (fücur/fuhş), kuvve-i gadabiyesinin (tehevvür/tecebbür) ve kuvve-i akliyesinin (cerbeze) ifrat mertebelerinde olduğu görülüyor ki, bu tariflerinden dolayı (s. 106-109 ve 138-139) Üstadımıza müteşekkir olmamak elde değil.

Ve küçük notlar:

*Maalesef eserde teknik bazı kusurlar var; ki, bunlar sırasıyla s. 46’nın ilk satırında (“lemli günahlardan çekilse, hem hayatına,”) ve s. 102’nin yine ilk satırında (“olmuştur.”) “fazlalık” olarak göze çarpıyor.

*Geniş bir “lügatçe” mevzuubahis: 58 sayfa (eserin altıda biri). Bu arada, “Lügatçe”deki “D” maddesine nedense “tellâl” kelimesi (s. 294) karışmış!

Haddimiz olmayarak, yayınevinden (ve hizmetsever heyetlerden), imanın ve de İslâm’ın diğer şartlarıyla ilgili olarak benzeri eserleri de bekleyebilir miyiz acaba? İnşallah bu arzumuzun “duâ” yerine geçmesi dileğiyle…

Toparlayacak olursak, Üstad Bediüzzaman’ın namaz ve hikmetlerine bakışını aktaran, ciddî bir başucu eseri.«««

RİSÂLE-İ NUR’DA NAMAZ VE HİKMETLERİ

Hazırlayan: Edisyon, Eser: Bediüzzaman Said Nursî, Sayfa Sayısı: 344, Ebatları: 9x13,5 cm, Türü: Derleme, Yayınlayan: Yeni Asya Neşriyat, Yayın Tarihi: Haziran 2006.

ORHAN GÜLER

[email protected]

04.09.2010


General ve amirallerin yargılanması

AV. HAMZA KARA

[email protected]

Paket hakkında soru ve cevaplara devam ediyoruz.

SORU 2: Referandumdan evet çıkması halinde anayasanın 148. maddesinin 3. fıkrası sonuna “Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar” hükmü eklenecek. Mevcut yasalara göre bu personelin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan yargılaması yapılamıyor mu?

CEVAP 2: 353 sayılı ASKERÎ MAHKEMELER KURULUŞU VE YARGILAMA USULÜ KANUNU’nun aşağıda sıralayacağım ilgili maddelerini bir sefer okuduğunuzda bu sorunun cevabını kolayca bulabilirsiniz.

Madde 9 - Askerî mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait dâvâlara bakmakla görevlidirler.

Madde 10 - Bu kanunun uygulanmasında aşağıda yazılı olanlar asker kişi sayılırlar. a) Muvazzaf askerler; subaylar, astsubaylar, askerî öğrenciler, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar, erbaş ve erler,

GENERAL VE AMİRALLERİN YARGILANMASI:

Madde 15 - General ve amirallerin askerî mahkemelere tabi suçlarından dolayı yargılanmaları Genelkurmay Başkanlığı nezdinde kurulan askerî mahkemede yapılır.

Madde 1 - Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanacak askerî mahkemeler; kolordu, ordu, (deniz ve havada eşidi) ve kuvvet komutanlıkları ile Genelkurmay Başkanlığı nezdinde Millî Savunma Bakanlığı’nca kurulur.

Sizin de kolayca anladığınız gibi görevle ilgili suçlardan dolayı yeterli kanun düzenlemesi var. Kanunda açık tanımlama yapılmış. Kanun ile görevli ve yetkili mahkeme kurulmuş.

Konuya disiplin suçları yönünden baktığımız zaman durum yine farklı değil.

477 sayılı DİSİPLİN MAHKEMELERİ KURULUŞ VE YARGILAMA USULÜ KANUNU’nun da

Madde 1. Disiplin mahkemesi; tugay ve daha büyük (Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel ve Sahil Güvenlik Komutanlığında eşidi) kıt’a, karargâh ve askerî kurumlar ile Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı teşkilâtında kurulur.

Madde 9/4. Genelkurmay Başkanlığı nezdindeki disiplin mahkemesi erden general ve amirale kadar (general ve amiraller dahil) askerler ile diğer asker kişileri yargılamaya yetkilidir.

Yani ortada bir kanun boşluğu yok. Bu kanunların yürürlüğünü sağlayacak kurum ve şahıslar da belli.

Adlî suçlar için ise Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yürürlükte. Mahkemeler çalışıyor.

Bütün bunlara rağmen yine de aksayan bir takım hususlar varsa kanunî düzenlemelerle çözüm bulmak mümkün.

Konunun anayasa hükmü haline getirilmesine hiç gerek yok.

Peki o zaman sorun ne? Sıkıntı ne? Endişe ne?

Askerlikte emir almadan hiçbir personelin icraat yapamayacağı malûmdur.

Silsileye göre ise nihaî emir mercii ya Kuvvet Komutanları ya da (en son) Genelkurmay Başkanıdır.

Hatırlanacağı gibi 12 Eylül 1980 darbesini de Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları yapmıştı. Daha sonra hepsi Konsey üyesi olmuştu.

Kolordu Komutanları Kuvvet Komutanından emir almadan icraat yapabilir mi? Hayır. Kuvvet Komutanları Genelkurmay Başkanının bilgisi dışında hareket edebilir mi? Hayır.

Demek ki Türkiye de Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları emri ve bilgisi dışında diğer alt kademedeki askerî personelin kendiliğinden bir şeyler yapması mümkün değil.

Bu durumda; şu an yargılaması devam eden askerî personelin mahkeme heyetinin “Kimden emir aldın?” sualine vereceği cevaplarda emir mercii hep bir üst komutanlık olarak ifade edilecektir. Bunun da ucu en son gele-gele ya Genelkurmay Başkanına veya Kuvvet Komutanına kadar dayanacaktır.

Şemdinli’de meydana gelen olayda iddianame hazırlayan savcının iddianamesi mahkemece kabul edildiği ve Ağır Ceza Mahkemesinden ceza hükmü çıktığı halde kendisinin savcılık görevine son verilmesi hatta avukatlık bile yaptırılmayışı “emrin büyük yerden verildiğini“ göstermiyor mu?

Son günlerde bazı basın mensuplarının güneydoğuda ki baskın olaylarını başka açıdan sorgulamaya başlamaları, Genelkurmaya yönelttikleri “Heron” sualleri hatta “Bu suallerin cevabı verilinceye kadar çocuklarınızı askere göndermeyin" gibi yazı ve yorumlar mızrağın çuvaldan çıktığını gösteriyor.

Çuvaldan çıkan mızrağı da adlî değil siyasî yönü ağır basan Anayasa Mahkemesine havale etmek en uygun çözüm olarak görüldü anlaşılan.

Zira adlî yargılamaya intikal eden bu ve benzeri suçlarda derhal tutuklama kararı çıkma ihtimali yüksek. Meselâ İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi birçok tutuklama kararı verdi. Anayasa Mahkemesinden böyle bir tutuklama kararı çıkabilir miydi? Hiç sanmıyorum.

Anayasaya yapılmak istenen eklemenin başka bir boyutu daha var.

Bütün Avrupa Birliği ilerleme raporlarında Türkiye’nin askerî vesayet rejiminden kurtulması gerektiği vurgulanıyor.

Bunun en önemli göstergesinin de Genelkurmay Başkanının Millî Savunma Bakanına bağlı olması olarak gösteriliyor.

Yani Genelkurmay Başkanının Başbakana bağlı olması yeterli görülmüyor. Bakana bağlı olması isteniyor. Bir çok demokratik ülkede de durum bu şekilde.

Demokrasinin en önemli göstergesi askerî kurumların halkın seçtiği sivil otoritenin emrinde olması değil mi?

Eğer referandumdan evet çıkarsa artık anayasa gereği Genelkurmay Başkanı ve ek olarak da bütün Kuvvet Komutanları “bakan" statüsüne getirilmiş olacak. Yargılamaları Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesin’de olacak.

Demokrasi adına bunu kabul edenler evet diyebilirler.

Devam etmek temennisiyle…

AV. HAMZA KARA

[email protected]

04.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.