09 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Bayram, yeme alışkanlığınızı değiştirmesin

Uzmanlar, Ramazan ayındaki beslenme alışkanlıklarının bayramla birlikte aniden değiştirilmemesi konusunda uyardı.

Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Zuhal Yargıtay, TÜ Tıp Fakültesi Başhekimlik Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, Ramazan ayındaki beslenme alışkanlıklarının bayramla birlikte aniden değiştirilmemesi gerektiğine dikkati çekerek, Ramazan sonrası aşırı yemek yemenin veya fazla tatlı tüketiminin sağlık açısından bazı problemleri de beraberinde getireceği uyarısında bulundu.

BESLENME TAVSİYELERİ

Bu problemleri önlemek için sağlıklı beslenme ilkelerine uyulması gerektiğini söyleyen Yargıtay, ‘’Az ve sık beslenilmelidir. İkram edilen herşeyi bitirmek yerine tadına bakmak çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Bayramda sağlık açısından ikramları nazikçe geri çevirmek, yapılacak en doğru harekettir’’ dedi. Yargıtay, ramazan boyunca bir ay dinlenmeye çekilen midenin birden yorulmaması için güne hafif bir kahvaltı ile başlanmasını da önererek, şu tavsiyelerde bulundu:

l Kahvaltıda, peynir, zeytin, kepekli ekmek, söğüş sebze yer almalıdır. Özellikle sucuk, salam gibi şarküteri ürünler tercih edilmemelidir.

l Öğlen ve akşam yemeklerinde ızgara veya fırında et yemekleri, çorba, zeytinyağlı sebze yemekleri, yoğurt, salata, kepekli ekmekten oluşan öğünler hazırlanmalıdır.

l Aşırı yağlı yiyeceklerden, kızartmalardan, sindirimi zor olan besinlerden uzak kalmak sağlıklı bir bayram geçirmek için iyi olacaktır.

l Şerbetli ve şekerli tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilmesi yerinde bir karardır.

l Çevrenin ısrarcı tutumlarından ve aşırı yeme eğiliminden uzak kalıp hem kalorisi yüksek, hem de kan şekerini hızlı yükselten besinlerden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.

l Hamurlu ve şerbetli tatlılar yerine sütlü veya meyveli tatlılar tercih edilmelidir.

l Şeker, kalp, yüksek tansiyon hastaları ve diğer kronik hastalığı olan kişiler de beslenme programlarına dikkat etmeli ve bayramı ‘kaçamak’ olarak değerlendirmemeli.

09.09.2010


Şekerden sonra yenilen bir parça peynir, diş çürüğü oluşumunu azaltır

Adana Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dt. Abdurrahman Erkoç, Ramazan Bayramı’nda pasta ile sık tüketilen şeker ve çikolatanın diş çürüklerini arttırabileceğini belirterek, “Şeker yedikten sonra alınan bir parça peynir diş çürüğü oluşumunu azaltır” dedi.

Erkoç, çürüğün oluşmasını engellemek için mutlaka dişlerin fırçalanmasını, imkân yoksa bir bardak su ile ağızın çalkalanması gerektiğini vurguladı. Çürüğün oluşmasındaki esas etken olan çürük yapıcı bakterilerin fermante olabilen karbonhidratları kullanarak oluşan asitlerin çürükgelişimi için uygun ortam oluşmasına sebep olacağını belirten Erkoç, bayramda özellikle çocuklar başta olmak üzere herkesin yedikleri her tatlı ve şekerden sonra mutlaka ağız temizliği yapması gerektiğini anlattı. Şekeri yeme zamanına da değinen Dt. Erkoç, “Yemeklerden iki saat sonra ve geceleri tükürük salgısı minumuma inmekte ve tükürüğün temizleyici etkisi ortadan kalkmaktadır. Eğer bu saatlerde şeker tüketilecekse üç ana öğünden hemen sonra yenilmelidir. Sık aralıklarla ve yatmadan hemen önce şeker tüketilmemesini tavsiye ediyorum. Ayrıca, şeker tüketip diş fırçalamaktan kaçınan küçük çocuklara şeker yedikten sonra verilen bir parça peynir çürük oluşumunu azaltır” dedi. Ev sahiplerinin de misafirlere şeker ve çikolata ikramının yanında mutlaka bir bardak su bulundurması gerektiğini de belirten Dt. Erkoç, “İkramı seven bir milletiz. Bayramda yoğun olarak tüketilen şeker ve çikolata ikramının yanında su bulundurun. Asitli içecekler ikram etmemeye özen gösterin. Bunun yerine ayran veya meyve suyu ikram etmeniz daha uygun olur” diye konuştu.

09.09.2010


Tansiyonumuz yüksek

Türkİye’de erişkin nüfusun yaklaşık dörtte birini etkileyen hipertansiyon hastalığı özellikle 50 yaşın üzerindeki yetişkinler için büyük tehdit oluşturuyor.

Yapılan bilimsel araştırmalar da her dört erişkin bireyden birinde yüksek tansiyon saptandığına işaret ediyor.

Medical Park Özel Bursa Hastanesi Kardiyoloğu Dr. Ahmet Güler, kan basıncının 140/90 veya üzerinde olması durumu olan hipertansiyon konusunda dikkat edilmesi gereken noktalara değinirken, “Yüksek tansiyon, kalp damar hastalıklarının neredeyse tamamı ve böbrek yetmezliği için önemli bir risk faktörüdür. Tansiyonun uzun zaman normal değerinin üzerinde seyretmesi, başlıca dört organa geri dönüşümü olmayan hasar verir. Bunlar kalp ve damarlar, beyin, böbrekler ve gözdür” dedi.

Hipertansiyonun belirtilerinin anlamanın güç olabildiğini dile getiren Güler, hipertansiyonun çoğu kimsede hiç belirti vermeden yıllarca devam edebileceğini kaydetti. Belirti vermeyen ancak çok yüksek ve risk taşıyan hipertansiyon vakalarına sıklıkla rastlandığını ifade eden Dr. Güler, bu vakaların küçük bir kısmında ilk zamanlarda bazı belirtilerin baş gösterdiğini söyledi. Belli belirsiz, tekdüze seyreden baş ağrısı, baş dönmesi nöbetleri ve zaman zaman nükseden burun kanamaları gibi belirtilerin yüksek tansiyonun habercisi olduğuna dikkat çeken Dr. Ahmet Güler şunları kaydetti: “Ancak bu belirtiler çoğu zaman hipertansiyonun ilerlediği ve yüksek sınırlara ulaştığı noktada ortaya çıkıyor. Yüksek tansiyonun erken teşhisi ve tedavi edilmesi bu dört organda meydana gelecek hasarları en aza indirger. Her yaş için ideal tansiyon 120/80 iken, yüksek tansiyon için üst sınır 139/89’dur.”

09.09.2010


Anne sütü çocukları ishale karşı koruyor

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Pedriyatik Nefroloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Neşe Özkayın, anne sütünün çocukları birçok hastalıktan koruduğu gibi ishale karşı da koruyucu rol oynadığını söyledi.

Çocukluk döneminde görülen enfeksiyöz ishallerle ilgili bilgi eren Özkayın, anne sütünde bulunan bir takım maddelerin çocuklardaki bağışıklık sistemini geliştirdiğini belirtti. Özkayın, “Anne sütü birçok hastalıktan koruduğu gibi ishale karşı da koruyabiliyor. Çünkü sütü bağışıklık yanıtını arttırıyor ve bağırsağı koruyan bakterilerin bağırsakta kalmasını sağlıyor. Dolayısıyla petojen mikro organizmalar bağırsakta o bakterilerin yerine geçemiyorlar ve dolayısıyla ve ishali korumuş oluyor. Eğer ishal geçmiş olsa bile anne sütü alan bebeklerde daha hafif atlatıldığını görüyoruz” dedi.

09.09.2010


Şekerde merdivenaltı üretime dikkat

GIda mühendisleri, kaçak veya merdiven altı üretimlerde uygun olmayan katkı maddesi ve renklendirici kullanıldığı uyarısında bulunarak, söz konusu maddelerin önemli sağlık riskleri oluşturduğunu bildirdi.

Gıda Mühendisleri Odası Genel Başkanı Petek Ataman, Ramazan Bayramı’nda tüketicileri uyararak, alışverişlerinde, ambalajlı, üreticisi, adresi belli olan, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından izin almış ürünlerin alınması ve tüketmeleri tavsiyesinde bulundu. Ataman, gerek sağlık risklerinin, gerekse gıda hilelerinin birçoğunu tüketicinin anlamasının mümkün olmadığını belirterek, ‘’Bu tür sorunlar, gıdanın çıplak gözle incelenmesi veya tadılması ile anlaşılamaz. Şekerlemelerde, özellikle kaçak ve merdiven altı üretimlerde uygun olmayan katkı maddesi ve renklendirici kullanımı önemli sorun oluşturuyor’’ dedi.

09.09.2010


Tabiî taşlar ilgi çekiyor

KadInlar için her zaman gözde olan takı ve taşların artık tabiîleri revaç buluyor. Eyüp’te bulunan Ahi Gümüş Merkezi taş uzmanlarından Bekir Sucu, doğal taşların özellikleri ile ilgili olarak kısaca bilgi verdi.

Sucu, “Tabiatta yoğun şekilde bulunan doğal taşlar akik, ay taşı, amatist, turkuaz, yeşim taşı, zafir, yakut, zümrüt, kehribar, oltu taşı gibileri işlenerek kolye, yüzük, bileklik olarak kullanılabiliyor” dedi. Uzman Sucu, tabiî taşlardaki olduğuna inanılan enerjiyle şifa arayanların her gün arttığını kaydederek, bazı doğal taşların faydalarını sıralarken şunları söyledi: “Korkuyu engeller, taşıyanı korur, metabolizmayı düzgün çalıştırır, ruhunuzu dinlendirir, olumsuz enerjiyi temizler, tansiyonu dengeler, hareket ve ritim kazandırır. Kısaca vücudunuza enerji ve tabiî destek verir.” Geniş bilgi için [email protected] e-posta adresini kullanabilirsiniz.

09.09.2010


‘’Buerger’’ hastalığına sigara sebep oluyor

Son zamanlarda kadınlarda da görülen ‘Buerger Hastalığı’na yakalanmamanın yolu sigara içmemekten geçiyor.

Halk arasındaki adıyla ‘’budama’’ olarak bilinen, genç ve orta yaş erkeklerde daha sık görülen hastalık, tedavi edilmemesi halinde ilerleyici bir tıkanma şeklinde seyreden damar hastalığına dönüşüyor. Buerger hastalığı hakkında bilgi veren MedicalPark Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Kalko, buerger hastalığının, 20 ile 40 yaşları arasındaki genç bireylerde görülen, tamamen sigara alerjisi olan, sigara içen insanlarda ortaya çıkan bir hastalık olduğunu belirtti. Kalko, hastalığın genellikle sigara içen toplumlarda görülme oranının yüksek olduğunu belirterek, halk arasında budama hastalığı olarak bilinen bu hastalığın damarsal bir iltihaplanma olduğunu söyledi. Morfinin bile buerger hastası insanların ağrılarını geçirmediğini söyleyen Kalko, ‘’Çünkü kılcal damarları tamamen iltihap alıyor. Damarlar tamamen tıkanmış durumda oluyor’’ dedi.

09.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.