16 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

İlim, nasıl malûma tâbi olur?

Bu yazımızda “İlim, maluma tâbîdir” ifadesi üzerinde durmak istiyoruz. Bu ifade 26. Söz, Kader Risâlesi’nde geçmektedir. Uzunca ifade şöyle başlamaktadır:

“Dördüncüsü: Kader, ilim nevîndendir. İlim, mâlûma tâbidir. Yani, nasıl olacak, öyle taallûk ediyor. Yoksa, mâlûm, ilme tâbi değil. Yani, ilim desâtiri, mâlûmu, haricî vücud noktasında idare etmek için esas değil. Çünkü, mâlûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, irâdeye bakar ve kudrete istinat eder.“ (Sözler, 430)

Bu tanım içinde geçen “İlim, malûma tabidir” tabiri anahtar bir hüviyet kazanmaktadır. Meselenin bütünlüğünü anlamak, bir ölçüde bu tabirin anlaşılmasına bağlı gibi gözüküyor. Elbette ifadede geçen diğer tanımlar da mühim ve önemlidir. Ancak bu tabirin öncelikli olarak açılması gerekiyor.

Bu konuda değerli yorum ve izahlar yapılmış. Biz de meselenin farklı boyutlarına dikkat çekerek bazı izahlarda bulunmak istiyoruz. İnşâallah konunun anlaşılmasında sizlere ve bizlere bir faydası olur.

İlim nedir?

İlim malûmu teşhis, tesbit ve tarif eden kesin, kat’î ve doğru bilgidir.

Malûm nedir?

Eşyanın görünen, bilinen, hissedilen bütün hâl ve hareketleri; maddî ve manevî bağları, münasebetleri; insanların cüz-i iradeleri ile ortaya çıkmış hareket ve fiilleri; eşyanın ve mahlûkatın zat ve vücutları, her türlü canlı ve cansız ferdin hâl ve keyfiyetleri; hulâsa, Cenâb-ı Hakk’ın bütün isim ve sıfatlarının tecellisi ile meydana gelen, vücut bulan bütün mahlûkatın hâl ve durumları malûmdur. Demek ki bütün malûmlar, Allah’ın var etmesi ile malûm olurlar. Yoksa yok olur giderler.

Bu noktada şu kesin tanım yapılabilir: Allah’ın zât ve sıfatı ve vacibü’l-vücud oluşu en kat’î malûmdur. Allah’ın tek, yektâ, benzersiz, şeriksiz olması malûmiyetin en kat’î ve kesin mertebesidir. İşte bu malûmu tanımlayan ve teşhis ve tesbit eden “Lâ ilâhe illallah” sözü ise en mühim, en kat’î, en kesin, sarsılmaz bir ilimdir. Yani ilim, malûma tabidir. Yani bir Allah vardır, tek Allah vardır, gücü ve kudreti sonsuz olan bir Kadir-i Mutlak vardır. “Allah’tan başka ilâh yoktur” diyerek bu kesin ve kat’î gerçeği en temel bir ilmî gerçek olarak tesbit ve ilân etmiş olursunuz.

Ehl-i küfrün, ehl-i şirkin ortaya koyduğu fikir ve düşünce ise tamamen yalan, yanlış, eksik, doğru olmayan, temelsiz ve mesnetsiz bir düşünce olduğundan en büyük yalan, en kötü bir bilgidir. Bir ilim değil, bir kıymeti olmayan, hiçbir malûmu tanımlamayan boş bir sözdür.

Suâl: Malûm olmadan ilim olmaz mı?

Cevap: Olmaz. Bilginin ilim olabilmesi için malûmu doğru ve olduğu gibi tanımlaması lâzım. Yoksa boş bir söz olur. Şimdi şöyle bir söz edelim: “Kahire-İstanbul seferini yapan Mısır Havayollarına ait bir Boing 747 uçağı Kıbrıs açıklarında düştü. 7 mürettebat ile 167 yolcusundan kurtulan olmadı.” Şimdi böyle bir haber ve hüküm aslında malûmu olma ihtimali olan bir sözdür. Çünkü böyle bir hadise her zaman vuku bulabilir. Ancak hakikaten böyle bir olay olmamış ise bu söz boş bir sözden, yalan ve aldatmaca bir ifadeden öte geçmez. Bir ilim olmaz. Çünkü hiçbir malûmu tanımlamamıştır. Bu söz, söyleyen kişi için yalan bir ifadedir. Ancak ilm-i İlâhîde bu söz, bir malûm durumuna geçmiştir. Evet, kul mevcut olmayan hayalî bir malûmu tanımlayarak yalan söylemiştir. Fakat Allah’ın kader ilminde bu bir malûm olarak, “Filanca kulum, filan zamanda bir yalan söyledi” şeklinde kayıtlara geçmiştir.

Suâl: Malûm olmadan ilim olmaz deniliyor. Peki bunca ilmî ve teknolojik gelişmeler malûmu olmadan geliştirilmiştir?

Cevap: İlmî ve teknolojik keşifler dediğimiz şeyler bir malûmu veya malûmlar arasındaki bazı münasebetleri keşiften başka bir şey değildir. İnsan ilmi, ancak malûm ve bilinen eşya içerisinde gelişir. Bazı keşifler de malûmları taklitten ibarettir. İnsan ilmi kesbî olduğu için malûmun mahiyetini ve malûmlar arasındaki münasebeti zamanla öğrenir. İşte insan havanın kaldırma gücünü öğrenmiş, uçağı yapmış. Suyun kaldırma gücünü öğrenmiş denizaltıları ve gemileri yapmış. Havanın iletme özelliğini keşfetmiş, bu günkü iletişim vasıtalarını keşfetmiş.

Dikkat ediniz bütün teknik ve teknolojik gelişmeler malûmların keşfinden ibarettir. İnsan ilmi ile malûmları ve arasındaki münasebetleri öğrenerek yeni malûmlar meydana getirebilir. Burada da yine ilim malûma tâbi olarak karar kılar. Malûmu olmayan bilgiler ise, hayal ve tasavvurdan öte geçmez. Ancak Allah’ın ilmi sonsuz ve kesbî olmadığı için olmuş ve olacak her şey onun ilminde mevcuttur.

Suâl: “Yokluktan varlığa ermede, ilm-i İlâhî mi önce, yoksa irade-i İlâhiye mi önce geliyor? Yani ilim malûma tabi ise, malûm olan, malûm olmadan önce yoklukta iken veya yok iken, ilm-i İlâhî ile mi belirleniyor, irade-i İlâhî ile mi? İlmî vücutlar önceden varmış da ilim malûma tâbî oluyor, gibi oluyor. Malûmun bir nevî ezeliyeti gibi oluyor. İrade önce ise, cebir çıkıyor. Yoksa malûm olan vücud-u ilmiyeler Allah'ın (cc) varlığı ile mi varlar?“

Cevap: Bu sual internet ortamında sorulmuş bir suâldir. “İlim malûma tabidir” sözüne istinaden çokların da aklına geliyor. Bu suâli sormaktaki sıkıntı, İlm-i İlâhî ve ezeliyet kavramlarını anlamadaki yetersizlikten kaynaklanıyor. Sanki İlm-i İlâhî de bir sıra ve tertip içinde biliyormuş gibi bir yanlışlığa düşülüyor. Halbuki, “İşte, kader, ilm-i ezelîden olduğu için; ilm-i ezelî, hadîsin tâbiriyle, manzâr-ı âlâdan, ezelden ebede kadar her şey, olmuş ve olacak, birden tutar, ihâta eder bir makam-ı âlâdadır” (Sözler, 430) sırrınca Ezelî ilim bütün mahlûkata, olmuş olan ve olacak olan her şeye, zaman ve mekândan münezzeh olacak şekilde bakıyor. Bütün mahlûkatın bütün keyfiyat ve halleri, bütün zaman ve mekânlarda cereyan etmiş ve edecek olan fiiller, Ezelî ilim sahibi olan Zat-ı Zülcelâl’in nazarı dışında değil. Bu sebeple kaderî ilimde olan her şey, malûmu ile birlikte var edilmiş. Öncesi, sonrası, azı çoğu, ilerisi gerisi diye bir kavram Allah’ın ilminde ve kudretinde söz konusu değildir. Allah, her malûmu bütün malûmiyetiyle eskisiz ve noksansız olarak bilen ve bütün bu malûmları kaderî levhalarına kaydetmiş olan Azamet sahibi bir Alîm’dir.

Evet, “Kader, ilim nevindendir. İlim ise, mâlûma tâbidir.”

HALİL AKGÜNLER

[email protected]

16.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.