27 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dünya

 

Filistinli babaya BARIŞ ÖDÜLÜ

Filistinli İsmail Hatib, 2005 yılında hayatının en acı tecrübesini yaşadı. 11 yaşındaki oğlu Ahmed, elindeki oyuncak silâhı gerçek sanan İsrailli askerlerin kurşunlarıyla öldürüldü. Ancak o bir insanlık dersi vererek, oğlunun organlarını İsrailli çocuklara bağışladı. İsmail Hatib, bu takdire şâyan davranışı nedeniyle, bu yılki Hessen Barış Ödülüne lâyık görüldü.

BAŞBAKAN: YAPTIĞINIZIN BİR BENZERİ DAHA YOK Almanya'nın Hessen Eyaleti Parlamentosunun her yıl verdiği Barış Ödülüne bu sene Filistinli baba İsmail Hatib lâyık görüldü. Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier İsmail Hatib için “Siz acı ve hüznü aşarak öyle bir amelde bulundunuz ki, ben onun bir benzerini daha tanımıyorum” derken, İsrail’in Almanya eski Büyükelçisi Avi Primor da “O bir kahramandır” şeklinde konuştu. ALMANYA'NIN Hessen Eyaleti Parlamentosunun her yıl verdiği Barış Ödülü’ne bu sene Filistinli baba İsmail Hatip lâyık görüldü. Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier Filistinli baba İsmail Hatip’i “Bütün dünya için örnek bir şahsiyet” olarak tanımladı. Hatip'e 25 bin Avroluk ödül verilirken yaptığı konuşmada Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier “Siz acı ve hüznü aşarak öyle bir amelde bulundunuz ki, ben onun bir benzerini daha tanımıyorum” dedi. İsrailin Almanya eski Büyükelçisi Avi Primor da İsmail Hatip için “O bir kahramandır” dedi.

ZAMANINDA FİLİSTİNLİ BABA İSRAİL'E İNSANLIK DERSİ VERMİŞTİ

İsrailli askerlerin ateşi sonucu yaralanan ve hastanede ölen 11 yaşındaki Filistinli Ahmet Hatip’in babası İsmail Hatip oğlunun organlarını bağışlamış, Ahmet’in kalbi, iki böbreği, karaciğer ve akciğeri ile 5 İsrailli hayata yeniden dönmüştü. Kutsal topraklarda akan kan ilk kez can vermişti. 11 yaşındaki Filistinli bir çocuğun kalbi, İsrailli bir kızı hayata döndürmüş diğer organlar da 4 İsrailli’de yaşamaya devam etmişti.

2005 senesinin Ramazan Bayramı’nın birinci günüydü. Filistinli 11 yaşındaki Ahmet Hatip, elinde gitarı, kin ve nefretin hákim olduğu ortama inat, insanlığın evrensel dili müziği seçmişti. İsrail ablukasındaki Cenin’de, okula yakın boş alanda arkadaşlarıyla birlikte oynuyordu. Ahmet’le birlikte oynayan çocuklardan birinin elinde oyuncak bir tabanca vardı. Devriye gezen İsrail askerleri çocukların üzerine ateş açmış, başından ve karnından ağır yaralanan Ahmet, kaldırıldığı Tel Aviv’deki hastanede ölmüş, ama organlarıyla 5 İsrailli hastanın hayata döndürülmesine vesile olmuştu.

Kardeşimin dramını hatırladım

İSMAİL Hatip (Ahmet’in babası) şöyle demişti: “İki gün boyunca hastanede oğlumun kurtulması için duâ ederken, benim gibi orada bekleyen anne-babaları görünce kardeşim aklıma geldi. Onların çocukları hastaydı. O an oğlumun organlarını bağışlamaya karar verdim. Hem o hastalar kurtulacak, hem ailelerinin acısı dinecekti. Benim için bu çok insanî bir karardı, yani organları alacak kişilerin Filistinli, İsrailli ya da başka bir halktan olması önemli değildi. Çünkü hasta olanların nasıl çaresiz olduklarını biliyorduk. Bir insan ve Müslüman olarak böyle bir karar verdik. Şimdi oğlumuz Ahmet, başka insanlarda yaşıyor. Bunun barış için de önemli bir adım olacağını düşünüyorum.”

Ahmet’in kalbi 12 yaşındaki İsrailli kız Samah Gadban’ın göğsünde atmaya devam etti. Ahmet’in böbreklerinden biri 5 yaşındaki Yasef Mohammed Kavoah’a diğeri, 4 yaşındaki Menucha Levinson’a, karaciğerinin bir parçası 56 yaşındaki Jill Adam’a akciğeri ise 5 yaşındaki Yahudi bir erkek çocuğa nakledildi. Karaciğerin diğer parçasının nakledildiği 7 aylık bebek ise yaşamamıştı.

Olmert bile Filistinli babaya teşekkür etti

O ZAMAN İsrail Başbakan Yardımcısı olan Ehud Olmert’e şu soru yöneltilmişti: İsrail askerlerince öldürülen bir Filistinli çocuğun organları ailesi tarafından bağışlandı. Organlar 5 İsraillinin hayatını kurtardı. Filistinli baba, bunu barış için yaptığını söyledi. Siz nasıl yorumluyorsunuz?

Olmert, "Masum bir çocuğun öldürülmesi dolayısıyla özür diliyorum. Organlarını bağışlayarak başkalarının hayatını kurtaran ailesinin davranışı ise son derece soylu ve büyük bir saygıyı hak ediyor. Ben de babayı aradım. ‘Yahudiler ve Filistinliler arasındaki iyi niyet ruhuna en büyük katkıyı yaptınız. Çocuğunuzu kaybettiğiniz için ne kadar üzgün olduğunuzu biliyorum. Ancak biz sizin yaptıklarınızla gurur duyuyoruz’ dedim" diye konuşmuştu.

27.09.2010


 

Bush ekibi bahane aramış

ABD Ulusal Güvenlik Arşivlerinin açıklanan resmî belgeleri, George W. Bush yönetiminin 2001 yılında iktidara gelir gelmez Irak’a savaş açmak için bahane aradığını ortaya koydu.

Bush’un, Irak işgali için bahane aradığı belgelendi ULUSAL Güvenlik Arşivlerinin açıklanan resmî belgelerine göre, ABD’ye yönelik 11 Eylül 2001 saldırılarından birkaç saat sonra Irak’a saldırıyı gündeme getiren dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Bakanlığının bir avukatından Irak rejimi ile El Kaide lideri Usame bin Ladin arasında bağlantı bulmasını istedi. Rumsfeld, saldırılardan önceki temmuz ayında dönemin Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice’a gönderdiği bir notta da, Bağdat yönetimine karşı izlenecek strateji hakkında üst düzeyli bir toplantı düzenlenmesi talebinde bulundu.

Yaptırımların etkisiz olduğunu ve Irak’ın hava gücünü arttırdığını savunan Rumsfeld, “şüphesiz birkaç yıl içinde ABD’nin nükleer silâhlara sahip bir Saddam ile karşı karşıya geleceği” iddiasında bulundu. Irak’a savaş açmaları halinde başarılı olacakları görüşünü dile getiren Rumsfeld, Saddam Hüseyin rejimini devirmeleri halinde ABD’nin bölgedeki ve dünyadaki itibarının artacağını öne sürdü. Bir belge de, Rumsfeld’in, Afganistan’ın 2001 yılında işgal edilmesinden iki ay sonra Irak’a saldırı planlarını tartıştığını gösterdi. Dönemin Merkez Komutanı Tommy Franks ile görüşmesinde silâhlı güçlerin Irak’a savaş için hazır olmasını isteyen Rumsfeld, bir toplantıda da savaş için kullanılabilecek bahaneleri sıralarken, Irak rejiminin ABD’nin koruması altında bulunan kuzey bölgesine yönelik askerî hareketlerini, Saddam Hüseyin ile 11 Eylül saldırıları arasında bağlantı iddiasını ve BM’nin Irak’taki silâh denetimleriyle ilgili tartışmaları saydı.

Ulusal Güvenlik Arşivleri, bu resmî belgeleri, “bilgi edinme özgürlüğü” çerçevesinde yapılan bir talep sayesinde yayımladı. ABD yönetimi, Saddam Hüseyin rejiminin 11 Eylül saldırılarıyla bağlantısı olmadığını daha sonra kabul etmişti. Yönetimin Irak rejiminin nükleer silâh ürettiğine ilişkin ortaya attığı kanıtların da temelsiz olduğu belirlenmişti.

27.09.2010


 

Hastalıkların kaynağı temiz su problemi

SEL felâketine maruz kalan Pakistan’da kurulan sahra hastanesinde sağlık hizmeti veren Sağlık Bakanlığı Ulusal Medikal Kurtarma Ekibinin (UM-KE) İstanbul Koordinatörü Dr. Türkay Esin, Pakistan’da temiz su bulmakta sıkıntı yaşanmasının hastalıkların başlıca kaynağı olduğunu söyledi.

Dr. Türkay Esin, Ağustos ayı içinde Türkiye’den Pakistan’a giden sağlık memuru, doktor, hemşire ve uzman doktordan oluşan sağlık ekibinin, Murat Cemali ve Kaffur bölgelerinde iki hastane kurarak, görev yaptıklarını anlattı. ‘’Hastalıkların başlıca kaynağı temiz su problemi’’ diyen Esin, buna bağlı olarak ‘’ishal vak'aları’’ ile ‘’cilt hastalıkları’’nın oldukça yaygın olduğunu bildirdi. Esin, çadırda belli bir süre kaldıktan sonra yıkanma imkânının düştüğünü, hava sıcaklıklarının 46-48 derece gibi yüksekliklerde seyretmesi ve temiz suyun olmaması sebebiyle de cilt hastalıklarının artış gösterdiğini belirtti. Esin, şunları söyledi: ‘’Bize, ölüme çok yakın hastalar da geldi. Örneğin, bizde, çocuk birkaç gün öksürüyorsa, alıp çocuğu doktora götürürüz. Ama orada, çocuk getirildiğinde bakıyorsunuz, çok acil müdahale edilmesi gerekiyor. Susuz kalmış, baygın. Gelen çocukların hemen hemen yüzde 10’u, bizim burada yoğun bakıma yatırmamız gerekecek durumda çocuklar.’’ Esin, hastalıkların önüne geçebilmek amacıyla suyu klorlama işlemini de kendilerinin yaptıklarını ifade etti. Esin, şehir suyunu temizlemek için ‘’otomatik klorlama makinesi’’ talebinde bulunmaları üzerine, Sağlık Bakanlığı’nın Pakistan’a giden ikinci ekiple 2 adet seyyar klorlama cihazı gönderdiğini bildirdi. Sel felâketlerinde özellikle kolera ve tifo salgınından korkulduğunu belirten Esin, her iki hastalığın da gıda ve su ile bulaştığını ifade etti. Suyu klorlamanın yüzde yüz çözüm olmadığına da değinen Esin, ‘’Eğer suyu temiz tutamazsanız, orada hasta muayenesinin bir anlamı kalmaz. Bir hasta muayene edersiniz. Arkasından ondan hastalık kapan 5-6 hasta daha gelir ve bu katlanarak büyür’’ dedi. Esin, Murat Cemali ve Kaffur’da bulunan ekiplerin günde ortalama 400-600 hasta baktığını, toplamda ise 22 binin üzerinde hastanın tedavisinin yapıldığını, ilâçlarının temin edildiğini, tahlil ve röntgenlerinin gerçekleştirildiğini kaydetti. Esin, ilâçların büyük kısmının Türkiye’den götürüldüğünü söyledi. Kaffur ekibi olarak Pakistan’a ilk gittiklerinde, biri kampta, biri sabit bir binada, diğeri de 20 kilometreye kadar uzaklıktaki kamplarda yaşayanlar için mobil olarak hizmet vermek üzere 3 ayrı grup halinde çalıştıklarını da anlatan Sağlık Bakanlığı Ulusal Medikal Kurtarma Ekibinin (UM-KE) İstanbul Koordinatörü Dr. Türkay Esin, her gün ortalama 15 çocuğun sünnetini gerçekleştirdiklerini de sözlerine ekledi.

27.09.2010


 

Brüksel’deki Türk mahallesinde patlama

BELÇİKA'NIN başşehri Brüksel’de Türk Mahallesi olarak bilinen Schaerbeek semtinde önceki gece büyük bir patlama meydana geldi.

Çok sayıda Türk vatandaşın oturduğu Nord İstasyonu’na yakın muhitte meydana gelen patlamada üç ev yerle bir oldu. Olayda ilk belirlemelere göre 2 kişi vefat ederken, çoğu ağır olmak üzere 17 kişi de çeşitli hastanelere kaldırıldı. Yaralılar arasında iki çocuğun olduğu öğrenilirken, bir kişinin ise halen enkaz altında olduğu sanılıyor. Gaz kaçağından meydana geldiği sanılan olayda patlamanın sebebine dair herhangi bir resmî açıklama yapılmadı. Brüksel Gaz İdaresi yaptığı kısa değerlendirmede araştırmaların hızla başlatıldığını ve şuanda üç evi kullanılamaz hale getiren nedenin ne olduğuna dair kesin bir şey söylemenin mümkün olmadığını kaydetti. Gece yarısına doğru meydana gelen patlamada hasar gören evlerden ikisinin Türklere ait olduğu ifade ediliyor. Görgü şahitlerinin ifadelerine göre saat 23 civarında çok büyük bir patlama olmuş. Çevre evlerdeki birçok kapı ve pencere de patlamanın etkisiyle kırılmış. Brüksel’de Rue Destouvelle 33 adresinde bulunan evde meydana gelen patlamadan komşu binalar da etkilenerek çöktü. Belediye Başkanı Cecile Jodogne derhal acil eylem planını devreye sokarken, semtin büyük bölümü muhtemel bir patlamaya karşı tahliye edildi. Gaz İdaresi yetkililerinin yeni bir patlama riski olmadığını tesbit ettikten sonra mahalleli evlerine dönerken, çöken binaların bitişiğindeki evlerde oturanlar çökme ihtimaline karşı yakındaki bir okulda yerleştirildi.

27.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.