gönderecek muhit bir kudret ve flamil bir hikmet sende
        
        
          varsa; ve yüzümüzdeki sikke-i kudret bir olan bütün git-
        
        
          mifl ve gelecek emsalimizi icat edecek bir iktidar sende
        
        
          varsa, belki bana rububiyet dava edebilirsin. Yoksa, hay-
        
        
          di sus! Benim nev’imdeki karma kar›fl›kl›€a bak›p, ‘par-
        
        
          mak kar›flt›rabilirim’ deme. Çünkü intizam mükemmel-
        
        
          dir. o karma kar›fl›k zannetti€in vaziyetler, kudretin ka-
        
        
          der kitab›na göre kemal-i intizamla bir istinsaht›r. Çün-
        
        
          kü, bizden çok afla€› olan ve bizim taht-› nezaretimizde
        
        
          bulunan hayvanat ve nebatat›n kemal-i intizamlar› göste-
        
        
          riyor ki, bizdeki kar›fl›kl›klar bir nevi kitabettir.
        
        
          “Hiç mümkün müdür ki, bir haliçenin her taraf›na ya-
        
        
          y›lan bir atk› ipini sanatkârâne yerlefltiren, haliçenin us-
        
        
          tas›ndan baflkas› olsun? Hem, bir meyvenin mucidi, a€a-
        
        
          c›n›n mucidinden baflkas› olsun? Hem, çekirde€i icat
        
        
          eden, çekirdekli cismin sâniinden baflkas› olsun?
        
        
          “Hem gözün kördür; yüzümdeki mu’cizat-› kudreti,
        
        
          mahiyetimizdeki havarik-› f›trat› görmüyorsun. e€er gör-
        
        
          sen, anlars›n ki, benim sâniim öyle bir zatt›r ki, hiçbir
        
        
          fley ondan gizlenemez, hiçbir fley ona nazlan›p a€›r ge-
        
        
          lemez. Y›ld›zlar, zerreler kadar ona kolay gelir. Bir ba-
        
        
          har› bir çiçek kadar sühuletle icat eder. koca kâinat›n
        
        
          fihristesini kemal-i intizamla benim mahiyetimde derç
        
        
          eden bir zatt›r. Böyle bir zat›n sanat›na senin gibi camit,
        
        
          âciz ve kör, sa€›r, parmak kar›flt›rabilir mi? öyle ise sus,
        
        
          defol git!” der, onu tard eder.
        
        
          
            âciz:
          
        
        
          zayıf, güçsüz.
        
        
          
            camit:
          
        
        
          ruhsuz, cansız.
        
        
          
            dava:
          
        
        
          söz konusu olan, iddia edi-
        
        
          len.
        
        
          
            derç:
          
        
        
          koyma, yerleştirme.
        
        
          
            emsal:
          
        
        
          örnekler, benzer.
        
        
          
            fihriste:
          
        
        
          içinde bulunanları göste-
        
        
          ren liste.
        
        
          
            haliçe:
          
        
        
          ince dokunmuş küçük halı.
        
        
          
            havarik-i fıtrat:
          
        
        
          yaratılış harikala-
        
        
          rı.
        
        
          
            hayvanat:
          
        
        
          hayvanlar.
        
        
          
            hikmet:
          
        
        
          her şeyin belirli gayelere
        
        
          yönelik olarak, manalı, faydalı ve
        
        
          tam yerli yerinde olması.
        
        
          
            icat:
          
        
        
          meydana getirme, yapma.
        
        
          
            iktidar:
          
        
        
          güç yetme, kuvvet.
        
        
          
            intizam:
          
        
        
          düzgün olma.
        
        
          
            istinsah:
          
        
        
          örneğini çıkarma, çoğalt-
        
        
          ma.
        
        
          
            kader:
          
        
        
          Cenab-ı hakkın meyda-
        
        
          na gelecek hâdiseleri olmadan
        
        
          önce takdir etmesi, plânlama-
        
        
          sı.
        
        
          
            kâinat:
          
        
        
          bütün âlemler, varlık-
        
        
          lar.
        
        
          
            kemal-i intizam:
          
        
        
          tam ve ek-
        
        
          siksiz düzen.
        
        
          
            kitabet:
          
        
        
          yazma.
        
        
          
            kudret:
          
        
        
          kuvvet, iktidar.
        
        
          
            mahiyet:
          
        
        
          nitelik, bir şeyin iç
        
        
          yüzü.
        
        
          
            mahiyetimde:.
          
        
        
          
            mucit:
          
        
        
          icat eden, meydana
        
        
          getiren, yaratan.
        
        
          
            mu’cizat-i kudret:
          
        
        
          kudret
        
        
          mu’cizeleri, İlâhî gücün harika-
        
        
          ları.
        
        
          
            muhit:
          
        
        
          kuşatan.
        
        
          
            mükemmel:
          
        
        
          kusursuz.
        
        
          
            nebatat:
          
        
        
          bitkiler.
        
        
          
            nevi:
          
        
        
          çeşit.
        
        
          
            rububiyet:
          
        
        
          rablık; Allah’ın her
        
        
          bir varlığa muhtaç olduğu şey-
        
        
          leri vermesi, onları terbiye
        
        
          edip idare ve hâkimiyeti altın-
        
        
          da bulundurması.
        
        
          
            sanat:.
          
        
        
          
            sanatkârâne:
          
        
        
          bir sanatkâra
        
        
          yakışacak şekilde.
        
        
          
            sâni:
          
        
        
          yapan, yaratan Allah.
        
        
          
            sikke-i kudret:
          
        
        
          kuvvet, güç
        
        
          mührü.
        
        
          
            sühulet:
          
        
        
          kolaylık.
        
        
          
            şamil:
          
        
        
          içine alan, kaplayan.
        
        
          
            taht-i nezaretimizde:.
          
        
        
          
            tard:
          
        
        
          kovmak, uzaklaştırma.
        
        
          
            Zat:
          
        
        
          azamet ve ululuk sahibi
        
        
          Allah.
        
        
          
            zerre:
          
        
        
          maddenin en küçük
        
        
          parçası.
        
        
          BirinCi mevkIf / 32. sÖZ
        
        
          
            | 230 |
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            kinci
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            AsA-yı MûsA