Madem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur. evvel-
        
        
          ki üç yol muhal, battal, mümteni, gayr-i kabil oldukları
        
        
          kat’î ispat edilse, bizzarure ve bilbedahe, dördüncü yol
        
        
          olan tarik-ı vahdaniyet şeksiz, şüphesiz sabit olur.
        
        
          
            aMMa BİRİNCİ YoL
          
        
        
          ki, esbab-ı âlemin içtima-
        
        
          ıyla teşkil-i eşya ve vücud-i mahlûkattır. pek çok muha-
        
        
          lâtından yalnız üç tanesini zikrediyoruz.
        
        
          
            BİRİNCİsİ
          
        
        
          Bir eczahanede, gayet muhtelif maddelerle dolu, yü-
        
        
          zer kavanoz şişeler bulunuyor. o edviyelerden, zîhayat
        
        
          bir macun istenildi. Hem hayattar, harika bir tiryak, on-
        
        
          lardan yapılmak icap etti. geldik, o eczahanede, o zîha-
        
        
          yat macunun ve hayattar tiryakın çoklukla efradını gör-
        
        
          dük. o macunlardan her birisini tetkik ettik.
        
        
          görüyoruz ki, o kavanoz şişelerden her birisinden, bir
        
        
          mizan-ı mahsusla, bir iki dirhem bundan, üç dört dirhem
        
        
          ötekinden, altı yedi dirhem başkasından, ve hakeza,
        
        
          muhtelif miktarlarda eczalar alınmış. eğer birinden, bir
        
        
          dirhem ya noksan veya fazla alınsa, o macun zîhayat
        
        
          olamaz, hasiyetini gösteremez. Hem o hayattar tiryakı
        
        
          da tetkik ettik. Her bir kavanozdan bir mizan-ı mahsusla
        
        
          bir madde alınmış ki, zerre miktarı noksan veya ziyade ol-
        
        
          sa, tiryak hassasını kaybeder. o kavanozlar elliden ziyade
        
        
          iken, her birisinden ayrı bir mizanla alınmış gibi, ayrı ay-
        
        
          rı miktarda eczaları alınmış.
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            ü
          
        
        
          
            çüncü
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            | 247 |
          
        
        
          23. lem’a / TaBiaT risalesi
        
        
          
            mümteni:
          
        
        
          mümkün olmayan, im-
        
        
          kânsız.
        
        
          
            noksan:
          
        
        
          eksik.
        
        
          
            şek:
          
        
        
          şüphe, tereddüt.
        
        
          
            tarik-ı vahdaniyet:
          
        
        
          bir, benzersiz
        
        
          ve tek olan Allah’a götüren yol.
        
        
          
            teşkil-i eşya:
          
        
        
          eşyanın şekillendiril-
        
        
          mesi, var edilmesi, meydana geti-
        
        
          rilmesi.
        
        
          
            tetkik etme:
          
        
        
          inceleme, araştırma.
        
        
          
            tetkik:
          
        
        
          inceleme, araştırma.
        
        
          
            tiryak:
          
        
        
          ilâç.
        
        
          
            vücud-i mahlûkat:
          
        
        
          yaratılmışların
        
        
          varlığı.
        
        
          
            zerre:
          
        
        
          pek ufak parça, atom.
        
        
          
            zîhayat:
          
        
        
          hayat sahibi.
        
        
          
            zikretme:
          
        
        
          anma, bildirme.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          fazla.
        
        
          
            aklen:
          
        
        
          akla uygun olarak, akıl
        
        
          yoluyla.
        
        
          
            battal:
          
        
        
          batıl, boş, hükümsüz,
        
        
          geçersiz.
        
        
          
            bilbedahe:
          
        
        
          açıktan, aşikâr ola-
        
        
          rak.
        
        
          
            bizzarure:
          
        
        
          zarurî olarak, mec-
        
        
          buren.
        
        
          
            dirhem:
          
        
        
          eskiden kullanılan 3
        
        
          gr. ağırlığa denk gelen ölçü bi-
        
        
          rimi.
        
        
          
            ecza:
          
        
        
          parçalar, ilâç ham mad-
        
        
          deleri.
        
        
          
            eczahane:
          
        
        
          ilâç dükkânı.
        
        
          
            edviye:
          
        
        
          ilâçlar, devalar.
        
        
          
            efrat:
          
        
        
          fertler, tek olanlar, bi-
        
        
          reyler.
        
        
          
            esbab-ı âlem:
          
        
        
          varlığın neden-
        
        
          leri, âlemin sebepleri.
        
        
          
            gayet:
          
        
        
          son derece, çok.
        
        
          
            gayr-i kabil:
          
        
        
          imkânsız, gerçek-
        
        
          leşmesi mümkün olmayan.
        
        
          
            hakeza:
          
        
        
          böylece, bunun gibi.
        
        
          
            harika:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            hasiyet:
          
        
        
          özellik, tesir.
        
        
          
            hassa:
          
        
        
          özellik, nitelik.
        
        
          
            hayattar:
          
        
        
          canlı, yaşayan.
        
        
          
            icap etme:
          
        
        
          gerekme.
        
        
          
            içtima:
          
        
        
          toplanma.
        
        
          
            kat’î:
          
        
        
          kesin.
        
        
          
            macun:
          
        
        
          hamur, karışım hâlin-
        
        
          deki, ilâç.
        
        
          
            miktar:
          
        
        
          ölçü.
        
        
          
            mizan:
          
        
        
          terazi, ölçü.
        
        
          
            mizan-ı mahsus:
          
        
        
          özel ölçü;
        
        
          hassas terazi.
        
        
          
            muhal:
          
        
        
          imkânsız, olabilmesi,
        
        
          bulunabilmesi düşünüleme-
        
        
          yen.
        
        
          
            muhalât:
          
        
        
          imkânsızlıklar, ol-
        
        
          ması mümkün olmayanlar.
        
        
          
            muhtelif:
          
        
        
          çeşitli, farklı.