Tuba-i hilkatten semavat şıkkına, hep Kehkeşan
        
        
          ağsanına,
        
        
          Bir Cemîl-i Zülcelâl’in dest-i hikmetiyle takılmış binler
        
        
          güzel meyveleriz biz.
        
        
          Şu semavat ehline birer mescid-i seyyar, birer hane-i
        
        
          devvar, birer ulvî aşiyâne,
        
        
          Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar, birer
        
        
          tayyareyiz biz.
        
        
          Bir Kadîr-i Zülkemal’in, bir Hakîm-i Zülcelâl’in birer
        
        
          mu’cize-i kudret, birer harika-i sanat-ı Hâlıkane,
        
        
          Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur
        
        
          âlemiyiz biz.
        
        
          Böyle yüz bin dil ile yüz bin bürhan gösteririz,
        
        
          işittiririz insan olan insana.
        
        
          Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü, hem
        
        
          işitmez sözümüzü; hak söyleyen ayetleriz biz.
        
        
          Sikkemiz bir, turramız bir; Rabbimize musahharız.
        
        
          Müsebbihiz âbidâne;
        
        
          Zikrederiz. Kehkeşanın halka-i kübrasına mensup
        
        
          birer meczuplarız biz.
        
        
          
            âbidâne:
          
        
        
          ibadet edene yakışır su-
        
        
          rette.
        
        
          
            ağsan:
          
        
        
          dallar.
        
        
          
            âlem:
          
        
        
          varlık sınıflarından her biri,
        
        
          dünya.
        
        
          
            aşiyâne:
          
        
        
          yuva.
        
        
          
            ayet:
          
        
        
          Kur’ân’ın her bir cümlesi,
        
        
          açık alâmet.
        
        
          
            bürhan:
          
        
        
          delil, hüccet.
        
        
          
            Cemîl-i Zülcelâl:
          
        
        
          büyüklük sahibi
        
        
          ve çok güzel olan Cenab-ı Hak.
        
        
          
            dâhiye-i hilkat:
          
        
        
          yaratılıştan dâhî
        
        
          olan, büyüklük olayı.
        
        
          
            dest-i hikmet:
          
        
        
          hikmet eli.
        
        
          
            gemi-i cebbar:
          
        
        
          engel tanımayarak
        
        
          ve belli bir rotada yoluna devam
        
        
          eden gayet büyük gemi.
        
        
          
            hak:
          
        
        
          doğru.
        
        
          
            Hakîm-i Zülcelâl:
          
        
        
          her şeyi ga-
        
        
          ye ve faydalar gözeterek yara-
        
        
          tan sonsuz büyüklük sahibi
        
        
          olan Allah.
        
        
          
            halka-i kübra:
          
        
        
          en büyük hal-
        
        
          ka.
        
        
          
            hane-i devvar:
          
        
        
          devamlı dö-
        
        
          nen hane.
        
        
          
            harika-i sanat-ı Hâlıkane:
          
        
        
          ya-
        
        
          ratmaya yakışır tarzda sanat
        
        
          harikası.
        
        
          
            Kadîr-i Zülkemal:
          
        
        
          sonsuz ke-
        
        
          mal ve kudret sahibi olan, Al-
        
        
          lah.
        
        
          
            Kehkeşan:
          
        
        
          Samanyolu.
        
        
          
            meczup:
          
        
        
          İlâhî aşkla cezbeye
        
        
          tutulmuş.
        
        
          
            mensup:
          
        
        
          bağlı, ait.
        
        
          
            mescid-i seyyar:
          
        
        
          gezici mes-
        
        
          cit.
        
        
          
            misbah-ı nevvar:
          
        
        
          nurlu lâm-
        
        
          ba.
        
        
          
            mu’cize-i kudret:
          
        
        
          Cenab-ı
        
        
          Hakkın kudretinin mu’cizesi.
        
        
          
            musahhar:
          
        
        
          emir altına giren.
        
        
          
            müsebbih:
          
        
        
          tesbih çeken.
        
        
          
            nadire-i hikmet:
          
        
        
          bir gayeye
        
        
          binaen benzersiz yaratılan.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          parıltı, ışık.
        
        
          
            Rab:
          
        
        
          her şeyin maliki, yaratan,
        
        
          büyüten, terbiye eden.
        
        
          
            semavat:
          
        
        
          semalar, gökler.
        
        
          
            semavat ehli:
          
        
        
          semalarda ya-
        
        
          şayanlar.
        
        
          
            sikke:
          
        
        
          nişan, mühür.
        
        
          
            tayyare:
          
        
        
          uçak.
        
        
          
            tuba-i hilkat:
          
        
        
          yaratılış ağacı.
        
        
          
            turra:
          
        
        
          mühür, damga.
        
        
          
            ulvî:
          
        
        
          yüksek, yüce.
        
        
          
            zikir:
          
        
        
          Allah’ı anma.
        
        
          BirinCi mevkIf / 32. sÖZ
        
        
          
            | 242 |
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            kinci
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            AsA-yı MûsA