İşte, bütün bu hâller, iki kere iki dört eder derecesin-
        
        
          de kat’î gösterir ki; şu saray-ı acibin ustasına, yani şu ga-
        
        
          rip âlemin sahibine her şey musahhardır, her şey onun
        
        
          hesabına çalışır, her şey ona bir emirber nefer hükmün-
        
        
          dedir, her şey onun kuvvetiyle döner, her şey onun em-
        
        
          riyle hareket eder, her şey onun hikmetiyle tanzim olur.
        
        
          Her şey onun keremiyle muavenet eder, her şey onun
        
        
          merhametiyle başkasının imdadına koşar; yani koşturu-
        
        
          lur. ey arkadaş, haddin varsa buna karşı bir söz söyle.
        
        
          
            sEKİZİNCİ BÜRHAN
          
        
        
          gel, ey nefsim gibi kendini âkıl zanneden akılsız arka-
        
        
          daş! Şu saray-ı muhteşemin sahibini tanımak istemiyor-
        
        
          sun. Hâlbuki, her şey onu gösteriyor, ona işaret ediyor,
        
        
          ona şahadet ediyor; bütün bu şeylerin şahadetini nasıl
        
        
          tekzip ediyorsun? öyle ise, bu sarayı da inkâr et ve
        
        
          “Âlem yok, memleket yok” de ve kendini de inkâr et, or-
        
        
          tadan çık; yahut aklını başına al, beni dinle.
        
        
          İşte, bak: Şu saray içinde bulunan ve memleketi ihata
        
        
          eden yeknesak unsurlar, madenler var.
        
        
          
            (HaşİYe)
          
        
        
          Âdeta,
        
        
          memleketten çıkan her şey o maddelerden yapılıyor.
        
        
          demek o maddeler kimin mülkü ise, bütün ondan yapı-
        
        
          lan şeyler de onundur; tarla kimin ise, mahsulât da
        
        
          onundur; deniz kimin ise, içindekiler de onundur.
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            o
          
        
        
          
            n
          
        
        
          
            B
          
        
        
          
            iRinci
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            | 391 |
          
        
        
          22. sÖZÜn BirinCi makamI
        
        
          
            merhamet:
          
        
        
          acımak, şefkat göster-
        
        
          mek.
        
        
          
            muavenet:
          
        
        
          yardım.
        
        
          
            muhtaç:
          
        
        
          ihtiyaç sahibi.
        
        
          
            muntazam:
          
        
        
          intizamlı, düzenli.
        
        
          
            musahhar:
          
        
        
          boyun eğmiş, emrine
        
        
          girmiş.
        
        
          
            mülk:
          
        
        
          mal.
        
        
          
            müvellit:
          
        
        
          doğurtan, meydana ge-
        
        
          tiren.
        
        
          
            nakış:
          
        
        
          işleme, süs.
        
        
          
            nefer:
          
        
        
          asker, er.
        
        
          
            nefis:
          
        
        
          insanın İlâhî hakikatleri ka-
        
        
          bul etmek istemeyen daima kötü-
        
        
          lüğe sevk eden yanı.
        
        
          
            nesç:
          
        
        
          dokuma, örme.
        
        
          
            saray-ı acip:
          
        
        
          şaşırtıcı olan ve hay-
        
        
          ranlık uyandıran saray.
        
        
          
            saray-ı muhteşem:
          
        
        
          görkemli sa-
        
        
          ray.
        
        
          
            şahadet:
          
        
        
          şahitlik, tanıklık.
        
        
          
            tanzim:
          
        
        
          düzenleme.
        
        
          
            tekzip:
          
        
        
          yalanlama.
        
        
          
            unsur:
          
        
        
          madde.
        
        
          
            vazife:
          
        
        
          görev.
        
        
          
            yeknesak unsurlar:
          
        
        
          her yerde bu-
        
        
          lunan ve değişmeyen maddeler.
        
        
          
            zîhayat:
          
        
        
          hayat sahibi, canlı.
        
        
          
            ziya:
          
        
        
          ışık.
        
        
          
            âkıl:
          
        
        
          akıllı.
        
        
          
            âlem:
          
        
        
          dünya.
        
        
          
            bürhan:
          
        
        
          delil.
        
        
          
            emirber:
          
        
        
          emre hâzır.
        
        
          
            emr-i İlâhî:
          
        
        
          Allah’ın emri.
        
        
          
            garip:
          
        
        
          hayret verici.
        
        
          
            haddin varsa:
          
        
        
          gücün yetiyor-
        
        
          sa.
        
        
          
            hâl:
          
        
        
          durum.
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          açıklayıcı not, dipnot.
        
        
          
            hesabına:
          
        
        
          adına.
        
        
          
            hikmet:
          
        
        
          her şeyin belirli gaye-
        
        
          lere yönelik olarak faydalı ve
        
        
          tam yerinde olması.
        
        
          
            hükmünde:
          
        
        
          yerinde, gibi.
        
        
          
            ihata:
          
        
        
          kuşatma.
        
        
          
            imdat:
          
        
        
          yardım.
        
        
          
            inkâr:
          
        
        
          yok sayma.
        
        
          
            izn-i Rabbanî:
          
        
        
          Allah’ın izni.
        
        
          
            kat’î:
          
        
        
          kesin, şüphesiz.
        
        
          
            kerem:
          
        
        
          cömertlik, ikram.
        
        
          
            levazımat:
          
        
        
          ihtiyaç maddeleri.
        
        
          
            mahsulât:
          
        
        
          meydana gelen, el-
        
        
          de edilen şeyler.
        
        
          
            masnuat-ı İlâhiye:
          
        
        
          Allah tara-
        
        
          fından sanatla yaratılan varlık-
        
        
          lar.
        
        
          
            medet:
          
        
        
          yardım.
        
        
          
            memleket:
          
        
        
          ülke.
        
        
          
            menşe:
          
        
        
          esas, kök.
        
        
          
            HaşİYe:
          
        
        
          Unsurlar, madenler ise; pek çok muntazam vazifeleri bulunan
        
        
          ve izn-i rabbanî ile her muhtacın imdadına koşan ve emr-i İlâhî ile her
        
        
          bir yere giren medet veren ve hayatın levazımatını yetiştiren ve zîhaya-
        
        
          tı emziren ve masnuat-ı İlâhiyenin nescine, nakşına menşe ve müvellit
        
        
          ve beşik olan hava, su, ziya, toprak unsurlarına işarettir.