gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset
        
        
          âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değişti-
        
        
          recek diye tahmin ediyorum.
        
        
          Hem, üç mesele var: biri hayat, biri şeriat, biri imandır.
        
        
          Hakikat noktasında en mühimi ve en azamı, iman mese-
        
        
          lesidir. Fakat, şimdiki umumun nazarında ve hâl-i âlem il-
        
        
          caatında en mühim mesele hayat ve şeriat göründüğün-
        
        
          den, o zat şimdi olsa da, üç meseleyi birden umum ruy-i
        
        
          zeminde vaziyetlerini değiştirmek nev-i beşerdeki cari
        
        
          olan âdetullaha muvafık gelmediğinden, her hâlde en
        
        
          azam meseleyi esas yapıp, öteki meseleleri esas yapma-
        
        
          yacak; tâ ki, iman hizmeti saffetini umumun nazarında
        
        
          bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında, o
        
        
          hizmet başka maksatlara alet olmadığı tahakkuk etsin.
        
        
          Hem, yirmi seneden beri tahripkârâne eşedd-i zulüm
        
        
          altında o derece ahlâk bozulmuş ve metanet ve sadâkat
        
        
          kaybolmuş ki, ondan, belki yirmiden birisine itimat edil-
        
        
          mez. Bu acip hâlâta karşı çok fevkalâde sebat ve meta-
        
        
          net ve sadâkat ve hamiyet-i İslâmiye lâzımdır; yoksa,
        
        
          akim kalır, zarar verir.
        
        
          Demek, en halis ve en selâmetli
        
        
          ve en mühim ve en muvaffakıyetli hizmet Risale-i Nur
        
        
          Şakirtlerinin daireleri içindeki kudsî hizmettir.
        
        
          Her ne
        
        
          ise, bu mesele şimdilik bu kadar yeter.
        
        
          Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve bu eyyam-ı
        
        
          mübarekede dua ederiz ve makbul dualarını, gelecek ey-
        
        
          yam ve leyali-i mübarekede istiyoruz.
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 115 |
          
        
        
          
            kudsî:
          
        
        
          mukaddes, yüce.
        
        
          
            leyali-i mübareke:
          
        
        
          mübarek ge-
        
        
          celer.
        
        
          
            makbul:
          
        
        
          kabul edilmiş, geçerli.
        
        
          
            maksat:
          
        
        
          gaye.
        
        
          
            mesele:
          
        
        
          önemli konu.
        
        
          
            metanet:
          
        
        
          metin olma, dayanıklı-
        
        
          lık, sağlamlık.
        
        
          
            muvaffakıyet:
          
        
        
          başarma, başarılı
        
        
          olma.
        
        
          
            muvafık:
          
        
        
          uygun, münasip.
        
        
          
            mühim:
          
        
        
          önemli, ehemmiyetli.
        
        
          
            nazar:
          
        
        
          bakış, dikkat.
        
        
          
            nev-i beşer:
          
        
        
          insanoğlu, insanlar.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            rûy-i zemin:
          
        
        
          yeryüzü.
        
        
          
            sadâkat:
          
        
        
          bağlılık, doğruluk.
        
        
          
            safvet:
          
        
        
          saflık, hâlislik, temizlik,
        
        
          paklık.
        
        
          
            sebat:
          
        
        
          sözünde durma, kararlı ol-
        
        
          ma, azimlilik.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, selamet ve
        
        
          esenlik dileme.
        
        
          
            selâmet:
          
        
        
          salimlik, eminlik, kurtu-
        
        
          luş, korku ve endişeden uzak ol-
        
        
          ma.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            şeriat:
          
        
        
          Allah tarafından peygam-
        
        
          ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî
        
        
          emir ve yasaklara dayanan hü-
        
        
          kümlerin hepsi.
        
        
          
            tahakkuk:
          
        
        
          gerçekleşme, kesin-
        
        
          leşme.
        
        
          
            tahripkârane:
          
        
        
          yıkıcı şekilde.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün, herkes.
        
        
          
            vaziyet:
          
        
        
          durum.
        
        
          
            zat:
          
        
        
          kişi, şahıs.
        
        
          
            acip:
          
        
        
          tuhaf, hayrette bırakan.
        
        
          
            âdetullah:
          
        
        
          Allah’ın tabiata
        
        
          koyduğu yaratılışa ait kanun-
        
        
          lar.
        
        
          
            akim:
          
        
        
          neticesiz, sonu yok, ba-
        
        
          şarısız.
        
        
          
            avam:
          
        
        
          kültürlü, yüksek taba-
        
        
          kadan olmayan; cahil halk ta-
        
        
          bakası.
        
        
          
            âzam:
          
        
        
          en büyük.
        
        
          
            cari:
          
        
        
          cereyan eden, akan, işle-
        
        
          yen.
        
        
          
            cereyan:
          
        
        
          akım, fikir, sanat ve-
        
        
          ya siyaset hareketi.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            eşedd-i zulüm:
          
        
        
          zulmün en
        
        
          şiddetlisi.
        
        
          
            eyyam:
          
        
        
          günler, gündüzler.
        
        
          
            eyyam-ı mübareke:
          
        
        
          müba-
        
        
          rek günler.
        
        
          
            ferâgat:
          
        
        
          hakkından isteyerek
        
        
          vazgeçme.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, doğruluk;
        
        
          görülen bir şeyin aslı, esası.
        
        
          
            hâlât:
          
        
        
          haller, durumlar, vazi-
        
        
          yetler.
        
        
          
            hâl-i âlem:
          
        
        
          dünyanın vaziye-
        
        
          ti, âlemin durumu.
        
        
          
            halis:
          
        
        
          samimî, her amelini
        
        
          yalnız Allah rızası için işleyen.
        
        
          
            hamiyet-i islâmiye:
          
        
        
          İslâmi-
        
        
          yete ait olan duygu ve bağla-
        
        
          rın korunma çabası.
        
        
          
            harekât:
          
        
        
          hareketler, davra-
        
        
          nışlar.
        
        
          
            iğfal:
          
        
        
          yanıltma, gaflete düşü-
        
        
          rerek kandırma, aldatma.
        
        
          
            ilcaat:
          
        
        
          zorlamalar, mecbur et-
        
        
          meler.
        
        
          
            iman:
          
        
        
          inanç, itikat.
        
        
          
            itimat:
          
        
        
          dayanma, güvenme.