Elhasıl:
        
        
          sırr-ı
        
        
          
            (1)
          
        
        
          Én
        
        
          æ`r
        
        
          «n
        
        
          £r
        
        
          Yn
        
        
          G BÉ s
        
        
          fp
        
        
          G
        
        
          ’da çok geniş bir daire, dar
        
        
          bir dairede tatbik edilmiş. nur müjdesi ise, dar ve mane-
        
        
          vî fakat yüksek bir daireyi geniş ve maddî bir daire
        
        
          suretinde tasvir edilmişti. Cenab-ı Hakka yüz bin şükür
        
        
          ediyorum ki, bu iki kusurumu, kuvvetli bir ihtar-ı manevî
        
        
          ile ıslah etti,
        
        
          
            (2)
          
        
        
          m
        
        
          äÉn
        
        
          æ°n
        
        
          ùn
        
        
          M r
        
        
          ºp
        
        
          ¡p
        
        
          J'
        
        
          Éu
        
        
          «°n
        
        
          S *G o
        
        
          ?u
        
        
          ón
        
        
          Ñ`o
        
        
          j
        
        
          sırrına mazhar
        
        
          eyledi.
        
        
          
            (3)
          
        
        
          pp
        
        
          äÉæp
        
        
          F = Én
        
        
          µr
        
        
          dG p
        
        
          äGs
        
        
          Qn
        
        
          P p
        
        
          On
        
        
          ón
        
        
          ©p
        
        
          H ! o
        
        
          ór
        
        
          ªn
        
        
          ër
        
        
          dn
        
        
          G
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          49
        
        
          ·
        
        
          AzizKardeşlerim!
        
        
          sakın bu fıkranın vasıtasıyla o sırr-ı mahremi fâş etme-
        
        
          yin ve o risaleyi de araştırmayın. Yalnız bu fıkrayı za-
        
        
          rarsız görseniz haslara gösterebilirsiniz.
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          50
        
        
          ·
        
        
          Aziz, SıddıkKardeşlerim!
        
        
          Bu defaki mektuplarınız gelmeden evvel, bir ihtar ile
        
        
          kendi cevabını kerametkârâne yazdırmış. demek, mek-
        
        
          tup sahiplerinin fevkalâde sadâkatleri keramet derecesi-
        
        
          ne çıkmış.
        
        
          kardeşlerim, mektuplarınızda çok yüksek düşünce ve
        
        
          takdirat, binden bir hisse de benim olsa, hadsiz şükre-
        
        
          derim. Belki
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un manevî şahsiyeti ve çok
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          izzetli, muhterem, saygın.
        
        
          
            elhâsıl:
          
        
        
          hasılı, netice itibariyle, kı-
        
        
          saca.
        
        
          
            evvel:
          
        
        
          önce.
        
        
          
            faş:
          
        
        
          meydana çıkma, açığa vur-
        
        
          ma, dile verme.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            fıkra:
          
        
        
          kısım, fasıl, bölüm.
        
        
          
            hadsiz:
          
        
        
          sınırsız, sonsuz.
        
        
          
            hâs:
          
        
        
          ileri gelen, seçkin olan.
        
        
          
            hisse:
          
        
        
          pay, nasip.
        
        
          
            ıslah:
          
        
        
          iyi duruma getirme, iyileş-
        
        
          tirme, düzeltme.
        
        
          
            ihtar:
          
        
        
          hatırlatma, uyarı.
        
        
          
            ihtar-ı manevî:
          
        
        
          manevî uyarı, bil-
        
        
          dirim; Cenab-ı Hakkın imana ve
        
        
          Kur’ân’a ait meselelerde kullarını
        
        
          uyarması.
        
        
          
            keramet:
          
        
        
          ermişçesine yapılan iş,
        
        
          hareket veya söylenen söz, fikir.
        
        
          
            kerametkârane:
          
        
        
          kerametli bir
        
        
          şekilde, keramet gösterircesine.
        
        
          
            maddî:
          
        
        
          madde ile alakalı, cis-
        
        
          manî.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî
        
        
          olmayan.
        
        
          
            mazhar:
          
        
        
          bir şeyin çıktığı gö-
        
        
          ründüğü yer; nail olma, şeref-
        
        
          lenme.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            sadâkat:
          
        
        
          bağlılık, doğruluk.
        
        
          
            sıddık:
          
        
        
          çok doğru, dürüst,
        
        
          hakkı ve hakikati tereddütsüz
        
        
          kabullenen.
        
        
          
            sır:
          
        
        
          gizli hakikat.
        
        
          
            sırr-ı mahrem:
          
        
        
          mahrem sır,
        
        
          çok özel sır, gizli sır.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, şekil, tarz.
        
        
          
            şahsiyet:
          
        
        
          kişilik.
        
        
          
            şükür:
          
        
        
          Allah’ın nimetlerine
        
        
          karşı memnunluk gösterme,
        
        
          gerek dil ile gerekse hal ile
        
        
          Allah’ı hamd etme.
        
        
          
            takdirât:
          
        
        
          takdirler, övgüler.
        
        
          
            tasvir:
          
        
        
          bir şeyi yazıyla veya
        
        
          başka ifade tarzlarıyla anlat-
        
        
          ma.
        
        
          
            tatbik:
          
        
        
          yerine getirme, uygu-
        
        
          lama.
        
        
          
            vasıta:
          
        
        
          aracılık.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Şüphesiz ki biz [sana Kevseri] verdik. (Kevser Suresi: 1.)
        
        
          
            2.
          
        
        
          Allah onların günahlarını silip yerlerine iyilik verir. (Furkan Suresi: 70.)
        
        
          
            3.
          
        
        
          Kâinatın tüm zerreleri adedince Allah’a hamd olsun.
        
        
          
            | 110 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası