bulunmak için kabz-bast hâletleri, Celâl ve Cemal tecel-
        
        
          lisinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medar-ı
        
        
          terakki bir düstur-i meşhurdur.
        
        
          Şamlı tevfik’in ihtiyatını takdir etmekle beraber, eski
        
        
          kıymettar hizmetlerinin onun defter-i a’maline daimî bir
        
        
          surette yazı yazmaları için, o dahi daimî çalışması gerek-
        
        
          ti. Şükür, yine elmas kalemiyle vazifesine başlaması, ru-
        
        
          humu ümitler ve iştiyaklarla neşelendirdi, Barla hayatını
        
        
          hasretle hatırlattı.
        
        
          Sabri Kardeş!
        
        
          İmamet vazifesinde
        
        
          Risaletü’n-Nur
        
        
          ’a zarar yok, ruh-
        
        
          satla amel niyetiyle, şimdilik çekilme.
        
        
          HüsrevKardeş!
        
        
          Beşinci Şuaın kıymetini tam beyan ve takdirin beni
        
        
          çok mesrur etti. İkinci defa yaldızlı bir kur’ân’ı yazdığın
        
        
          beni fevkalâde müferrah etti. Hem, benim için de yeni
        
        
          risaleleri mübarek kaleminle
        
        
          
            (HaşİYe)
          
        
        
          istinsah ettiğin beni
        
        
          minnettarlık hissinden mesrurâne ağlattı.
        
        
          rüştü ve re’fet’in sıhhatleri ve kemal-i sadakat ve se-
        
        
          batları hazin endişelerimi izale etti. Isparta talebeleri ha-
        
        
          tırları için, ben Isparta’yı kendi karyem (nurs) ile beraber
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 23 |
          
        
        
          dırma.
        
        
          
            kabz u bast:
          
        
        
          kalbin açılıp genişle-
        
        
          mesi veya kapanıp kısırlaşması
        
        
          hâli.
        
        
          
            karye:
          
        
        
          köy.
        
        
          
            kemal-i sadâkat:
          
        
        
          sadâkatin son
        
        
          derecesi, tam bağlılık, kusursuz
        
        
          sadâkat.
        
        
          
            kıymet:
          
        
        
          değer.
        
        
          
            kıymettar:
          
        
        
          kıymetli, değerli.
        
        
          
            Kur’ân:
          
        
        
          Allah tarafından vahiy
        
        
          yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
        
        
          miş, semavî kitapların sonuncu-
        
        
          su.
        
        
          
            medar-ı terakki:
          
        
        
          ilerlemenin se-
        
        
          bebi, ilerleme vesilesi; ilerlemeye
        
        
          sebep olan.
        
        
          
            mesrur:
          
        
        
          sevinçli, memnun, şen,
        
        
          sürurlu.
        
        
          
            mesrurâne:
          
        
        
          sevinçli bir şekilde,
        
        
          sevinerek, memnun olarak.
        
        
          
            minnettar:
          
        
        
          bir iyiliğe karşı teşek-
        
        
          kür duygusu içinde olan.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            müferrah:
          
        
        
          feraha kavuşmuş, gö-
        
        
          nül huzuruna ermiş.
        
        
          
            nurs:
          
        
        
          Risale-i Nur’un müellifi Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin doğdu-
        
        
          ğu, Bitlis’in Hizan kazasının İsparit
        
        
          nahiyesine bağlı olan köy.
        
        
          
            Risaletü’n-nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
        
        
          nin adı.
        
        
          
            ruh:
          
        
        
          dirilik kaynağı, hayatın te-
        
        
          meli ve sebebi olan manevî var-
        
        
          lık.
        
        
          
            ruhsat:
          
        
        
          mevcut bir dinî hükmün
        
        
          özür sebebiyle belirli şartlar altın-
        
        
          da genişletilmesi veya kolaylaştı-
        
        
          rılması.
        
        
          
            sebat:
          
        
        
          sözünde durma, kararlı ol-
        
        
          ma, azimlilik.
        
        
          
            sıhhat:
          
        
        
          sağlık, esenlik.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, tarz.
        
        
          
            takdir:
          
        
        
          beğenme, beğendiğini
        
        
          belirtme.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          öğrenci.
        
        
          
            tecelli:
          
        
        
          belirme, bilinme, görün-
        
        
          me.
        
        
          
            vazife:
          
        
        
          görev.
        
        
          
            yaldız:
          
        
        
          süs.
        
        
          
            HaşİYe:
          
        
        
          Medar-ı hayret bir lütf-i bereket: gül fabrikasının kâtipfiğiyle
        
        
          risaletü’n-nur’a intisap eden Hüsrev, iki buçuk sene evvel bir küçük
        
        
          şişe gülyağı göndermişti. Mütemadiyen istimal ettiğim hâlde daha bit-
        
        
          medi, devam eder. kardeşiniz emin yanımdadır. Bu berekete şahadet
        
        
          eder, hem size selâm eder.
        
        
          
            amel:
          
        
        
          dinin emirlerini yerine
        
        
          getirme işi.
        
        
          
            beyan:
          
        
        
          bildirme, açıklama,
        
        
          söyleme.
        
        
          
            Celâl:
          
        
        
          sonsuz büyüklük, haş-
        
        
          met, ululuk, yücelik ve haş-
        
        
          met sahibi olan Allah.
        
        
          
            Cemal:
          
        
        
          güzellik, Cenab-ı Hak-
        
        
          kın lütuf ve ihsanı ile tecellisi.
        
        
          
            daimî:
          
        
        
          sürekli, devamlı.
        
        
          
            daimî:
          
        
        
          sürekli, devamlı.
        
        
          
            defter-i a’mal:
          
        
        
          insanların işle-
        
        
          diği ve yaptığı şeylerin kay-
        
        
          dedildiği defter; amellerin
        
        
          defteri.
        
        
          
            düstur-i meşhur:
          
        
        
          meşhur
        
        
          kaide, meşhur kanun, pren-
        
        
          sip.
        
        
          
            ehil:
          
        
        
          sahip, malik, yetki sahibi
        
        
          olan.
        
        
          
            ehl-i hakikat:
          
        
        
          hakikati arzu-
        
        
          layanlar, gerçeği bulup onun
        
        
          peşinden gidenler; Allah ada-
        
        
          mı.
        
        
          
            elmas:
          
        
        
          çok değerli.
        
        
          
            endişe:
          
        
        
          kaygı.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            hâlet:
          
        
        
          hal, durum.
        
        
          
            hasret:
          
        
        
          özlem.
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          dipnot.
        
        
          
            hazin:
          
        
        
          hüzünlü, acıklı.
        
        
          
            ihtiyat:
          
        
        
          uzak görüşlü olma,
        
        
          geleceği düşünerek tedbirli
        
        
          hareket etme.
        
        
          
            imamet:
          
        
        
          imamlık.
        
        
          
            intibah:
          
        
        
          uyanıklık.
        
        
          
            istinsah:
          
        
        
          nüshasını yazma,
        
        
          örneğini çıkarma, kopya et-
        
        
          me.
        
        
          
            iştiyak:
          
        
        
          aşırı isteme, çok fazla
        
        
          arzu etme.
        
        
          
            izale:
          
        
        
          giderme, ortadan kal-