duamda dâhil ediyorum. Hatta, emvatına nurs emvatı
        
        
          gibi dua ediyorum. Hakikî vatanım ve memleketim naza-
        
        
          rıyla o vilâyete bakıyorum.
        
        
          Makinesi KuvvetliAli Kardeş!
        
        
          sizlerin halisâne ve ciddî faaliyetinizden,
        
        
          Risale-i
        
        
          Nur
        
        
          ’a sizler gibi sarsılmaz çok talebeler zuhur ve devam
        
        
          ettiklerini ümit ederdim. Bildiğim Abdullah gibi ve bilme-
        
        
          diğim umum kardeşlerime selâmımı ve bütün manevî ka-
        
        
          zançlarıma onları teşrik ettiğimi tebliğ ediniz. Muhabe-
        
        
          remde isimlerini yazmadığım ve hatırımda yazdığım kıy-
        
        
          mettar kardeşlerimle çok alâkadarım.
        
        
          Kardeşlerim!
        
        
          Çok ihtiyat ediniz; münafıklar çoktur. Mümkün olduk-
        
        
          ça risalelerin buradan irsal edildiğini söylemeyiniz; tâ
        
        
          Ri-
        
        
          sale-i Nur
        
        
          hizmetine zarar gelmesin. Maatteessüf, ben
        
        
          burada bütün bütün yalnız kaldığım için çok ehemmiyet-
        
        
          li hakikatler yazılmadan, kaydedilmeden geldiler ve gitti-
        
        
          ler. kuleönü’nün halis ve ciddî ve mübarek çalışkanları-
        
        
          na ve İslâmköy’ünün sadık ve gayretli ve kesretli talebe-
        
        
          lerine ve Barla’da vefadar ve kıymetli dostlarıma ve bil-
        
        
          hassa eğirdir’de fedakâr ve vefadar Hakkı ve Mehmet gi-
        
        
          bi kardeşlerime ve sair umum ihvanıma binler selâm ve
        
        
          dualar.
        
        
          dualarınıza kuvvetli itimat eden ve
        
        
          çok muhtaç bulunan kardeşiniz
        
        
          
            Said Nursî
          
        
        
          ì@í
        
        
          
            alâkadar:
          
        
        
          ilgili, ilişki.
        
        
          
            bilhassa:
          
        
        
          özellikle.
        
        
          
            ciddî:
          
        
        
          gerçek olarak, hakikaten.
        
        
          
            dâhil:
          
        
        
          girme, içinde olma.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            emvat:
          
        
        
          ölüler.
        
        
          
            fedakâr:
          
        
        
          kendini veya şahsî men-
        
        
          faatlerini hiçe sayan, feda eden.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek.
        
        
          
            hakikî:
          
        
        
          gerçek.
        
        
          
            halis:
          
        
        
          samimî, her amelini yalnız
        
        
          Allah rızası için işleyen.
        
        
          
            halisâne:
          
        
        
          temiz kalplilikle, sami-
        
        
          mî bir şekilde, sırf Allah rızasını
        
        
          gözeterek.
        
        
          
            ihtiyat:
          
        
        
          uzak görüşlü olma, gele-
        
        
          ceği düşünerek tedbirli hareket
        
        
          etme.
        
        
          
            | 24 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            ihvan:
          
        
        
          kardeşler.
        
        
          
            irsal:
          
        
        
          göndermek gönderil-
        
        
          mek, yollamak.
        
        
          
            itimat:
          
        
        
          dayanma, güvenme.
        
        
          
            kesretli:
          
        
        
          çokluğu olan, çok
        
        
          fazla.
        
        
          
            kıymettar:
          
        
        
          kıymetli, değerli.
        
        
          
            maatteessüf:
          
        
        
          ne yazık ki,
        
        
          üzülerek belirteyim ki.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî
        
        
          olmayan.
        
        
          
            muhabere:
          
        
        
          haberleşme.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli,
        
        
          kutlu.
        
        
          
            münafık:
          
        
        
          nifak sokan, ara bo-
        
        
          zucu; kalbinde küfrü gizlediği
        
        
          hâlde Müslüman görünen.
        
        
          
            nazar:
          
        
        
          bakış, bakış açısı.
        
        
          
            nurs:
          
        
        
          Risale-i Nur’un müellifi
        
        
          Bediüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          doğduğu, Bitlis’in Hizan kaza-
        
        
          sının İsparit nahiyesine bağlı
        
        
          olan köy.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            sadık:
          
        
        
          doğru, gerçek; sözün-
        
        
          de, vaadinde, işinde doğru
        
        
          olan.
        
        
          
            sair:
          
        
        
          diğer, başka, öteki.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, selâ-
        
        
          met ve esenlik dileme.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          öğrenci.
        
        
          
            tebliğ:
          
        
        
          ulaştırmak, bildirmek.
        
        
          
            teşrik:
          
        
        
          ortak etme.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün.
        
        
          
            vefadar:
          
        
        
          sözünde ve dostlu-
        
        
          ğunda devamlı olan, vefalı
        
        
          dost.
        
        
          
            vilâyet:
          
        
        
          il.
        
        
          
            zuhur:
          
        
        
          ortaya çıkma.