Şu Şecere-i tuba. Meğer o kur’ân imiş. dalları her ta-
        
        
          rafa uzanmış. tedelli eden bu dala biz de asılmalıyız;
        
        
          oraya alsın bizi.
        
        
          o şecere-i semavî bir timsali zeminde olmuş şer-i enveri.
        
        
          demek zahmet çekmeden o yol ile çıkardık bu âlem-i
        
        
          ziyaya, sıkmadan zahmet bizi.
        
        
          Madem yanlış etmişiz; eski yere döneriz, doğru yolu bu-
        
        
          luruz. Bak, üçüncü yolumuz, şu dağlar üstünde dur-
        
        
          muş olan şehbazî,
        
        
          Hem de bütün cihana okuyor bir ezanı. Bak müezzin-i
        
        
          azama: Muhammedü’l-Haşimî
        
        
          (
        
        
          AsM
        
        
          )
        
        
          davet eder insanı,
        
        
          âlem-i nur-i envere. İlzam eder niyaz ile namazı.
        
        
          Bulutları da yırtmış, bak bu hüdâ dağlarına. semavata
        
        
          ser çekmiş, bak Şeriat cibaline. nasıl müzeyyen etmiş
        
        
          zeminimizin yüzü gözü.
        
        
          İşte çıkmalıyız buradan himmet tayyaresiyle. ziya-i ne-
        
        
          sim orada, nur-i cemal orada. İşte buradadır Uhud-i
        
        
          tevhid, o cebel-i azizi.
        
        
          İşte şuradadır Cudî-i İslâmiyet, o cebel-i selâmet. İşte Ce-
        
        
          belü’l-kamer olan kur’ân-ı ezher; zülâl-i nil akıyor o
        
        
          muhteşem menbadan. İç o âb-ı lezizi.
        
        
          
            (1)
          
        
        
          n
        
        
          Ú/
        
        
          ?p
        
        
          dÉn
        
        
          îr
        
        
          dG o
        
        
          øn
        
        
          °ùr
        
        
          Mn
        
        
          G *G n
        
        
          ?n
        
        
          QÉn
        
        
          Ñn
        
        
          àn
        
        
          a
        
        
          
            (2)
          
        
        
          n
        
        
          Ú/
        
        
          ªn
        
        
          dÉn
        
        
          ©r
        
        
          dG u
        
        
          Ün
        
        
          Q ! o
        
        
          ór
        
        
          ªn
        
        
          ër
        
        
          dG p
        
        
          ¿n
        
        
          G Én
        
        
          æj'
        
        
          ƒr
        
        
          Yn
        
        
          O o
        
        
          ôp
        
        
          N'
        
        
          Gn
        
        
          h
        
        
          
            âb-ı leziz:
          
        
        
          lezzetli, tatlı su.
        
        
          
            âlem-i nur-i enver:
          
        
        
          çok parlak,
        
        
          daha nurlu âlem.
        
        
          
            âlem-i ziya:
          
        
        
          ışık âlemi.
        
        
          
            cebel-i aziz:
          
        
        
          aziz ve mübarek
        
        
          dağ.
        
        
          
            cebel-i selamet:
          
        
        
          kurtuluş dağı.
        
        
          
            Cebelü’l-Kamer:
          
        
        
          Kamer Dağı, Af-
        
        
          rika’da Nil Nehrinin çıktığı dağın
        
        
          ismi.
        
        
          
            cibal:
          
        
        
          dağlar.
        
        
          
            Cudî-i islâmiyet:
          
        
        
          İslâmiyet dağı,
        
        
          her türlü felâketten İslâmiyet ile
        
        
          necat bulunacağını ifade eden bir
        
        
          benzetmedir. Hz. Nuh’un (a.s.) tu-
        
        
          fandan sonra gemisinin oturduğu
        
        
          ve selâmete ulaştığı dağı hatırlat-
        
        
          maktadır.
        
        
          
            himmet:
          
        
        
          manevî yardım, ihsan,
        
        
          lütuf.
        
        
          
            hüdâ:
          
        
        
          doğruluk, hidayet.
        
        
          
            ilzam:
          
        
        
          susturma, cevap veremez
        
        
          hâle getirme.
        
        
          
            Kur’ân-ı Ezher:
          
        
        
          parlak ve ışık sa-
        
        
          çan Kur’ân.
        
        
          
            madem:
          
        
        
          ...den dolayı, böyle ise.
        
        
          
            menba:
          
        
        
          kaynak.
        
        
          
            muhteşem:
          
        
        
          haşmetli, yüce.
        
        
          
            müezzin-i azam:
          
        
        
          en büyük mü-
        
        
          ezzin olan Hz. Muhammed (asm).
        
        
          
            müzeyyen:
          
        
        
          ziynetlendirilmiş,
        
        
          süslü.
        
        
          
            niyaz:
          
        
        
          Allah’a yalvarma ve yakar-
        
        
          ma.
        
        
          
            nur-i cemal:
          
        
        
          güzelliğin aydınlığı.
        
        
          
            semavat:
          
        
        
          semalar, gökler.
        
        
          
            ser:
          
        
        
          baş.
        
        
          
            şecere-i semavî:
          
        
        
          semavî ağaç;
        
        
          kökleri İlâhî ve semavî hakikatle-
        
        
          re dayanan manevî ağaç.
        
        
          
            Şecere-i tuba:
          
        
        
          Cennette bu-
        
        
          lunan Tuba Ağacı.
        
        
          
            şehbaz:
          
        
        
          mert, yiğit, kahra-
        
        
          man ve becerikli ak doğan
        
        
          benzeri insan.
        
        
          
            şer’i enver:
          
        
        
          nurlu olan ve ay-
        
        
          dınlık saçan şeriat; saadet ge-
        
        
          tiren ve selâmete ulaştıran
        
        
          şeriat.
        
        
          
            şeriat:
          
        
        
          Allah tarafından pey-
        
        
          gamber vasıtasıyla bildirilen,
        
        
          İlâhî emir ve yasaklara daya-
        
        
          nan hükümlerin hepsi.
        
        
          
            tayyare:
          
        
        
          uçak.
        
        
          
            tedelli:
          
        
        
          aşağıya inme, sark-
        
        
          ma.
        
        
          
            timsal:
          
        
        
          örnek, nümune.
        
        
          
            uhud-i tevhid:
          
        
        
          Uhud dağında
        
        
          tevhide dair verilen ahitler,
        
        
          sözleşmeler.
        
        
          
            zahmet:
          
        
        
          sıkıntı, eziyet, me-
        
        
          şakkat.
        
        
          
            zemin:
          
        
        
          yeryüzü.
        
        
          
            ziya-i nesim:
          
        
        
          güzel ve aydın-
        
        
          lık hava.
        
        
          
            Zülâl-i nil:
          
        
        
          temiz ve berrak
        
        
          akan Nil nehri.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şânı en yücedir. (Mü’minun Suresi: 14.)
        
        
          
            2
          
        
        
          . Dualarımız ise şu sözle sona erer: Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. (Yunus Suresi
        
        
          10. ayetten iktibas.)
        
        
          
            | 230 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası