evvelki yolumuzda bir matem-i umumî, hem vaveylâ-i
        
        
          mevtî zannolunan o sesler, şimdi yolumuzda birer ne-
        
        
          vaz ü namaz, birer avaz ü niyaz, birer tesbihe ağaz.
        
        
          dinle, havadaki demdeme, kuşlardaki civcive, yağmur-
        
        
          daki zemzeme, denizdeki gamgama, ra’dlardaki rakra-
        
        
          ka, taşlardaki tıktıka birer manidar nevaz.
        
        
          terennümat-ı hava, naarat-ı ra’dıye, nağamat-ı emvaç,
        
        
          birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecatı, kuşların sece-
        
        
          atı birer tesbih-i rahmet, hakikate bir mecaz.
        
        
          eşyada olan asvat, birer savt-ı vücuttur; “Ben de varım”
        
        
          derler. o kâinat-ı sakit, birden söze başlıyor: “Bizi ca-
        
        
          mit zannetme, ey insan-ı boşboğaz!”
        
        
          tuyurları söylettirir ya bir lezzet-i nimet, ya bir nüzul-i
        
        
          rahmet. Ayrı ayrı seslerle, küçük ağazlarıyla rahmeti
        
        
          alkışlarlar. nimet üstünde iner, şükür ile eder pervaz.
        
        
          remzen onlar derler: “ey kâinat, kardeşler! ne güzeldir
        
        
          halimiz, şefkatle perverdeyiz, halimizden memnunuz.”
        
        
          sivri dimdikleriyle fezaya saçıyorlar birer avaz-ı pür-
        
        
          naz.
        
        
          güya bütün kâinat ulvî bir musikîdir; iman nuru işitir ez-
        
        
          kâr ve tesbihleri. zira hikmet reddeder tesadüf vücu-
        
        
          dunu; nizam ise tard eder ittifak-ı evhamsaz.
        
        
          ey yoldaş! Şimdi şu âlem-i misalîden çıkarız, hayalî ve-
        
        
          himden ineriz, akıl meydanında dururuz, mizana çeke-
        
        
          riz, ederiz yolları berendaz.
        
        
          
            ağaz:
          
        
        
          başlama.
        
        
          
            âlem-i misalî:
          
        
        
          görüntülere ait
        
        
          âlem, görünen âlemin misali,
        
        
          benzeri.
        
        
          
            asvat:
          
        
        
          sesler.
        
        
          
            avaz ü niyaz:
          
        
        
          yüksek sesle yal-
        
        
          varış.
        
        
          
            avaz-ı pürnaz:
          
        
        
          nazlı sesler, naz
        
        
          dolu sesler.
        
        
          
            berendaz:
          
        
        
          yukarıya kaldırıp atan,
        
        
          bir kenara atan.
        
        
          
            camit:
          
        
        
          ruhsuz, cansız madde.
        
        
          
            civcive:
          
        
        
          cıvıltı.
        
        
          
            demdeme:
          
        
        
          uğultu, gürültü.
        
        
          
            dimdik:
          
        
        
          gaga.
        
        
          
            evvelki:
          
        
        
          önceki.
        
        
          
            ezkar:
          
        
        
          zikirler, Allah’ı anmalar.
        
        
          
            feza:
          
        
        
          kâinatta, yıldızlar arasındaki
        
        
          boşluk, uzay.
        
        
          
            gamgama:
          
        
        
          dalga uğultusu.
        
        
          
            güya:
          
        
        
          sanki.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            hayalî:
          
        
        
          hayalle ilgili, gerçek olma-
        
        
          yan.
        
        
          
            hezecat:
          
        
        
          yağmur sesi.
        
        
          
            hikmet:
          
        
        
          İlahî gaye, gizli sebep,
        
        
          fayda.
        
        
          
            iman:
          
        
        
          inanç, itikat.
        
        
          
            insan-ı boşboğaz:
          
        
        
          aklına eseni
        
        
          söyleyen, lüzumsuz konuşan in-
        
        
          san.
        
        
          
            ittifak-ı evhamsaz:
          
        
        
          şüphe ve ku-
        
        
          runtuların birleşmesi.
        
        
          
            kâinat:
          
        
        
          evren; yaratılmış olan
        
        
          şeylerin tamamı, bütün âlemler.
        
        
          
            kâinat-ı sâkit:
          
        
        
          suskun kâinat,
        
        
          susmuş kâinat.
        
        
          
            lezzet-i nimet:
          
        
        
          nimetin lezzeti.
        
        
          
            manidar:
          
        
        
          nükteli, ince manalı.
        
        
          
            matem-i umumî:
          
        
        
          genel yas.
        
        
          
            mecaz:
          
        
        
          bir kelimenin gerçek ma-
        
        
          nasında kullanılamayıp, ilgi, alâka
        
        
          ve benzerlik bağı bulunan başka
        
        
          bir manada kullanılması.
        
        
          
            mizan:
          
        
        
          terazi, ölçü.
        
        
          
            musikî:
          
        
        
          kulağa hoş gelen sesler
        
        
          dizisi.
        
        
          
            naarat-ı ra’diye:
          
        
        
          gökgürültüsü
        
        
          sesi.
        
        
          
            nağamat-ı emvaç:
          
        
        
          dalgaların çı-
        
        
          kardığı nağmeler, sesler.
        
        
          
            nevaz ü namaz:
          
        
        
          gönül okşayan
        
        
          namaz, ibadet.
        
        
          
            nevaz:
          
        
        
          okşayıcı, okşayan.
        
        
          
            nimet:
          
        
        
          Allah’ın bağışladığı maddî
        
        
          ve manevî lütuf ve ikramlar.
        
        
          
            nizam:
          
        
        
          düzen, tertip; düzgünlük.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          aydınlık, parıltı, ışık.
        
        
          
            nüzul-i rahmet:
          
        
        
          rahmetin inme-
        
        
          si.
        
        
          
            pervaz:
          
        
        
          uçan, uçucu.
        
        
          
            perverde:
          
        
        
          beslenmiş, terbiye edi-
        
        
          lip yetiştirilmiş, eğitilmiş.
        
        
          
            ra’d:
          
        
        
          gök gürlemesi, gök gürültü-
        
        
          sü.
        
        
          
            rahmet:
          
        
        
          Allah’ın kullarını esir-
        
        
          gemesi, onlara maddî ve ma-
        
        
          nevî nimetler vermesi.
        
        
          
            rakraka:
          
        
        
          suyun akması, par-
        
        
          lama.
        
        
          
            remzen:
          
        
        
          remiz ile, işaret ede-
        
        
          rek, işaretle.
        
        
          
            savt-ı vücut:
          
        
        
          vücut, varlık se-
        
        
          si.
        
        
          
            seceât:
          
        
        
          belli bir ritim ve tem-
        
        
          po ile çıkan sesler.
        
        
          
            şefkat:
          
        
        
          karşılıksız sevgi besle-
        
        
          me, içten ve karşılıksız mer-
        
        
          hamet.
        
        
          
            şükür:
          
        
        
          Allah’ın nimetlerine
        
        
          karşı memnunluk gösterme,
        
        
          gerek dil ile gerekse hal ile
        
        
          Allah’ı hamd etme.
        
        
          
            tard:
          
        
        
          kovma, çıkarma, uzak-
        
        
          laştırma, sürme.
        
        
          
            terennümat-ı hava:
          
        
        
          havanın
        
        
          terennümleri, havanın çıkar-
        
        
          dığı güzel ve tatlı sesler.
        
        
          
            tesadüf:
          
        
        
          rastlantı, bir şeyin
        
        
          kendiliğinden meydana gel-
        
        
          mesi.
        
        
          
            tesbih:
          
        
        
          Allah’ı bütün kusur ve
        
        
          noksan sıfatlardan uzak tut-
        
        
          ma, Cenab-ı Hakkı şanına la-
        
        
          yık ifadelerle anma.
        
        
          
            tesbih-i rahmet:
          
        
        
          rahmet tes-
        
        
          bihi, zikri.
        
        
          
            tıktıka:
          
        
        
          taşlardan çıkan ses.
        
        
          
            tuyur:
          
        
        
          kuşlar.
        
        
          
            ulvî:
          
        
        
          yüksek, yüce.
        
        
          
            vaveylâ-i mevtî:
          
        
        
          ölümle ilgili
        
        
          çığlıklar, feryatlar.
        
        
          
            vehim:
          
        
        
          zan, şüphe, yanlış ve
        
        
          esassız düşünce.
        
        
          
            yoldaş:
          
        
        
          yol arkadaşı.
        
        
          
            zemzeme:
          
        
        
          ezgili, nağmeli ses.
        
        
          
            zikr-i azamet:
          
        
        
          büyük zikir.
        
        
          
            | 238 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası