güya şu güneş bizlerle konuşuyor. der: “ey kardeşleri-
        
        
          miz! tevahhuşla sıkılmayınız. ehlen sehlen, merhaba,
        
        
          hoş teşrif ettiniz. Menzil sizin; ben bir mumdar-ı şeh-
        
        
          naz.
        
        
          “Ben de sizin gibiyim; fakat safî, isyansız, mutî bir hiz-
        
        
          metkârım. o zat-ı ehad-i samed ki, mahz-ı rahmetiy-
        
        
          le hizmetinize beni musahhar-ı pürnur etmiş. Benden
        
        
          hararet, ziya; sizden namaz ve niyaz.”
        
        
          Yahu, bakın kamere. Yıldızlarla denizler, herbiri de ken-
        
        
          dine mahsus birer lisanla, “ehlen sehlen, merhaba,”
        
        
          derler. “Hoş geldiniz, bizi tanımaz mısınız?”
        
        
          sırr-ı teavünle bak, remz-i nizamla dinle. Herbirisi söylü-
        
        
          yor: “Biz de birer hizmetkâr, rahmet-i zülcelâl’in birer
        
        
          âyinedarıyız. Hiç de üzülmeyiniz, bizden sıkılmayınız.
        
        
          “zelzele na’raları, hâdisat sayhaları sizi hiç korkutmasın,
        
        
          vesvese de vermesin. zira onlar içinde bir zemzeme-i
        
        
          ezkâr, bir demdeme-i tesbih, velvele-i naz ü niyaz.
        
        
          “sizi bize gönderen o zat-ı zülcelâl, ellerinde tutmuştur
        
        
          bunların dizginlerini.” İman gözü okuyor yüzlerinde
        
        
          ayet-i rahmet, herbiri birer avaz.
        
        
          ey mü’min-i kalb-i hüşyar! Şimdi gözlerimiz bir parça
        
        
          dinlensinler. onların bedeline hassas kulağımızı ima-
        
        
          nın mübarek eline teslim ederiz, dünyaya göndeririz.
        
        
          dinlesin leziz bir saz.
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 237 |
          
        
        
          rahmeti.
        
        
          
            remz-i nizam:
          
        
        
          düzgünlüğün işa-
        
        
          reti.
        
        
          
            sâfî:
          
        
        
          samimî, hâlis, saf.
        
        
          
            sayha:
          
        
        
          bağırma, nâra atma, hay-
        
        
          kırma, çığlık.
        
        
          
            saz:
          
        
        
          güzel nağmeler çıkaran çalgı
        
        
          aleti.
        
        
          
            sırr-ı teavün:
          
        
        
          yardımlaşma sırrı.
        
        
          
            teşrif:
          
        
        
          şereflendirme, şeref ver-
        
        
          me.
        
        
          
            tevahhuş:
          
        
        
          korkulu bir şekilde
        
        
          emin olmayarak bakma.
        
        
          
            velvele-i naz ü niyaz:
          
        
        
          ortalığı
        
        
          çınlatan yakarışlar.
        
        
          
            vesvese:
          
        
        
          şüphe, kuruntu, kalbe
        
        
          gelen asılsız kötü ve sinsi düşün-
        
        
          ce.
        
        
          
            Zat-ı Ehad-i samed:
          
        
        
          her şey ken-
        
        
          disine muhtaç olduğu hâlde, ken-
        
        
          disi hiçbir şeye muhtaç olamayan
        
        
          ve birliği her bir şeyde tecelli
        
        
          eden Allah.
        
        
          
            Zat-ı Zülcelâl:
          
        
        
          sonsuz büyüklük
        
        
          ve haşmet sahibi olan zat, Allah.
        
        
          
            zelzele:
          
        
        
          yer sarsıntısı, deprem.
        
        
          
            zemzeme-i ezkâr:
          
        
        
          Allah’ı çeşitli
        
        
          isimleri ile zikretmekle çıkan hoş
        
        
          sesler.
        
        
          
            ziya:
          
        
        
          ışık, aydınlık, nur.
        
        
          
            avaz:
          
        
        
          bağırtı, çığlık.
        
        
          
            ayet-i rahmet:
          
        
        
          rahmet delili.
        
        
          
            âyinedar:
          
        
        
          ayna tutan.
        
        
          
            bedel:
          
        
        
          karşılık.
        
        
          
            demdeme-i tesbih:
          
        
        
          tesbih
        
        
          sesleri, zikir cıvıltıları.
        
        
          
            dizgin:
          
        
        
          .
        
        
          
            ehlen sehlen:
          
        
        
          hoş geldiniz,
        
        
          safâ geldiniz.
        
        
          
            güya:
          
        
        
          sanki.
        
        
          
            hâdisat:
          
        
        
          hadiseler, olaylar.
        
        
          
            hararet:
          
        
        
          sıcaklık.
        
        
          
            hassas:
          
        
        
          incelikli, en ufak ölçü-
        
        
          leri sağlıklı ve kesin olarak
        
        
          veren.
        
        
          
            hizmetkâr:
          
        
        
          hizmet yapan
        
        
          kimse, hizmetçi.
        
        
          
            iman:
          
        
        
          inanç, itikat.
        
        
          
            isyan:
          
        
        
          başkaldırma, itaatsiz-
        
        
          lik, emre karşı gelme.
        
        
          
            kamer:
          
        
        
          ay.
        
        
          
            leziz:
          
        
        
          lezzetli, tatlı.
        
        
          
            lisan:
          
        
        
          dil.
        
        
          
            mahz-ı rahmet:
          
        
        
          rahmetin tâ
        
        
          kendisi, korumanın en üstü-
        
        
          nü, yargılamanın en iyisi, esir-
        
        
          gemenin en güzeli.
        
        
          
            menzil:
          
        
        
          ev, oda, yer.
        
        
          
            mumdar-ı şehnaz:
          
        
        
          çok güzel
        
        
          aydınlatıcı.
        
        
          
            musahhar-ı pürnur:
          
        
        
          nurlu,
        
        
          nur saçan hizmetkâr, itaatkar.
        
        
          
            mutî:
          
        
        
          itaat eden, boyun eğen.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli,
        
        
          kutlu.
        
        
          
            mü’min-i kalb-i hüşyar:
          
        
        
          kal-
        
        
          bi uyanık mü’min.
        
        
          
            nara:
          
        
        
          yüksek sesle bağırma,
        
        
          haykırma.
        
        
          
            niyaz:
          
        
        
          yalvarma, yakarma.
        
        
          
            rahmet-i Zülcelâl:
          
        
        
          güzellik ve
        
        
          haşmet sahibi olan Allah’ın