evet, bir imam, imamet vazifesinde tesbihatları izhar
        
        
          eder, ismâ eder; hiçbir cihette riya olamaz. Fakat, vazi-
        
        
          fe haricinde o tesbihatları aşikâre halklara işittirmeye ri-
        
        
          ya girebildiği için, gizlisi daha sevaplıdır.
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un hakiki şakirtleri, neşriyat-ı diniyelerin-
        
        
          de ve ittiba-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebair-
        
        
          deki takvalarında, kur’ân hesabına vazifedar sayılırlar;
        
        
          inşaallah riya olmaz. Meğer ki,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a başka bir
        
        
          maksad-ı dünyeviye için girmiş ola. daha yazılacaktı, fa-
        
        
          kat bir tevakkuf hali kesti.
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          111
        
        
          ·
        
        
          KÜÇÜKHÜSrEVFEyZi’NiNBiriSTiHraCIdIr
        
        
          
            [otuz üçüncü ayetten hafız ali’nin istihracının bir zeyli ve lâhikasıdır.]
          
        
        
          sure-i zümer’de
        
        
          
            (1)
          
        
        
          /
        
        
          ¬u
        
        
          H n
        
        
          Q r
        
        
          øp
        
        
          e m
        
        
          Qƒo
        
        
          f '
        
        
          ¤n
        
        
          Y n
        
        
          ƒo
        
        
          ¡n
        
        
          a p
        
        
          ?n
        
        
          Ór
        
        
          °Sp
        
        
          Ór
        
        
          ``p
        
        
          d o
        
        
          ?n
        
        
          Qr
        
        
          ón
        
        
          °U *G n
        
        
          ìn
        
        
          ön
        
        
          T r
        
        
          øn
        
        
          ªn
        
        
          an
        
        
          G
        
        
          ayet-i azîmenin mana-i sarihinden başka, bir mana-i işa-
        
        
          rî tabakasının külliyetinde dahil bir ferdi
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ve
        
        
          tercümanı olduğuna kuvvetli bir delil buldum. Çünkü,
        
        
          
            (2)
          
        
        
          n
        
        
          ƒo
        
        
          ¡n
        
        
          a p
        
        
          ?n
        
        
          Ór
        
        
          °Sp
        
        
          Ór
        
        
          ``p
        
        
          d o
        
        
          ?n
        
        
          Qr
        
        
          ón
        
        
          °U *G n
        
        
          ìn
        
        
          ön
        
        
          T r
        
        
          øn
        
        
          ªn
        
        
          an
        
        
          G
        
        
          cümlesi, hesab-ı cifrî ve
        
        
          ebcedî ve riyazî ile bin üç yüz yirmi dokuz veya sekiz eder.
        
        
          demek
        
        
          r
        
        
          øn
        
        
          e
        
        
          külliyetinde ve
        
        
          n
        
        
          ƒo
        
        
          ¡n
        
        
          a
        
        
          işaretinde dâhil ve
        
        
          
            aşikâre:
          
        
        
          apaçık, belli, aşikâr,
        
        
          meydanda, zahir.
        
        
          
            ayet-i azîme:
          
        
        
          büyük ve azametli
        
        
          ayet.
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            dâhil:
          
        
        
          girme, içinde olma
        
        
          
            delil:
          
        
        
          bir davayı ispata yarayan
        
        
          şey, burhan
        
        
          
            hakikî:
          
        
        
          gerçek.
        
        
          
            hariç:
          
        
        
          dışarı.
        
        
          
            hesab-ı cifrî:
          
        
        
          cifir hesabı.
        
        
          
            hesab-ı ebcedî:
          
        
        
          harflere verilen
        
        
          sayı değerleriyle ibarelerden geç-
        
        
          mişe ve geleceğe ait işaretler çı-
        
        
          karmak, tarih düşürmek
        
        
          
            hesab-ı riyazî:
          
        
        
          matematiğe da-
        
        
          yalı hesap
        
        
          
            içtinab-ı kebair:
          
        
        
          büyük günahlar-
        
        
          dan kaçınmak, sakınmak.
        
        
          
            imam:
          
        
        
          namazda kendisine uyu-
        
        
          lan, Müslüman cemaate namaz
        
        
          kıldıran kişi.
        
        
          
            imamet:
          
        
        
          imamlık.
        
        
          
            inşaallah:
          
        
        
          ‘Allah izin verirse’ ma-
        
        
          nasında kullanılan bir dua.
        
        
          
            ismâ:
          
        
        
          işittirme, dinletme.
        
        
          
            istihraç:
          
        
        
          bir şeyden bir şey çıkar-
        
        
          ma, sonuç çıkarma, mana çıkar-
        
        
          ma.
        
        
          
            ittiba-ı sünnet:
          
        
        
          Peygamberimiz
        
        
          (asm) sünnetine uyma.
        
        
          
            izhar:
          
        
        
          gösterme, açığa vurma.
        
        
          
            külliyet:
          
        
        
          bütünlük, umumîlik
        
        
          
            maksad-ı dünyeviye:
          
        
        
          dünyaya
        
        
          ait maksat, dünyaya yönelik ga-
        
        
          ye.
        
        
          
            mana-i işarî:
          
        
        
          yazı ve işaretlerle
        
        
          ifade edilen mana.
        
        
          
            mana-i sarih:
          
        
        
          açık mana, re-
        
        
          miz ve ima yoluyla değil açık
        
        
          anlatım.
        
        
          
            neşriyat-ı diniye:
          
        
        
          dinî neşri-
        
        
          yat, din ile ilgili yayınlar, dinî
        
        
          konularda yazılmış kitap, ga-
        
        
          zete, dergi vs.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            riya:
          
        
        
          iki yüzlülük, yalandan
        
        
          gösteriş, samimiyetsizlik.
        
        
          
            sure-i Zümer:
          
        
        
          Zümer suresi.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            tabaka:
          
        
        
          derece, kat.
        
        
          
            takva:
          
        
        
          Allah korkusuyla dinin
        
        
          yasak ettiği şeylerden kaçın-
        
        
          ma, Allah’ın emirlerini tutup
        
        
          azabından korunma.
        
        
          
            tesbihat:
          
        
        
          tesbihler, Cenab-ı
        
        
          Hakkın bütün noksan sıfatlar-
        
        
          dan uzak ve bütün kemal sı-
        
        
          fatlara sahip olduğunu ifade
        
        
          eden sözler.
        
        
          
            tevakkuf:
          
        
        
          duraklama, durma.
        
        
          
            vazife:
          
        
        
          görev.
        
        
          
            vazifedar:
          
        
        
          vazifeli.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Allah kimin kalbini İslâma açmışsa, o kimse Rabbinden bir nur üzere değil midir? (Zümer
        
        
          Suresi: 22.)
        
        
          
            2.
          
        
        
          Allah’ın kalbini İslâma açtığı kimse… (Zümer Suresi: 22.)
        
        
          
            | 262 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası