ebcet hesabıyla ve üç cihet manasıyla “said nursî”ye te-
        
        
          vafuk etmesidir.
        
        
          İkinci emare
        
        
          :
        
        
          
            (HaşİYe)
          
        
        
          ïdG...r
        
        
          ºo
        
        
          co
        
        
          ón
        
        
          Mn
        
        
          G t
        
        
          Öp
        
        
          ëo
        
        
          jn
        
        
          G
        
        
          ayetin ma-
        
        
          kam-ı cifrîsi ve riyazîsi bin üç yüz altmış bir etmesidir ki,
        
        
          aynı tarihte, o acip hâdise oldu.
        
        
          Üçüncü emare: ……………
        
        
          İhtiyarım haricinde, beş vecihle zemmi zemmeden ve
        
        
          mu’cizâne, gıybetten altı cihetle zecreden
        
        
          
            (1)
          
        
        
          Ék
        
        
          à`r
        
        
          «n
        
        
          e p
        
        
          ¬«/
        
        
          Nn
        
        
          G n
        
        
          ºr
        
        
          ën
        
        
          d n
        
        
          ?o
        
        
          cr
        
        
          Én
        
        
          j r
        
        
          ¿n
        
        
          G r
        
        
          ºo
        
        
          co
        
        
          ón
        
        
          Mn
        
        
          G t
        
        
          Öp
        
        
          ëo
        
        
          jn
        
        
          G
        
        
          ayeti, karşımda kendini gösterip temessül eyledi, ma-
        
        
          nen, “Bana bak!” dedi. Ben de baktım, birden tesbihat
        
        
          içinde gördüm ki, bin üç yüz elli birden tâ bin üç yüz alt-
        
        
          mış bir tarihini gösterdi. Hâlimize baktım; perde altında
        
        
          elli birden, tâ altmış bire kadar
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          medet bek-
        
        
          lediği İstanbul afakında, perde altında bir nevi taarruz bu-
        
        
          lunmuş ve altmış birde, birden patlamasıdır.
        
        
          Tahlil:
        
        
          ñ ,ä
        
        
          bin;
        
        
          …,… , ?,?
        
        
          yüz;
        
        
          ?,? ,?,?
        
        
          yüz;
        
        
          üçüncü
        
        
          ? ,…,¿
        
        
          yüz;
        
        
          O,Ü , ì,ì,ì
        
        
          otuz; dördüncü
        
        
          …
        
        
          on; beş
        
        
          G
        
        
          , bir
        
        
          ?
        
        
          ile beraber on; ahirdeki
        
        
          tenvin
        
        
          vakfen elif
        
        
          olduğu için, yekûnu bin üç yüz elli bir.
        
        
          Ék
        
        
          à`r
        
        
          «n
        
        
          e
        
        
          aslı
        
        
          yâ
        
        
          -i mü-
        
        
          şeddede olduğundan, bin üç yüz altmış bir eder.
        
        
          ì@í
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 271 |
          
        
        
          men etme
        
        
          
            mu’cizâne:
          
        
        
          mu’cizeli bir şekilde.
        
        
          
            nevi:
          
        
        
          çeşit, tür.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          şiddetle
        
        
          
            taarruz:
          
        
        
          saldırma, sataşma, iliş-
        
        
          me.
        
        
          
            tahlil:
          
        
        
          çeşitli yönlerden ve mad-
        
        
          delerden oluşan bir şeyi çözüm-
        
        
          leme.
        
        
          tekerrür etme
        
        
          
            temessül:
          
        
        
          bir şekil ve surete gir-
        
        
          me, cisimlenme.
        
        
          
            tenvin:
          
        
        
          Arapça bir kelimenin so-
        
        
          nunu nun gibi okutmak üzere ko-
        
        
          nulan işaret; kelimenin sonuna iki
        
        
          üstün (en), iki esre.
        
        
          
            tesbihat:
          
        
        
          tesbihler, Cenab-ı Hak-
        
        
          kın bütün noksan sıfatlardan
        
        
          uzak ve bütün kemal sıfatlara sa-
        
        
          hip olduğunu ifade eden sözler.
        
        
          
            tevafuk:
          
        
        
          uygunluk; belli sıra, ölçü
        
        
          ve münasebetler içerisinde birbi-
        
        
          rine denk gelme.
        
        
          
            vakfen:
          
        
        
          duruş veya durak olması
        
        
          itibarıyla.
        
        
          
            vecih:
          
        
        
          cihet, yön.
        
        
          yâ
        
        
          
            -i müşeddede:
          
        
        
          şeddeli ‘ya’ har-
        
        
          fi.
        
        
          
            yekûn:
          
        
        
          toplam.
        
        
          
            zecir:
          
        
        
          önleme, yasak etme, ya-
        
        
          saklama.
        
        
          
            zem:
          
        
        
          yerme, kınama, ayıplama.
        
        
          
            acip:
          
        
        
          tuhaf, hayrette bırakan.
        
        
          
            afak:
          
        
        
          ufuklar.
        
        
          
            ahir:
          
        
        
          son.
        
        
          
            ayet:
          
        
        
          Kur’an’ın her bir cümle-
        
        
          si.
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            ebcet:
          
        
        
          Arap alfabesinin ilk
        
        
          tertibi ve harflerinin taşıdığı
        
        
          sayı değerlerine dayanan he-
        
        
          sap sistemi.
        
        
          
            emare:
          
        
        
          alâmet, belirti, nişan.
        
        
          gıybet
        
        
          
            gıybet:
          
        
        
          arkadan çekiştirmek,
        
        
          hazır olmayan birisinin aley-
        
        
          hinde konuşma.
        
        
          
            hâdise:
          
        
        
          olay.
        
        
          
            hâl:
          
        
        
          durum, vaziyet.
        
        
          
            hariç:
          
        
        
          dışarı.
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          dipnot.
        
        
          
            ihtiyar:
          
        
        
          irade, tercih; kendi is-
        
        
          tek ve arzularına göre hare-
        
        
          ket etme.
        
        
          inşaallah
        
        
          
            makam-ı cifrî:
          
        
        
          cifre ait ma-
        
        
          kam, cifir hesabına göre ulaşı-
        
        
          lan netice, sayı değeri.
        
        
          
            makam-ı riyazî:
          
        
        
          matematiğe
        
        
          ait makam, matematiksel he-
        
        
          saba göre.
        
        
          
            manen:
          
        
        
          mana bakımından,
        
        
          manaca.
        
        
          medar-ı gıybet
        
        
          
            medet:
          
        
        
          inayet, yardım, imdat.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? (Hucurat Suresi: 12.)
        
        
          
            HaşİYe:
          
        
        
          Bu ayet, bizi şiddetle gıybetten men ettiğinden, bizi gıybet
        
        
          edenleri unutmalıyız, medar-ı gıybet etmemeliyiz. İnşaallah, daha
        
        
          tekerrür etmeyecek.