Mektubat - page 616

çekmesi ve nehruvan’da onların hafızlarını öldürmesi,
onlarda derinden derine, hem din namına Şialığın aksi-
ne olarak, Hz. Ali’nin (
rA
) faziletlerine karşı bir küsmek,
bir adavet tevellüt etmiştir. Hazret-i Ali (
rA
) “Şah-ı Velâ-
yet” ünvanını kazandığı ve turuk-i evliyanın ekser-i mut-
lakı ona rücu etmesi cihetinden, Haricîlerde ve şimdi ise
Haricîlerin bayraktarı olan Vehhabîlerde, ehl-i velâyete
karşı bir inkâr, bir tezyif damarı yerleşmiştir.
‹ k i nc i s i
: Müseylime-i kezzab’ın fitnesiyle irtidada yüz
tutan necid havalisi, Hazret-i ebu Bekir’in (
rA
) hi-
lâfetinde, Halit ibni Velid’in kılıcıyla zirüzeber edildi.
Bundan necid ahalisinin Hulefa-i raşidîne ve dolayısıyla
ehl-i sünnet ve Cemaate karşı bir iğbirar, seciyelerine
girmişti. Halis Müslüman oldukları hâlde, yine eskiden
ecdatlarının yedikleri darbeyi unutmuyorlar; nasıl ki ehl-i
‹ran’ın, Hazret-i ömer’in (
rA
) âdilâne darbesiyle devlet-
leri mahv ve milletlerinin gururu kırıldığı için Şialar Âl-i
Beyt muhabbeti perdesi altında Hazret-i ömer’e (
rA
) ve
Hazret-i ebu Bekir’e (
rA
) ve dolayısıyla ehl-i sünnet ve
Cemaate daima müntakimâne, fırsat buldukça tecavüz
etmişler.
Üçüncüesas
: Vehhabîlerin azîm imamlarından ve
acip dehaları taşıyan meşhur ‹bni teymiye ve ‹bni kay-
yıme’l-Cevzî gibi zatlar Muhyiddin-i Arabî (
ks
) gibi azîm
evliyaya karşı fazla hücum ettikleri ve güya mezheb-i
ehl-i sünneti Şialara karşı Hazret-i ebu Bekir’in (
rA
)
Hazret-i Ali’den (
rA
) efdaliyetini müdafaa ediyorum diye-
rek, Hazret-i Ali’nin (
rA
) kıymetini çok düşürüyorlar.
acip:
hayret verici.
adavet:
düşmanlık, kin.
âdilâne:
âdilcesine, adaletli.
aksi:
tersi, zıddı.
Âl-i beyt:
Hz. Muhammed’in aile-
sinden olan, Hz. Muhammed’in
(
ASM
) ev halkı.
azîm:
büyük.
bayraktar:
bayrak taşıyan.
cihet:
yön, taraf.
deha:
olağanüstü zekâ sahibi
kimse.
ecdat:
cetler, atalar, dedeler.
efdaliyet:
faziletlilik, faziletçe üs-
tünlük.
ehl-i ‹ran:
‹ran halkı.
ehl-i Sünnet ve Cemaat:
‹slâmı
ilk günkü safiyetiyle kabul ede-
rek, dinde olmayan şeyleri karış-
tırmayıp, Hz. Peygamberin sün-
netinden ve yolundan ayrılma-
yanlar.
ehl-i velâyet:
velî olanlar; Allah’ın
dostluğunu kazananlar.
ekser-i mutlak:
kesin çoğunluk.
evliya:
velîler.
fazilet:
değer; meziyet, ilim, iman
ve irfan itibarıyla olan yüksek de-
rece.
fitne:
karışıklık, ara bozuculuk.
güya:
sanki.
hafız:
Kur’ân-ı Kerîm’i tamamen
ezberleyen ve okuyan kimse.
halis:
samimî, içten.
Haricî:
Ehl-i sünnet yolundan ay-
rılan, Hz Ali’ye karşı isyan eden.
havali:
etraf, çevre, bir bölgede
yaşayan insanlar.
hilâfet:
halifelik, Hz. Peygamberin
vekilliği, Hz. Peygambere vekil
olarak Müslümanları ve ‹slâmlığı
koruma görevi; ‹slâm devlet reis-
liği.
Hulefa-i Raşidîn:
doğru yolda
olan dört büyük halife. (Hz Ebu
Bekir. Hz. Ömer. Hz. Osman
Hz. Ali.)
iğbirar:
gücenme, kırılma, da-
rılma.
imam:
mezheple ilgili konu-
larda kendisine uyulan ve ön-
der olan kimse.
inkâr:
reddetme, kabul et-
meme, inanmama.
irtidat:
hak dinden ayrılmak.
kıymet:
değer.
mahv:
yok olma, yıkılma.
mezheb-i ehl-i Sünnet:
Ehl-i
Sünnet ve Cemaat mezhebi,
Hz. Peygamberin sünnetini
takip edenlerin yolu.
müdafaa:
savunma.
müntakimâne:
intikam alır-
casına.
namına:
adına.
Necid ahalisi:
Necid halkı.
Necid havalisi:
Necid bölgesi.
rücu:
dönme.
seciye:
huy, karakter.
şah-ı velâyet:
velîliğin şahı,
başı.
Şia:
Hz. Ali taraflısı olanlar, Hz.
Ali’nin taraftarlığını esas alan-
lar topluluğu, Şia mezhebi.
tecavüz:
saldırma, sataşma.
tevellüt:
doğma
tezyif:
çürütme, küçük dü-
şürme, hakaret.
turuk-i evliya:
velîlerin yolla-
rı.
ünvan:
ad, lâkap, sıfat.
Vehhabî:
Muhammed bin
Abdullah tarafından geçen
asırda Arabistan’da meydana
getirilen ‹slâmî bazı mesele-
lerde ifrat eden Vehhabîlik
mezhebine mensup.
zat:
kişi, şahıs, fert.
zirüzeber:
darmadağınık, alt
üst.
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup
| 616 | Mektubat
1...,606,607,608,609,610,611,612,613,614,615 617,618,619,620,621,622,623,624,625,626,...1086
Powered by FlippingBook