Sözler - page 129

Eflya beka için yarat›ld›¤›n›, fenâ için olmad›¤›n›; belki
sureten fenâ ise de, tamam-› vazife ve terhis oldu¤u, bu-
nunla anlafl›l›yor ki; fânî bir fley, bir cihetle fenâya gider,
çok cihetlerle bâkî kal›r. Meselâ, Kudret kelimelerinden
olan flu çiçe¤e bak ki, k›sa bir zamanda o çiçek tebessüm
edip bize bakar; derakap, fenâ perdesinde saklan›r. Fa-
kat, senin a¤z›ndan ç›kan kelime gibi o gider. Fakat, bin-
ler misallerini kulaklara tevdi eder. Dinleyen ak›llar ade-
dince manalar›n› ak›llarda ibka eder. Çünkü, vazifesi
olan ifade-i mana bittikten sonra kendisi gider. Fakat,
onu gören her fleyin haf›zas›nda zahirî suretini ve her bir
tohumunda manevî mahiyetini b›rak›p öyle gidiyor. Gü-
ya her haf›za ile her tohum, h›fz-› ziyneti için birer foto¤-
raf ve devam-› bekas› için birer menzildirler. En basit
mertebe-i hayatta olan masnu böyle ise, en yüksek taba-
ka-i hayatta ve ervah-› bâkiye sahibi olan insan ne kadar
beka ile alâkadar oldu¤u anlafl›l›r. Çiçekli ve meyveli
koca nebatat›n bir parça ruha benzeyen her birinin ka-
nun-u teflekkülât›, timsal-i sureti, zerrecikler gibi tohum-
larda kemal-i intizamla, da¤da¤al› ink›lâplar içinde ibka
ve muhafaza edilmesiyle, gayet cemiyetli ve yüksek bir
mahiyete malik, haricî bir vücut giydirilmifl zîfluur, nura-
nî bir kanun-u emrî olan ruh-u befler ne derece beka ile
merbut ve alâkadar oldu¤u anlafl›l›r.
•
A
LTINCI
E
SAS
:
Hem anlars›n ki, insan, ipi bo¤az›na
sar›l›p, istedi¤i yerde otlamak için bafl›bofl b›rak›lmam›fl-
t›r. Belki, bütün amellerinin suretleri al›n›p yaz›l›r ve bü-
tün fiillerinin neticeleri muhasebe için zaptedilir.
1
SÖZLER | 129
O
NUNCU
S
ÖZ
gayet:
son derece.
haf›za:
insanda hat›rlama gücü,
bellek.
haricî:
d›fl›na.
h›fz:
saklama, koruma.
ibka:
sürekli k›lma.
ifade-i mana:
mana ifadesi.
ink›lâp:
de¤iflim.
kanun-u emri:
ifllere ait kanun-
lar.
kanun-u teflekkülât:
oluflum ve
geliflimin formülü, yarat›l›fl ka-
nunlar›.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
Kudret:
güç, kuvvet.
mahiyet:
nitelik.
malik:
sahip.
manevî:
madde d›fl› olan.
masnu:
sanatla yap›lm›fl.
menzil:
inilen yer, konulacak yer.
merbut:
ba¤l›.
mertebe-i hayat:
hayat merte-
besi.
muhafaza:
koruma.
muhasebe:
hesaplaflma.
nebatat:
bitkiler.
netice:
sonuç.
nuranî:
nurlu.
ruh:
hayat›n temeli, dirilik kayna-
¤›.
ruh-u befler:
insan›n ruhu.
suret:
biçim.
tabaka-i hayat:
hayat tabakas›.
tamam-› vazife:
görevin hepsi.
tebessüm:
gülümseme.
terhis:
görev bitimi.
tevdi:
teslim etme.
timsal-i suret:
resmin, görünü-
flün örne¤i, resmin numunesi.
zahirî:
görünen.
zaptedilmek:
kaydedilmek.
zerre:
en küçük parça, atom.
zîfluur:
fluurlu.
âdet:
görenek.
alâkadar:
iliflkili, ba¤l›.
bâkî:
sürekli ve kal›c› olan.
basit:
kolay.
beka:
ebedîlik, sonu olmama.
cemiyetli:
birlik oluflturacak
flekilde.
cihet:
yön, taraf.
da¤da¤a:
gürültü, pat›rt›.
derakap:
hemen.
devam-› beka:
devaml›l›k.
ervah-› bâkiye:
kalan, ebedî
ruhlar.
esas:
temel.
fânî:
ölümlü.
fenâ:
yok olma.
fiil:
ifl.
1.
Bkz. Kehf Suresi: 49; Kaf Suresi: 17-18; ‹nfitar Suresi: 10-12.
1...,119,120,121,122,123,124,125,126,127,128 130,131,132,133,134,135,136,137,138,139,...1482
Powered by FlippingBook