Sözler - page 122

b›rakmaz, o terbiye ve tedbir, öyle Semî ve Basîr’e mah-
sus, öyle bir Kerîm ve Rahîm’e hast›r.
Acaba, bütün benîâdemi arkas›na al›p flu arz üstünde
durup, Arfl-› Azama müteveccihen el kald›r›p, nev-i be-
flerin hulâsa-i ubudiyetini cami hakikat-i ubudiyet-i Ah-
mediye (a.s.m.) içinde dua eden flu fleref-i nev-i insan ve
ferid-i kevnüzaman olan Fahr-i Kâinat (a.s.m.) ne istiyor;
dinleyelim:
Bak: Kendine ve ümmetine saadet-i ebediye istiyor,
beka istiyor, Cennet istiyor; hem, mevcudat âyinelerinde
cemallerini gösteren bütün esma-i kudsiye-i ‹lâhiye ile
beraber istiyor. O esmadan flefaat talep ediyor; görüyor-
sun.
E¤er ahiretin hesaps›z esbab-› mucibesi, delâil-i vücu-
du olmasa idi, yaln›z flu zat›n tek duas›, bahar›m›z›n ica-
d› kadar Hâl›k-› Rahîm’in kudretine hafif gelen flu Cen-
netin binas›na sebebiyet verecekti.
(HAfi‹YE)
Evet, bahar›m›zda yeryüzünü bir mahfler eden, yüz bin
haflir numunelerini icat eden Kadîr-i Mutlak’a, Cennetin
icad› nas›l a¤›r olabilir?
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
Arfl-› Azam:
Cenab-› Hakk›n kud-
ret ve saltanat›n›n en büyük da-
iresi.
arz:
yer, dünya.
Basîr:
gören, görücü.
beka:
süreklilik, kal›c›l›k.
benîâdem:
Âdemo¤ullar›, insan-
lar.
cami:
kapsayan, içine alan.
delâil-i vücut:
varl›k delilleri.
derç:
yerlefltirmek.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
enva-› masnuat:
sanat eseri var-
l›k çeflitleri.
esbab-› mucibe:
gerektiren se-
bepler.
esma:
isimler.
esma-i kudsiye-i ‹lâhiye:
Allah’›n
her türlü kusur ve noksandan
uzak yüce isimleri.
Fahr-i Kâinat:
kâinat›n kendisiyle
övündü¤ü zat olan Peygamberi-
miz.
ferid-i kevnüzaman:
zaman›n ve
yarat›lan her fleyin bir tanesi.
had:
s›n›r.
hakikat-› ubudiyet-i Ahmediye:
Peygamberimizin kullu¤unun
gerçe¤i.
Hâl›k-› Rahîm:
sonsuz merhamet
ve flefkat sahibi ve her fleyi yok-
tan yaratan Allah.
harika:
ola¤anüstü vas›flar tafl›-
yan ve hayranl›k hissi uyand›ran.
has:
özel.
haflir:
öldükten sonra tekrar diril-
mek.
hafliye:
dipnot, aç›klay›c› not.
hayretfeza:
hayret veren, flafl›r-
tan.
hesap:
say›.
hilkat:
yarat›l›fl.
hulâsa-i ubudiyet:
kullu¤un özü.
icat:
vücuda getirme, getirilme,
yoktan var etme, ibda.
icat:
vücuda getirme, yoktan var
etme.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kay›t ve
flarta tâbi olmaks›z›n her fleye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
Kerîm:
yaratt›klar›na ba¤›flta bu-
lunan Allah.
k›yamet:
dünyan›n sonu, varl›¤›n
bozulup da¤›lmas›.
kudret:
güç, iktidar.
lâtif:
hofl, güzel.
mahsus:
özel, özgü.
mahfler:
toplan›lacak yer.
mevcudat:
varl›klar.
misal:
benzer, örnek.
muntazam:
nizaml›, intizaml›.
müflkül:
zor.
müteveccihen:
yönelerek.
nev-i befler:
insano¤lu, insan-
lar.
nispeten:
oranla.
numune:
örnek.
Rahîm:
merhametli, ac›yan,
ac›y›p esirgeyen Allah.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
saadet-i ebediye:
sonu ol-
mayan , sonsuz mutluluk.
sanat:
ustal›k, hüner, marifet.
sebebiyet:
sebep olma.
Semî:
ifliten, iflitici. Allah.
flefaat:
ba¤›fllanmak için ara-
c›l›k.
fleref-i nev-i insan:
insano¤-
lunun flerefi.
talep:
istemek.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
terbiye:
ö¤renme, ö¤retme.
ümmet:
peygambere inan›p
arkas›nda gidenler.
122 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Evet, ahirete nispeten gayet dar bir sahife hükmünde olan
rûy-i zeminde had ve hesaba gelmeyen harika sanat numunelerini ve ha-
flir ve k›yametin misallerini göstermek ve üç yüz bin kitap hükmünde olan
muntazam enva-› masnuat›, o tek sahifede kemal-i intizam ile yaz›p derç
etmek, elbette genifl olan âlem-i ahirette lâtif ve muntazam Cennetin bi-
nas›ndan ve icad›ndan daha müflküldür. Evet, Cennet bahardan ne kadar
yüksek ise, o derece, bahar bahçelerinin hilkati o Cennetten daha müfl-
küldür ve hayretfezad›r, denilebilir.
1...,112,113,114,115,116,117,118,119,120,121 123,124,125,126,127,128,129,130,131,132,...1482
Powered by FlippingBook