Sözler - page 135

Ey münkir! Bilir misin ki, küfür ve inkâr›n ile ne kadar
ahmakça bir cinayet iflliyorsun ki, kendi yalanc› vehmini,
hezeyanc› akl›n›, aldat›c› nefsini tasdik edip, hiçbir vecih-
le hulf ve hilâfa mecburiyeti olmayan ve hiçbir vecihle hi-
lâf Onun izzetine, haysiyetine yak›flmayan ve bütün gö-
rünen fleyler ve ifller s›dk›na ve hakkaniyetine flahadet
eden bir Zat› tekzip ediyorsun. Nihayetsiz küçüklük için-
de, nihayetsiz büyük cinayet iflliyorsun. Elbette, ebedî,
büyük cezaya müstahak olursun. “Baz› ehl-i Cehenne-
min bir difli, da¤ kadar”
1
olmas›, cinayetinin büyüklü¤ü-
ne bir mikyas olarak haber verilmifl. Misalin flu yolcuya
benzer ki, güneflin ziyas›ndan gözünü kapar, kafas› için-
deki hayaline bakar. Vehmi, bir y›ld›z böce¤i gibi kafa fe-
nerinin ›fl›¤›yla dehfletli yolunu tenvir etmek istiyor.
Madem flu mevcudat hak söyleyen sad›k kelimeleri, flu
hâdisat-› kâinat do¤ru söyleyen nat›k ayetleri olan Ce-
nab-› Hak vadetmifl; elbette yapacakt›r, bir mahkeme-i
kübra açacakt›r, bir saadet-i uzma verecektir.
Dokuzuncu Hakikat
Bab-› ihya ve imatedir; ism-i
Hayy-› Kayyum
’un,
Muh-
ve
Mümît
’in cilvesidir.
Hiç mümkün müdür ki, ölmüfl, kurumufl koca arz› ih-
ya eden ve o ihya içinde, her biri befler haflri gibi acip üç
yüz binden ziyade enva-› mahlûkat› haflir ve neflredip
kudretini gösteren ve o haflir ve neflir içinde nihayet de-
recede kar›fl›k ve ihtilât içinde, nihayet derecede imtiyaz
SÖZLER | 135
O
NUNCU
S
ÖZ
ad›.
hak:
gerçek, do¤ru.
hakkaniyet:
hakka ba¤l› kalma,
do¤ruluk.
haflir:
ölümden sonra dirilip bir
araya gelme.
hafliye:
dipnot, ek.
Hay:
hayat sahibi olan ve hayat›,
varl›¤› bafllang›çs›z; sonsuz olan
Allah.
hayal:
insan›n zihninde tasarla-
y›p, canland›rd›¤› fley.
haysiyet:
fleref, onur, itibar.
Hayy-› Kayyum:
her hususta ik-
tidar› olan, her canl›ya hayat ve-
ren ve onlar› ayakta tutan, ezelî
ve ebedî hayat sahibi olan Allah.
hezeyan:
saçmalama.
hilâf:
ayk›r›, z›t.
hulf:
sözünden cayma, vazgeç-
me.
ihtilât:
kar›fl›kl›k.
ihya:
hayat verme, diriltme, can-
land›rma.
imate:
öldürme, cans›z k›lma.
imtiyaz:
üstünlük.
inkâr:
reddetme.
izzet:
fleref, yücelik.
Kayyum:
bütün yarat›klar›n ida-
resini bizzat yapan, yürüten, hep-
sinin varl›¤› ona ba¤l› olan Allah.
kudret:
güç, kuvvet.
küfür:
Allah’a inanmama, inanç-
s›zl›k.
mahkeme-i kübra:
öldükten
sonra bütün insanlar›n diriltilerek
Allah huzurunda hesaba çekile-
ce¤i büyük mahkeme.
meal:
anlam.
mecburiyet:
mecburluk, zorunlu-
luk.
mevcudat:
var olan her fley.
mikyas:
ölçü.
Muhyî:
hayat veren, dirilten.
Mümît:
öldüren.
münkir:
inkârc› dinsiz.
müstahak:
hak etmifl.
nat›k:
konuflan.
neflir:
da¤›tma, yayma.
nihayet:
son derece.
saadet-i uzma:
ahiret saadeti,
sonsuz büyük mutluluk.
sad›k:
do¤ru.
s›dk:
do¤ruluk.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
tasdik:
do¤ru oldu¤unu kabul et-
me, onaylama; onay.
tekzip:
yalanlama.
tenvir:
ayd›nlatma.
vaat:
yap›lmas›na söz verilen fley.
vecih:
yön, taraf.
vehim:
zan, flüphe, kuruntu.
zat:
kifli, fert; Allah’›n birli¤ini ifa-
de eder.
ziya:
›fl›k.
ziyade:
fazla, çok.
züht:
nefsî ve dünyevî arzular›
terk etme.
acip:
tuhaf, hayret veren.
ahmak:
pek ak›ls›z
arz:
yer, dünya.
ayet:
yarat›lm›fl varl›klar›n ta-
mam› kendi özel dilleriyle ya-
ratanlar›n› tesbih eder.
bab:
bölüm, k›s›m, kap›.
bab-› ihya ve imate:
diriltme
ve öldürmeyle ilgili bölüm.
befler:
insan.
Cehennem:
Allah’› inkâr
edenlerin kapat›lacaklar› ha-
pis yeri.
ceza:
karfl›l›k; suç ve kusura
karfl› uygulanan.
cilve:
‹lâhî isimlerin izah› ile
görülmesi.
cinayet:
cana k›yma, katl.
ebedî:
sonu olmayan.
ehl-i Cehennem:
Cehennemi
hak edenler.
elbette:
gayet tabiî.
enva-› mahlûkat:
yarat›lm›fl
olanlar›n türleri, çeflitleri.
haber:
her hangi bir konuda
al›nan bilgi.
hâdisat-› kâinat:
kâinatta
meydana gelen olaylar.
hadis-i flerif:
Peygamberimiz-
den aktar›lan sözlerin genel
1.
Müslim
, Cennet: 44, 55;
Tirmizî
, Cehennem: 3;
‹bni Mâce
, Züht: 38.
1...,125,126,127,128,129,130,131,132,133,134 136,137,138,139,140,141,142,143,144,145,...1482
Powered by FlippingBook