Sözler - page 435

Bu sefillik, bu h›sset-i nefis, beni matrut eder.” fieytan
onun flu damar›ndan çok istifade eder.
fiu yaran›n merhemi fludur:
Dinle ey bîçare! Nas›l ki, senin namaz›n edeb-i nezihâ-
nesinin vesilesi olan zahirî taharete, batn›n›n bât›n›ndaki
necaset ona tesir etmez ve bozmaz; öyle de, maani-i mu-
kaddesenin suret-i mülevveseye mücavereti, zarar et-
mez. Meselâ, sen ayat-› ‹lâhiyeyi tefekkür ediyorsun. Bir-
den, bir maraz, ya bir ifltiha, ya bevl gibi bir emr-i mü-
heyyiç, fliddetle senin hissine dokunuyor. Elbette senin
hayalin, deva-i illet ve kaza-i hacetin levaz›mat›n› göre-
cek, bakacak; onlara münasip süflî suretleri nesç edecek;
ve gelen manalar ortalar›ndan geçecekler. Geçeceklere
ne beis vard›r, ne televvüs var ve ne zarar var ve ne ha-
tar var. Yaln›z hatar ise, hasr-› nazard›r, zann-› zarard›r.
ÜÇÜNCÜ VEC‹H
Budur ki: Eflya mabeynlerinde, baz› münasebat-› hafi-
ye bulunur. Hatta, hiç ümit etmedi¤in fleyler içinde, mü-
nasebet ipleri bulunur. Ya bizzat bulunur; veya senin ha-
yalin, meflgul oldu¤u sanata göre o ipleri yapm›fl, onlar›
birbiriyle ba¤lam›fl. fiu s›rr-› münasebettendir ki, bazen
bir mukaddes fleyi görmek, bir mülevves fleyi hat›ra ge-
tirir. Fenn-i beyanda beyan olundu¤u gibi, “Hariçte
uzakl›k sebebi olan z›ddiyet ise, hayalde sebeb-i kurbiyet-
tir.” Yani, iki z›dd›n suretlerinin cem’ine vas›ta, bir mü-
nasebet-i hayaliyedir. Bu münasebetle gelen tahattura,
SÖZLER | 435
Y
‹RM‹
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
h›sset-i nefis:
nefsin alçakl›¤›, re-
zilli¤i.
his:
duygu.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma,
ifltiha:
istek, arzu.
kaza-i hacet:
büyük veya küçük
abdest bozma.
levaz›mat:
lüzumlu ihtiyaç.
maani-i mukaddese:
mukaddes
manalar, ayetler, dualar.
mabeyin:
aras›nda.
maraz:
hastal›k..
matrut:
horlanan, kovulan.
merhem:
yaraya sürülen ilâç.
mukaddes:
takdis edilmifl, kutsal.
mücaveret:
komfluluk, yak›nl›k.
mülevves:
kirli, pis.
münasebat-› hafiye:
gizli iliflkiler.
münasebet:
iki fley aras›ndaki
uygunluk, benzerlik.
münasebet-i hayaliye:
hayalî
iliflki, uygunluk.
münasip:
uygun.
namaz:
‹slâm›n befl flart›ndan bi-
ri.
necaset:
pislik.
nesç:
dokuma, iflleme.
sanat:
bir fleyi yapmada gösteri-
len ustal›k.
sebeb-i kurbiyet:
yak›nl›k sebe-
bi.
sefillik:
afla¤›l›k, alçakl›k.
s›rr-› münasebet:
ba¤lant›, ilgi
s›rr›.
suret:
flekil, görünüfl, biçim.
suret-i mülevvese:
kirli flekiller.
süflî:
baya¤›, afla¤›.
fleytan:
insano¤lunu devaml› ola-
rak do¤ru yoldan ç›kartmaya u¤-
raflan lânetlenmifl varl›k, iblis.
fliddet:
fazlal›k, çokluk.
tahattur:
hat›ra getirme.
tefekkür:
düflünme.
televvüs:
kirlenme.
tesir:
iz; etki.
vas›ta:
araç.
vecih:
yön, cihet.
vesile:
arac›, sebep.
zahirî taharet:
d›fl görünüflteki
temizlik.
zann-› zarar:
zarar etti¤ini zan-
netmek.
z›ddiyet:
birbirine muhalif, z›t ol-
ma hâli.
z›t:
karfl›t.
ayat-› ‹lâhiye:
Allah’›n ayet-
leri, sözleri.
bât›n:
iç, görünmeyen taraf.
beis:
mahzur, sak›nca.
bevl:
idrar.
beyan:
anlatma.
bîçare:
çaresiz.
bizzat:
do¤rudan, kendili¤in-
den.
cem’:
toplanma.
devâ-i illet:
hastal›¤›n çaresi.
edeb-i nezihane:
güzel terbi-
ye, tertemiz terbiye.
emr-i müheyyiç:
zorlayan, s›-
k›flt›ran, tahrik eden ifl.
fenn-i beyan:
ifade etme yol-
lar›ndan bahseden ilim.
hariç:
d›flar›s›.
hasr-› nazar:
bak›p kalmak,
dikkatini bir noktaya yo¤un-
laflt›rmak.
hatar:
tehlike.
hayal:
insan›n zihninde tasar-
lay›p, canland›rd›¤› fley.
1...,425,426,427,428,429,430,431,432,433,434 436,437,438,439,440,441,442,443,444,445,...1482
Powered by FlippingBook