Sözler - page 439

BEfi‹NC‹ VEC‹H
Mesail-i imaniyede flüphe suretinde gelen vesvesedir.
Bîçare vesveseli adam, bazen tahayyülü, taakkul ile ilti-
bas eder. Yani, hayale gelen bir flüpheyi, akla girmifl bir
flüphe tevehhüm edip, itikad›na halel gelmifl zanneder.
Hem, bazen tevehhüm etti¤i bir flüpheyi, imana zarar
veren bir flek zanneder. Hem, bazen tasavvur etti¤i bir
flüpheyi, tasdik-i aklîye girmifl bir flüphe zanneder. Hem,
bazen bir emr-i küfrîde tefekkürü, küfür zanneder; yani
dalâletin esbab›n› anlamak suretinde kuvve-i müfekkire-
nin cevelân›n› ve tetkikat›n› ve bîtarafâne muhakemesi-
ni, hilâf-› iman zanneder. ‹flte telkinat-› fleytaniyenin ese-
ri olan flu zanlardan ürkerek, “Eyvah, kalbim bozulmufl,
itikad›ma halel gelmifl” der. O hâller, galiben ihtiyars›z ol-
du¤undan, cüz-i ihtiyarîsiyle ›slah edemedi¤inden ye’se
düfler. Bu yaran›n merhemi fludur ki:
Tahayyül-ü küfür, küfür olmad›¤› gibi, tevehhüm-ü kü-
für dahi, küfür de¤ildir. Tasavvur-u dalâlet, dalâlet olma-
d›¤› gibi, tefekkür-ü dalâlet dahi, dalâlet de¤ildir. Çünkü,
hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem tefek-
kür, tasdik-i aklîden ve iz’an-› kalbîden ayr›d›rlar, baflka-
d›rlar. Onlar bir derece serbesttirler, cüz-i ihtiyariyeyi pek
dinlemiyorlar, teklif-i dinî alt›na çok giremiyorlar. Tasdik
ve iz’an, öyle de¤iller; bir mizana tâbidirler.
Hem, tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nas›l ki
tasdik ve iz’an de¤iller; öyle de, flüphe ve tereddüt say›l-
mazlar. Fakat, e¤er lüzumsuz tekrar ede ede müstakar
SÖZLER | 439
Y
‹RM‹
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
iz’an:
anlay›fl, ak›l.
iz’an-› kalbî:
kalbin anlay›p kabul
etmesi.
kuvve-i müfekkire:
düflünme
gücü.
küfür:
Allah’› inkâr etme, inanç-
s›zl›k.
lüzum:
gerekme.
merhem:
yaraya sürülen ilâç.
mesail-i imaniye:
imanî mesele-
ler.
mizan:
terazi, ölçü.
muhakeme:
ak›l yürütüp do¤ru
bir sonuç ç›karma.
müstakar:
karar bulan, kararl›.
suret:
biçim, görünüfl.
flek:
flüphe.
flüphe:
tereddüt, kuflku.
taakkul:
akletme; zihin yorarak
anlama, ak›l erdirme.
tâbi:
uyan, ba¤l› olan.
tahayyül:
hayalde canland›rma.
tahayyül-ü küfür:
küfrü hayal
etme.
tasavvur:
bir fleyi zihinde flekil-
lendirme, düflünüp tasarlama.
tasavvur-u dalâlet:
dinsizli¤i dü-
flünme, akl›ndan geçirme.
tasdik:
do¤rulama.
tasdik-i aklî:
akl›n kabul etmesi,
onay›.
tefekkür:
bir mesele hakk›nda
zihni faaliyet gösterme, düflün-
me.
tefekkür-ü dalâlet:
dinsizli¤in
sebeplerini anlamak için, zihni fa-
aliyetle düflünme ifli.
teklif-i dini:
dinin kifliye yükledi-
¤i görev.
telkinat-› fleytaniye:
fleytan›n
telkinleri, fleytan›n fikir afl›lamala-
r›.
tereddüt:
karars›zl›k, bir konuda
flüphede kalma.
tetkikat:
tetkikler, dikkatle arafl-
t›rmalar.
tevehhüm:
vehimlenme, gerçek-
te var olmayan› var zannetmekle
ümitsizli¤e ve korkuya düflme.
tevehhüm-ü küfür:
küfre girdi¤i-
ni zannetme.
vecih:
yön.
vesvese:
kalbe gelen flüphe, ku-
runtu.
yeis:
ümitsizlik.
zan:
sanma.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
bîtarafâne:
tarafs›zca.
cevelân:
dolaflma, hareketli-
lik.
cüz-i ihtiyarî:
istedi¤ini seç-
me hakk›, tercih hürriyeti.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lma, sapk›nl›k.
derece:
kademe.
emr-i küfrî:
Allah’› inkâr em-
ri.
esbap:
nedenler, sebepler.
galiben:
ço¤u zaman, ço¤un-
lukla.
hâl:
durum, vaziyet.
halel:
bozukluk, eksiklik.
hayal:
asl› esas› olmadan zi-
hinde kurulan fley.
hilâf-› iman:
imana z›t.
›slah:
düzeltme, iyilefltirme.
ihtiyar:
irade, istek.
iltibas:
kar›flt›rma.
iman:
inanma, inanç.
itikat:
inanç, iman.
1...,429,430,431,432,433,434,435,436,437,438 440,441,442,443,444,445,446,447,448,449,...1482
Powered by FlippingBook