Sözler - page 438

ona hiç muttali olmad›n. Senin namaz›n ve abdestin
hem sahihtir, hem hasendir. Mutezile der: “Hakikatte ka-
bih ve fasittir. Lâkin senden kabul edilir. Çünkü cehlin
var, bilmedin ve özrün var.” Öyle ise Ehl-i Sünnet mez-
hebine göre, zahir-i fleriata muvaf›k olarak iflledi¤in ame-
line, “Acaba sahih olmufl mu?” deyip, vesvese etme. Fa-
kat, “Kabul olmufl mu?” de; gururlanma, ucba girme.
•
‹kinci Merhem
: Dinde, hareç yoktur.
1
p
ĝj
u
ódG p
‘ n
ên
ôn
M n
’
Madem dört mezhep hakt›r. Madem isti¤fara müncer
olan derk-i kusur ise gurura müncer olan hüsnüamelin
rü’yetine—böyle vesveseli adama—müreccaht›r; yani
böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düfl-
mektense, amelini kusurlu görse, isti¤far etse, daha ev-
lâd›r.
Madem böyledir, sen vesveseyi at, fleytana de ki: “fiu
hâl, bir hareçtir.
Hakikat-i hâle muttali olmak güçtür. Dindeki yüsre
münafidir.
2
p
ĝj
u
ódG p
‘ n
ên
ôn
M n
’ @ l
ô°r
ùo
j o
ĝj
u
ódn
G
esas›na muha-
liftir. Elbette, böyle amelim, bir mezheb-i hakka muvaf›k
gelir. O bana kâfidir. Hem, lâakal ben aczimi itiraf ede-
rek ibadeti lây›k-› veçhile eda edemedi¤imden, isti¤far ve
tazarru ile merhamet-i ‹lâhiyeye dehalet edip, kusurum
affolunmak, kusurlu amelim kabul olunmak için mütezel-
lilâne bir niyaza vesiledir.”
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
amel:
bir insan›n dinî emirler ve
yasaklara göre yapt›¤› ifl, hareket
fiil, ibadet ifli.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
cehil:
cahillik, bilmezlik.
dehalet:
s›¤›nmak, yard›m iste-
yifl.
derk-i kusur:
kusuru anlama.
eda:
yerine getirme.
Ehl-i Sünnet:
amel ve inançta Hz.
Peygamber ve Ashab›na uyanlar.
evlâ:
daha uygun, daha iyi.
fasit:
bozuk, bozulmufl.
gurur:
kibir, büyüklük taslama,
kendini be¤enme.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i hâl:
iflin asl›.
hâl:
durum, vaziyet.
hareç:
zorlama, bask›.
hasen:
güzel olma.
hüsnüamel:
güzel amel.
ibadet:
Allah’›n emrettiklerini ye-
rine getirme.
iktibas:
k›smen aktar›lma.
isti¤far:
af dileme, manevî pifl-
manl›k tevbe etme.
kabih:
kötü, çirkin olma.
kabul:
raz› olma.
kâfi:
yeterli.
lâakal:
en az›ndan.
lây›k-› vecih:
usulüne uygun du-
rum.
merhamet-i ‹lâhiye:
Allah’›n
merhameti, ba¤›fl›.
merhem:
yaraya sürülen ilâç.
mezheb-i hak:
do¤ru kabul edil-
mifl mezhep, hak mezhep.
mezhep:
bir dinin baz› noktalar-
da görüfl farklar› bulunan kolla-
r›ndan her biri.
muhalif:
ayk›r›l›k gösteren, uy-
mayan.
Mutezile:
meseleleri s›rf ak›lla
izaha çal›flan, aklî esaslara daya-
narak kul, fiilinin yarat›c›s›d›r de-
mekle kaderi inkâr yoluna giden
ve hak mezheplerden ayr›lan
inanç, itikadî bir f›rka.
muttali:
bir iflten haberdar olma;
bir iflten haberi olan..
muvaf›k:
uygun, münasip.
münafi:
z›t, ters.
müncer:
dayanmak, neticelenen.
müreccah:
tercih edilen.
mütezellilâne:
kendi hiçli¤ini, za-
y›fl›¤›n› gösterir bir flekilde.
namaz:
‹slâm›n befl flart›ndan bi-
ri.
niyaz:
yalvarma, dua.
rü’yet:
görülme.
sahih:
do¤ru, kusursuz.
tazarru:
yalvarma, Allah’a
huflû içinde yalvarma.
ucub:
kendini be¤enme.
vesile:
arac›, sebep.
vesvese:
kalbe gelen flüphe,
kuruntu.
yüsr:
kolayl›k.
zahir-i fleriat:
‹slâm dininin
genel, bilinen kurallar›.
1.
Dinde zorluk, s›k›nt› yoktur. (Ayet ve hadislerden iktibas edilen dinî bir kaide.)
2.
Din kolayl›kt›r. (
Keflfü’l-Hafa
, c. 1., s. 414;
Kenzü’l-Ummal
, 3:33, 36, 47;
Buharî
, ‹man: 29.) •
Dinde zorluk, s›k›nt› yoktur.
438 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,428,429,430,431,432,433,434,435,436,437 439,440,441,442,443,444,445,446,447,448,...1482
Powered by FlippingBook