Sözler - page 516

Sonra bir köflede bir saraya rast geldim. Üstünde “Sa-
id” ismini gördüm. Merak ettim. Daha dikkat ettim, su-
retimi üstünde gördüm gibi bana geldi. Kemal-i taaccü-
bümden ba¤›rarak, akl›m bafl›ma geldi, ay›ld›m.
‹flte, o vak›a-i hayaliyeyi sana tabir edece¤im. Allah
hay›r etsin.
‹flte, o flehir ise, hayat-› içtimaiye-i befleriye ve medi-
ne-i medeniyet-i insaniyedir. O saraylar›n her birisi, birer
insand›r. O saray ehli ise, insandaki göz, kulak, kalp, s›r,
ruh, ak›l gibi letaif ve nefis ve heva ve kuvve-i fleheviye
ve kuvve-i gadabiye gibi fleylerdir. Her bir insanda her bir
lâtifenin ayr› ayr› vazife-i ubudiyetleri var; ayr› ayr› lezzet-
leri, elemleri var. Nefis ve heva, kuvve-i fleheviye ve ga-
dabiye, bir kap›c› ve it hükmündedirler.
‹flte o yüksek letaifi, nefis ve hevaya musahhar etmek
ve vazife-i asliyelerini unutturmak, elbette sukuttur, te-
rakki de¤ildir. Sair cihetleri sen tabir edebilirsin.
ÜÇÜNCÜ NÜKTE
‹nsan, fiil ve amel cihetinde ve sa’y-i maddî itibar›yla
zay›f bir hayvand›r, âciz bir mahlûktur. Onun, o cihette-
ki daire-i tasarrufat› ve malikiyeti o kadar dard›r ki, elini
uzatsa, ona yetiflebilir. Hatta, insan›n eline dizginini ve-
ren hayvanat-› ehliye, insan›n zaaf ve acz ve tembelli¤in-
den birer hisse alm›fllard›r ki, yabanî emsallerine k›yas
edildikleri vakit, azîm fark görünür (ehlî keçi ve öküz, ya-
banî keçi ve öküz gibi).
âciz:
zay›f, güçsüz.
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
amel:
fiil, ifl, emek.
azîm:
büyük.
cihet:
yön.
daire-i tasarrufat:
tasarruflar da-
iresi, sevk ve idare etme dairesi.
dizgin:
idare, yönetim.
ehlî:
evcil.
elem:
dert, üzüntü, ac›.
emsal:
benzer.
fiil:
davran›fl, hareket.
hayat-› içtimaiye-i befleriye:
in-
sanlara ait olan sosyal hayat.
hayvanat-› ehliye:
evcil hayvan-
lar.
heva:
istek, arzu, nefse ait olan
fleylere düflkünlük.
hisse:
pay.
hüküm:
bir fley hakk›nda verilen
karar.
itibar›yla:
bak›m›ndan.
kemal-i taaccüp:
tam hayrette
kalmak.
kuvve-i gadabiye:
hiddet, öfke
duygusu.
kuvve-i fleheviye ve gadabiye:
cinsel istek ve öfke duygular›.
kuvve-i fleheviye:
dünya zevkle-
rine istek duygusu; cinsel istek.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
letaif:
lâtifeler, duygular.
lezzet:
hofla giden fleyler, tat ol-
ma.
mahlûk:
yarat›k.
malikiyet:
sahib olma.
medine-i medeniyet-i insaniye:
insanl›¤›n medeniyet flehri.
musahhar:
emir alt›na giren.
nefis:
insandaki bedenî canl›-
l›k; yeme, içme, flehvet gibi
biyolojik ihtiyaçlara duyulan
tabiî istek insan›n kötülü¤ü
isteyen yönü.
nükte:
ince söz ve mana.
sair:
di¤er.
sa’y-i maddî:
maddî çal›flma.
sukut:
düflme, alçalma.
suret:
resim.
s›r:
kalbe konulan bir lâtife,
duygu.
tabir:
yorum.
terakki:
ilerleme, geliflme.
vakit:
zaman.
vak›a-i hayaliye:
hayalî hâdi-
se.
vazife-i asliye:
as›l vazife.
vazife-i ubudiyet:
kulluk va-
zifesi.
yabanî:
yabana ait, evcil ol-
mayan.
zaaf:
zay›fl›k, güçsüzlük.
516 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,506,507,508,509,510,511,512,513,514,515 517,518,519,520,521,522,523,524,525,526,...1482
Powered by FlippingBook