Sözler - page 863

B‹R‹NC‹ MESELE:
fiu kâinat›n mevti mümkündür.
Çünkü, bir fley kanun-u tekâmülde dahil ise, o fleyde
alâküllihâl neflvünema vard›r. Neflvünema ve büyümek
varsa, ona alâküllihâl bir ömr-ü f›trî vard›r. Ömr-ü f›trîsi
var ise, alâküllihâl bir ecel-i f›trîsi vard›r. Gayet genifl bir
istikra ve tetebbu ile sabittir ki, öyle fleyler mevtin pen-
çesinden kendini kurtaramaz.
Evet, nas›l ki insan küçük bir âlemdir, y›k›lmaktan kur-
tulamaz; âlem dahi büyük bir insand›r, o dahi ölümün
pençesinden kurtulamaz. O da ölecek, sonra dirilecek
veya yat›p, sonra subh-u haflirle gözünü açacakt›r.
Hem, nas›l ki kâinat›n bir nüsha-i musa¤¤aras› olan
bir flecere-i zîhayat, tahrip ve inhilâlden bafl›n› kurtara-
maz; öyle de, flecere-i hilkatten teflaub etmifl olan silsile-i
kâinat tamir ve tecdit için, tahripten, da¤›lmaktan kendi-
ni kurtaramaz.
E¤er dünyan›n ecel-i f›trîsinden evvel, ‹rade-i Ezeliye-
nin izniyle, haricî bir maraz veya muharrip bir hâdise ba-
fl›na gelmezse ve onun Sâni-i Hakîm’i dahi ecel-i f›trîden
evvel onu bozmazsa, her hâlde, hatta fennî bir hesap ile,
bir gün gelecek ki:
o
?Én
Ñp
÷r
G Gn
Pp
Gn
h @ r
än
Qn
ón
µ`r
fG o
?ƒo
ét
ædG Gn
Pp
Gn
h @ r
än
Qu
ƒo
c ¢o
ùr
ªs
°ûdG Gn
Pp
G
@ r
än
ôn
ã`n
à`r
fG o
Öp
cGn
ƒn
µ r
dG Gn
Pp
Gn
h @ r
än
ô n
£n
Ør
fG o
A B É n
ª s
°ùdG Gn
Pp
G
1
@ r
än
Òu
° o
S
2
@ r
än
ôu
éo
a o
QÉn
ëp
Ñdr
G Gn
Pp
Gn
h
manalar› ve s›rlar› Kadîr-i Eze-
lî’nin izni ile tezahür edip, o dünya olan büyük insan,
SÖZLER | 863
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
hâdise:
vak›a, olay.
haricî:
d›flar›ya ait.
inhilâl:
da¤›lma, çözülme.
irade-i ezelî:
ezelî olan Allah’›n
iradesi.
istikra:
bir fleyin pefline düflüp
iyice araflt›rma, etrafl› bilgi edin-
me.
Kadîr-i Ezelî:
her fleye gücü ye-
ten, varl›¤›n›n evveli olmayan, Al-
lah.
kâinat:
evren.
kanun-u tekâmül:
olgunlaflma,
mükemmelleflme kanunu.
mana:
anlam.
maraz:
hastal›k.
mesele:
konu.
mevt:
ölüm.
muharrip:
harap eden, y›k›p yok
eden.
neflvünema:
geliflme, olgunlafl-
ma.
nüsha-i musa¤¤ara:
küçültülmüfl
örnek.
ömr-ü f›trî:
Allah’›n takdir etti¤i
yaflama süresi.
pençe:
el, pençe.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
silsile-i kâinat:
kâinat›n, bir zinci-
rin halkalar› gibi kademe kademe
yarat›l›fl›.
subh-u haflir:
öldükten sonraki
dirilifl sabah›.
flecere-i hilkat:
yarat›l›fl a¤ac›.
flecere-i zîhayat:
hayat a¤ac›.
tahrip:
y›kma.
tecdit:
yenileme.
teflaub:
flubelere, bölümlere ay-
r›lma.
tetebbu:
iyice inceleme.
tezahür:
ortaya ç›kma.
alâküllihâl:
ister istemez.
âlem:
dünya, cihan.
ecel-i f›trî:
Allah taraf›ndan
tayin olunan ortalama ömür.
fennî:
fenle ilgili olan.
gayet:
son derece.
1.
Günefl dürülüp topland›¤›, • Y›ld›zlar döküldü¤ünde, • Da¤lar yürütüldü¤ünde. (Tekvir Su-
resi: 1-3.)
2.
Gök yar›ld›¤› zaman. • Y›ld›zlar saç›ld›¤› zaman. • Denizler kaynay›p birbirine kar›flt›¤› za-
man. (‹nfitar Suresi: 1-3.)
1...,853,854,855,856,857,858,859,860,861,862 864,865,866,867,868,869,870,871,872,873,...1482
Powered by FlippingBook