Sözler - page 858

icad› bir tek çiçe¤in sun’u gibi o kudrete kolay gelir. E¤er
esbaba isnat edilse, o vakit bir tek çiçek bir bahar kadar
a¤›r olur. fiu Sözün ‹kinci Makam›n›n Dördüncü Allahü
Ekber Mertebesinin ahir f›kras›n›n hafliyesinde, hem Yir-
mi ‹kinci Sözde, hem Yirminci Mektupta ve Zeylinde is-
pat edilmifl ki: Hilkat-i eflya, Vahid-i Ehad’e verilse, bü-
tün eflya bir fley gibi kolay olur. E¤er esbaba verilse, bir
fley bütün eflya kadar külfetli, a¤›r olur.
‹K‹NC‹ MESELE K‹:
Kudret melekûtiyet-i eflyaya taal-
lûk eder.
Evet, kâinat›n, âyine gibi, iki yüzü var:
Biri
mülk cihe-
ti ki, âyinenin renkli yüzüne benzer;
di¤eri
melekûtiyet
ciheti ki, âyinenin parlak yüzüne benzer.
Mülk ciheti
ise, z›tlar›n cevelângâh›d›r; güzel, çirkin,
hay›r, fler, küçük, büyük, a¤›r, kolay gibi emirlerin ma-
hall-i vürududur. ‹flte flunun içindir ki, Sâni-i Zülcelâl, es-
bab-› zahirîyi, tasarrufat-› kudretine perde etmifltir; tâ
Dest-i Kudret, zahir akla göre, hasis ve nâlây›k emirlerle
bizzat mübaflereti görünmesin. Çünkü, azamet ve izzet,
öyle ister. Fakat, o vesait ve esbaba hakikî tesir verme-
mifltir; çünkü, Vahdet-i Ehadiyet öyle ister.
Melekûtiyet ciheti
ise, her fleyde parlakt›r, temizdir; te-
flahhusat›n renkleri, müzahrefatlar›, ona kar›flmaz. O ci-
het, vas›tas›z kendi Hâl›k’›na müteveccihtir. Onda teret-
tüb-ü esbap, teselsül-ü ilel yoktur. Ona illiyet, malüliyet
giremez. E¤ri bü¤rüsü yoktur; mâniler müdahale ede-
mezler. Zerre, flemse kardefl olur.
ahir:
son.
Allahü ekber:
Allah en büyük ve
en yücedir.
âyine:
ayna.
azamet:
büyüklük.
bizzat:
kendisi, flahsen.
cevelângâh:
dolafl›lan yer, gezin-
me yeri.
cihet:
yön, taraf.
Dest-i Kudret:
Allah’›n ezelî gü-
cünün, kudretinin eli.
esbap:
nedenler, sebepler.
esbap-› zahirî:
görünürdeki se-
bepler.
f›kra:
bend, madde, paragraf.
hakikî:
münasip.
Hâl›k:
yoktan yaratan, yarat›c›,
Allah.
hasis:
adî, de¤ersiz.
hafliye:
derkenar, dipnot.
hay›r:
iyilik.
hilkat-i eflya:
eflyan›n yarat›lma-
s›.
icat:
yoktan var etme.
illiyet:
hastal›k, sakatl›k.
isnat:
dayanma, dayand›rma.
izzet:
de¤er, fleref.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kudret:
güç, kuvvet.
külfet:
zahmet, s›k›nt›.
mahall-i vürut:
gelifl yeri, var›lan
nokta.
makam:
yer, durak.
malüliyet:
sakatl›k, hastal›k, illet-
lilik.
mâni:
engel.
melekûtiyet:
bir fleyin görünme-
yen iç yüzü, asl›.
melekûtiyet-i eflya:
varl›klar›n
görünmeyen iç yüzü, asl›.
mertebe:
derece, basamak.
mübafleret:
temas.
müdahale:
kar›flma, el atma.
mülk:
her fleyin görünen d›fl yü-
zü.
müteveccih:
yönelen.
müzahrefat:
süprüntüler, çöpler.
nâlây›k:
lây›k olmayan.
perde:
örtü.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
sun’:
yap›fl, yapma.
flems:
günefl.
fler:
kötülük.
taallûk:
iliflik, ilgi.
tasarrufat-› kudret:
Cenab-›
Allah’›n kudretinin iflleri, icra-
atlar›.
terettüb-ü esbap:
sebeplerin
s›ralanmas›.
teselsül-ü ilel:
sebeplerin art
arda gelmesi.
tesir:
etki.
teflahhusat:
flah›s hâline gir-
meler.
Vahdet-i Ehadiyet:
Allah’›n
birli¤i ve tekli¤i, ehadiyetinin
tekli¤i.
Vahid-i Ehad:
bir olan ve bir-
li¤i her bir fleyde tecelli eden
Allah
vas›ta:
arac›.
vesait:
vas›talar, araçlar.
zahir:
görünen.
zerre:
maddenin en küçük
parças›, atom.
zeyil:
ek, ilâve.
858 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,848,849,850,851,852,853,854,855,856,857 859,860,861,862,863,864,865,866,867,868,...1482
Powered by FlippingBook