Sözler - page 859

Elhâs›l:
O kudret hem basittir, hem namütenahidir,
hem zatîdir. Mahall-i taallûk-u kudret ise, hem vas›tas›z,
hem lekesiz, hem isyans›zd›r. Öyle ise, o kudretin daire-
sinde, büyük küçü¤e karfl› tekebbürü yok; cemaat ferde
karfl› rüçhan› olamaz; küll, cüz’e nispeten, kudrete karfl›
fazla nazlanamaz.
ÜÇÜNCÜ MESELE K‹:
Kudretin nispeti, kanunîdir. Ya-
ni, ço¤a aza, büyü¤e küçü¤e bir bakar. fiu mesele-i ga-
m›zay› birkaç temsil ile zihne takrip edece¤iz.
‹flte, kâinatta, fleffafiyet, mukabele, muvazene, inti-
zam, tecerrüt, itaat, birer emirdir ki, ço¤u aza, büyü¤ü
küçü¤e müsavi k›lar.
B i r i nc i Tems i l
: fieffafiyet s›rr›n› gösterir. Meselâ,
flemsin feyz-i tecellisi olan timsali ve aksi, denizin yüzün-
de ve denizin her bir katresinde ayn› hüviyeti gösterir.
E¤er, küre-i arz, perdesiz günefle karfl› muhtelif cam par-
çalar›ndan mürekkep olsa, flemsin aksi her bir parçada
ve bütün zemin yüzünde müzahemetsiz, tecezzisiz, tena-
kussuz, bir olur. E¤er, faraza flems fail-i muhtar olsa idi
ve feyz-i ziyas›n›, timsal-i aksini iradesiyle verse idi, bü-
tün zemin yüzüne verdi¤i feyzi, bir zerreye verdi¤i feyiz-
den daha a¤›r olamazd›.
‹ k i nc i Tems i l
: Mukabele s›rr›d›r. Meselâ, zîhayat
fertlerden, yani insanlardan terekküp eden bir daire-i
azîmenin nokta-i merkeziyesindeki ferdin elinde bir
mum ve daire-i muhitteki fertlerin ellerinde de birer âyi-
ne farz edilse, nokta-i merkeziyenin muhit âyinelerine
SÖZLER | 859
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
kanunî:
kanuna ait.
katre:
damla.
kudret:
güç, kuvvet.
küll:
bütün, çok.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
mahall-i taallûk-u kudret:
kud-
retin iliflkili oldu¤u yer.
mesele-i gam›za:
anlafl›lmas› zor
olan mesele.
muhit:
kuflatan.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
mukabele:
karfl›l›k verme.
muvazene:
denge.
müsavi:
eflit, denk.
müzahemet:
çekiflme.
namütenahi:
sonsuz.
nispet:
oran, ilgi.
nispeten:
oranla.
nokta-i merkeziye:
merkezî
nokta.
perde:
örtü.
rüçhan:
üstünlük.
fleffafiyet:
saydaml›k, geçirgen-
lik.
flems:
günefl.
takrip:
yaklaflt›rma.
tecerrüt:
soyutlanma.
tecezzi:
parçalara ayr›lma, bölün-
me.
tekebbür:
kibirlenme, büyüklük
satma.
temsil:
k›yaslama tarz›nda ben-
zetme; misal getirme.
tenakus:
eksilme, azalma.
terekküp:
birleflme.
timsal:
görüntü.
timsal-i akis:
aksinin görüntüsü.
vas›ta:
arac›.
zatî:
kiflisel, özel.
zemin:
yer, yeryüzü.
zerre:
maddenin en küçük parça-
s›, atom.
zîhayat:
hayat sahibi.
âyine:
ayna.
aza:
organlar.
cemaat:
topluluk.
cüz:
az, küçük.
daire-i azîme:
genifl ve bü-
yük daire.
daire-i muhit:
kuflat›c› daire.
elhâs›l:
özetle, sözün k›sas›.
fail-i muhtar:
istedi¤ini ya-
pan.
faraza:
farz edelim ki.
farz:
sayma, tutma.
fert:
flah›s, kifli.
feyiz:
bolluk, bereket.
feyz-i tecelli:
tecelliden do-
¤an bereket.
feyz-i ziya:
bereketli ayd›n-
l›k.
hüviyet:
kimlik.
intizam:
düzgünlük.
irade:
istek, dileme.
itaat:
boyun e¤me.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleyle-
rin tamam›.
1...,849,850,851,852,853,854,855,856,857,858 860,861,862,863,864,865,866,867,868,869,...1482
Powered by FlippingBook