Sözler - page 941

mehasinini ve hüsnünün letaifini âyinelerde mukteza-i
hakikat ve hikmet olarak görmek ve göstermek isteme-
sine mukabil, en flaflaal› bir surette âyinedarl›k eden ve
gösteren ve sevip ve baflkas›na sevdiren, yine bilbedahe
o zatt›r.
Hem flu saray-› âlemin Sânii, gayet harika mu’cizeleri
ile ve gayet k›ymettar cevahirler ile dolu hazine-i gaybi-
yelerini izhar ve teflhir istemesi ve onlarla kemalât›n› ta-
rif etmek ve bildirmek istemesine mukabil, en azamî bir
surette teflhir edici ve tavsif edici ve tarif edici, yine bil-
bedahe o zatt›r.
Hem flu kâinat›n Sânii, flu kâinat› enva-› acayip ve ziy-
netlerle süslendirmek suretinde yapmas› ve zîfluur mah-
lûkat›n› seyir ve tenezzüh ve ibret ve tefekkür için ona id-
hal etmesi ve mukteza-i hikmet olarak onlara o âsâr ve
sanayiinin manalar›n›, k›ymetlerini ehl-i temafla ve tefek-
küre bildirmek istemesine mukabil, en azamî bir surette
cin ve inse, belki ruhanîlere ve melâikelere de Kur’ân-›
Hakîm vas›tas›yla rehberlik eden, yine bilbedahe o zatt›r.
Hem flu kâinat›n Hâkim-i Hakîm’i, flu kâinat›n tahav-
vülât›ndaki maksat ve gayeyi tazammun eden t›ls›m-›
mu¤lâk›n› ve mevcudat›n “Nereden? Nereye? Ve ne ol-
duklar›?” olan flu üç sual-i müflkülün muammas›n› bir el-
çi vas›tas›yla umum zîfluurlara açt›rmak istemesine mu-
kabil, en vaz›h bir surette ve en azamî bir derecede ha-
kaik-› Kur’âniye vas›tas›yla o t›ls›m› açan ve o muamma-
y› halleden, yine bilbedahe o zatt›r.
SÖZLER | 941
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
ibret:
ders ç›karma.
ins:
insan
ithal:
dahil etme, içine alma.
izhar:
gösterme, meydana ç›kar-
ma.
kâinat:
yarat›lm›fl bütün varl›klar,
evren; yarat›lm›fl fleylerin tama-
m›.
kemalât:
maddî ve manevî gü-
zellikler, mükemmellikler.
Kur’ân’› Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde say›s›z hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
k›ymet:
de¤er, baha.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar.
maksat:
kastedilen, istenilen fley.
mana:
anlam.
mehasin:
güzellikler.
melâike:
melekler.
mevcudat:
var olan her fley.
muamma:
anlam› gizli ve güç an-
lafl›l›r söz.
mu’cize:
Allah’›n yaratt›¤› ve ben-
zerini yapmaktan insanlar›n âciz
kald›¤› fley.
mukabil:
karfl›l›k, muadil.
mukteza-i hakikat ve hikmet:
hakikatin ve belirli gayelere yö-
nelik olarak, faydal›, yerli yerinde
olman›n gere¤i.
mukteza-i hikmet:
kâinattaki ve
yarat›l›fltaki ‹lâhî gaye gere¤i.
rehber:
yol gösteren, k›lavuz.
ruhanî:
ruh ile ilgili.
sanayi:
sanatlar, hünerler, usta-
l›klar.
Sâni:
her fleyi sanatl› olarak yara-
tan Allah.
saray-› âlem:
kâinat saray›.
seyir:
yürüyüfl, gezinti.
sual-i müflkül:
zor soru.
suret:
flekil, biçim, tarz.
flaflaa:
parlakl›k, gösterifl.
tahavvülât:
de¤iflmeler.
tavsif:
vas›fland›rma, niteleme,
bir fleyin iç yüzünü ve özellikleri-
ni anlatma.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma.
tefekkür:
zihni faaliyet gösterme,
düflünme.
tenezzüh:
gezinti.
teflhir:
gösterme, sergileme.
t›ls›m:
herkesin bilip çözemedi¤i
gizli s›r.
t›ls›m-› mu¤lâk:
anlafl›lmas› güç
olan gizli s›r.
umum:
bütün.
vas›ta:
arac›, el.
vaz›h:
aç›k.
zat:
flah›s, fert, kifli; Hz. Muham-
med.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
ziynet:
süs.
âsâr:
eserler, izler, niflanlar.
âyine:
ayna, mir’at.
âyinedar:
ayna olan.
azamî:
en fazla, en çok.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
cevahir:
cevherler, k›ymetli
fleyler.
cin:
gözle görünmez, lâtif ci-
simlerden ibaret bir yarat›k.
ehli temafla ve tefekkür:
ib-
retle seyredip düflünenler.
elçi:
peygamber.
enva-› acayip:
hayret verici
çeflitler, türler.
gaye:
maksat, hedef.
gayet:
çok, son derece.
Hakaik-i Kur’âniye:
Kur’ân
hakikatleri, do¤rular›.
Hâkim-i Hakîm:
her fleyi bir
maksatla uygun ve hikmetle
yaratan, her fleyi hükmü al-
t›nda tutup adaletle yöneten.
hall:
çözme.
hazine-i gaybiye:
görünme-
yen hazine.
hüsnünün letaifi:
güzelli¤inin
incelikleri.
1...,931,932,933,934,935,936,937,938,939,940 942,943,944,945,946,947,948,949,950,951,...1482
Powered by FlippingBook