Sözler - page 957

‹kinci Nokta
Sa’d-› Taftazanî gibi eaz›m-› muhakkikînin ekseri de-
mifller ki: “‹nflikak-› kamer; parmaklar›ndan su akmas›,
umum bir orduya su içirmesi, camide hutbe okurken da-
yand›¤› kuru dire¤in müfarakat-› Ahmediyeden (a.s.m.)
a¤lamas›, umum cemaatin iflitmesi gibi mütevatirdir. Ya-
ni, öyle tabakadan tabakaya bir cemaat-i kesire naklet-
mifltir ki, kizbe ittifaklar› muhaldir.
Hâle
gibi meflhur bir
kuyruklu y›ld›z›n bin sene evvel ç›kmas› gibi mütevatirdir.
Görmedi¤imiz Serendip Adas›n›n vücudu gibi, tevatürle
vücudu kat’îdir” demifller. ‹flte böyle gayet kat’î ve fluhu-
dî mesailde teflkikat-› vehmiye yapmak, ak›ls›zl›kt›r. Yal-
n›z muhal olmamak kâfidir. Hâlbuki, flakk-› kamer, bir
volkanla inflikak eden bir da¤ gibi mümkündür.
Üçüncü Nokta
Mu’cize, dava-i nübüvvetin ispat› için, münkirleri ikna
etmek içindir, icbar için de¤ildir. Öyle ise, dava-i nübüv-
veti iflitenler için, ikna edecek bir derecede mu’cize gös-
termek lâz›md›r. Sair taraflara göstermek veyahut icbar
derecesinde bir bedahetle izhar etmek, Hakîm-i Zülce-
lâl’in hikmetine münafi oldu¤u gibi, s›rr-› teklife dahi mu-
haliftir. Çünkü, “Akla kap› açmak, ihtiyar› elinden alma-
mak” s›rr-› teklif iktiza ediyor. E¤er Fât›r-› Hakîm, infli-
kak-› kameri, feylesoflar›n hevesat›na göre bütün âleme
göstermek için bir iki saat öyle b›raksa idi ve beflerin
SÖZLER | 957
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
Hâle:
Halley kuyruklu y›ld›z›. Bkz.
Yer Bilgileri.
hevesat:
hevesler, istekler.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye.
hutbe:
‹lâhî emirleri hat›rlatan
konuflma ve dualar
icbar:
zorlama, mecbur etme.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
ikna etmek:
inand›rmak.
iktiza:
lâz›m gelme, gereklilik.
inflikak:
yar›lma, ikiye ayr›lma.
inflikak-› kamer:
ay›n ikiye bö-
lünmesi.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
ittifak:
uyuflma, birleflme.
izhar:
a盤a vurma, gösterme.
kâfi:
yeterli.
kamer:
ay.
kat’î:
kesin, flüphesiz.
kizb:
yalan söyleme, yalan.
lâz›m:
gerek, lüzumlu.
mesail:
meseleler.
meflhur:
tan›nm›fl, ad› yayg›nl›k
kazanm›fl.
mu’cize:
benzerini yapmaktan
insanlar›n âciz kald›¤› fley.
muhal:
imkâns›z, olmas› müm-
kün olmayan.
muhalif:
muhalefet eden, karfl›t.
müfarakat-› Ahmediye:
Pey-
gamber Efendimizin ayr›lmas›.
münafi:
z›t, muhalif, ayk›r›.
münkir:
inkâr eden, kabul etme-
yen.
mütevatir:
yalan söylemekte bir-
leflmelerini akl›n kabul etmeye-
ce¤i bir toplulu¤un verdi¤i kesin
haber.
Sa’d-› Taftazanî:
Saadeddin Taf-
tazanî. bkz. fiah›s Bilgileri.
sair:
geçen, di¤er, baflka.
Serendip Adas›:
bkz. Yer Bilgileri.
s›rr-› teklif:
teklif, imtihan s›rr›,
flakk-› kamer:
ay›n ikiye bölün-
mesi.
fluhudî:
görmekle ilgili.
tabakadan tabakaya:
topluluk-
tan toplulu¤a.
teflkikat-› vehmiye:
flüpheye dü-
flürmeler.
tevatür:
yalan söylemez kimse-
lerin birleflerek verdikleri haber.
umum:
bütün, cümle, herkes; ge-
nel olma.
volkan:
yanarda¤.
vücut:
var olufl, varl›k.
âlem:
dünya, cihan.
bedahet:
aç›kl›k, aflikâr.
cami:
namaz k›l›nan yer.
cemaat:
topluluk, tak›m.
cemaat-i kesire:
çok kalaba-
l›k topluluk.
dava-i nübüvvet:
peygam-
berlik davas›, iddias›.
derece:
aflama, mertebe.
eaz›m-› muhakkikîn:
haki-
katleri delilleri ile bilen en bü-
yük âlimler.
ekser:
en çok, daha ziyade.
evvel:
önce, bafllang›ç.
Fât›r-› Hakîm:
her fleyi bir
maksada uygun ve hikmetle
benzersiz bir flekilde yaratan
Allah.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan
filozof.
gayet:
son derece, çok.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi ve her fleyi hik-
metle yaratan Allah.
1...,947,948,949,950,951,952,953,954,955,956 958,959,960,961,962,963,964,965,966,967,...1482
Powered by FlippingBook