Sözler - page 952

fiimdi, makam-› istimada olan zata deriz ki: ‹lhad
gömle¤ini y›rt, at; mü’min kula¤›n› geçir ve Müslim göz-
lerini tak. Sana iki küçük temsil ile bir iki meyvenin de-
rece-i k›ymetini gösterece¤iz.
•
Meselâ
, senin ile biz beraber bir memlekette bulunu-
yoruz. Görüyoruz ki her fley bize ve birbirine düflman ve
bize yabanc›, her taraf müthifl cenazelerle dolu. ‹flitilen
sesler yetimlerin a¤lay›fl›, mazlumlar›n vaveylâs›d›r. ‹flte,
biz flöyle bir vaziyette oldu¤umuz vakitte, biri gitse o
memleketin padiflah›ndan bir müjde getirse, o müjde ile,
bize yabanc› olanlar ahbap flekline girse, düflman gördü-
¤ümüz kimseler kardefller suretine dönse, o müthifl ce-
nazeler, huflû ve huzûda, zikir ve tesbihte birer ibadetkâr
fleklinde görünse, o yetimâne a¤lay›fllar senakârâne “Ya-
flas›nlar!” hükmüne girse ve o ölümler ve o soymaklar,
garatlar, terhisat suretine dönse, kendi sürurumuz ile be-
raber herkesin süruruna müflterek olsak; o müjde ne ka-
dar mesrurâne oldu¤unu elbette anlars›n.
‹flte mirac-› Ahmediyenin (a.s.m.) bir meyvesi olan
nur-u imandan evvel flu kâinat›n mevcudat›, nazar-› dalâ-
letle bak›ld›¤› vakit yabanc›, muz›r, müz’iç, muvahhifl ve
da¤ gibi cirimler birer müthifl cenaze; ecel, herkesin ba-
fl›n› kesip ademâbâd kuyusuna atar; bütün sedalar, firak
ve zevalden gelen vaveylâlar oldu¤u hâlde, dalâletin öy-
le tasvir etti¤i hengâmda, meyve-i Miraç olan hakaik-›
erkân-› imaniye nas›l mevcudat› sana kardefl, dost ve
Sâni-i Zülcelâl’ine zakir ve müsebbih; ve mevt ve zeval,
bir nevi terhis ve vazifeden azat etmek; ve sedalar, birer
ademâbâd:
yok olufl, yokluk âle-
mi, ölüm.
ahbap:
dost, sevilen dost.
cenaze:
insan ve insan ölüsü.
cirimler:
cisimler, kütleler.
dalâlet:
dinsizlik.
derece-i k›ymet:
de¤er ölçüsü,
k›ymet miktar›.
ecel:
Allah taraf›ndan takdir edi-
len ölüm vakti.
firak:
ayr›l›k, hicran.
garat:
ya¤malar, çapullar.
hakaik-› erkân-› imaniye:
iman
hakikatlerinin flartlar›, esaslar›.
hengâm:
zaman, vakit.
huflû:
Allah’a karfl› korku ve say-
g› ile boyun e¤me,
huzû:
alçak gönüllülük.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
ibadetkâr:
ibadet yapan, ibadete
düflkün.
ilhad:
tanr› tan›mazl›k, dinsizlik.
kâinat:
evren.
makam-› istima:
dinleme konu-
mu yeri.
mazlum:
zulüm görmüfl, zulme
u¤ram›fl.
mesrurâne:
sevinçle, nefleyle.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley.
mevt:
ölüm, vefat.
meyve-i Miraç:
Miraç meyvesi.
Mirac-› Ahmediye:
Peygamber
Efendimizin mirac›.
muvahhifl:
vahflet veren, korku-
tan.
muz›r:
zararl›, zarar veren.
müjde:
sevindirici haber, beflaret.
mü’min:
iman esaslar›na inanan;
Allah’a iman eden.
müsebbih:
tesbih çeken, sübha-
nallah diyen, Allah’› anan.
Müslim:
‹slâm dininden olan,
Müslüman.
müflterek:
birlikte, ortaklafla.
müthifl:
korkunç, dehfletli.
müz’iç:
rahats›z eden, s›k›nt› ve-
ren.
nazar-› dalâlet:
dinsizli¤in bak›fl›.
nevi:
çeflit, cins.
nur-u iman:
iman nuru, inanç ›fl›-
¤›.
padiflah:
hükümdar.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
seda:
ses, sesler.
senakârâne:
överek ve met-
heder bir flekilde.
suret:
flekil, biçim.
sürur:
sevinç, nefle.
tasvir:
bir fleyi yaz›yla veya
sözle anlatmak.
temsil:
benzetme, örnek.
terhis:
görevi bitirme.
terhisat:
terhisler.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tut-
ma, sübhanallah demek.
vaveylâ:
盤l›k, feryat.
vazifeden azat etmek:
göre-
vi biteni serbest b›rakmak.
vaziyet:
durum, durufl.
yetim:
öksüz, kimsesiz.
yetimâne:
yetimler gibi.
zakir:
zikreden, zikredici.
zat:
kifli, flah›s.
zeval:
sona erme, ölüm.
zikir:
ad›n› anma, hat›ra getir-
me
952 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,942,943,944,945,946,947,948,949,950,951 953,954,955,956,957,958,959,960,961,962,...1482
Powered by FlippingBook