Sözler - page 988

edip, bir k›s›m yer zapt etmek ve ona nihayet vermek ve
manen âciz b›rak›p, hadsiz oldu¤u hâlde tahdit etmek ve
hiçbir mecburiyet olmadan bir mütenahi fley, nihayetsiz
bir fleye, nihayetsiz oldu¤u bir vakitte nihayet vermek ve
mütenahi yapmak lâz›m gelir ki; bu, muhalât›n en gayri-
makulü ve mümteniat›n en katmerlisidir.
Hem, flerikler “
müsta¤niyetün anha
” ve “
mümteni-
atün bizzat
”, yani hiç onlara ihtiyaç olmad›¤› gibi, vücut-
lar› muhal olduklar› hâlde onlar› dava etmek, s›rf tahak-
kümîdir. Yani aklen, mant›ken, fikren o davay› ettirecek
bir sebep olmad›¤› için, manas›z sözler hükmündedir;
ilm-i usulce
tahakkümî
tabir edilir, yani manas›z dava-i
mücerrettir. ‹lm-i kelâm ve ilm-i usulün düsturlar›ndand›r
ki, denilir:
o
¿Én
µ r
ep
’r
G ?p
a Én
æo
j n
’n
h m
?«/
dn
O r
øn
Y ?
p
TÉs
ædGp
ôr
«n
¨r
dG p
?Én
ªp
àr
Mp
Ór
``p
d n
In
ôr
Ñp
Yn
s
»p
ª r
?p
© r
dG n
Ú/
?n
« r
dG t
»p
JGs
òdG
Yani, “
Bir delilden, bir emareden nefl’et etmeyen bir
ihtimalin ehemmiyeti yok; kat’î ilme flek katmaz, yakîn-i
hükmîyi sarsmaz
.” Meselâ, zat›nda Barla Denizi (yani
E¤irdir Gölü), imkân ve ihtimal var ki, pekmez olsun, ya-
¤a ink›lâp etmifl olsun. Fakat, madem bir emareden, o
imkân ve ihtimal nefl’et etmiyor; onun vücuduna ve su
oldu¤una, kat’î ilmimize tesir etmez, flek ve vesvese ver-
mez.
‹flte bunun gibi, mevcudat›n her taraf›ndan, kâinat›n
her köflesinden sorduk. Birinci Mevk›fta gösterildi¤i gibi,
âciz:
zay›f, güçsüz.
dava:
iddia.
dava-i mücerret:
manas›z ve ha-
yali bir dava, iddia.
delil:
bir davay›, meseleyi ispata
yarayan fley, kan›t.
düstur:
kaide, prensip.
ehemmiyet:
önem.
emare:
alâmet, belirti.
gayrimakul:
akla uymayan.
hadsiz:
s›n›rs›z.
ihtimal:
olabilirlik, mümkün ol-
ma.
ilm-i kelâm:
kelâm ilmi; imanla
ilgili konular› ikna ve ispat ederek
güzel anlatma bilgisi.
ilm-i usul:
usul ilmi, bir iflin nas›l
yap›lmas› gerekti¤ini gösteren
ilim, metodoloji.
imkân:
olabilecek hâlde bulun-
ma, olabilirlik.
ink›lâp:
de¤iflim, dönüflüm.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kat’î:
kesin.
katmer:
kat kat olmufl.
manas›z:
anlams›z.
manen:
mana itibar›yla, iç varl›k
bak›m›ndan, gönülce, ruhça, ma-
naca.
mecburiyet:
mecburluk, zorunlu-
luk.
mevcudat:
var olan her fley,
mahlûklar.
muhal:
imkâns›z.
muhalât:
muhaller, imkâns›z-
lar.
mümteniat:
imkâns›zl›klar.
mümteniatün bizzat:
varl›¤›
hiçbir flekilde mümkün olma-
yan.
müsta¤niyetün anha:
kendi-
lerine hiç ihtiyaç olmayanlar.
mütenahi:
sonlu.
nefl’et:
meydana gelme.
nihayet:
son.
nihayetsiz:
sonsuz.
flek:
flüphe.
flerik:
ortak.
tabir:
manas› olan söz.
tahakkümî:
manas›z iddia.
tahdit:
s›n›rland›rma.
tesir:
etki.
vesvese:
flüphe, kuruntu.
vücut:
var olma.
yakîn-i hükmî:
ilim ile sabit
olup kesinlik kazanm›fl.
zapt:
idaresi alt›na alma.
zat:
öz.
988 | SÖZLER
O
TUZ
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,978,979,980,981,982,983,984,985,986,987 989,990,991,992,993,994,995,996,997,998,...1482
Powered by FlippingBook