Sözler - page 990

edip onu çi¤nemektir; ve söylemek silsilesinden yaln›z
meharic-i huruf kal›plar›na havay› sokup ç›karmakt›r.
Hâlbuki, a¤z›nda bir tek kelime, bir çekirdek gibi iken,
bir a¤aç hükmündedir. Hava içinde milyonlar ayn› keli-
me gibi meyveler verir. Milyonlarla dinleyenlerin kulakla-
r›na girer. Bu misalî sümbüle, insandaki hayalin eli ancak
yetiflebilir; ihtiyar›n k›sac›k eli, nas›l yetiflir?
Madem esbap içinde en eflrefi ve en ziyade ihtiyar sa-
hibi olan insan, böyle hakikî icattan eli ba¤lansa, sair ce-
madat ve behimat ve anas›r ve tabiat, nas›l hakikî muta-
sarr›f olabilirler? Yaln›z o esbap, birer zarft›r ve masnu-
at-› Rabbaniyeye birer k›l›ft›rlar ve hedâyâ-i Rahmaniye-
ye birer tablac›d›rlar. Elbette bir padiflah›n hediyesinin
kab› veya hediyeye sar›lan mendil veyahut hediye eline
verilip getiren nefer, o padiflah›n saltanat›na flerik ola-
mazlar; ve onlar› flerik tevehhüm eden, saçma bir heze-
yan eder. Öyle de, esbab-› zahiriye ve vesait-i sûriyenin,
rububiyet-i ‹lâhiyeden hiçbir cihette hisseleri olamaz, hiz-
met-i ubudiyetten baflka nasipleri yoktur.
‹kinci Maksat
Ehl-i flirkin vekili, meslek-i flirki, hiçbir cihette ispat
edemedi¤inden ve onun ispat›ndan me’yus kald›¤›ndan,
ehl-i tevhidin mesle¤ini, teflkikat›yla ve flüpheleriyle tah-
rip etmeye çal›flmak istedi¤inden, flöyle ikinci bir sual
ediyor, diyor ki:
anas›r:
su, hava gibi unsurlar, ele-
mentler.
behimat:
hayvanlar.
cemadat:
cans›zlar.
cihet:
yön, görüfl aç›s›.
ehl-i flirk:
Allah’a ortak koflanlar.
ehl-i tevhit:
tevhit ehli.
esbap:
sebepler.
esbap-i zahiriye:
görünürdeki
sebepler.
eflref:
en flerefli.
hakikî:
gerçek.
hedâyâ-i Rahmaniye:
Rahman
olan Allah’›n hediyeleri, r›z›klar›.
hezeyan:
saçmalama.
hisse:
pay.
hizmet-i ubudiyet:
kulluk hiz-
meti.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde
icat:
yoktan var etme, meydana
getirme.
ihtiyar:
tercih, irade.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
maksat:
gaye.
masnuat-› Rabbaniye:
Allah’›n
sanatl› olarak yaratt›¤› varl›klar.
meharic-i huruf:
a¤›zda harf ses-
lerinin ç›kt›¤› yerler.
meslek-i flirk:
flirk mesle¤i.
me’yus:
ümitsiz.
misali:
misale ait, numuneye ait,
örneklik.
mutasarr›f:
tasarruf sahibi olan;
kullanmaya yetkili.
nasip:
pay, hisse.
nefer:
rütbesiz asker, er.
Rububiyet-i ‹lâhiye:
Cenab-›
Hakk›n her mahlûku terbiye
etmesi ve idaresi alt›nda bu-
lundurma vasf›.
sair:
di¤er, öteki.
saltanat:
sultanl›k, hüküm-
darl›k.
silsile:
zincir.
sual:
soru.
flerik:
ortak.
tabiat:
maddî âlem ve içinde-
kiler.
tablac›:
yiyecek sunan, tak-
dim eden.
tahrip:
y›kma, bozma.
teflkikat:
flekler, flüpheler.
tevehhüm:
vehimlenme,
zannetme.
vekil:
baflkas›n›n yerine hare-
ket eden, konuflan.
vesait-i sûriye:
görünüflteki
vas›talar, sebepler.
zarf:
k›l›f, mahfaza.
ziyade:
çok, fazla.
990 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,980,981,982,983,984,985,986,987,988,989 991,992,993,994,995,996,997,998,999,1000,...1482
Powered by FlippingBook