Tarihçe-i Hayat - page 277

ma¤araya çekileyim. Erhamürrâhimîn, bana Barla’y› o
ma¤ara yapt›, ma¤ara faydas›n› verdi. Fakat s›k›nt›l› ma-
¤ara zahmetini, zaif vücuduma yüklemedi. Yaln›z Bar-
la’da, iki üç adamda bir vehhaml›k vard›. O vehhaml›k
sebebiyle bana eziyet verildi. Hatta o dostlar›m, güya is-
tirahatimi düflünüyorlar. Hâlbuki o vehhaml›k sebebiyle
hem kalbime, hem Kur’ân’›n hizmetine zarar verdiler.
Hem ehl-i dünya bütün menfîlere vesika verdi¤i ve cani-
leri hapisten ç›kar›p affettikleri hâlde, bana, zulüm ola-
rak, vermediler. Benim Rabb-i Rahîmim, beni Kur’ân’›n
hizmetinde ziyade istihdam etmek ve Sözler nam›yla,
envar-› Kur’âniyeyi bana fazla yazd›rmak için, da¤da¤a-
s›z bir surette beni flu gurbette b›rak›p, bir büyük merha-
mete çevirdi. Hem, ehl-i dünya, dünyalar›na kar›flabile-
cek bütün nüfuzlu ve kuvvetli rüesalar› ve fleyhleri, kasa-
balarda ve flehirlerde b›rak›p akrabalar›yla beraber her-
kesle görüflmeye izin verdikleri hâlde, beni zulmen tecrit
etti, bir köye gönderdi. Hiç akraba ve hemflehrilerimi,
bir iki tanesi müstesna olmak üzere, yan›ma gelmeye
izin vermedi. Benim Hâl›k-› Rahîm’im, o tecridi, benim
hakk›mda bir azîm rahmete çevirdi. Zihnimi safî b›rak›p,
g›llug›fltan azade olarak Kur’ân-› Hakîmin Feyzini, oldu-
¤u gibi almaya vesile etti. Hem, ehl-i dünya, bidayette iki
sene zarf›nda iki adî mektup yazd›¤›m› çok gördü. Hatta
flimdi bile on veya yirmi günde veya bir ayda bir iki mi-
safirin s›rf ahiret için yan›ma gelmesini hofl görmediler,
bana zulmettiler. Benim Rabb-i Rahîm’im ve Hâl›k-›
Hakîm’im, o zulmü bana merhamete çevirdi ki, doksan
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 277
B
ARLA
H
AYATI
bundan baflka, kadar, bile, dahi,
hem de...” manalar›nda, cümle
bafllar›nda kullan›lan edatt›r.
hemflehri:
ayn› flehirli, ayn›
memleketli.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
hizmete alma, hizmet ettirme, bir
iflte çal›flt›rma, çal›flt›rma.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
izin:
izin, müsaade, ruhsat.
kasaba:
flehirden küçük, köyden
büyük, henüz k›rsal özelliklerini
yitirmemifl olan yerleflim merke-
zi.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
menfi:
nefyedilmifl, sürgün edil-
mifl, sürgün.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek, korumak, iyilik etmek,
bîçarelere yard›mda bulunmak,
esirgemek.
müstesna:
ayr› tutularak, hariç,
ayr›k.
nam:
ad, isim.
nüfuz:
söz geçirme.
Rabb-i Rahîm:
flefkat ve merha-
met sahibi olan Cenab-› Hak.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
esirgeme, ba¤›fllama, flefkat gös-
terme.
rüesa:
reisler, baflkanlar.
sâfî:
saf olan, duru, kat›ks›z, kat›-
fl›ks›z.
s›rf:
ancak, sadece, yaln›z, salt.
suret:
biçim, görünüfl, k›l›k, k›ya-
fet.
fleyh:
tarikat kurucusu, bir tari-
katta en üst mertebeye ulaflm›fl
kimse; bir tekke veya zaviyede
ders veren ve müritleri bulunan
kimse.
tecrîd:
ay›rma, bir tarafta tutma,
yaln›z b›rakma.
vehham:
çok flüphe ve vesvese
eden, çok kuruntulu; vehimli, ku-
runtulu.
vesika:
bir mal veya yiyece¤in
halka eflit flekilde da¤›t›lmas› için
hükümetçe verilen izin k⤛d›.
vesile:
bir fleyle u¤raflmay› müm-
kün k›lan, yol, vas›ta.
zarf:
bir fiilin, bir s›fat›n veya bafl-
ka bir zarf›n manas›na yer, za-
man, nitelik, nicelik, bak›mlar›n-
dan tamamlayan kelimeler; belir-
teç.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
zulmen:
zulümle, haks›zl›kla, zul-
mederek.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, cefa, ifl-
kence.
adî:
al›fl›lm›fl olan, her zaman-
ki gibi, fevkalâde olmayan.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya, k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
akraba:
yak›nlar, aralar›nda
soyca yak›nl›k bulunanlar, h›-
s›mlar.
azade:
ba¤lardan kurtulmufl,
hür, serbest.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
bidayet:
bafllang›ç, ön, ilk.
cani:
cinayet ifllemifl, kimse.
da¤da¤a:
gürültü, pat›rt›,
beyhude telâfl ve ›zd›rap.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
envar-› Kur’âniye:
Kur’ân
nurlar›, Kur’ân’›n saçt›¤› par›l-
t›lar, ›fl›klar.
eziyet:
büyük s›k›nt›, zahmet,
meflakkat.
feyz:
ilim, irfan.
g›llüg›fl:
gizli kin, kötü niyet.
gurbet:
yabanc› memleket,
yabanc› yer, vatan d›fl›, do¤up
büyünülen ülke, flehir, köy d›-
fl›nda kalan yerler, yâd el.
güya:
sanki, sözde.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, öyle iken, oysa ki,
hakikat flu ki.
Hâl›k-› Hakîm:
hikmetle ya-
ratan, yaratt›klar›nda hikmet-
li oldu¤unu gösteren yarat›c›,
Allah.
Hâl›k-› Rahîm:
sonsuz mer-
hamet ve flefkat sahibi yara-
t›c›, Allah.
hatta:
manaya kuvvet ver-
mek için “üstelik, fazla olarak,
1...,267,268,269,270,271,272,273,274,275,276 278,279,280,281,282,283,284,285,286,287,...1390
Powered by FlippingBook