Tarihçe-i Hayat - page 285

habbeyi kubbe yapanlara karfl› kubbeyi habbe yap›p be-
ni müdafaa etmeye mecburdurlar. Öyle ise bu sualin ce-
vab›n› onlara havale ediyorum.
Amma flu vilâyetin milleti, umumiyetle benden ziyade
beni müdafaa etmek mecburiyetleri flundand›r ki, bu do-
kuz senedir hem kardefl, hem dost, hem mübarek olan
bu milletin hayat-› ebediyesine ve kuvvet-i imaniyesine
ve saadet-i hayatiyesine bilfiil ve maddeten tesirini gös-
teren yüzer risalelerle çal›flt›¤›m›z› ve hiçbir da¤da¤a ve
zarar, hiç kimseye o risaleler yüzünden gelmedi¤i ve hiç-
bir garazkârâne tereflfluhat-› siyasiye ve dünyeviye görül-
medi¤i ve lillâhilhamd flu Isparta vilâyeti, eski zaman›n
fiam-› fierif’inin mübarekiyetini ve âlem-i ‹slâm›n medre-
se-i umumîsi olan M›s›r’›n Camiü’l-Ezher’i mübarekiyeti
nev’inden, kuvve-i imaniye ve salâbet-i diniye cihetinde
bir mübarekiyet makam›n› Risale-i Nur vas›tas›yla kaza-
narak bu vilâyette, iman›n kuvveti lâkaytl›¤a ve ibadetin
ifltiyak› sefahate hâkim olmas›n› ve umum vilâyetlerin
fevkinde bir meziyet-i dindarâneyi Risale-i Nur bu vilâye-
te kazand›rd›¤›ndan, elbette bu vilâyetteki umum insan-
lar, hatta faraza dinsizi de olsa, beni ve Risale-i Nur’u
müdafaaya mecburdur. Onlar›n çok ehemmiyetli müda-
faa haklar› içinde, benim gibi vazifesini bitirmifl ve lillâ-
hilhamd, binlerle flakirtler benim gibi bir âcizin yerinde
çal›flm›fl ve çal›flt›¤› hengâmda, ehemmiyetsiz cüz’î hak-
k›m beni müdafaaya sevk etmiyor. Bu kadar binlerle da-
va vekilleri bulunan bir adam, kendi davas›n› kendi mü-
dafaa etmez.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 285
B
ARLA
H
AYATI
yerine getirme, Allah’a karfl› kul-
luk vazifesini yapma.
ifltiyak:
flevklenme, görece¤i gel-
me, özleme, tahassür.
kuvve-i maneviye:
iman kuvve-
ti.
lâkayt:
kay›ts›z, ilgi göstermeyen,
ilgisiz, ald›r›fl etmeyen.
lillâhilhamd:
ne kadar hamd ve
flükürler varsa ve olmuflsa, cüm-
lesi Allah’a mahsustur, Ona gider,
Ona aittir.
maddeten:
sözde de¤il, fiilen.
mecbur:
icbar edilmifl, zorla bir
ifle giriflmifl, bir ifli yapmak zorun-
da kalm›fl.
mecburiyet:
mecbur olma, mec-
burluk, zarurîlik durumu, zora tu-
tulma, zorunluluk.
meziyet-i dindarâne:
dindarca
meziyet, dindarl›k fazileti ve üs-
tünlü¤ü.
mübarek:
hay›rl›, mutlu, kutlu,
u¤urlu.
mübarekiyet:
mübareklik.
müdafaa:
savunma.
saadet-i hayatiye:
hayattaki
mutluluk.
salâbet-i diniye:
din sa¤laml›¤›,
dinin emirlerini korumakta ve
tatbik etmekteki ciddiyet.
sefahat:
yasak fleylere, zevk ve
e¤lenceye afl›r› derecede düflkün-
lük.
sevk:
yönlendirme.
sual:
soru.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
fiam-› fierif:
fiam; Suriye’nin bafl-
flehri.
tereflfluhat-› siyasiye ve dünye-
viye:
siyasete ve dünyaya ait be-
lirtiler, arzular, gayeler.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
umumiyet:
umumî olma hâli,
umumîlik, bir fleyin herkese ait
olmas›, genellik.
vas›ta:
arac›l›k.
vazife:
ahlâk veya ifl icab› yap›l-
mas› gereken ifl, görev.
vekil:
baflkas›n›n yerine ve ad›na
hareket eden, konuflan.
vilayet:
il.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
âciz:
eli yetmez, gücü yet-
mez, güçsüz.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹s-
lâm dünyas›.
amma:
ama, lâkin, ancak, öy-
le ki, flu kadar ki.
bilfiil:
gerçek olarak, lâfla de-
¤il iflle.
Camiü’l-Ezher:
M›s›r’daki Ez-
her Üniversitenin ad›.
cihet:
yan, yön, taraf.
cüz’î:
küçük.
da¤da¤a:
gürültü, pat›rt›,
beyhude telâfl ve ›zd›rap.
dava:
mahkeme.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
faraza:
farz edelim ki, farz
edin ki, sayal›m ki, ola ki.
fevk:
üst, üst taraf, yukar›,
üzeri.
garazkârane:
garez ve düfl-
manl›¤a kap›larak, garazkâr-
l›kla, düflmancas›na.
habbe:
tane.
hâkim:
sözünü geçiren, ege-
men.
hatta:
manaya kuvvet ver-
mek için “üstelik, fazla olarak,
bundan baflka, kadar, bile,
dahi, hem de...” manalar›nda,
cümle bafllar›nda kullan›lan
edatt›r.
havale:
bir ifli veya bir fleyi
baflka birine b›rakma, üstüne
b›rakma, ›smarlama.
hayat-› ebediye:
ahiret haya-
t›.
hengâm:
zaman, devir, ça¤,
s›ra, vakit.
ibadet:
Allah’›n emrettiklerini
1...,275,276,277,278,279,280,281,282,283,284 286,287,288,289,290,291,292,293,294,295,...1390
Powered by FlippingBook