Tarihçe-i Hayat - page 337

demifltir. Bunun içindir ki, yap›lan o kadar gaddarâne zu-
lümler esnas›nda bir tek hâdise meydana gelmemifl ve
Bediüzzaman Said Nursî, talebelerine daima sab›r ve ta-
hammül ve yaln›z iman ve ‹slâmiyete çal›flmay› tavsiye
etmifltir. Ve bu gibi evhamlar›n dinsizlik hesab›na, mak-
sad-› mahsusla husule getirildi¤ini herkes anlam›flt›r.
Bediüzzaman, yüz yirmi talebesiyle beraber 1935’te
Eskiflehir A¤›r Ceza Mahkemesine sevk ediliyor. Ani ya-
p›lan araflt›rmalarla elde edilen bütün risale ve mektup-
lar meydanda oldu¤u hâlde, mahkûmiyetlerini intaç ede-
cek bir delile rast gelinememifl ve neticede kanaat-i vic-
daniye ile keyfî bir surette Said Nursî’ye on bir ay; ve on
befl arkadafl›na da alt›flar ay ceza vererek, mütebaki ka-
lan yüz befl kifliyi beraat ettirmifltir. Hâlbuki isnat edilen
suç sabit olsayd›, Bediüzzaman Said Nursî’nin idam›na
ve arkadafllar›n›n da hiç olmazsa a¤›r hapsine hükmedi-
lecekti. Nitekim, bu yersiz karara Bediüzzaman itiraz et-
mifl ve bu cezan›n bir beygir h›rs›z›na veya bir k›z kaç›r›-
c›s›na lay›k oldu¤unu belirterek, kendisinin ya beraatine
veya idam›na veyahut yüz bir sene hapse mahkûmiyeti-
ne hükmedilmesini ›srarla istemifltir.
Burada, harika bir hâdiseyi nakletmeden geçemeyece-
¤iz. fiöyle ki:
Bediüzzaman hapiste iken, bir gün o zaman›n Eskifle-
hir müdde-i umumîsi Üstad› çarfl›da görür. Hayret ve ta-
accüple ve vazifesine son verece¤i ihtar›yla, hapishane
müdürüne:
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 337
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
gösterme, sözü söyleyene nispet
etme, bir söz ve haberin birisine
ait oldu¤unu belirtme.
itiraz:
bir mahkemenin görüfl ve
karar›na karfl› bir görüfl öne sürü-
lerek de¤ifltirilmesini isteme.
kanaat-› vicdaniye:
vicdanî ka-
naat, vicdana ait fikir.
keyfî:
kanun ve nizama uygun
olmayarak, yol ve usûle ayk›r›,
keyfe, arzuya, iste¤e ba¤l›, keyif-
le ilgili.
lây›k:
uygun, yak›fl›r, münasip.
mahkûmiyet:
hüküm giyme, hü-
kümlülük.
maksat-› mahsus:
özel maksat,
özel gaye.
müddeiumumî:
savc›.
nakl:
anlatma, söyleme, hikâye
etme.
netice:
sonuç.
nitekim:
nas›l ki, gerçekten, haki-
katen.
sab›r:
bafla gelen üzücü olaylara,
belâ ve âfetlere veya bir haks›zl›-
¤a katlanma, tahammül göstere-
rek Allah’a tevekkül edip s›k›nt›-
lara gö¤üs germe.
sabit:
ispat edilmifl, ispatlanm›fl.
sevk:
önüne kat›p sürme, öne,
ileri sürme, gönderme.
suret:
tarz, yol, gidifl.
taaccüp:
flaflma, hayret etme, fla-
flakalma.
tahammül:
zora dayanma, sab-
retme, sab›r gösterme.
talebe:
ö¤renciler, tahsil görenler.
tavsiye:
ö¤ütleme.
vazife:
ifl, memuriyet.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, cefa, ifl-
kence.
anî:
bir an içinde, hemen o
anda, derhal.
beraat:
aklanma.
beygir:
at, yük tafl›mak için
kullan›lan at, i¤difl edilmifl at.
ceza:
suç, kusur, veya yanl›fl
hareket sonunda tatbik edi-
len müeyyide.
daima:
her vakit, sürekli, her
zaman.
delil:
bir davay›, meseleyi is-
pata yarayan fley, bürhan,
beyyine.
esna:
ara, aral›k, s›ra, vakit,
zaman, hengâm.
evham:
vehimler, zanlar, kufl-
kular, esass›z fleyler, kuruntu-
lar.
gaddarane:
zalimce, gaddar-
ca, merhametsizce, haincesi-
ne.
hâdise:
vak›a, olay, ilk defa
olan, meydana ç›kan hâl.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, öyle iken, oysa ki,
hakikat flu ki.
hârika:
ola¤anüstü.
husûl:
has›l olma, meydana
gelme, peydâ olma.
hüküm:
bir dâvan›n veya bir
meselenin tetkik edilmesin-
den sonra var›lan karar.
›srar:
ayak direme.
idam:
öldürme.
ihtar:
dikkatini çekme, ten-
bih, uyarma, uyar›.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
intaç:
netice verme, sonuç
do¤urma, sonuçlanma, sebep
olma.
isnat:
bir fleyi bir kimseye ait
1...,327,328,329,330,331,332,333,334,335,336 338,339,340,341,342,343,344,345,346,347,...1390
Powered by FlippingBook