Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Aile

Okul kayıtlarında haraç vermeyin!

Okullarda kayıt işlemlerinin başladığı şu günlerde okula yeni kaydolacak öğrencilerin anne babalarına konumuz çok yabancı değil. Kimi okullarda neredeyse bir asgari ücretlinin maaşı kadar kayıt parası isteniyor. Ne kadar makbuzlarında bağış yazsa da, bu meblağın ödenmesi zorunlu tutuluyor.

Okula kayıt olma aşamasında istenen paraları karşılayamayan ailede mutsuzluk, suçluluk , yetersizlik, çocuğunun eğitimi açısından kaygı, öfke duyguları oluşuyor. Bu duygular ile birlikte okula kayıt yaptırılacak çocukta da benzer olarak bu mutlu olay mutsuz bir şekilde başlamakta, okula adım atar atmaz bu türlü bir sorun onu okula karşı soğutmakta, ailesine yük olduğu için mutsuzluk, kaygı, korku ve suçluluk duyguları oluşmaktadır.

Eğitim çocuklarımızın en tabiî hakkı iken, okul kayıt paraları sebebi ile eğitim hayatlarının daha ilk gününde stres ile karşı karşıya kalarak ruh sağlıkları olumsuz etkilenmektedir.

Okullarımızın mali durumu ve giderleri göz önünde bulundurulduğunda maddi katkıya ihtiyaç duyduğu ortadadır. O yüzden velilerimizin keselerinin el verdiği nispette katkıda bulunmaları nihayetinde kendi çocukları için yaptıkları bir yatırımdır. Bu yönüyle çocuğunun okuyacağı okul ortamının daha güzel bir hale gelmesi için bütçesinin el verdiği ölçüde katkı yapmak her ailenin gönlünden geçer. Ancak belli bir ücretin dayatılmasına izin verilmemelidir. Aileler okul ile birliği ile okulun ihtiyaçlarını belirleyip okul idaresini de para teslim alma yükü altında bırakmadan ve kendileri de verdikleri bağışların nereye harcandığını bilerek çocuklarına daha güzel bir eğitim ortamı sağlayabilirler. Ancak kayıt parası bağış niteliğinde alınan bir paradır ve asla zorunlu tutulamaz. Aileler istedikleri kadar bağışta bulunmalı ve asla fatura çıkarılmasına ve dayatmaya izin vermemelidir.

Her hangi bir meblağın zorunlu tutulup, dayatılması durumunda Milli Eğitim Bakanlığı’na şikayette bulunabilirsiniz. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, şikayetinize en geç 5 gün içerisinde cevap verilecektir. Unutmayın ücretsiz eğitim çocuğunuzun hakkıdır ve sosyal devlet anlayışının gereğidir. Bu hakkınıza sahip çıkın ve istemediğiniz sürece hiçbir ödemede bulunmayın!

Feyza Keleş GİZLİGİDER

07.09.2006


Bir daha küfredersen

Küfür, çocuğu sokağa, arkadaş arasına çıkan ailelerin hepsinin ortak bir sorunudur. Çocukları sağdan soldan duydukları, kimi zaman anlamını dahi bilmedikleri kelimeleri ailede ya da bir arkadaş çevresinde sarf ettiğinde ailenin duyduğu şaşkınlığa, utanca bir çoğumuz şahit olmuşuzdur. Peki çocuklarımızı bu kaçınılmaz durumdan nasıl uzaklaştırabiliriz?

Öncelikle küfürü üç temel grupta ele alabiliriz:

Ya bedduâ etmek ya da birine zarar verilmesi dileğini yansıtan konuşma biçimi.

Cinsel içerikli küfürler, müstehcen konuşmalar.

Kişiliğe yönelik küfürler: Manyak, salak gibi...

Sebeplerine gelince;

Dikkat çekme: Bazı çocuklar ana-babadan yeterli ilgiyi göremiyorlarsa, dikkat çekmek için küfrederler.

Sarsılma: Bazı çocuklar için yetişkinleri şok etme, rahatsız etme eğlenceli olabilir.

Ağızdan kaçıverme: İnsanlarda engellenme ya da kızgınlık hissedildiğinde ya da fiziksel bir gerginlik olduğunda küfürün ağızdan çıkıvermesi çok tabiîdir. Çok engellenen, yaşama alanı çok daraltılan çocuk, kızgınlık olarak küfredebilir.

Savunma: Bazıları için kötü söz söyleme bir savunma davranışıdır. Küfür etmenin tam anlamıyla yasak olduğu çevrede yetişenler, isyan ederek bağımsızlıklarını göstermek isterler.

Olgunlaşma: Bazen de çocuklar yetişkin olmanın bir sembolü olarak, kötü söz söylerler.

Akranları tarafından onaylanma.

Çocukça bir zevk: Küçük çocuklarda banyo ve ona ilişkin konuşmak, çocuklarda bir tür çocuksu bir zevk alma durumu ortaya çıkarmaktadır.

Ne Yapılmalıdır?

Örnek oluşturma: Eğer kaba ve küfürlü bir konuşma eğilimini kendinizde engelleyebiliyorsanız, çocuğunuz da bu kontrolü sizi taklit ederek öğrenecektir.

Dürtülerini ifade edebilme: Eğer çocuk, size olan kızgınlıklarını rahatlıkla dile getirebiliyorsa, bu özgürlüğe sahip ise, olumsuz duygularını belirtmek için daha az küfürlü sözcük kullanacaktır.

Tartışma: Bu kelimeler bir kağıda yazılarak tanımlanır ve daha sonra tartışılır.

Önemsememek: Çocuklar kötü sözcükler kullandığında, anne-babalar bu duruma pek fazla üzülüp şaşırmıyorlarsa, çocukların bu sözcükleri söylemeleri için bir sebepleri kalmayabilir.

Dilsizlik Oyunu: Anne-babalar böyle durumlarda şoke olmaktan çok, sessizlik oyunu oynayarak çocuğu yönlendirebilirler. “Senin kullandığın kelimenin anlamı nedir?”, “anlamıyorum”, denilerek çocuktan cevaplaması istenir.

Üretken olmaya özendirmek: Üretken uğraşlar, yazınsal faaliyetler, spor vb. üretkenliği artırıp kötü söz kullanımını engeller.

Kötü sözcüklerin yıpratılması: Çocuk bu kelimeyi kullandığında 5 dakika boyunca bu kelimeyi söylemesini isteyin. Büyük ihtimalle bir daha kullanmayacaktır. Söylemek istemediği zaman, ancak kötü sözcüğü kullanmaktan dolayı verilen cezayı uyguladıktan sonra, istediğini yapabileceğini söyleyin.

Ciddî cezalandırmama: Eğer çocuğunuzu korkutarak, tehdit ederek cezalandırırsanız; çocuğunuz bu kelimeleri yakalanıp cezalandırılmamak için, gizlice kullanmayı öğrenir.

Uygun olmayan bu sözcüklerin yerine, uygun kabul edilebilir sözcükler kullanması için çocuğu bilgilendirmek gerekir. Çocuk olumlu sözcük kullandığında, çocuğun övülmesi teşvik edilmesi gerekir.

[email protected]

Zehra DENİZBEY

07.09.2006


Cildinize buz gibi bir teklifimiz var

Günün yorgunluğunu ve stresini alan, metabolizmayı canlandıran çok değerli bir yardımcı. Saydam, sert, pürüzsüz, aydınlık. İşte buz böyledir; tam cildimizin olmasını istediğimiz gibi. Güçlendirici şok tedavisi için bir parça buz gibisi yok.

Buz ile kasları güçlendirebilir, cildi gerginleştirebilir, derinin çökme ve şişmelerini yok edebilir, yağlı ciltlerin genişlemiş gözenekleri üzerinde mükemmel sonuç alabilirsiniz. Buz yardımıyla cilt bakımı teklifleri:

Cildiniz kuru, hassas ya da sorunlu (yani akne ve sivilce oluşumuna meyilli) ise, buzdan uzak durun.

Yüz çevresi ve boynu güçlendirmek için, küçük parçalara ayırdığınız 9-10 adet buzu, plastik bir kılıf içine koyun. Bunu bir süre yüzünüzde gezdirdikten sonra biraz ara verin. Bu işlemi, buz eriyinceye dek sürdürün. Zaten, ilgili bölgede karıncalanma hissi duyacaksınız.

Buzdolabında bir çay kaşığı bulundurun. Sabahları, yorgun ya da şişmiş gözlerle uyanırsanız, bunu kullanabilirsiniz. Kaşığın tümsek kısmını gözkapağına dayayıp birkaç saniye bekleyin. Farkı hemen hissedeceksiniz.

07.09.2006


Kemik yoğunluğu ölçümü kimler için gerekli?

Osteoporozun yüzde 50 oranında kalıtımsal olarak geçtiği ıspatlandığından, ailesinde kalça ve omurga kırıkları olan kişilerin bu konuda dikkatli olmalarında yarar var. Risk grubuna giren her kişi kemik yoğunluğunu ölçtürmeli. Eğer bu yoğunluk erişkin ortalamasına göre çok düşükse, belirgin osteoporoz söz konusudur. Bu durumda yılda en az bir kez kemik yoğunluğunun ölçtürülmesi gerekir. Osteoporozda genetik geçiş dışındaki diğer risk faktörleri ise; erken menopoz, ağır fiziksel aktivite veya aktivite azlığı, sigara, kahve ve alkol tüketimi ile uzun süreli kortizon kullanımı olarak sayılıyor.

Hangi uzmana başvurulmalı?

Teşhis ve tedavi için öncelikle başvurmanız gereken kişiler fizik tedavi uzmanları. Kemik yoğunluğunun derecesini anlamak için ise “kemik yoğunluğu ölçüm merkezleri”ne başvurabilirsiniz.

Ölçüm nasıl yapılır?

Yaşa ve risk çeşidine göre çeşitli yöntemler uygulanıyor. Ölçümde DEXA cihazı kullanılıyor. Burada hasta belli bir pozisyonda yatırıldıktan sonra, kemiğe standart olarak omurga ve kalçadan bakılıyor. Tıpkı röntgen gibi kemikten kesitler alınarak yoğunluğu ölçülüyor.

07.09.2006


Evde domates salçası yapmaya ne dersiniz?

Malzemeler: 5 kg etli domates, 5 tatlı kaşığı tuz.

Hazırlanışı: Domatesleri yıkayıp iri iri doğrayın. Geniş bir tencereye alıp orta ateşte ara sıra karıştırarak kendi suyuyla pişirin. İyice yumuşadıktan sonra süzgeçten geçirin.

Elde ettiğiniz domates püresini yayvan bir kaba alıp kısık ateşte koyulaşıncaya kadar devamlı karıştırarak pişirin. Tuz ekleyip tekrar karıştırın ve ateşten alın. Salçayı cam kavanozlara üstten 2 parmak boşluk bırakacak şekilde paylaştırın. Kapaklarını sıkıca kapatıp kaynar suda pastörize edin. (1 kiloluk kavanozları 20 dakika, yarım kiloluk kavanozları 15 dakika kaynatın.)

Hazırlanan salça açıldıktan sonra kısa sürede tüketilmezse bozulur. Bu sebeple salçayı küçük kavanozlara doldurmanızda yarar var.

Not:

Salça yapacağınız zaman Çanakkale domatesi veya Bursa domatesi türlerini tercih edin. Çünkü bu tür domatesler etli olduğundan salça yapımına daha uygundur.

07.09.2006


Patlıcan oymadın mı, sofraya koymadın mı?

Uzmanlar, patlıcanın, A vitamini, fosfor ve kendine has bazı esanslara sahip olduğunu, bunlarla sinirleri teskin ettiğini ve kalp çarpıntısını giderdiğini vurguluyor. Patlıcanın pankreas, karaciğer ve böbrekleri kuvvetlendirdiğini, bol idrar söktürdüğünü, vücuttaki fazla suyu dışarı boşalttığını ve kilo verdirdiğini kaydeden uzmanlar, şeker hastalarının patlıcan salatasından çok fayda gördüğünü, kansızlığa iyi geldiğini, kanı arttırdığını ve kalbe sükunet verdiğini ifade ediyor. Uzmanlara göre, patlıcan en sağlıklı olarak kül veya ocakta pişirilip kabukları soyulmalı ve ince kıyılmalı.

07.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004